asarım kendimi yıldızsız bir gecede

melegim

Yeni Üye
Üye
asarım kendimi yıldızsız bir gecede
'Sen de değmeden geçersen yüreğime,
vurulduğum dağlardan öfkeyle kalkar,
kınalı saçlarından bir kement yapar,
asarım kendimi yıldızsız bir gecede'..

Sana içimin ürperişleri gibi çağlayan denizlerden bir avuç şiir topladım.
Sana sığınışımın alaca karanlık kuşağına belediğim korkularımda, ufkumun
sabır ilmeklerini saçlarının incecik tellerine bağlayıp, dağ rüzgârlarının
insanın içini titrettiği yayla yollarında hasretini soludum. Yıllara meydan
okuyup, aşk'taki bütün sınırları zorlayıp seni aradım, her yaşama
sarılışımda.
Sıkıcı bir konserdi yokluğun. Ne düşler görmüştüm oysa seninle, bu sevdanın
sancılı kollarında hasretin kopardı gönül salıncağımı. Sen gideli, ekinler
taneye oturmadı. Sen gideli kaya oyuklarına gözyaşımı saldım. Acının dalında
ağustoslar yaktı ciğerimi sen gideli. Dağlarından yuvarlanmış, sökülmüş
tırnaklarım binbir yerinden. Kelepçen sıkar olmuş bileklerimi. Güneş tütsülü
gözlerine yüreğimi kurban etmişim sen gideli. Yanmışım, yakılmışım, yalvarıp
yakarmışım sırtlan bakışlı, piç gülüşlülere. Sensiz, göğsümü yerinden,
etlerimi kaslarından, gözlerimi yuvalarından sökmüşüm.
Yokluğunda, gök mavisini gizlerdi ayın ardına gizlenerek. Çekerdi
yalnızlıklara geniş yorganını. Yıldızlar hiddetinden ufalanır yağardı
yeryüzünün anlaşılmaz karanlıklarına. Kardelenler ağrılı, sancılı ve kan
kızılı bakışlarla uzatırdı gökyüzüne başını. Kısraklar mor memelere yapışır,
martılar çığlıklar içerisinde göçlere dururdu. Balıklar nehirlerin
bulanığını seçer, tüm çiçekler kuşkulu bakışlarla süzerdi bu yılan duruşlu
dünyayı.
Gözlerinin fışkınlarında yeşeren umudumu yanından eksik etme. Ben seni,
bulutların kanadında, kurtların yelesinde, heybetle kasılan ulu çınarların
gölgesinde, masmavi denizlerin derinliklerindeki gizemli incilerde ve o
denizlerin dehlizlerindeki öte dünyaların koynunda taşırım.
Nerede bir çift göz görsem seni sararım gönül kuşağıma. Kanayan dudaklarım,
kırılan tüm kemiklerim ve saçlarımın tan ağartılarında kıvrım kıvrım
hasretini duyarım. Seni anlatan tüm şiirlerimde coşkulu kahkahan duyulur
arada bir, ışığın çırılçıplak yürür içerime ve göğsüm yarılır içirdiğin
kızılcık şerbetiyle.
Kırılmışım sana. Alnımdan öpmelerin, kardelenlerimi ılık ılık gözlerine
gömmenin sonu gelsin artık. Koyacaksan hemen koy bu sevdanın adını, ya da
sür vahşi atlarını ülkemin topraklarından başka diyarlara. Yıllardır acının
memesine böylesine yapışmışlığımı bitireyim artık, dindireyim senin için
çektiğim şu ahiret cezalarını.
Gizli bir sevdanın sancılı nöbetlerindeyim şimdi. Gözlerime her yansımasını
çağırdığımda, uçarı bir çocuk gibi oyunlara dalıyor sevdam. Sevgiler sunmak
istiyorum ona, hiç üstü açılmamış, hiç yangınları tatmamış, rüyalara
karışmamış ve acıları hiç, ama hiç tatmamış. Bal köpüğü gözlerinin gözesinde
sular yürüyor içerime, sağnak yağmurlara tutuluyorum ağustos'un bıçkın
sıcağında.
Yılanın ininden, yalanın döşünden uzağım şimdi. Çakmak çiğiti gözlerden al
yalaz dağların erimiş karları akıyor içime. Kasabalara, kentlere ve
karanlığın barındırdığı tüm kıraç mezralara sevda bulutumla yürüyorum.
Nehirler dona duruyor aşkımı haykırdığım anlarda. Umarsızlıklarımı, nergis
kokulu sevdalarımı, mahpus imgeli aşklarımı sardım çıkınına ve attım
paslı,demirden zindanıma.
Bu sevdanın yüreğime sokuluşu tamamlandığında,bitecek somurtkan duruşlarım.
Dalga dalga vuruşları tamamlandığında, bu yüreğin kapılarını çaldığında ve
ayrılıkları lügâtından sildiğinde, gözlerinin tamtamları ormanlarımı
salladığında, yel yüzümü yalar gibi, güneşe yüzümü yeniden döneceğim.
Gençliğinin gözesindeki bal çiçeklerini, sevdana vurulduğum yerlere ek
dilersen. İçimin yangınlarını görürsen küçüğüm, çiçekli bahçemin havuzunda
salınan kuğulara bir avuç yem at. Zeytin gözlerinin masum yuvalarından içime
düşen bir çigan müziği olsun istersen dinlediğim. Sen de değmeden geçersen
yüreğime, vurulduğum dağlardan öfkeyle kalkar, kınalı saçlarından bir kement
yapar, asarım kendimi yıldızsız bir gecede
 
Geri
Üst