Atatürk'ün Manevi Çocukları Kimlerdir?

Sevimli cadı

Daimi Üye
Üye
Atatürk'ün Manevi Çocukları Kimlerdir?
Mustafa Kemal Atatürk 1923 yılında Latife Hanımla evlenmiş ancak iki buçuk yılın ardından bu evliliği bitmiştir. çocukları çok seven Atatürk, her ne kadar çocuk sahibi olamasa da bir çok çocuğun bakımını üstlenmiş ve evlat edinmiş, onları öz çocukları gibi sevmiş, ilgilenmiştir

Atatürk'ün Manevi Evlatları

İhsan, Ömer, Afife, Abdurrahim, Zehra'yı (Zühre) Cumhuriyet öncesi; Sabiha, Afet, Rukiye, Nebile, Ülkü ve Sığırtmaç Mustafa'yı Cumhuriyet'ten sonra manevi evlatları olarak kabul etmişti.

Mustafa Kemal, 1893'te, henüz 12 yaşındayken babasını kaybetti. Yetim olarak büyüdü. Bunun da etkisiyle çocukları çok sever, kimsesiz çocuklara sahip çıkar, onların eğitimi ile yakından ilgilenirdi. İhsan, Ömer, Abdurrahim, Zehra, Sabiha, Afet, Rukiye, Nebile, Ülkü ve Sığırtmaç Mustafa adındaki çocukları manevi evladı olarak yetiştirmiş, sahiplenmişti. Afet'i bilimsel çalışmalara yönlendirmişti. Onun bir bilim kadını olmasını sağlamıştı. Sabiha (Gökçen) bir savaş pilotu olmuştu.

Atatürk'ün Manevi Evlatları Kimlerdir.jpg





Atatürk vefatından önce bir vasiyetname düzenlemişti. Bu vasiyetnamede, bütün manevi çocuklarına İş Bankası'ndaki payının yıllık gelirinden her ay belirli miktarda para ödenmesini istedi. Buna göre her ay, Afet İnan'a 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye (Adatepe) 200, Rukiye ve Nebile'ye de 100'er lira ödenecekti. Sabiha Hanım'a bir ev alınması için de gereken para verilecekti.

Sabiha Gökçen:


Sabiha Gökçen
1913'te Bursa'da doğdu. Altı çocuklu bir ailenin son çocuğuydu. Sabiha Hanım, II. Abdülhamit'in Bursa'ya sürgüne gönderdiği Vilayet Başkatibi Hafız Mustafa Izzet'in kızıydı. İlkokuldayken babasını ve annesini kaybetti. Zor durumda kalmıştı. Okul masrafları küçük Sabiha'nın kardeşleri tarafından zar zor sağlanmaktaydı.

1925'te Atatürk Bursa gezisine çıkmıştı. Sabiha Hanım ile burada tanıştı. Sabiha Hanım'ın ağabeyi Sabiha'nın güç şartlarda okuduğunu Atatürk'e anlattı. Atatürk, bundan sonra Sabiha'yı manevi evlat olarak kabul etti.

Sabiha'nın kaderi değişmişti. Ankara Çankaya İlkokulu'nu ve Üsküdar Kız Lisesi'ni bitirdi. 1935 yılında Türk Hava Kurumu'nun Havacılık Okulu'na girdi. Yüksek planörcülük kurslarına katılmak üzere Sovyetler Birliği'ne gitti. Dönüşte Eskişehir Hava Okulu'na girdi. I. Tayyare Alayı'nda av ve bombardıman uçakları alanında uzmanlaştı.

1937'de Ege ve Trakya manevraları sırasında başarılı uçuşlar yaptı. Aynı yıl çıkan Şeyh Rıza İsyanı sırasında, havadan harekata katıldı. 1938'de uçakla yaptığı Balkan turu ile Avrupa'da ünlendi. 1938'de Türkkuşu'nda başöğretmenliğe atandı. 1955'te Türk Hava Kurumu yönetim kurulu üyesi oldu. İlk Türk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen 2001 yılında vefat etti.



ata_sabiha_02.jpg





Ülkü Doğançay:


Ülkü
Ülkü'nün annesi Selanikli Vasfiye Hanım, Zübeyde Hanım tarafından evlatlık olarak alınıp büyütülmüştü. Zübeyde Hanım ölünce Makbule Hanım'ın yanında kaldı. İlk kocasından dul kalan Vasfiye Hanım, Atatürk'e sığındı. Bir süre sonra da Atatürk Orman Çiftliği istasyon şefi Tahsin Çukuroğlu ile evlendi. Vasfiye Hanım'ın 1932'de doğan çocuğuna Atatürk, ''Ülkü'' adını verdi. Son günlerine kadar yanından ayırmadığı Ülkü'yü, yurt gezilerine götürmüş ve yanından ayırmamıştı. Türkiye, Atatürkü'nü kaybettiğinde Ülkü henüz 5 yaşlarındaydı.



Ayşe Afet İnan:

Afet İnan

Mustafa Kemal, 1925 yılında İzmir'e geldiğinde gezdiği bir ilkokulda Afet İnan ile karşılaştı. Afet İnan, Selanikliydi. Ailesi Yunan işgalinden sonra Anadolu'ya göçmüştü. Afet İnan da İzmir Redd-i İlhak ilkokulu'nda okuyordu. Atatürk, Afet İnan'ın ailesinden bir kısmını daha önceden de tanıyordu. Okuma isteği çok yüksek olan Afet'i yabancı dil öğrenmesi için yurt dışına gönderdi.

Afet, ailesinin de izniyle 1925'te, İsviçre'nin Lozan kentine Fransızca öğrenmeye gitti. İstanbul Fransız Kız Lisesi'nde ( Notre Dame de Sion) 1929'a kadar öğrenimini sürdürdü. Ortaöğretim tarih öğretmenliği sınavını kazanarak öğretmenlik belgesi aldı. Ankara Musiki Öğretmen Okulu'na Tarih ve Yurt Bilgisi öğretmeni olarak atandı (1929-1930). Türk tarih Kurumu'nun kuruluş çalışmalarında yer aldı. TTK'da uzun yıllar asbaşkanlık yaptı. ''Türk Tarihi'nin Ana Hatları'' adlı eseri vererek Türk Tarih Tezi'nin temellerini attı. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü görevinde bulundu. 1938'de doktorasını verdi. 1942'de doçent, 1950'de profesör oldu.

Atatürk, ''Vatandaş İçin Medeni Bilgiler '' kitabını Afet İnan'a yazdırmıştı. Atatürk'ün manevi kızı Afet İnan, Atatürk'ün pek çok konudaki düşüncelerini ve kişilik özelliklerini yansıtan hatıralarını da tarihe yaptığı tanıklık ile birlikte eserlerinde aktardı. 8 Haziran 1985'te vefat etti.



Nebile:

1927 yılının Temmuz ayında üç kız öğrenci, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'ndan Dolmabahçe Sarayı'na getirilmişti. Bunların içinde Nebile de vardı. Atatürk'ün manevi kızı Nebile, öğrenimine devam etmesi için Ankara'ya getirildi. Viyana Büyükelçiliği Başkatibi Tahsin Bey ile evlendi. Düğünü 17 ocak 1929'da Ankara Palas'ta yapıldı.

Atatürk'ün hastalandığı dönem de Nebile de hastaydı. Bu hastalıktan kurtulamayan Nebile yaşamını yitirdi.


Rukiye Ergin:

Atatürk manevi kızı Rukiye'yi Konya gezisinde tanıdı. Kimsesiz Rukiye Ankara'ya getirildi. okutuldu. büyütüldü. Rukiye, Jandarma yüzbaşı Hüsnü Erkin ile evlendi. Nikahları Ankara Belediyesi'nce kıyıldı. Düğünleri İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda yapıldı. Atatürk, düğündeki ilk dansı manevi kızı Rukiye ile yapmıştı.

Zehra (Zühre) :


Zehra Aylin
Çankaya Köşkü bahçesinde yakında oturan çocukların gittiği ilkokula Sabiha ve Rukiye ile birlikte Zehra da gitmekteydi. Zehra, daha sonra Londra'ya eğitim için gönderildi. Fakat Londra'ya alışamadı. Türkiye'ye döndü. 1936 kışında ise Londra'dan trenle Paris'e geçerken Amiens İstasyonu yakınlarında hava almak için koridora çıktı. Ortadan kaybolmuştu. Bu durum Fransa ile Türkiye arasında kriz yaratabilirdi. Aramalar başlatıldı. Pencereden sarkmasıyla düştüğü saptandı. Olay yerinde can vermişti. Genç kızın cenazesi Paris'ten İstanbul'a getirildi. Maçka mezarlığına defnedildi.

Trenden düşme olayını Paris elçiliği görevlilerinden Firuz Kesim yerinde inceledi. Atatürk'e bizzat raporunu sundu. Mustafa Kemal olayı dinledi. M. Kemal: ''Şimdi müteessir oldum. Çok zeki ve inatçı bir kızdı.'' diyerek üzüntüsü dile getirdi.



Abdürrahim Tunçok:

Mustafa Kemal'in manevi oğlu Abdürrahim, M. Kemal'in Van'dan aldığı kimsesiz bir çocuktu. İstanbul'a M. Kemal tarafından getirildiğinde henüz 8 yaşındaydı. Zübeyde Hanım'ın oturduğu Beşiktaş Akaretler'deki evde büyüdü. Kurtuluş Savaşı sonrası Ankara'ya getirildi. Salih Bozok'un oğlu Cemil ile birlikte Çankaya Köşkü yakınlarında bir okula yazıldı. Sanayi Mektebi'nde okudu. Latife Hanım ile Atatürk evlenince Ankara'dan İzmir'e Zübeyde Hanım'ın yanına geldi. Atatürk'ün boşanması ile Ankara'ya geri döndü.

1929'da Berlin Teknik Üniversitesi'ne gönderildi. Mustafa Kemal, manevi oğlunun tüm giderlerini kendisi karşıladı. 1934 Soyadı Kanunu ile Abdürrahim, ''Tunçok'' soyadını aldı. Savarona Yatı'nın alınması görüşmelerinde Atatürk'e tercümanlık yapan Abdürrahim Tunçok, anılarında şunları belirtmişti:

''Kendimi bildiğimde annem olarak bildiğim Zübeyde Hanım'ı, ablam Makbule Hanım'ı, bir de Paşamız'ı tanıdım. Benim ailem, bu aileydi. Ben, kendimi, bu ailenin çocuğu olarak kabul ettim. Hep de böyle kaldım. Gerçek annemin ve babamın kim olduğunu asla öğrenemedim. Rivayete göre babam bir memurmuş. Tayin edildiği Diyarbakır'da annemi akrep sokmuş. Annem ölmüş. Babam beni İstanbul'a getirmiş ve hemen arkasından askere alınmış, cepheye gönderilmiş. Bir daha da dönmemiş. haber de alınmamış...''

Mustafa Kemal'e benzerliği nedeniyle Abdürrahim'in Atatürk'ün gerçek oğlu olduğu iddia edilir. Fakat tarihi belgeler, bunun bir dedikodudan ibaret olduğu gösterir. Ayrıca Abdürrahim Tunçok, yakın dönemde verdiği röportajlarda; Atatürk'ün biyolojik babası olmadığını, Atatürk'ü yetiştiren Zübeyde Hanım'ın elinde yetiştiğini, Atatürk'ün aldığı kültürü, terbiyeyi aldığını, Atatürk'ün büyüdüğü ellerde, havada, ortamda yetişmenin bu fani dünyadaki en büyük feyz kaynağı olduğunu bizzat kendisi belirtmişti.

Sığırtmaç Mustafa:

Atatürk'ün Yalova'da tanıyıp evlatlık aldığı fakir bir çocuktu. Ailesi Bulgar göçmeniydi. 1929'da sığır güttüğü bir sırada Gazi Paşa ile tanıştı. Beslenmesi, bakımı iyi değildi. Hastaydı. Okuma isteğiyle dolu bir çocuktu. Bu durumu gören Gazi Paşa, Mustafa'yı Şişli Çocuk Hastanesi'ne tedavi olması için gönderdi. Sonra Beşiktaş'ta ilkokula yazdırdı. Mustafa, Atatürk'ün himayesinde ilkokulu, ortaokulu, askeri liseyi, Harbiye'yi bitirdi. Bir zamanların sığır çobanıyken okuyup subay olmuştu. Emekli olduktan sonra Yalova'ya yerleşen Sığırtmaç Mustafa, 15 Ocak 1987'de vefat etti.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Geri
Üst