Bir Dürüstlük Abidesi: «Mustafa Kemal Paşa»

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Bir Dürüstlük Abidesi: «Mustafa Kemal Paşa»
101418.JPG


Siyasi arenada tozun dumana karıştığı, yanlışlarla doğruların sarmaş dolaş ilerlediği günler yaşıyoruz. Atatürk ve arkadaşlarının bin bir zorlukla kurduğu, Türk ulusunu geçen 85 yıllık bir sürede içinde, kendi Ulemasının cehalet ve bilgisizliği yüzünden içine düşürüldüğü ümitsiz, ezik ve geri durumdan kurtaran; çağdaş, demokratik ve Laik düzenin yeniden temelinden sarsıldığını gördüğümüz için, siyasilere ve bu değişimi destekleyenlere karşı kızgın ve küskünüz. Aynı amacı güdenlerin İnkılâpları yapan ve teminatı kabul edilen Türk Ordusuna karşı yapılan maksatlı saldırıları dikkatle ve nefretle izliyoruz. Gerçeklerin görülmemesi için gözler bağlanıyor, duyulmaması için kulaklar tıkanıyor. Böyle günlerde toplumlara genellikle bir panik havası hâkim olur. Bizse herkese soğukkanlı olmalarını ve kimsenin yasaların emrettiği çizgiden sapmadan mücadelelerine öyle gizli kapaklı örgütlerle değil, açıkça devam etmelerini tavsiye ederiz. Hele Atatürk sevgisi ile dolu olup Çağdaş İnkılâplara bağlı olanlar Atatürkün benzer konulardaki tutum ve davranışlarını çok iyi bilmelidirler. Onun en değer verdiği konuların başında Yasalar geliyordu. Yasaların üstünlüğü ve yasalara saygı onun temel ilkelerinden biriydi.

Belki dikkati çekmez, ancak genellikle askerler bir toplum içinde yasalara en fazla değer veren unsurlardır. Bunun en önemli sebebi askerliğin temellerinden biri olan "Disiplin" anlayışıdır. Tanım olarak disiplin; kanunlara, nizamlara, emirlere mutlak bir itaat, ast'ın üst'ün hukukuna riayet etmek demektir.(1) Yani askerlikte her şeyden önce yasalar, emirler, hak, hukuk gelir ve askerlerin buna itirazsız, kesin itaati beklenir.

İşte Erzurum'da, daha sonra Sivas'ta ve Ankara'da her türlü maddi olanaksızlıklar içinde, askerler yasaların üstün tutulması gerektiğinin en güzel örneklerini vermişlerdir. Erzurum'da bekleyip Mustafa kemal Paşa ekibine katılan, eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit, Erzurum'dan itibaren Mustafa Kemal ve arkadaşlarının özel mali işler sorumlusu olmuştur. Grubun bütçesini, maddi ihtiyaçlarını temin etmekten o sorumludur. Yalnız Erzurum Kongresi sırasında elindeki sınırlı bütçe tükenmiştir. Bir yerden para bulmak lazımdır. Hatta Temsil Heyeti seçilmişse de, seçilen Heyetin Sivas'a gidecek parası kalmamıştır.

Radikal Dinci örgütler Milli Mücadele dönemiyle ilgili olarak Halife- Padişah Vahdettin Efendiyi ihanet ithamlarından kurtarmak için bir altın hikâyesi uydurmuşlar ve bu yalanı kendi gazeteleri ve TV. lerinde sanki gerçekmiş gibi tekrarlamaktan büyük keyif almaktadırlar. Zaman zaman bu yalan bazı taraflı köşe yazarları tarafından da tekrarlanmaktadır. Mesela daha birkaç ay önce Sabah Gazetesinde kendisine kocaman bir köşe tahsis edilmiş olan ve Atatürk'e ADAM şeklinde hitap edilmesine destek veren (31.2.2008 Sabah Gazetesi) Nazlı Ilıcak Mustafa Kemal Paşaya verilen 40.000 altından bahsediyor ve Milli Mücadelenin bu para ile başlatıldığını iddia ediyordu. Merak ediyorum acaba gerçekleri öğrendikleri zaman bu gibi iddia sahipleri utanma hissi duyabilecekler mi?

Mustafa Kemal Paşa, Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak 17 kişilik karargâhı ile İstanbul'dan ayrılırken üç aylık ödeneklerini de almışlardı. ( Her halde bahsettikleri para bu olsa gerek, minik maaşlar, resmi yolluk ve yevmiyeler) Ödenek kısa zamanda tükendiğinden Amasya'dan Erzurum'a geliş, Mustafa Kemal'in tüm askerlik hayatı boyunca biriktirdiği 800 liranın harcanmasıyla sağlanabilmişti.(2) Mustafa Kemal Paşa'nın para ile başının hoş olmadığı öteden beri bilinen bir husustur. İstanbul'dan ayrılmadan önce parasının tümüne yakın bir kısmını (3000 lira) ticaretle çoğaltmayı teklif eden uyanık bir vatandaşa kaptırması(3) bu konuda onu iyice güçsüz bırakmıştır.

İhtiyaç duyulan parayı temin etmek için Mazhar Müfit bölgedeki resmi bankalardan 1000 lira borç alınmasını teklif eder ve aralarında şu ilginç konuşma geçer;
- Parayı nasıl alacaksın?

- Çok kolay sizin istediğinizi söyleyeceğim. Sizin borç olarak istediğinizi söyleyeceğim hemen verecekler.

- Hangi sıfatla borç isteyeceksin?

- Ordu Müfettişi sıfatı ile. Buralarda size 1.000 lira vermeyecek kurum tanımıyorum.

- Biliyorsunuz ben bu görevden alındım. İstifa edince Paşalığımda kalmadı. Ben de sizler gibiyim ve yasalar önünde hiçbir hakkım yok. Vazgeçiniz.
Mazhar Müfit Mustafa Kemal'in çekilen bütün sıkıntılara rağmen yakınlarının bölgedeki bankalardan borç alma teklifini kesinlikle ret ettiğini gururla belirtmektedir.(4) Erzurum'da kritik günler yaşanmaktadır. İstanbul Hükümeti İşgal Gücü Komutanlarının tavsiyesi ile Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kontrol altına alınıp İstanbul'a gönderilmesi amacıyla Erzurum Valisini değiştirmiştir. Mustafa Kemal Paşaya, davaya bağlı olmasında şüphe edilen Erzurum'un yeni valisi Reşit Paşa'nın Trabzon'dan gelirken "icap ederse Kop dağında temizlenmesi" teklifi yapılır. Bu teklife sinirlenen Mustafa kemal bu teklifi yapan Rize temsilcisi Hoca Necati Bey'e şu anlamlı cevabı verecektir.
"Hocam ne diyorsun, haydutlar gibi yol kesip adam mı vuracağız. Bu memlekette hükümsüz vatandaş öldürülemez. Vatandaş ancak mahkeme kararıyla cezalandırılır. Devlet adamının böyle düşünmesi lazımdır."(5)
Bu sıkıntı içinde para sorununu yaşlı bir askerin olağanüstü fedakârlığı çözecektir. Olayı Cevat Dursun oğlu şöyle açıklamaktadır:
"O gün Mustafa Kemal Paşa'nın yanından gelen Kazım (Dirik), arkadaşlara Paşa'nın yola çıkmasını sağlamak için bizim para temin etmek vazifemiz olduğunu hatırlattı. Hiç birimizde de para yoktu. Hepimiz kutilayemut (ölmeyecek kadar) yaşayabiliyorduk. Paşa'ya hiç olmazsa bin lira kadar bir para temin etmeliydik. İlk tedbir olarak çoluk çocuğumuzun ziynet eşyasına başvurmayı hatırladık… Heyeti faale azasından emekli Binbaşı Süleyman Bey Hızır gibi imdadımıza yetişti. Süleyman Bey "Çocuklar benim tasarruf edilmiş dokuz yüz liram var. Altmışını geçmiş bir adamım. Allahın rızasından, milletin selametinden başka hiç bir dileğim yok. Bu parayı size veririm. Fakat bu parayı verdiğimizi ne Paşa ne de başkası bilmeyecek. İleride Müdafai Hukuk'un parası olursa verirsiniz., olmazsa helal olsun" dedi. Hepimizin gözleri yaşarmıştı. Yüz lira da aramızda topla¤¤¤¤¤ bin lira yaptık ve Kazım Bey vasıtasıyla Paşa'ya ulaştırdık."(6)
Mustafa Kemal paşanın dikkati çeken bir başka özelliği, siyasi arenada Gizli kapaklı işlerden hoşlanmamasıydı. Bu dönemde İstanbul'da kurulan gizli "Karakol Cemiyeti"nin faaliyetleri (günümüzdeki benzerleri gibi) herkesi ürkütüyor rahatsızlık veriyordu. Bu cemiyetle ilişkileri de aydınlığa çıkarmada tereddüt göstermedi. Cemiyetin komutanlara ve memurlara gönderdiği "Genel Kuruluş Tüzüğü ve Genel Görev Yönetmeliği" hükümlerinin uygulanmamasını ve bu işin kaynağını araştırdığını komutanlara bir yazı ile bildirdibildirdi.(7) Mustafa Kemal Paşa'nın bu konudaki görüşleri şöyledir:
"Kesinlikle böyle bir davranış doğru değildir. Herkesi asmakla korkutarak, bilinmeyen bir merkezin, bilinmeyen bir başkomutanın, bilinmeyen birtakım komutanların emirlerine uymaya zorlamak çok tehlikeli idi. Gerçekten, orduda görevli herkeste hemen bir korku ve birbirlerine karşı güvensizlik başladı. Örneğin, herhangi bir kolordu komutanının: "Benim komutam altındaki kolordunun acaba saklı ve gizli komutanı kimdir? Bu gizli komutan acaba ne zaman ve nasıl komutanlığı ele alacak ve acaba bana karşı nasıl davranacak? Gibi haklı birtakım kuruntulara kapılması beklenilmez değildi."(8)
Öyle anlaşılıyordu ki eski ittihatçılardan Kara Vasıf ve yakınları, 1908 öncesi ittihatçıların uyguladığı stratejiyi benimsiyor ve gizlilikten medet umuyor ve örtülü, sır içindeki faaliyetlerle insanları yıldırarak, terörle bir şeyler yapmak arzusunda bulunuyordu. Buna karşılık Mustafa Kemal ve askerler davalarında haklı olduklarının bilinci ve inancı ile her şeyi Türk ve dünya kamuoyu önünde açıkça yapmayı tercih ediyorlardı. Bunun için kongre kararları her fırsattan istifade ile yurtiçine, yurt dışına yayınlama çareleri aranıyor, yabancı ülke mensupları ile serbestçe görüşülüyor, fikir alışverişinde bulunuluyordu.(9)

Bize göre günümüz siyasilerinin, aile fertleri ile yakınlarının Mustafa Kemal'in adını ve etkinliğini bu ülkeden silmeye çalışmak yerine, onun görüş ve davranışlarından ders almalıdırlar. Böylece kendilerini seçen ve Yasama ve Yürütme görevi veren, temsil ettikleri topluma Atatürk'ün yaptığı gibi büyük bir dürüstlükle hizmet etme imkanı bulabilirler.

DİPNOTLAR

(1) İsmet Polat can, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliği, Askeri Ceza Kanunu Md. 13, s.30 (İstanbul 1984)

(2) Alptekin Müderris oğlu, Kurtuluş Savaşı Mali Kaynakları, s.156 (Yapı Kredi Bankası, İkinci Baskı, İstanbul–1981)

(3) Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri, s.50–54 (Kültür Bakanlığı, Ankara–1981)

(4) Mazhar Müfid Kansu: Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber-I, s.172–173 (TTK, Ankara–1988)

(5) Cevat Dursun oğlu: Milli Mücadelede Erzurum s.117–118 (Ankara–1946)

(6) Cevat Dursun oğlu, s.137–138; A. Müderris oğlu, s.158

(7) Söylev-I, s.53, Karakol Cemiyeti için Bknz. S. Nafiz Tansu, İki Devrin Perde Arkası, s.223–353, Fethi Tevetoğlu: Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar, s.3–50 (TTK, Ankara–1988)

(8) Söylev-I, s.53

(9) Bknz. Albay Rawlinson, Utkan Kocatürk, s.94-95, Mr. Brown (Gazeteci) Söylev-I, s.65, General Harbord için M.M. Kansu-II, s.345-346
 
Geri
Üst