Gerçek Hayat Kareleri

M

Misafir

Forum Okuru
Gerçek Hayat Kareleri
Vücudunu varlık elbisesinden soyma azminde bir abdal derviş. Deli deli raks ediyor. Sonbahar gazellerinin rüzgâr önünde uçuşmasını andıran, ansızın bastıran sağanağı çağrıştıran figürler gösteriyor. Kendi varlığının da küllî iradenin önünde bir yaprak kadar güçsüz olduğunu, tamamen ona boyun eğmiş bulunduğunu anlatmaya çalışıyor sanki. Raks ederken bir yandan da ciğerinin derinliklerinden geliyormuş gibi işitilen bir sesle okuyor. Döne döne okuyor. Nefesi de kendisiyle birlikte kuru gazellere dönüp rüzgârda savruluyor.

Yalancının yediği içtiği nedir?
Yalan
Yediği içtiği de yalan.
Yalancının baktığı gördüğü nedir?
Yalan
Baktığı gördüğü de yalan.
Yalancının söylediği dinlediği nedir?
Yalan
Söylediği dinlediği de yalan.

Birden yalancı, karşısında temessül ediyor. Aldatıcı çekici bir genç kadın suretinde görünüyor. Elindeki tatlı gibi görünen ama aslında bir parça lezzeti için çok zamanlar ağlatan, zehirli helvasından yedirmek istiyor. Derviş tek dünyalığı olan, içine birkaç lokmadan ibaret günlük yiyeceğini koyduğu su kabağını, bütün kuvvetiyle yalancının başına indiriyor. Yalancı, dumanlar sisler arasında yaşlı bir cadıya dönüşüyor. Sonra iyice kuruyup inceliyor. Rüzgârın önünde uçan bir siyah tül gibi, bir koyu duman gibi yavaş yavaş gözden kayboluyor. Derviş hareketlerini daha da hızlandırıyor. Kendini tamamıyla rüzgârın ahengine kaptırmış okumaya devam ediyor.


Yalancıya geldik,
Yalancıdan gidiyoruz.
Yalancıya konduk,
Yalancıdan göçüyoruz.
Yalancıya düştük,
Yalancıyla öpüştük,
Ağlaştık, gülüştük,
Yalancıya kandık,
Bakidir sandık,
Yalanlarıyla şad olduk,
Berheva, bertaraf, berbad olduk,
Eyvah ki yine mat olduk...


Yalancıya düştük,
Yalancıdan çıkıyoruz.
İlle;
Yalancıyla başlamadık,
Yalancıyla bitmiyoruz.
Canımızla geldik,
Tenimizle gitmiyoruz.

Dervişin gittikçe daha uzaktan, derin bir kuyudan geliyormuş gibi işitilen sesi gitgide kayboluyor. O da bir sinema perdesi gibi yavaş yavaş açılıyor, ızdırap dolu yüzünün kırışıkları perdenin kırışıklarına karışıyor, gidiyor. Geriye sadece rüzgâr sesi, yaprak hışırtısı kalıyor...

II

Büyük bir aynam olsaydı, dedim, büyük bir aynam olsaydı şımarık benimin, oynak benimin karşısında, aylak ruhumun karşısında, esir vicdanımın gözyaşından yapılmış, derin bir aynam olsaydı.

Ve gösterseydi, gösterebilseydi, altı çıkmış büyük boy çöp poşeti gibi saçıverseydi en utandıracak yerde, en kötü anda, çıplak ruhumun ayıplarını.

İçimin dışına sızmış çirkinliklerini seyredip bir süre çirkinliğe, bayağılığa isyan edip haykırsaydım, haykırabilseydim, dedim. Ve, ... ve deseydim dedim:
başımı yedin bu rezil hâlinle, başını yesin bu sefil hâlin
ben ben iken ey benim! İki yakanda iki elim
ben sana demedim mi nice kez
dostum! Sıratı her atla geçemezsin! Bu boşluğu o kanatla geçemezsin.

Sonra biri üfledi de sanki muhalif bir yerlerden, bir berbad bad ile hevalandı, heva vü hevesat rüzgârıyle şişen benim konuştu, ben konuştum, kendi adıma; emeller, hevesler, hayaller adına; gündüz görülen kerahet düşleri adına konuştum. Ona paslanmış da olsa ölmemiş çamura düşmekle değerinden bir şey yitirmemiş vicdanım adına kalbim karşılık verdi. Letaif de kalbimi destekledi. İşbu muhavere, o muhaveredir:

Benlik:
Bir at gerek, bir at gerek,
Bana bir at verin gökleri fethedeyim
Yıldızlarla misket oynayayım sokaklarda,
Ay'ı nazarlık nal edip kapıma çakayım.

Kalp:
Hey gidi zavallı dostum benim!
Nefis atın yetmez mi sana, ene atın yetmez mi?

Letaif Korosu:
Yetmez mi, yetmez mi?

Benlik:
Atlardan bir at gerek
Altıma bir at gerek,
Atıma kanat gerek,
Kartal yuvası doruklara çıkayım.

Kalp:
Hey gidi aklı bir karış havada dostum benim!
Niyetin, muradın yetmez mi at sana?
Tefekkür kanadın yetmez mi?

Letaif Korosu:
Yetmez mi, yetmez mi?

Benlik:
Burak gerek, burak gerek,
Cennet atlarından bir at gerek bana,
Açılan o yoldan ben de gideyim.

Kalp:
Hey gidi burnunu, gözünü yukarı dikmiş talihsiz dostum,
Yüzünü yukarı dikmiş talihli dostum benim!
Bilsen yıldızlardan öte uçan tılsımlı halıdır seccaden,
Seccaden, namazın yetmez mi burak sana?
Beş vakit salâtın yetmez mi?

Letaif Korosu:
Yetmez mi, yetmez mi?
İşte bir at sana, sırattan geçirecek,
Nefis, ene at sana.
Aczin, şevkin, şükrün kanat sana
Dostum! Her atla geçemezsin sırattan,
Seccaden burak sana
 
Geri
Üst