İkiz Şehirler: Selanik ve İzmir

*GüMüŞ*

Yeni Üye
Üye
İkiz Şehirler: Selanik ve İzmir
selanik türk köyleri selanik köyleri haritası türkçe
Fusun Servin Eğer Yunanistan'a kara yolu ile gidecek olursanız (ki etrafı ve Türkiye'den sonra ki değişimi km km farkedebilmek için güzel bir fırsat olabilir bu) bu çok benzer coğrafyayaya sahip iki ülkenin sanki birbirinin tıpkısı gibi olduğunu farkedeceksiniz. İpsala'dan çıktığınız andan itibaren yemyeşil tarlalar ve ilerlerindeki köyler aynı Türk köyleri gibi görünmekte, insanların görünüşleri de keza öyle. Tek bir farkla, köylerdeki evler tek tip ve beyaz renkli bu nedenle daha düzenli görünüşe sahipler.

Selanik'e ulaşmak için çıktığınız yolculuğunuzda ilk karşılaşacağınız şehir "Alexandroupoli". Şehir dar caddelerindeki alışveriş merkezleri ve etrafta türkçe tanıdık dükkan levhalarıyla sizi karşılıyor. Farklı bir ülkede gibi hissetmiyorsunuz kendinizi hala, yaşayan sakinlerin yaşam havaları bizlerinkine benziyor, kılık kıyafet, görünüş pek çok şey benzer.

Devamında Komotini ve Xanthi şehirlerini geçiyorsunuz. Komotini'ye doğru şehirlerarası otobüslerin duraklayabileceği bölgelerde tertemiz pastaneler var. Farklı farklı görünüşlü, leziz pastalar ve dükkanın temizliğine şaşıryorsunuz zira yakınlarda pek yerleşim merkezi yok, onlar sadece geçici misafirlerini ağırlamak için bu koşulları sağlıyorlar diye gülümsüyorsunuz kremalı pastanızdan bir lokma alırken. Ve lokmayı ağzınıza atarken güneşin batışında karşı yokuştaki minik beyaz kilise gözünüze takılıyor her yer ne kadar temiz diye düşünüyorsunuz o beyazlığa uzanırken gözleriniz.

Xanthi'den sonra nihayetinde meşhur Kavala'ya geliyor sıra. Burada pek çok türk köyü var, düzenli bir görsellik içinde yaşıyor görünüyorlar, dağların kenarından geçerken gözünüze takılıyor yaşlı bir teyzenin gülümser yüzü. Yol arkadaşım bu esnada dedesinin Kavala'dan göç ettiğini söylüyor ve Selanik yolculuğu ardından trenle burayı ziyarete geleceğini söylüyor. Tekrar düşünmeden edemiyorsunuz, ne kadar yakınız oysa Yunanistan'da yaşayan komşularımızla diye. Aklım o sırada Truva'ya dek geçmişe şöyle bir göz atıyor tarih bilgilerime dayanarak.

Kavala Selanik'ten önceki son şehirdi rotamızda. Ardından uçurum kenarından epey bir yolculuk yaparak, deniz kıyısından karanlıklarda parlayan yıldızlar ve denize düşen akisleri eşliğinde Strimonikos Körfezi geçerek en sonuna Selanik' e ulaşıyoruz.

Şehrin girişinde sanayi kuruluşları var, o sırada ilk benzerlik göze çarpıyor İzmir'le, İzmir girişindeki mermer fabrikaları geliyor aklıma.

Selanik'te otellerin bulunduğu merkezde konaklıyoruz. Burada pek çok farklı seçeneğiniz ve her bütçeye hitap eden otel mevcut. Macedonia ve Aristotle Üniversiteleri bu bölgeye yakın.Yürüyerek isterseniz deniz kıyısına (İzmir-Kordon'a çok benzer), isterseniz denize parale caddede olan modern alışveriş mağazalarına isterseniz de biraz yokuş tırmanıp şehrin yukarısında kalan Selanik Konsolosluğuna ilerleyebilirsiniz. Atatürk'ün evini ziyaret için oldukça iyi bir fırsat elimize geçmişken hemen oradan başlıyoruz gezintimize.

Oldukça misafirperver olan elçilik mensupları bizi buyur edip, çay ikram ediyorlar. Sohbet ediliyor ve Atatürk'ün evini ziyaret için konsolosluğun bahçesine çıkıyoruz. Demek bu ev! diye düşünüyoruz o sırada, ilkokulda kitaplarda Atatürk'ün doğduğu ev alt yazılı fotoğraflar aklımıza gelip. Evi dolaşırken demek burada oturmuş, burada çalışmış, bunları giymiş diyoruz sürekli, bir odada hala açık olan Zübeyde Hanım'ın kuran okuduğu bölüm gözümüze çarpıyor. Evin sade ama o dönem için lüks oturma odaları dikkatimizi çekiyor. Güzel hislerle buradan ayrılırken Türk mahallesinden geçmeden edemiyoruz.

Siesta vakti!Dükkanların büyük kısmı 12-15 arası kapalı. Açıldıklarında da gece 02.00'ya kadar kapatmayanlar mevcut. Zaten hafta içide olsa gençler 01.30'larda evlerinden eğlence için yeni çıkmış olabiliyorlar. Eğlence mekanlarıda Kordon'da dizili olan mekanlara benziyor. Sadece daha modern çizgiler kullanılmış ve çalan müzikler daha çok punk türü. Gayet şık görünen genç bayanlar ve baylar neşeyle biralarını yudumluyorlar. Hala heryer çok temiz.

Marketten birşeyler alırken kendi aramızda konuştuğumuz türkçe dikkatini çekiyor satıcının, gülümseyerek gelip kendi türkçe bildiği kelimeleri söylüyor. Köftenin Yunanca'da da köfte olarak söylendiğini öğreniyoruz yemek yerken.

Derken bir tavernaya uğruyoruz gece vakti, "uzo" denemek için. Uzo minicik bardaklarda sunuluyor, börekler bizim çiğ böreğe mezeler de bizim mezelere çok yakın. Taverna'da Yunanca müzik olur diye beklerken öyle olmuyor. Yine modern bir müzik çalınıyor kulağımıza. Etraftaki herkes bize benziyor. Ten renkleri, gülümsemeleri. Sokakta yürürken Yunanca levhalar olmasa hiç farketmiyoruz yabancı bir ülkede olduğumuzu.

Duyumlarımıza göre Yunanistan'da Türk olduğunuz farkedilince illaki bir tepki görüyormuşsunuz. Biz hep olumlu, gülümser tavrılarla karşılaştığımızdan memnun mesut ayrılıyoruz Selanik'ten..İzmir'e ne kadar benziyor diye diye.
selanik.jpg





kaynak:uzaklar.com
 
Geri
Üst