İş İlanlarını Kullanma Kılavuzu

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
İş İlanlarını Kullanma Kılavuzu
Biz adaylar için iş ilânları çok önemlidir. Onları genellikle, pazar kahvaltılarının değişmez çeşnisi İK eklerinden veya internet sitelerinden takip ederiz. İş ilânına başvurmak, üç hafta arka arkaya 6 bileni çıkmamış Sayısal oynamak veya yılbaşında Milli Piyango bileti almak gibidir. Hayal gücümüz aniden fazla mesai yapmaya başlar. Moralimiz, dopingli atlet misali yerinde duramaz coşar, köpürür, kanatlanır…

Oysa, iş ilânları daha çok Kazı-Kazan’a benzer; foyasını hafifçe tırnaklarsanız, altından bambaşka şeyler çıkar. Bazı firmalar ve kelle avcıları, görevleri öyle abartır, gerçekleri öyle saklarlar ki, sarımsak bunların kaleme aldığı bir iş ilânına pozisyon olsaydı, en az kırk gün kokusu çıkmazdı.

Yetmezmiş gibi, bazıları pozisyonu unutup şirketinin reklamını yapar. Bazıları ise ilân altından sopa gösterip, kendi personeline “Bakın minnacık bir genel başvuru çıktım. Binlerce hayranım kapıya üşüştü. Ayağınızı denk alın.” mesajı verir.

Bu şartlarda da adaya düşen, iş ilânlarının kurdu olmak, yazılanları deşifre edip ayakları yere sağlam basmaktır. Öyleyse gelin, en sık kullanılan ilân klişelerini ve onların gerçek anlamlarını öğrenerek işe başlayalım.

28 yaşını aşmamış adayların resimli özgeçmişleriyle başvurmaları...
Bölüm olarak karar verdik, patronu da ikna ettik; bu pozisyona genç ve güzel bir hanım alacağız.

Sabırlı, azimli ve insan ilişkilerinde başarılı…
Suratınızı asmadan ve hastalanmadan, bir kaldırımda günde sekiz saat ayakta durup, gelip geçene kredi kartı pazarlayacaksınız.

Sorumluluk almaya hazır…
Yanlış giden her şeyden bu kişiyi sorumlu tutacağız…

Planlama ve organizasyon becerileri yüksek…
Müdürlerin uçak biletlerini ayarlayıp, otel rezervasyonlarını yapacaksınız.

Gelişmeye ve yeniliğe açık…
Bu kişinin ne yapacağını henüz bilmiyoruz. Patron yeni bir eleman için istediğimiz bütçeyi onaylayınca fırsat kaçmadan birisini alalım dedik. Ne iş olursa yapmaya hazırlanın.

Şirkette çok stratejik bir konuma sahip bu pozisyon...
Masanız tuvaletin hemen yanında olacak.

Erkek adaylar askerlik hizmetlerini tamamlamış olmalıdır.
Harbi konuşmak gerekirse, bu özelliğin yapılacak işle bir ilgisi yok. Ama, askerliğini yapanlar emir almayı ve otoriteye itaat etmeyi daha iyi biliyor. Yapmayanlar ise her şeyi sorguluyor, alınan kararları müdürleriyle tartışmak istiyor. Bu yaklaşım da şirket kültürümüze ters düşüyor…

Takım oyuncusu…
Çıkıntılık yapmayacak, uyumlu ve efendi birisini arıyoruz. At kuyruklu, küpeli metroğlanlar veya dövmeli tiki kızlar boşuna zahmet etmesin.

Ehliyetli ve seyahat engeli olmayan adaylar…
Haftada en az üç bin kilometre direksiyon sallayacaksınız…

İkinci yabancı dil, MBA ve doktora tercih sebebidir.
Aslında bu işi bir lise mezunu da yapabilir. Zaten önerdiğimiz para asgari ücret. Ama millet işsizlikten kırılıyor. Basit bir pozisyona bile MBA’li ve doktoralı kişiler başvuruyor. Almışken elemanın ful aksesuarlısını niye almayalım.

Marka stratejisini yönlendirecek…
Arkadaşımız, sorumluluk bölgesindeki bakkalları dolaşarak, deterjanlarımızın ön raflarda sergilendiğini kontrol edecek. Azalan ürünlere takviye yapacak. Ayrıca, süpermarketlerde standlar kuracak ve ortalıkta aval aval gezen müşterileri bizim markaya yönlendirecek…

Danışmanlığını yaptığımız bilgileri gizli firma, takım arkadaşları arıyor.
Bu müşterinin piyasada çok kötü bir ünü var. İlâna ismini yazınca kimse başvurmuyor. Biz de “şirket bilgileri gizli” ayağına yatıp görüşmeye gelenleri kafalamaya çalışıyoruz.

En “değerli” varlığımız insan kaynaklarımızdır...
Haklısınız, öncekileri biraz üfürdük; ama bu gerçekten doğru. Finansçıların geçen ay yaptıkları hesaba göre, şirkette en yüksek verim personelden sağlanıyormuş. Biliyorsunuz ülkemizde sermaye, makine, arsa-bina gibi üretim faktörleri çok pahalı. Emek ise ucuz; bir koyup on alıyoruz…

Sektör lideri şirketimiz…
Abi, sektörü Çin bitirdi. Piyasada bizden başka aynı işi yapan kalmadı. Diğerleri malı mülkü satıp parayı repoya, borsaya yatırdılar. Eski teknolojiye sahip olduğu için bu fabrika patronun elinde patladı…

Yurt dışında şubeleri olan şirketimiz…
Aldığımız ballı-imtiyazlı devlet kredisindeki şartları yerine getirmek için Viyana’da bir posta kutusu kiraladık, işin aslı budur…

Tamamı yabancı sermayeli firmamız…
Necati abi, yani patron, yirmi sene Köln’de otomobil fabrikasında çalıştıktan sonra kesin dönüş yaptı. Bizim atölyenin, pardon şirketin, kuruluş sermayesi onun emekli ikramiyesidir…

Yoğun başvurulardan dolayı, sadece nitelikleri pozisyona uyan adaylara yanıt verilecektir.
Aslında iki satır “Başvurunuz elimize ulaştı” mesajı göndermek bir dakikamızı bile almaz; ama biz böyle inceliklere pek inanmayız. Kafamız, o mesajı/mektubu otomatik hâle getirecek kadar da çalışmıyor. Özgeçmiş ve kapak yazınızın elimize geçip geçmediğini asla bilemeyeceksiniz…

Kredi kartı pazarlamak, otel rezervasyonu yapmak veya standda durmak gibi işleri küçümsüyor değilim; benim eleştirim asıl, şirketlerin bu görevleri tarif ederken kullandıkları abidik gubidik lâflara. Yazsana kardeşim işin gerçek tanımını. Neden insanların gözünü boyamaya çalışıyorsun?...

Şimdi ilânlarla ilgili kulağa küpe bir iki noktaya bakalım:


• İlâna başvurmadan önce, bütün terim ve ifadeleri doğru anladığınızdan emin olun. Metin içinde bilmediğiniz terimler varsa, büyük bir ihtimalle, o pozisyon size göre değildir.

• Bir yerde çalışıyorsanız, başvuracağınız pozisyonu seçerken çok daha titiz davranın. Ne demişler, “İbadet de gizli, iş başvurusu da.” Bu konuyla ilgili eski bir yazımızı tekrar okuyalım: Çalışırken iş aramanın incelikleri

• Gazetede iş ilânını gördüğünüz şirketin internet sitesine girin ve pozisyonla ilgili ayrıntılı bilgi edinin. Kapak yazınızı ve özgeçmişinizi bu bilgilere göre yeniden düzenleyin.

• İnternet ve gazetedeki ilânlarla yetinmeyin. İlgilendiğiniz sektörlere ait meslek dergilerini karıştırın. Onları daha az kişi okuduğu için şansınız artacaktır.

• İş arama stratejinizi gazete ve internet ilânlarıyla sınırlı tutmayın. Adayların, ne olduğunu iyi bilmedikleri için, torpil ile karıştırdıkları “networking”i öğrenin. Şu yazıya tekrar bakın: Çevrenin Genişliği mi Yoksa İşlevi mi Önemli?

Güllü Hanım’ın, Ünlüler Çiftliği isimli mühim dizide beynime sapladığı “İki türlü turşu vardır; biri yemeklik turşu, biri öteki turşu...” şeklindeki saptamasından aldığım ilhamla konuya son noktayı koymak istiyorum: İki tür iş ilânı vardır; biri, adayın niteliklerine ve deneyimine uygun pozisyona ait olan, diğeri de sırf dostlar alışverişte görsün diye başvurduğu “öteki.”

Bana sorarsanız, şu ötekilere yanıt vermeden önce iyi düşünün. Başvuru listenizi az ve öz tutmanız daha akıllıcadır. Bakarsınız aynı şirket, gelecek ay, size uyan bir başka pozisyonla karşınıza çıkar. Bırakın istediğiniz işi bulmanız biraz geç olsun; ama aday profiliniz “Ne iş olsa yaparım abi” olmasın…


alıntı
 
Geri
Üst