Kıbrıs'ın Yunanitan'a Desteği

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Kıbrıs'ın Yunanitan'a Desteği
4 Haziran, 1 Temmuz ve 14 Ağustos 1878 tarihlerinde imza olunan; “mukavelename, lâhike [ek] ve ittifakname”de belirtilen koşullar gereğince, Osmanlı Devleti’nin “işgal ve idare olunmak üzere [İngiltere’ye] terk ve tahsis” etmiş olduğu Kıbrıs, iki devlet arasında savaş ilan edilince, 5 Kasım 1914 tarihli bir kraliyet emirnamesi ile, İngiltere tarafından “ilhak” edilmişti. Yaklaşık bir yıl sonra: 1915 Ekimi’nde , bir hafta içinde İttifak Devletleri’ne savaş ve Bulgaristan’a karşı seferberlik ilan etmesi karşılığında, İngiltere’nin Ada’yı Yunanistan’a bırakma önerisi, Aleksandros Zaimis başkanlığındaki Yunan Hükümeti’nce reddedildi.



26 Haziran 1917’de, başbakanlık koltuğuna üçüncü kez oturmasının ardından, ülkesini İtilaf Devletleri yanında “resmen” savaşa sokan Venizelos, savaştan sonra, Ortadoğu haritasının yeniden çizileceği Paris Barış Konferansı’nda müttefiklerinden birkaç yıl önce resmen önerdikleri “Kıbrısı değil” , 17 Nisan 1917 tarihli St. Jean de Maurienne Antlaşması gereğince, İtalya’ya söz verilmiş olan “Batı Anadolu Bölgesi”ni istemişti. Konferansın, 6 Mayıs 1919 tarihli oturumunda onay verdiği bu isteği,15 Mayıs’ta İzmir’e asker ihraç ederek gerçekleştirmeye başlayan Yunanistan’a Kıbrıslı Rumlar, çeşitli biçimlerde katkıda bulunmuştu.


1. Yunan Ordusuna Gönüllü Yazılma



Kıbrıslı Rumların ilk kez 1821 yılında “gönüllü olarak”, Mora Yarımadası’ndaki soydaşları safında Türklere karşı savaştıkları anlaşılmaktadır. Çoğu General Hacipetros komutasındaki,“Özel Kıbrıslılar Alayı”nda bulunan Kıbrıs’lı Rumlardan yüz otuz kadarı,1827’de Atina Savaşı’nda öldürülmüşlerdi. 1897’de Osmanlı Devleti ile Yunanistan Krallığı savaşa tutuşunca, Lefkoşa’daki Yunan Konsolosu Kıbrıslı Rumları hiç saklama gereği duymadan, Yunan Ordusu’na gönüllü kaydetmişti. Kıbrıslı tarihçi Amandos , Balkan Savaşları sırasında da 1897 yılında olduğu gibi binlerce Kıbrıslı Rumun Yunanistan’a giderek Türklere karşı savaştığı, 6 Aralık 1912’de Epir’deki İlyas Peygamber tepesinde vurularak ölen Limasol Belediye Başkanı Hristoforos Sozos’un bunlar arasında bulunduğunu ve Adanın gelmiş geçmiş en önemli politikacısı olduğunu düşündüğü Yoannis Kiriakidis (1853-1955)’in Nikolaos Lanitis ile birlikte, üç yüzün üzerinde gönüllünün Atina’ya geçişine, bizzat refakat ettiğini yazmaktadır. Rumca yayınlanan bir Kıbrıs gazetesinin haberine göre, 1913 Şubatı itibariyle, iki bin beş yüz civarında Kıbrıs’lı [Rum] savaş meydanlarında vatanı [Yunanistan] yanında savaşıyordu. “Eğer Yunan Hükümeti gönüllüleri kabul etmeyeceğini başlangıçta bildirmemiş olsaydı, bu sayı çok daha yüksek olacaktı.” Böylece Kıbrıs savaşta etkin bir şekilde yerini almış, çocuklarının dökülen kanlarıyla Yunanlığını gerçek anlamda kanıtlamış ve anası Yunanistan’la arasındaki sarsılmaz bağları daha da pekiştirmişti.



Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra, Ada’daki İngiliz Yüksek Komiseri’nin, “özgürlük lehine savaşmaları” [Üçlü İttifak’a karşı] yolunda Kıbrıslılara yaptığı çağrı, Rum liderlerce desteklenmişti. Enosise varan yolu kısaltacağı düşüncesiyle verildiğini sandığımız bu desteğin ,ne kadar gönüllüyü Yunan Ordusu’na kattığını tesbit edemedik ama, onbinlercesinin İngiliz Ordusu’na özellikle ulaşım alanında lojistik katkıda bulunduğu bilinmektedir. Nitekim 1921 yılında “Resmi Gazete [The Cyprus Gazette, Türkçe uyarlaması: Ceride-yi Resmiye-yi Kıbrıs]’de, savaşta Makedonya’daki Nakliye Kolordusu’nda hizmet eden personelin, hakkı olan Britanya Bakır Savaş Madalyalarını almaları için, bölge komutanlarına köylerinin isimleriyle alaylarının numarası yazılı bir dilekçeyle... başvurması gerektiği belirtiliyordu.

Lefkoşa’daki Yunan Konsolosu, 18 Şubat 1918 tarihli bir duyurusunda: “Yunan uyruğunda olup son yasalara göre yaşından ötürü askerlik hizmeti yapmakla yükümlü ve şimdiye kadar seferberlik belgesi almış yedek herkesin”, 2 Mart Cumartesi günü Magosa’da toplanmasını rica etmişti. Bir buçuk yıl sonra, Kıbrıs’ın Türkçe gazetelerinden: “Doğru Yol” ve “Söz”ün 29 Aralık[1919] tarihli nüshalarında okunan “Rum Gönüllüler” başlıklı yazılar ,Yunan Ordusu’na “gönüllü yazılma” işleminin İzmir’in işgalinden sonra Adada ilk kez, bu sırada başladığını göstermektedir. Bu gelişmeyi, Osmanlı Devleti’nin Mondros Mütarekenamesi’ni imzalamasından sonra, Kıbrıslı Rumların çeşitli platformlarda enosis çalışmalarına hız vermesiyle, Adalı Türkler arasında daha bir rağbet gören Türk Milliyetçiliğinin, Kıbrıs’taki yönetimini hedef yapmasından kaygılanan İngiliz Hükümeti engellemek istemişti. Rum Basını, Mayıs ayı [1920] başında “İngiliz sömürge idaresi valisinin bir hükümet emri ile, Elenizmin Küçük Asya mücadelesine katılmak isteyen Kıbrıslıların, kayıt işlemlerini yasaklama kararı aldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Liberal bir hükümete yakışmayan bu karar, Kıbrıs Rumlarının İngiliz idaresinin ağırlığını daha da hissetmesi ve ulusal açıdan tatmin edilmemiz için vermekte olduğumuz mücadeleye, daha bir şevkle katılmamız görevini bizler için kaçınılmaz kılmaktadır” diyerek, İngiltere’yi protesto ve enosisi ima ederek tehdit etmişti.



Bir müddet sonra, Rumca gazetelerden: “Foni tis Kipru”nun 5 Haziran tarihli sayısında “kendi isteği ile silah altına alınma üç, altı aylık ve yıllık olacaktır. Ordu saflarına katılanlar, diğer askerlerin maaşları dışında, hizmet sürelerine göre 100 (üç aylık), 120 (altı aylık) ve 150 (yıllık) Drahmi maaş alacaklardır. Gönüllüler yeni bölge [Anadolu]deki birliklerden terhis edilen eski sınıfların boşluğunu kapatacaklardır” şeklinde bir telgrafın çıkması üzerine, Adanın değişik bölgelerinden Lefkoşa’daki Yunan Konsolosluğu’na kayıt yaptırmak üzere iki binin üzerinde coşkulu gencin geldiği, Lefkoşa içinden pek çok kişinin de aynı arzuda oldukları, bir başka Rumca gazetede okunuyordu. Yunan Konsolosu A.Artemis, “Foni tis Kipru”da yayımlanmış telgrafta bahsedildiği gibi, “Atina’ya gitmeyi kafasına koymuş olanların mutlaka kabul edileceklerini belirten bir emri bugüne kadar almış değilim” diyerek tekzip ederken, “gürbüz ve vatansever gençlerin yeni iller [Batı Anadolu] ve Trakya’daki Yunan Ordusu’na gönüllü yazılmak için konsolosluk bürolarına arzulu ve coşkulu bir şekilde başvuruları hiçbir kesin emrin olmadan, her zaman olduğu üzere gençlerin vatanın [Yunanistan] sesine soyluluk ve vatani hislere karşılık vermek gibi, çok duygusal fakat aynı zamanda bir görev yerine getirme bilinci içinde, övgüye değer bir isteklilik sergilemelerinin doğal bir sonucudur” ifadesiyle gerçekte “gönüllü yazılma”yı teşvik ediyordu. Nitekim, birkaç gün sonra Kıbrıslı Rumlar, Anadolu’da savaşmak üzere gönüllerden oluşan bir tümen kurmak üzere harekete geçmişler, Baf Metropoliti’nin “… vatanın kutsal sesine uyarak, bayrağın gölgesinde toplanmalarını” isteyen yazılı duyurusunun da katkısıyla, Lefkoşa’dan 2.158, Baf’tan 1000, Maraş’tan 974, Limasol’dan 850, Larnaka’dan 600 ve Girne’den 390 kişi olmak üzere, kaydını yaptıranların sayısı :5.972’ye ulaşmıştı.


Yunan Hükümeti’nin 21 Aralık’ta, yoklama kaçağı ve firari durumunda olanları affeden bir kanun hükmünde kararname çıkarmasından sonra Artemis, askere alma kanunu gereğince mecburiyeti bulunan gençler ve ihtiyatların, 18 Nisan’a kadar ordu saflarına katılma konusunda, gerekli hassasiyeti göstermelerini isteyen bir duyuru yayımlamıştı. Mart ayı [1921] başında, gönüllülerin Yunan Ordusu’na yazılmaları ve Adadan ayrılmalarına izin verilip verilmeyeceği konusunda, Yunan milletvekillerince gönderilen mektuba cevaben İngiliz Yüksek Komiseri’nin “daha önce Yunan Konsolosluğu’na (Kıbrıs’taki) bildirildiği üzere, sadece Yunan uyruğundakilere izin verileceğini” yinelemesi, “Rumların bir Kıbrıs Rum Tümeni kurma izni verilmiyor” şeklindeki yakınmalarına neden olmuştu.


Kıbrıs’ta bir tümen kurmalarına izin verilmeyen Rumların, Anadolu’daki Yunan Ordusu’na katılımının önüne geçilmedi / geçilemedi. “Kıbrıslı Savaşçının Mektubu” başlıklı bir yazı, bu gerçeği tüm çıplaklığı ile tespit etmektedir: “İngilizlerin bizim ulusal vicdanımıza ve ırkımızın tarihine karşı resmi ve gayri resmi olarak en üst düzeyde saygısızlık ettiği bir sırada [enosis, 14 Kasım 1919’da İngiliz Başbakanı Lloyd George tarafından “belirsiz bir süre için” resmen rafa kaldırılmıştı] Yunanlılığı şüphe götürmez Kıbrıs’ın kahraman evlatları, Küçük Asya’nın yayla ve vadilerinde, kardeşleriyle birlikte büyük vatan ideali için mücadele ettiklerinden, gururlu olmaya hakları var” denildikten sonra, bir gönüllünün Lefkoşa’daki ailesine Sapanca’dan gönderdiği, 2 Nisan 1921 tarihli “mektubundan kısa ancak anlamlı bir alıntı”yla devam ediliyordu: “Benden mektup almadığınız için sızlanıyorsunuz. Bir aydan beri dağda karlar içinde inanılmaz bir soğukla boğuşurken, yazmam nasıl mümkün olabilir? Cephedeki durum: bize pahalıya mal olmakla birlikte Onları [Türkler] hırpalamış olduğumuzu kuşkusuz gazetelerde görmüş olmalısınız. Geyve Boğazı’nı almak için yeni bir saldırıya hazırlanıyoruz. Şu anda tehlikede değiliz ve benim sizi, sizin de beni yeniden görebileceğini umut ediyorum”. İngiliz yönetiminin kovuşturma yapması kaygısıyla mektubun altında, gönüllünün açık kimliği yerine, sadece isminin baş harfi olan “K” okunmaktaydı.

“Ulusal Savaşa Kıbrıs Kanıyla Katkı” başlıklı haberi de, bu çerçevede değerlendirmek gerekir.” İkinci ve On ikinci Tümenlerin son harekat sırasında verdiği ölüleri havi olup Atina gazetelerinde yayınlanan şeref listesinde üç Kıbrıslı askerin [gönüllünün]: 7 Temmuz’da Akkin Savaşı’nda şehit düşen Gadura[Magosa bölgesindeki “Korkuteli” Köyü]’dan G.H Karayeorgu, 8 Temmuz’da Akpınar’da şehit düşen Akakiu[Akaça]’dan Hristu İ. Kuçubi ve 2 Temmuz’da Çavuş Çiftlik Savaşı’nda şehit düşen Larnaka’dan Evpl. Vilaridu’nun isimlerini gururla okuduk. [Eski Yunanistan’daki dinsel törenlerde] yere şarap serpildiği gibi, kutsal milli sunak [Yunanistan] için kanlarını akıtan soylu evlatlarıyla özgürlüğe susayan Kıbrıs’ın, bu kadar değerli bir sıvıyla [Kan] suladığı topraklarında, özgürlüğün sürgün vermemesi mümkün değildir. Milyonlarca yıl önce Anadolu’dan ayrıldıkları, jeoloji bilimince kanıtlanan Ege’deki adalarla Kıbrıs’ın Rum diasporasının,oradaki savaş meydanlarında ön saflarda çarpışmaları, her zaman olduğu gibi, Kıbrıs’ın soyluluğuna işaret eden bir gelişmedir. Böylece, Kıbrıslı kahramanların büyük fedakârlığı, tüm Yunanlılığın birbiriyle yardımlaşmasının ötesinde... çok eski Yunanlılığın beşiği, antik vatan (Anadolu)ın karşısı (Kıbrıs) ndan fışkıran son derece doğal bir eylemdir”.



“Rumca gazetelerde okunduğuna göre (Omorfo) Kazası’ndan elli kadar Palikarya gönüllü kaydedilmeleri için despothane [metropolithane] ye müracaat etmişler!” diyen bir gazete haberi , gönüllü yazılma işleminin 1922 Mayısı’nda dahi devam ettiğini göstermektedir. Omorfo Rumlarının Lefkoşa’daki girişimleri, İngiliz yönetimini, daha önce Resmi Gazete’de yayımlanan: Kıbrıs’ın tarafsızlığına ilişkin 1881 senesi kanununa göre, gerek kara ve gerekse denizde kullanılmak maksadıyla, herhangi bir hükümet namına Adada asker kaydının yasak olduğunu belirten emirnameyi, kamuoyuna yeniden duyurmaya itmişti”.



Başında Aristidis Stergiadis’in bulunduğu, İzmir’deki Yunan Yönetimine, Anadolu’daki idari ve askeri birimlerde iş bulmak için çok sayıda Kıbrıslı Rum da dilekçe vermişti. Bu dilekçelerden, bazı Rum gönüllü ailelerinin Anadolu’ya gelerek İzmir’e yerleştikleri ve ekonomik sıkıntıya düştükleri anlaşılmaktadır.
 
Geri
Üst