Kişisel Yol Haritası

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Kişisel Yol Haritası
winx yol haritası
Küreselleşme sonrasında en düşük maliyetle en yüksek kaliteli ürünü üretmek zorunda olan şirketler eleman alma çıtasını her yıl biraz daha yükseltiyor. Yöneticiler, işe adam alırken, piyasadaki ve tüketici talebindeki değişimi izleyebilecek yetenek ve beceriye sahip kişileri tercih ediyor. Bu ortamda gençlerin belirli bir kariyer stratejisi belirlemesi, kendisine yatırım yapması ve bir "yol haritası" çizmesi zorunlu hale geliyor. Yol haritasını çizerken aşağadaki konulara öncelik vermeniz gerekiyor:

-Her yol ayrımında, "iş"e neler verebileceğinizi, işin size neler sağlayabileceğini bildiğinizde ve bunların bir bilançosunu çıkarabildiğinzde, diğerlerine göre daha avantajlı olursunuz.

-Yol haritası çizerken, örneğin bir 5 veya 10 yıl sonra hangi noktaya gelmek istediğinizi açık seçik belirlemelisiniz.

-Hayat boyu öğrenmek, yeniliklere açık olmak ve yeni koşullara uyum sağlamak kişisel stratejinizin etkinliğini arttırır. İnternet ve uzaktan öğrenim tekniklerinin beşikten mezara kadar öğrenim için getirdiği yeni imkanlardan yararlandığınızda daha hızlı yol alabilirsiniz.

-Günümüzde "satmak", satın almaktan daha önemli. Satış becerisini ve yeteneklerini geliştirmeye öncelik verdiğinizde, hedeflerinize ulaşma ihtimalini yükseltirsiniz.

-Belirli bir alandaki uzmanlaşmayı, geniş bir sosyal ve ekonomik kültür tabanına oturtabildiğinizde, iş yolculuğunda ortaya çıkan engelleri daha kolay aşabilirsiniz.

-Bir işte çalışırken, iş hayatında yıldızı parlayan diğer işleri yakından izlemek ve etüt etmek işsizlik dönemlerinizi kısaltabilir. Gölge iş (job shadowing) denen bu yaklaşım,bazen çıkmaza girmiş görünen kariyerinizin kurtarıcısı olabilir.

Gerçek iş hayatı, kariyer ile ilgili kitaplarda ve yazılarda vurgulandığı kadar tehlikesiz ve basit değildir tabii... Ekonomik krizler, pazar koşullarındaki değişiklikler, kişisel ve ailevi sağlık sorunları gibi olaylar, yol haritasında belirlenen hedeflere ulaşmanızı arada bir zorlaştırabilir. Bazen tüm kazanım ve başarımlarınız belirli bir anda yok olmuş görünür ve yola tekrar sıfırdan başlamanız da gerekebilir. Ancak kendinizi tanıdığınzda ve ne istediğinizi bildiğinizde kariyer yolculuğundaki tüm engebelere rağmen hedefinize er veya geç ulaşabilirsiniz.

Bir noktadan sonra gözünüzde büyüttüğünüz hedefin de o kadar da önemli olmadığını görürsünüz. Bilim-kurgu yazarı Ursula Le Guin; hayat ve iş yolculuğunun anlamını bakın ne güzel anlatıyor: "Yolculuğa başlarken siz, hedefe ulaşmanın önemli olduğunu düşünürsünüz. Ama hedefinize ulaştığınızda esas önemli olanın ''yolculuk'' olduğunu anlarsınız."

Önce kendi iç dünyanıza doğru bir yolculuk yapın
Ünlü İngiliz psikanalisti W.R Bion, meslektaşı Grotstein"e bir gün şöyle demişti: "Sen hayatın boyunca karşılaşacağın en önemli insansın.Bu önemli insana önem vermek ve kendinle iyi geçinmek zorundasın."
Bion''un vurguladığı gibi kendinizi iyi tanıdığınızda, kendinizle barışacak, başarı ve mutluluk hedeflerine daha kolay ulaşabileceksiniz.

Aşağıdaki konular ve sorulara, aynaya bakarak veya kendinizi karşınıza alarak vereceğiniz olumlu cevaplar, sizin kariyer yolculuğunuzda nereye kadar yol alabileceğinizi gösterecek:

Kendini tanımak: Kendime dışarıdan bakabilir miyim? Kendi eksikliklerimi ve yeteneklerimi gerçekçi bir şekilde görebilir miyim?

Özgüven: İnsanlar ve sorunlarla karşı karşya kaldığımda yere sağlam basabiliyor muyum?

Sorumluluk: Çevremdekileri dinledikten sonra kendimi dinleyip son kararı alabilecek güçte miyim?

Hayalgücü: Alışalagelmiş çözümlerin işe yaramayacağı sorunlar ortaya çıktığında yeni çözümler üretebilir miyim?

Vizyon: Beynimdeki radar, geleceğin sisli ufuklarına nüfuz edebiliyor mu?

Analitik düşünce yeteneği: Zihin terazisinde olumlu ve olumsuz faktörleri ölçebilme yeteneğim var mı? Kısa ve orta vadedeki gelişmeleri ayırt edebiliyor muyum?

İş Zekası: İşin gerektirdiklerini kolayca kavrayabiliyor muyum? Ayrıntılara egemen olma ve işe kendi fikirlerimi katma konusunda yeteneğim var mı?
Başarı dürtüsü: Ortalarda dolaşmayı bırakıp hedefe doğrudan yönelme iradem yeterince güçlü mü?

İnisiyatif: Yapılması gereken işi tanımlama ve hemen harekete geçme yeteneğine sahip miyim?

Esneklik: Yeni durum ve düşüncelere göre yöntemlerimi hızlı bir şekilde değiştirebilir miyim? Düşüncelirim bir su gibi engeller arasından akıp gidebiliyor mu?

Ekip kimyasına uygunluk: Birlikte çalışma benim için ne ifade ediyor?

Enerji düzeyi: Çözümü sürekli kılacak bir kapasitem ve gücüm var mı? İlk günün heyecanınını son güne kadar sürdürebiliyor muyum?

Adanmışlık : İş ne kadar önemsiz görünürse görünsün elimden geleni son noktasına kadar yapabilir miyim?

Cesaret: Geleceğin tüm risklerine ve tehlitkelerine meydan okuyacak ve yoluna devam edebsilecekm kadar cesur muyum?

Kendini yetiştirme: Hayat boyu öğrenmeye ve öğrendiklerimi içselleştirmeye hazır mıyım?

Yerelleştirme becerisi: Evrensel doğruları, Türkiye koşullarına uyarlama konusunda gerekli becerilere sahip miyim?

İletişim yeteneği: Düşünce ve görüşlerimi etkili bir şekilde örgütleyebiliyor ve ifade edebiliyor muyum? Düşüncelerimi başkalarını ikna edecek şekilde açık ve anlaşılır bir şekilde anlatabiliyor muyum?

Dinlemeyi bilmek: Konuşma sırasını sabırsızca beklemek yerine, insanları dinlemeye ve anlamaya gayret edebiliyor muyum?

Küresel bakış: Rekabetin ülke sınırları dışına taştığı beir ortamda, yetenek ve bilgi düzeyim kürnesel okyanuslara yelken açmak için yeterli mi?

Başkalarına saygı: İnsanları güdülecek koyunlar gibi değil de saygı duyulması gereken iş ortakları gibi görebiliyor muyum?

Mutluluk: Yaptığım iş beni mutlu edebiliyor mu?

DOKUZ-BEŞ SORUNLARI

Ofisten üç portre

Bir işyerine gittiğinizde çalışanların tutum ve davranışlarını birbirinden ayıramazsınız. Bir hafta-on gün bir ofiste devamlı olarak bulunduğunuzda ise önce işkolikler, karanlıkta fosforlu elbise giymiş kişiler gibi hemen farkedilir. Zamanla gözleriniz verimini sitematik olarak düşük tutan kaytarıcıları da seçer. İşyerini ayakta tutanlar ise, işini elinden geldiğince iyi yapmaya çalışan sessiz çoğunluktur.

İşkoliklerin ortaya çıkardığı sorunları çözmek için, onlara bireysel görevler verip ekip çalışmasından uzak tutabilirsiniz. Böylece onlar çevrelerine zarar veremez. Kaytarıcılaraın bireysel iş yükünü kademeli olarak artırdığınızda ise, zaten kendisi işyerinde durmak istemeyecektir.

İşkolik, mutsuzluğunu çevreye de yansıtır

İşkolik, ilk bakışta çalışkan ve ciddi bir eleman gibi görünür ama zamanla çevresindekileri de huzursuz eder.

*O, hayatındaki boşluğu ve huzursuzluğu gidermek için işine aşırı ölçüde sarılır. İş onu uyuşturur ve gerçek hayattan koparır. Bu vatan kurtaran aslan rolüne soyunmuş kişi, sık sık yorgunluktan şikayet eder, gastritten ise hiç
kurtulamaz..

*Siz işyerine geldiğinizde, o masasının başındadır. Akşamları ona hiç "güle güle" demek fırsatını bulamazsınız.

*Yemek yerken bile onun aklı işinde kalır. Omzunda tüm şirketin yükünü taşıdığını düşündüğü için yüzünde aşırı ciddi bir ifade vardır. İşkolikliği yüzünden eşini şini ve çocuklarını ihmal ettiğinde daha da mutsuz olur.

*Yetki devrine inanmaz. Bir işi nadiren başkasına emanet eder. Emanet ettiğinde de bir gözü hep iş arkadaşının üstündedir. Üretilen işi de pek beğenmez. İşyerine verdiği emeğe göre az kazandığına inanır. Arkadaşlarının ise işi kaytardıklarını ve aldıkları parayı hak etmediklerini düşünür.

*O, bir stres jeneratöründen farksızdır. Onun bulunduğu her yerde stres vardır, geçtiği her yerde mutsuzluk izleri bırakır. İşkolik müdür veya elemanın yaydığı stres ışınları, işyerinden çalışanların evlerine kadar uzanır.

*Esasında bu aşırı işgüzarlığın temelinde korku ve güvensizlik bulunur. İşkoliklerin bilinçaltında işini kaybetme korkusu çok güçlüdür. Yıllık izin aldıklarında koltuklarını birileri kapacakmış gibi huzursuz olurlar.

Kaytarıcı, bir ''mikser'' gibidir

Neşeli,sözü sohbeti yerinde olan kaytarıcı, gün geçtikçe ofisteki iş disiplinini darmadağın eder.
*Kaytarıcı, mazeret üretmekte çok ustadır. Hep onun bilgisayarı bozulur, hep onun dosyaları kaybolur.
*Sık sık değerinin bilinmediğinden yakınır. "Bu işyerinde motivasyon yok!" diyerek suçu üstlerinin üstüne atmayı pek sever.
"Gerçekten çalışmaya niyetlendiğinde ise müdürü ne dediyse onu yapar. İşine kendi beyninden ve gönlünden bir şey katmaz.
*Kendini olduğundan daha bilgili ve becerikli zannettiği için sömürüldüğüne inanır. "Bu kadar paraya, bu kadar iş çok bile..." düşüncesi ile verimini bilerek düşürür. Böylece bindiği dalı keser.
*Düşük verimini gözlerden uzak tutmak için, işyerindeki güç ilişkilerinden medet umar. Bazen bir "mikser" görevine soyunur ve işyerindeki ilişkileri içinden çıkılmaz hale getirir.
*İşkoliğin aksine kaytarıcının davranışı bulaşıcıdır. Onun "Boş ver abi ya, şirketin anahtarını sana mı verecekler" lafına kapılanlar olabilir.
*Onu sık sık telefonla konuşurken görebilirsiniz. Çay ve sigara molalarını da uzun tutar.
"İşyerine erken gelemedim bari erken çıkayım..." diyerek çalışma süresini iyice kısaltma eğilimindedir.
*Foyası meydana çıkınca iş değiştirir. Bir işyerinde uzun süre çalışmadığı için kalıcı başarı elde edemez.

Görev adamının icraatı gösterişinden fazladır

Neyse ki bir işyerinden çalışanların çoğunluğu, icraatı gösterişinden fazla olan görev adamlarından oluşur.
*Görev adamı, neyin önemli olduğunun ve önceliklerin farkındadır. İşleri önemli veya rutin diye ayırmaz. Her işi elinden geldiğince en iyi şekilde yapmayı amaçlar.
*Onun için çalışma süresinin kısalığı veya uzunluğu değil, işin eksiksiz tamamlanması önemlidir.
*Kendi erdem ve zaaflarını bilir. Bilgi ve beceri açığını gerekitğinde kendi başına tamamlar.
*Başkalarının ne yaptığı ile fazla ilgilenmez. Kendi kendisi ile yarışır. Hedefi her yıl öncekinden daha üretken olmaktır.
*Makamı ne olursa olsun, herkesin saygıyı hak ettiğine inanır. Başkalarının rolünü çalmadan ekip çalışması yapmaya yatkındır.
*Epey canlı olan sosyal hayatından ve kültürel uğraşlarından, işini daha iyi yapmasını sağlayacak ipuçları çıkarabilir. Öz eğitimini hayatı boyunca sürdürür.
*Mazeretlere sığınmak yerine önce kendi eksikliklerini araştırır. İşine gönlünü kattığı için fark yaratabilir.
*O, hiçbir iş başarısının, eşini ve çocuklarını sürekli olarak ihmal etmeye değmeyeceğini bilir.
*Her işin olumlu olarak sonuçlanmayacağını bilse de, her işe pozitif bir yaklaşımla başlar. Hatalarının sorumluluğunu üstlenir.En huzursuz anlarında bile çevresini mutsuz edecek davarnışlardan uzak durur.

Alıntı
 
Geri
Üst