Kiyamet Alametlerİ

gülgüzeli

Yeni Üye
Üye
Kiyamet Alametlerİ
kıyamet günü alametleri
Ey kardeşim! Bilmelisin ki; -Allah her ikimizi de muvaffak kılsın- bu dünya hayatı bir gün sona erecek ve her şey yok olacaktır. Artık bundan sonra ahiret günü gelecektir. Ki o günde kullar dünyada işlediklerinin karşılığını görecekler, ya ceza alacaklar veya mükâfatlandırılacaklardır. Kısaca vara­cakları yer ya içinde ebedi nimetlerle karşılanacakları cennet veya içine atılacakları yakıcı cehennem ateşi olacaktır. İşte sen bu kitapta söz konusu edilen cennet ve cehennemde yer alacak olan bu iki zümrenin halini görüp okuyacaksın.
Şurası bilinmelidir ki, ahiret gününe iman etmek, imanın sıhhat şartlarından bir şarttır. Kim ahiret gününe iman et­mezse o kimse kesin olarak kâfirdir. Kaldı ki bu konu Kur’an’ın birçok ayetlerinde zikrolunmuştur. Bu ayetlerin kiminde cehennem ateşinden ve azabından uzak durma uyarısı, kimisinde ise ora ile alakalı olarak kimi durumların ve müşahedelerin ele alınmış olması, kimisinde de oranın mutlaka bir gün gelip gerçekleşeceğidir.
Nitekim bu konu Kur’an’da değişik isimlerle anılmakta­dır. Örneğin kıyamet, saat, Karia (Kapı Çalan), Ğaşiye (Deh­şeti her şeyi kaplayan kıyamet), Hakka (Gerçekleşecek olan), Tamma (Her şeyi alt üst eden büyük felaket), Sahha (Ku­lakları sağır eden ses), Vakıa (Kıyamet), Hesap Günü ve ben­zeri isimler gibi.
Yüce Allah buyuruyor: “Kıyamet vakti de gelecektir, bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.” (Hac, 22/7)
Yine yüce Allah buyuruyor: “Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes peşine koştuğu şeyin karşılığını bul­sun diye neredeyse onu kendimden gizleyeceğim. Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (kıyamete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun!” (Hac, 22/1516)
Ey Müslüman kardeşim! Gel hele biraz benimle, şu sözü edilen gün ile alakalı olarak neler var biz göz atalım, onun korkunç hallerini, oradaki merhalelerde bizim durumlarımızı bir kontrol edelim. Durumlarımızı yüce Allah’a bir arz edelim de belki Rabbimiz bu sebeple bizi isyana girmekten, asi ol­maktan uzaklaştırır. Bu sayede belki de taat ve iyilikle ilgili amellere yönelebilme imkânını elde ederiz. Nasıl olmasın ki, işte kıyametin belirtileri, alametleri bu zamanda gözler önün­dedir. Uzağı görebilenler için bunu görmemeleri mümkün değildir.

Kıyamet Gününün Küçük Alametleri
Unutma ki kıyamet günüyle alakalı olarak kimisi küçük ve kimisi de büyük olmak üzere iki türlü alameti vardır. Bu alametlerden küçük olarak nitelendirilenleri kıyamet günü yaklaştığı zamanda belireceklerdir. Büyük alametler ise, he­men kıyamet kopacağı, kopmasının neredeyse sayılı günler diyebileceğimiz manada ciddi bir şekilde yaklaştığında beli­receklerdir.
Şimdi burada kıyametin küçük alametlerinden söz ede­ceğim. Gerçi bu alametler oldukça fazladır ama ben burada kısaca ve kolay bir şekilde hemen anlatılıverecek olanların­dan söz edeceğim. Bunların başında bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (as) peygamber olarak gönderilmesi ve ümmetinin gelmiş olmasıdır.
Buhari ve Müslim Sehl b. Sa’d’dan rivayet ediyorlar. Sa’d’ın söylediğine göre Allah Resulü (as) – işaret parmağı ile bitişiğindeki parmağını birlikte göstererek- dedi ki: “Ben, be­nimle kıyamet arasındaki süre işte bu kadar kalmış olduğu bir dönemde peygamber olarak gönderildim.[1]
Şu sayacaklarım da yine kıyametin küçük alametlerin­dendir. Yüksek bina yapımı yarışına girilmesi, cami ve mes­citlerin süslerle donatılması, emanete uyulmaması, ihanet edil­mesi, zinanın alabildiğince artması, her tarafta alenen içkinin içilmesi, teşvik edilmesi, şarkıcı ve çengici kadınların edinilmesi, sanatçı adı altında önemsenmesi kıyametin kü­çük alametlerindendir. Aynı şekilde hain kimsenin emin ve güvenilir kabul edilmesi, işlerin ehil olmayan ellere geçmesi, bidatlerin artması, kadınlarda hayânın azalması, erkeklerin adalet özelliğini yitirmeleri de bu alametler arasındadır. Tüm bu saydıklarımız günümüzde var olan gerçeklerdir. Hemen bütün bunlar hakkında da sahih hadisler bulunmaktadır. İşte bu hadislerden bazı örnekler:
Enes b. Malik’ten (ra) diyor ki Allah Resulü (as) şöyle bu­yurdu: “İnsanlar cami yapımında yaptıklarışeyler sebe­biyle birbiriyle üstünlük taslayıp mücadele etmedikçe kıyamet kopmaz.[2]
Buhari’nin Ebu Hureyre’den yaptığı rivayete göre Allah Resulü (as) şöyle buyurmuştur: “Emanet zayi olduğunda, emanete uyulmadığında kıyameti bekle.[3]
Ömer b. Hattap’tan (ra) rivayete göre demiş ki: “Bir gün Allah Resulü’nün (as) huzurunda oturduğumuz bir sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş gibi bir Halide bulunmayan ve içimizden de kimsenin kendi­sini tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber’in yanına sokuldu, önünde oturdu, dizlerini peygamberin dizlerine dayadı, ellerini kendi dizlerinin üstüne koydu ve:
— Ey Muhammed! Bana İslam’ı anlat, dedi. Allah Re­sulü (as) de:
-“İslam, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı tastamam vermen, ra­mazan orucunu eksiksiz tutman, yoluna güç yetirebilir­sen Kabe’yi ziyaret (hac) etmendir” buyurdu. Adam:
— Doğru söyledin, dedi. Onun hem soru sorup hem de doğrulaması bizim tuhafımıza gitti. Adam:
— Şimdi de imanı anlat bana, dedi. Peygamber (as):
-“Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahi­ret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şer­rine iman etmendir” diye buyurdu. Adam yine:
— Doğru söyledin diye tasdik etti ve hemen arkasından da:
— Peki, ihsan nedir, onu da anlat, dedi. Allah Resulü (as):
— “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk et­mendir. Sen Onu görmüyorsan da O seni mutlaka görü­yor” diye buyurdu. Adam yine:
—Doğru söyledin dedi ve arkasından da:
—Kıyamet ne zaman kopacak, diye sordu. Peygamber (as):
—“Kendisine soru yöneltilen, bu konuda soru soran­dan daha bilgili değildir” diye cevapladı. Adam:
— O halde alametlerini söyle, dedi. Allah Resulü (as):
— “Annelerin, kendilerine cariye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başıkabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbiriyle yarışmalarıdır” diye buyurdu.
Adam sessizce çıkıp gitti. Ben bir süre öylece kalakal­dım. Daha sonra Peygamber (as):
— “Ey Ömer! Soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” diye buyurdu. Ben de:
— Allah ve Resulü bilir, dedim. Allah Resulü (as):
— “O gelen Cebrail idi, size dininizi öğretmeğe geldi” diye buyurdu.[4]
Ali b. Ebu Talip’ten rivayete göre demiş ki, Allah Resulü (as) şöyle buyurdu: “Ümmetim onbeş hasleti, fiili işler duruma geldiklerinde artık belayı hak etmiş olurlar.” Kendisine bunlar nelerdir, diye sorulması üzerine Allah Re­sulü (as) şöyle buyurdular: “Ganimet belli kesimin elinde elden ele dolaşıp haksız bir şekilde zimmete geçirildi­ğinde, emanete ganimet diye üzerine konduğunda, zekat gereksiz bir borç kabul edilip verilmediğinde, kişi hanı­mına itaat edip annesini ezdiğinde, arkadaşına iyi davra­nıp babasını üzdüğünde, mescitlerde dinle ilgisi olmayan sesler yükseldiğinde, toplumun lideri, onların en aşağılık adamı olduğunda, kişinin kötülüğünden korkulduğu için kendisine itaat olunduğunda, içki içildiğinde, ipek giysi­ler giyildiğinde, çalgıcı-çengici ve şarkıcı kadınlar edinil­diğinde, bu ümmetin sonradan gelenleri, kendilerinden önce geçenlere lanet okuduklarında, işte bu durumlar meydana geldiğinde artık üç şeyi bekleyedurun! Kızıl bir rüzgar -insanları yerin dibine geçirecek bir kasırga-, yerin dibine geçirilmek, bir başka varlık şekline dönüştürül­mek veya iftiraya uğramak-toplumdan dışlanmak-.[5]
Rivayete göre Peygamber (as) Cebrail’e (as) demiş ki: “Ey kardeşim Cebrail, benim ölümümden sonra yeryü­züne inecek misin?” Cebrail de, “evet, ahir zamanda inece­ğim, hem de dört kez ineceğim” der. Peygamber (as): “O inişlerinde ne yapacaksın?” diye sorar. Cebrail (as) şu cevabı verir: “İlk inişimde hâkimlerden adaleti kaldıracağım, ikinci defaki inişimde ise, yeryüzünden bereketi kaldıra­cağım, sonra üçüncü inişimde erkeklerin kalplerinden şefkat duygusunu kaldıracağım, dördüncü inişimde de kadınlardan hayâyı, utanma hissini kaldıracağım.
Tirmizi Enes b. Malik’ten rivayet ediyor, Enes (ra) diyor ki Allah Resulü (as) şöyle buyurdu: “Kıyametin hemen öncesinde adeta karanlık gecenin karanlığının sökün ettiği gibi fitneler ortaya çıkacaktır. Adam sabaha mümin yani inanmış biri olarak çıkar ama akşama kâfir olarak girer. Mümin biri olarak akşamlar, fakat sabaha kâfir biri olarak çıkar. Kimi topluluklar da para karşılığı dinlerini satarlar.[6]
Ey kardeşim! Şimdi tüm bu saydığımız alametler veya belirtiler günümüzde ortaya çıkmış mı çıkmamış mı bir bak hele.Evet, hepsi de bugün gerçekleşmiş bulunmaktadır. Kimi alametlerin belirtileri ise artık belirmeye başlamış bile, örneğin Yahudilerle olan savaşlar ve Fırat nehrinin dibinden sırf altından olan bir dağın ortaya çıkacağı gibi.
Buhari ile Müslim İbn Ömer’den rivayet ediyorlar. İbn Ömer’in dediğine göre Allah Resulü (as) şöyle buyurmuştur: “Müslümanlar ile Yahudilerin arasında bir Savaş çıkma­dıkça, kıyamet kopmayacaktır. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürecekler, öyle ki Yahudiler herhangi bir ağacın ve taşın arkasında kendilerini gizleyecekler de, o ağaç ve taş dile gelerek, ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! Arkamda bir Yahudi saklanmıştır, gel onu öldür, diye seslenecek, sadece Yahudi ağacı da denene Ğarkad ağacı seslenmeyecektir.[7]
Buhari, Müslim ve başkaları Ebu Hureyre’den rivayet ediyorlar. Ebu Hureyre diyor ki Allah Resulü (as) şöyle bu­yurdu: “Fırat nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır. İnsanlar onun için savaşacak ve her yüz kişiden doksan dokuz kişisi öldürülecektir. On­lardan her biri keşke kurtulan ben olsaydım, diyecek­tir.[8]
İşte tüm bu anlatılanların hemen hepsinin ön belirtileri gözükmeye başlamış bulunmaktadır.
Eğer ben burada ahir zaman alametleriyle alakalı olarak Allah Resulü’nün haber verdiklerini bir bir anlatmaya kalkışır­sam, konumuz alabildiğince uzayıp gider. Ancak ben, okur usanıp bıkmasın ve bir de kitabın hacmi kabarmasın diye kısa yoldan örneklerle yetindim ki amacın dışına çıkmayayım istedim.
 
Geri
Üst