koş lola koş

meleklerin sultanı

Yeni Üye
Üye
koş lola koş
koş lola koş oyna
koş Lola, Koş...

Ne yaparsak yapalım hiçbir şeyin değişmeyeceğini iddia ediyorlar. Nasıl başladıysa öyle de devam edeceğini söylüyorlar. Yaşananların tümü bir kader, çok önceden belirlenmiş bir alınyazısı. Bizim mahallenin öteden beri değişmeyen çizgisi. Buna alışmamız ve bunu normalleştirmemiz gerektiğini hatırlatıyorlar her fırsatta. Bunu öylesine ukala ve kendinden emin bir tarzda söylüyorlar ki inanmamak oldukça güç.

Geriye dönüp baktığınızda bu işleyişin hiç değişmemiş olması, kimsenin bunu değiştirmeye güç yetirememiş olması söylediklerinin inandırıcılığını artırıyor. Dilediklerini yapıyorlar. Kimsenin anlaması, onaylaması, içine sindirmesi umurlarında bile değil. Onlar böyle olmasını istiyorlar ve öyle olacak. Zamanı ve hareketi vareden bir Tanrıyı hesaba katmaksızın, sahip oldukları illüzyon güçleriyle pervasızca davranıyorlar. Önemsedikleri bir ahlâk öğretisi yok. Yalnızca kendi benliklerinde büyüttükleri değişken, ilkesiz, omurgasız bir ahlâk anlayışları var. Kimseye hesap vermek zorunda değiller. Kimsenin itiraz etmesi, yalvarması, ağlaması, sızlaması anlam ifade etmiyor. Müşfik aşkların yerine, tek gecelik şehvet sarhoşluğunu koyuyorlar. İncinmiş kadınların, gururu kırılmış erkeklerin ve aşağılanmış ihtiyarların hüzünleri üzerine yükselttikleri kirli bir dünyaları var. Adam acı dolu, telaşlı, korkulu bir sesle dua ediyor. Gece boyunca, şeytanın bu oyunda hile yaparak binlerce ruhu elde ettiğini söylüyor. Korkusu artıyor ve dua ediyor. “ Tanrım, lütfen kazan!” diye haykırıyor. “ Tanrım, lütfen kazan çünkü sıra benim ruhuma geldi...”

Her gece binlerce ruh, muhteris bir şeytanın, alevler sıçratan gözlerine kanıp kaybediyor. Kimsesiz kalmış ve yalnızlığın bıçak gibi keskin yüzüne yaslanmış insanlar, albenili bir şeytanın şehvet ve hırs dolu kollarına bırakıyorlar bitap düşmüş vücutlarını. Kahvehanede, karışık saçlı, gözlerinin altı iyice çökmüş, tırnak dipleri kirlenmiş bir adam, evine ayırdığı son parayı da yanlış bir ata oynamanın verdiği çöküntüyle, kaybetmeye ayarlanmış kaderinin asla değişmeyeceğine inanıp, tefeci bakışlı bir şeytanın avuçlarına bırakıyor kendini.
İstediği çocukla, bir sürü sudan sebep gösterilerek evlendirilmeyen kız, babasının tüccar hesaplarını gözden geçirdiği bir sırada, avuçlarına doldurduğu haplarla kaybetmeyi gösterişli hale getirmeye çalışıyor.

Şimdi sıranın benim ruhuma geldiği endişesini atamıyorum bir türlü üzerimden. Ürkek ve dalgın bakıyorum hayata. Küçücük bir gürültü bütün vücudumu sarsmaya yetiyor. “Ya yanılıyorsam?” gerginliği bütün gün omuzlarımı bastırıp duruyor. Kendime haklılık payları arayıp duruyor. Sıradan ölümler, köşeye sıkıştırılmış haberler, müntehir yoksullar, kaçak düşler, kaçırılan bakışlar odama ansızın girip, her şeyi altüst ediyorlar.

Haklı olamazlar Lola! Her şeyin olduğu gibi devam edeceği kocaman bir yalan. İktidara, paraya, güce, gösterişe, yalana, illüzyona, sıfatlara, yasalara, uzun topluklu ayakkabılara, deri çantalara, parfümlere, mühürlü kağıtlara, yüksek duvarlara, üst cebi armalı ceketlere, viski bardaklarına, çok yıldızlı otellere, cilt bakım kremlerine, altın kaplama saatlere tapınan insanların yalanları bunlar. Hayatı, başka hiç kimseyle paylaşmak istemeyecek kadar sahiplenen, yaşlı iktidarsızların yalanları bunlar. Yüzündeki hayat izlerinden utanan, ihtiraslarının kör ettiği bunak kadınların yalanları bunlar. Masumların temiz yüzlerine ölümcül bir kinle bakan hasis kadınların yalanları. Haklı değiller Lola.
Onlara inanmamız için hiçbir sebep yok ortada. Onları sevmemiz, onları kabullenmemiz, varlıklarına alışmamız ve kirli yüzlerine tahammül etmemizi gerektirecek bir sebep yok. Sen biraz daha hızlı koşarsan değişecek her şey. Bizi yalnız bırakmazsan burada, hayatta kalmamıza yardım edecek bir duayı, ellerinde sıkıca saklayıp gelirsen her şey değişecek. Sen koş Lola.... Bizi terk etme yeter ki. Bizi gözden çıkarma. değişecek her şey!

alıntı
 
Geri
Üst