Mürşidi Kamil Her Asirda Vardir

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Mürşidi Kamil Her Asirda Vardir
mürşidi kamil mürşidi kamiller mursidi kamil son nedir
Alemlerin Fahr-i Ebedisi (SAV) buyuruyor: "Muhakkak Hak Teala (cc) Hz.leri bu ümmete bais eder gönderir. Her yüzyılda (asırda) bir kimse din işlerini yeniler, tazeler, ba'seder. Sizden bir taife halki Hakk'a (cc) davetle meşgul olurlar. Bunlar ehli haktır. Bu kimseler din işlerini yeniler, tazeler. Bu Allah (cc) Hz.leri'nin dostları, Allah-ü Teala (cc) Hz.leri'ni kullarına sevdirirler." (Sahih-i Buhari; Müslim)


Nebiler Nebisi (SAV) Efendimiz buyurur: “Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni kullarına sevdiriniz. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri de sizi sever.”[1] İşte bu alimler bunu böyle ederler. Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’ni kullarına sevdirirler. O kulları da Allah-ü Teala (CC) Hz.leri sever, sevdirirler ve sevilirler. Sen ey mümin! Allah-ü Teala Hz.lerini sana sevdiren Mürşid-i Kamilin elini öpüp talib olmaz mısın? Bu Mürşid-i Kamiller seni Hakk’a (CC) götürmeye ve Hakk’a (CC) sevdirmeye sebeptirler.

Nebiler Nebisi’nin (SAV) Hadis-i Şerif’lerine devam edelim: “Ümmetimin velileri cennete çok oruç ve çok namazla girmiş değildirler. Oraya girişleri, Allah’ın (CC) rahmeti, gönül selameti, cömertlik ve bütün müslümanlara karşı olan acıma hisleri sayesinde tahakkuk etmiştir.”[2]

“Bu ümmette Abdal (veliler) otuz kişidir, kalbleri Halilürrahman olan İbrahim’in (AS) kalbinin yolu üzerindedir. Onlardan her ne zaman bir adam ölürse, yerine Allah (CC) Hz.leri bir adam getirir.”[3]

“Ümmetimin velileri otuzdur. Onların hatırı için yeryüzü ayakta durur. Onların hatırı için yağmur yağar, onların hatırı için (müminler) dünyevi ve uhrevi zaferlere koşarlar.”[4]

“Yeryüzü Halilürrahman (AS) gibi (kullara acıyan) kırk (abdal) kişiden katiyen hali kalmaz. Onların sayesinde size yağmur verilir. Onların sayesinde (dünyevi ve uhrevi) zafere kavuşturulursunuz. Onlardan (yani O hak dostlarından) biri vefat eder etmez derhal Allah (CC) Hz.leri yerine başka birini tayin eder.”[5]

“Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvanın kaynağı ariflerin (evliyaların) kalbleridir.”[6]

“Takvaya erenler ulu kişilerdir. Alimler, fakihler öncülerdir. İlmi tebliğ edeceklerine dair kendilerinden kati söz alınmıştır. Yanlarında oturmak bereket, yüzlerine bakmak ise aydınlıktır.”[7]

“Takvaya erenler ulu kişilerdir. Fakihler öncülerdir, yanlarında oturmak kişinin (feyz ve bereketini) artırır. İlmi ile faydalanan alim, bin abidden efdaldir.”[8]

Takvaya ermiş olan (evliya)nın yanında oturmak ibadet sayılır.”[9]

“Velilerimden katımda kendisine gıpta edilecek olan kişi şudur: Rabbine en güzel itaatte bulunan, gizli hallerinde bile ona itaat eden, insanlar arasında pek ün yapmayan parmakla gösterilmeyen salih mümin kişidir.”[10]

“Dünyada zühd ve vera ehli olanlar, yarın Allah (CC) Hz.leri’nin nezdinde oturacaklardır.”[11]

Ey müslüman! Sen de bu bahtiyar Allah (CC) Hz.leri’nin razı olduğu ve rızasına Cemalüllahına nail ettiği bu Mürşid-i Kamil ile beraber olmaya dünyada iken ebedi alemde kalacağın kadar önünden ruhunun makamını göndermeye gayret edesin.

“Allah Azze ve Celle, kulunu hilafete (Nebiler Nebisi’nin (SAV) varisliğine) ehil kılarsa yedi kudretiyle onun alnını mesh eder (sıvazlar). Yani evliya sınıfına nail eylediği kulunu arındırır.”[12]

“Allah hilafet için birini yaratmak istediği zaman onun nasiyesine yedi kudretini sürer. Böylece onu gören herkes kendisini sever.”[13]

Alimler (insanların) öncüleridir, müttekiler en şereflileridir. Onlarla haşir neşir olmakla insanın feyzini artırırlar.”[14]

“Alimler yeryüzünün meşaleleri, Peygamberlerin (AS) Halifeleri, benim varislerim, Peygamberlerin (AS) de varisleridir. (Bu varisler Nebiler Nebisi’nin (SAV) varisleri ve evliya izamıdırlar).”[15]

“Ümmetim içinde Abdal (veliler) altmış kişidir. Onlar elde ettikleri dereceyi ettikleri nasihatlar sayesinde elde etmişlerdir. Ey Ali! Onlar ümmetimin içinde kibriti ahmer kadar (nadir) ve azdır.”[16]

“Abdal (veliler) kırk erkek kırk da kadındır. Onlardan bir erkek ve bir kadın vefat edince yerlerine bir erkek ve bir kadını Allah-ü Zülcelal (CC) Hz.leri yerine getirir.”[17]

Kürre-i arz üzerinde vazifeli olan kutub ve velilerin her biri, Resülullah (SAV) Efendimiz Hz.leri’ne ünsiyet şerefine nail olmakla, ayrı ayrı beldelerde kendilerine has bir takım manevi vazifelerle emrolunmuşlardır. Yukarıdaki Hadis-i Şerif’lerde de beyan edildiği gibi her yüz senede bir, bir zatı vala, kadrin uhdesine verilir. O zat Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin lütfü ile halifetullah olup iki cihanın tasarrufu bizzat kendisine ihsan buyurulur ve dilediği gibi tasarruf eder.

Gavs, Kutbül azamdır. Ulu kişi, efendi ve mübarek bir kimsedir. Mühim ve esrarlı müşkillerini halletmeye mecbur olanlar ona muhtaç olurlar. Zira onların duası asla reddedilmez. Kabul buyurulur. Nübüvvet (SAV) Hz. Muhammed Aleyhisselam’da son bulduğu halde, mirası Nübüvvet olan velayet ve velayetin en yüksek kademesi olan Kutbiyyet, Kıyamete kadar devam eder. İnsanların kabeyi tavaf ettikleri gibi Kutbül Aktab olan zatın kalbi, daima Cenab-ı Hakk’ın (CC) tecellisini tavaf eder. Her yönden ve yüzden, kalbi ile Cenab-ı Hakk’ın (CC) tecelliyatı ilahisini görür. Kabeyi tavaf edenlerin onu (kabeyi) yakinen gördükleri gibi her asırda en mübarek en mükemmel insan o asrın kutbudur. Mekke-i Mükerreme onun cesedinin benzeri, Kabe de kalbinin misalidir. Kutbül Aktabın çevresindeki Rical (evliyalar) ise, yeryüzünün en mübarek, en mükemmel insanlarıdır. Bu anlatılan kutublardan başka “yediler” ve “kırklar” tabir edilen zatlar da her biri birer kutub olmakla beraber, Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin insanıyla Kutbül Aktaba hizmetçi düşmüşlerdir. Onların her birisi hallerine göre birer yere memurdurlar. O mübarek zatlara uzaklık diye bir şey yoktur. Uzak yakın müsavidir. Bunlardan başka “yüzler” “üçyüzler”, “yedi yüzler” ve “binler” vardır. Tarafı ilahiden bunlar da Kutbül Aktabın ve diğer kutupların hizmetlerine memurdurlar. Ayrıca “üçbinler”, “yedi binler”, “onbinler” de vardır. Bunlar kamil ve mükemmeli olsa bile tasarruf işlerine asla karışmazlar.

Ayrıca her yüz senede, rivayete göre gelip geçen yüzyirmi dört bin Peygamberin, her birinin varisi olarak yüz yirmidört bin Veliyullah bulunur. Kıyamet gününe kadar da bu mevcut hiç eksilmez. Kutbül Aktab olan zat, vakti gelip emri hak vukuuyla darı bekaya intikal edince, Gavsul Azam’ı Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin ve Resülullah (SAV) Efendimiz’in emriyle Kutbül Aktablık makamına oturturlar. Bazan da emrolunur: “Falan yerde şu şekilde bir kişi var.” denilir. Kutbül Aktab ile Hızır (AS) memur olunurlar, gidip o zatı getirirler. Şöyle de vaki olur: “Varın cihanı dolaşın, gecenin yarısında uyanık agah birisini bulursanız alıp getirin.” diye emrolunur. O Hazretler gittiklerinde bir kaç kişi uyanık bulunursa, aralarında en layık olanı alırlar. Bu suretle seçilen kimseyi Kutbül Aktab olarak Resülullah (SAV) Efendimiz’in huzurundaki divana götürürler. Huzur-u saadette Hilalini giydirerek vefat edenin yerine geçirirler. (Bu hususta Hadis-i Şerif’ler yukarıda geçti) Her asırda bu suretle Kutublar ve Ehlullah bu hal üzere gelip geçmektedir ve kıyamete kadar da bu durum böyle devam edecektir.[18]
 
Geri
Üst