Pelinsu'nun köşesi

Ben daha çok uçurum kenarlarinda açan diri yaban çiçeklerini sevdim.

Uzanip kokusunu içine çekerken, uçuruma düsme tehlikesiyle karsi karsiya kalindigi için.

Ben daha çok sonbaharlari sevdim.
Olgun asklara yataklik yaptigi için.

Ben daha çok sonu hüsranla biten asklari sevdim.
Yepyeni asklara bereketli bir toprak olacak kadar yikimi sagladiklari için.

Ben daha çok masum günahlari sevdim.
En dehsetli hazlarin ardindan girilen günahin vicdana yapacagi baskilarla bogusulmasi gerektigi için.

Ben daha çok aci çeken insanlari sevdim.
Acilarin onlari olgunlastirip daha iyi bir insan haline getirecegini bildigim için.

Ben daha çok kalabaliklari degil yalnizligi sevdim.
Içimdeki benle rahatça arkadaslik edebilmemi sagladigi için.

Ben daha çok bahtsiz insanlarin kahramani oldugu kitaplari sevdim.
Mutluluklarin büyük bedelleri oldugunu bana çok iyi anlatabildikleri için.

Ben daha çok derinlikleri sevdim.
Hayatin gizleri ve mutluluklarin ipuçlarini orada buldugum için.

Ben daha çok ölüme yakin duran ve ondan korkmayan insanlari sevdim.
Hayatin ne kadar ciddi bir sekilde yasanmasi gerektigini iyi bildikleri ve keskeleri az oldugu için.

Ben daha çok gerçekleri degil, hayalleri sevdim.
Hiçbir gücün hayallerime kelepçe vuramayacagi için.

Ve ben daha çok güvenin yerine özgürlügü sevdim.

Güvensizlik içinde bile özgürlügün insana daha çok yakistigina inandigim için
 
Yüreğime Yağmurlar Yağıyor ...

Kocaman bir sessizlikti yaşamlarımız, çoğu zaman kimse birbirinin sesini duymadı, aslında duyuyor dediklerimiz bile çok uzaktaydı ...

Ben, bir tek sana sesleniyorum tüm gücümle ve şimdi duymanı istiyorum ne olur dur dinle ...

Kaç mevsim sığar bir ömre yada bir ömür kaç mevsimliktir.?
Sen, yaşadığım en güzel dört mevsim, yüreğime ekip, göz yaşlarımla beslediğim en büyük sevdasın.

Bazen kilometrelerce uzak, bazen aldığım nefes kadar yakınsın ...

Uzak diyarlardan gelen sesinin merhabasıyla gelir konar yüreğime yaz mevsimi ...

Engin denizlerin ortasında, yunuslarla yarışır, deniz kızlarıyla dertleşir bulurum kendimi.
Korkutmaz suların rengi ve derinliği, tıpkı sana duyduğum sevgi gibi..
Nice bir zaman sonra, dans ettiğim beyaz köpüklü dalgalar, bilmediğim bir çölün kızgın kumlarına bırakır beni.. Kervanlarla yolculuk ederken bulurum kendimi.. Sen uçsuz bucaksız çöllerin ateş' den prensi ben gölgene ve sana muhtaç bir kum tanesi ...
Bir an, bir Dua sesi getirir kendime beni ... Kurduğum hayal sona erer, gerçeğe dönüşür duygular, sen yoksun , yaşadığım hayal kırıklığıyla, hüzün yine kapımı çalar ... Gözlerimde dolu misali birikir yaşlar ve sen bilmezsin,
Yüreğime yağmurlar yağar ...

Yağan yağmurlarla gelen sonbaharda , daracık bir patika yolunda yürür bulurum kendimi.. Ağaçlar yapraksız kalmış yine, sensiz ben gibi.. Üzerine basmaya kıyamadığım sarı, kırmızı yaprakların sesleri, alır götürür geçmiş zamanlara beni ... Yeşile bürünmüş dallar, Alnina kondurduğum buseler, heyecanla elime tutuşturduğum gül goncaları gelir aklıma ... Düşen bir dal parçasıyla boğazımda düğümlenir tarifsiz duygular ve gözlerimde birikir yaşlar , Yüreğime yeniden yağmurlar yağar ...

Eteklerine kardelenler serpilmiş beyaz gelinliğiyle, dört başı mağrur gelinlere benzeyen bir dağın zirvesindeyim şimdi..
Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyor yüreğim ... Dağ başı yalnızlığı ölümden beter ...Yumruklarımı sıkıyor, avazım çıktığı kadar bağırıyorum.. "SENİ ÇOK SEVİYORUM "
Sesimin yankısıyla çığlar düşüyor eteklerime ... Yollarımda karlar, yollarımda kara yazım var.
Gel desem, gelemezsin ... Gel desen ayaklarımda buzdan prangalar...
Gözlerime hapsettiğim yaşlar,
Ve yüreğime yeniden yağmurlar yağar ...

Tüm cömertliğiyle gelen bahar.. çağıldayan dereler, el ele dolaşan sevgililer, bir yanda uçurtma kuyruğuna asılı kalmış çocuk sesleri, Taze bahar çiçekleri, çiğ taneleri, başımda eser kavak yelleri ve dilimde uzak diyarların sevda türküleri ...

Mevsimler geliyor ve geçiyor hayatımdan ...
Bir yarım hep eksik..Bir yanım hep sensiz kalıyor ...
Görmüyorsun..!
Duymuyorsun..!
Yüreğime yağmurlar yağıyor ...
Yağmurlar yüreğime ağlıyor,



SEN, BİLMİYORSUN ....
 
Ateşle suyun hikayesini bilir misin?
Ateşin suyu ilk gördüğünde nasıl yandığını,
Saç diplerine kadar…
Ve suyun aşkından aktığını, aktığını,
Akıp da gittiğini bilir misin?
Upuzun yollardan geçip
Buluştuklarında
Birbirlerine yaptıklarını…
Bütün imkansız ve can çekişen aşkların
İntikamını alırcasına söndüklerini ve yandıklarını
Bilir misin?
Gerçek aşkın hep beklediğini,
Sevmenin ve sevişmenin koynunda
Issız bir çölde kaybolduğunu…
Serabını arayan,
Ve sıcaktan kavrulmuş gezginler gibi,
Tek bir kalbin etrafında dönüp durduğunu bilir misin?
Sahip olamayacağım sana,
Bekleyeceğim…
Ateşle su gibi…

Su derinde kalır
Ve görür her şeyi…
Üstündeki ateşin çaresizliğini,
İmkansız güzelliğini,
Ve durmadan yalvarışını…

Önceleri kendimle yetinen
Bir ateştim,
Sonra dünyaya kandım.
Kalbimdekiler yetmedi,
Dışarıda ne varsa yakmaya kandım.
Karşıma ne çıkarsa yakar ve yakılırken,
Beni bir suyun seyrettiğini gördüm.
Kalbime geri dönerken anladım,
Sana yaklaştıkça su yükseliyordu…
Kolay olmuştu oysa,
Seni kendime bağlamam.
Sende boğulmam kadar kolay…
Sen,sevgili!Alevin üstünde salınan bir su gördün mü?
Alevini yakan bir su…
Sen bende kendini gördün mü?

Hep seni beklediğime inanasın diye,
Yaldızlı fotoğrafımı yapıştırmıştım
Pencereme…
Beklerken tutuştum acılar içinde…
Ben yandım,
Yaldızım sana kaldı
İsli pencerelerde…

Canı çok sıkılan
Bir suyu içiyorum günlerdir.
Ağlamamak için
Gelen bir suyu öpüyorum.
Gülüşünden utandıkça gözleri dolan…
Güzelliğini saklamak için
Hep baş eğen bir suyu…
Küçük ama hoyrat alevlerle,
Belleğinin aşk hücreleri
Yıllarca boşuna yanmış bir su bu…
Yangından kaçarken
Suyun parmak uçlarına saklanmış
O aşk hücreleri…
Oradan çıkıp
Uzak neresiyse
Oraya doğru koşmak istiyorlar.

Tırnak uçlarındaki pervaneler yanıyor…
Onları ısırıp parçalayarak,
Kendine yeni bir su arayan
Bir suyun peşinden
Koşuyorum günlerdir...
 
Fırtına çıktığında uyuyabilir misiniz?
Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde
çalışmak istemiyordu. Müracaatçıların hepsi çiftliğin yerini görünce çalışmaktan vazgeçiyor, burası fırtınalıdır, siz de vazgeçseniz iyi olur diyorlardı.

Nihayet çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp ´çiftlik işlerinden anlar mısın?´ diye sormadan edemedi çiflik sahibi. ´Sayılır´ dedi adam, ´fırtına çıktığında uyuyabilirim´. Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boşverip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar geçtikçe adamın çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü de görünce içi rahatladı. Ta ki o fırtınaya kadar:
Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Öyle ki, bina çatırdıyordu. Yatağından fırladı, adamın odasına koştu: ´Kalk, kalk! Fırtına çıktı. Herşeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.´ Adam yatağından bile doğrulmadan mırıldandı: ´Boşverin efendim, gidin yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim ya.´ Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı, ama şimdi fırtınaya bir çare bulmak gerekiyordu.
Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu: A-aa! Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti. Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı. Fırtına uğuldamaya devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini
kapatırken mırıldandı: ´Fırtına çıktığında uyuyabilirim´

Sıkıntılara zihnen (bilgi, plan), mânen (dua), maddeten (tedbir) hazırsanız, fırtına çıktığında uyuyabilirsiniz. Hayatınız boyunca.
 
Bir ölümü düşündüm...
Ve sonra seni...
Yaşamayı istedim.

Korkularımla çıktın karşıma,
Bir avucunda alev, diğerinde su...
Korkmayı istedim.

Bir gün düşledim; bir gece, bir an!
İçinde "ben" olmayan...
Kaybolmayı istedim...

Sonra yıldızlara sığındım...
Kumsalında yalınayak dolaştığım karanlık bir denizdin...
İçimdeki yangını seyrediyordum, dalgalarına vuran
yansımalarda...
Sen kocaman bir denizdin...
Ben biraz ateş...
Söndürmedin...

Kumsalında yalınayak dolaştığım karanlık bir denizdin...
Upuzun bir gecede ışığını aradım...

Bir ölümü düşündüm...
Ve sonra seni...
Yaşamayı istedim...
Seni,
Yaşamayı istedim...
 
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.



Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o'nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.




Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin .
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.




Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.



Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim" diyeceksn.



Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak



İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya ya da pembeye
Ya da cennete ait olacaksın.



Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi
hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
 
Son düzenleme:
KAL BİRAZ DAHA

Kaç mavi yasak yaşadık seninle

kaç deli gece...
Düşünse
dolunay bile utanır

yıldızlar çıldırır
ağlar erguvanlar.
Ben
seni işte öyle bir gecede sevdim
hesapsız.
Ve düşlerim...
Düşlerim sınırsızdı alabildiğine
Duygularım sabırsız.
Bir çocuk kadar günahsız.
Sahi
sen de sevebilir misin beni
seni sevdiğim kadar

dokunabilir misin yüreğime?
Bak
orada sen varsın.
"Mutluluk nedir?" diye sorsalar
"Sen" derim alabildiğine
"Yalnız sen."
Sesin
gözlerin
ellerin sonra

titreyen dudakların ve arzun çekingen
Sen
benim her şeyimsin.
Sensiz neye benzer bu ay
bu güneş?
Çiçekler açar mı sen olmasan

Martılar uçuşur mu çığlık çığlığa?
Sonra
kim aydınlatır benim gecemi

Günümü kim paylaşır?
Kim sorar derdimi

Ben neye sevinirim

Kimle gülerim?
Kal biraz daha...

Beraber büyüttük sevinçlerimizi

Beraber öğrendik yaşama direnmeyi
Sevmeyi beraber öğrendik.
Bak
güneşler doğdu üzerimize
Yolumuza begonyalar serildi.
Ağlamak bu kadar kolay mıydı

Ve güzel miydi gülmek kadar?
Herkese seni anlatmak istiyorum
Seni söylemek şiir şiir.
Her dizede sen olmalısın

adın olmalı çığlık çığlık...
İçimi ısıtan sen
tam şuramda; ılık ılık

sen olmalısın kıpır kıpır yüreğimde...
Sevdan olmalı deli dolu
Ve çılgınlığın
çılgınlığın olmalı.
Ben seni sevmeyi seviyorum
Ve seni özlemeyi.
Bu bir itiraftır...

Aşkın yoksa ben de yokum
Yetim düşlerimin
kimsesizliği kuşatır benliğimi
Hüzünler yağar gecelerime.
Ben
bir garip ben olurum

Sığamam odalara

taş duvarlar üzerime üzerime gelir.
Ruhum durmaz bedenimde

hücrelerim yaşamaz.
Kurumuş dallara döner yüreğim

susuz çöllere...
Gece böyle bitemez
ben ölürüm

Ölürüm gitme
kal biraz daha...
KAL BİRAZ DAHA...
 
SEVMEK
Sevmek; Allah’ın adıdır

Sevmek; kulun muradıdır

Sevmek;

elinde bulunan bütün varlığı sevdiğine bağışlayıp


senden sana hiç bir şey kalmamasıdır.

Onun verdiğinden başka birşey almamandır.

Onu da alırken sevdiğinin rızası için almandır. Ebu Abdillah el-kuraşi

Sevmek; Aşkın nârında yanabilmek


Sevmek;
Yandıkça “insan” olunduğunun farkına varabilmektir!..

Sevmek;
Kâh bulutların üzerinde gezinmek

Kâh yeryüzünde sürünmektir!..

Sevmek ;
“Delilerle sır boncuğu dizebilmek

Her çirkinlikte bile bir güzellik görebilmektir!..

Sevmek; bıkmadan usanmadan sabırla yol beklemektir.

Sevmek ; sahiplenmektir
korumaktır.


Sevmek ; şefkattir
merhamettir


Sevmek ;
Nakış nakış dokumaktır duygularini.

Sevmek;
Gerektiğinde nefsine “dur” diyebilmek


Sevmek;
Her şeyden önce gururunu yenebilmektir!..

Sevmek ;
Cesur olmaktır

Sevmek ;
en olmadık yerde hayatını ortaya koyabilmektir.

Sevmek;
Neden ve ne olursa olsun
kin beslememek
nefret etmemektir!..


Sevmek;
Konuşmadan anlaşabilmek


Sevmek;
Soğuk kış gününde paylaşabilmektir bir tek kocuğu


Sevmek ; duyguların en asilidir

Sevmek; neslin devamını saglamaktır

Sevmek;
Nefes alabilmek

Velhasılı sevmek;
Yaşamak yaşatmaktır!..

Sevmek;
Her karara saygı gösterebilmek

Paylaşmayı kabullenmektir.

Sevmek;
İncinsen de
kırılsan da asla küsmemek


Sevmek;
Sanki hiçbir şey olmamışçasına
çarpıp çıktıgın kapıdan

dönebilmektir!..

Sevmek;
“Yetti gayri” dememek


Sevmek;
Yorulmak nedir?.. Usanmak nedir?..Bilmemektir!..


Sevmek;
Ona yürürken ayagına batan dikenlerin acısını
hissetmemektir...

Sevmek;
kendi tarafından olan çoğu
az gorüp
sevdigin tarafından olan azı
çok saymaktır...