Şeyh Recep Olayı

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Şeyh Recep Olayı
Şeyh Recep olayı Millî Mücadele’ye tepki olarak meydana gelmiş olaylardan biridir. Amasya görüşmeleri sırasında, Şeyh Recep ve arkadaşları 18 ve 19 Ekim 1919 tarihinde Sivas postahanesinden tehditle Padişah’a, Salih Paşaya ve Mustafa Kemal Paşaya üç mektup gönderirler. Mustafa Kemal Paşanın isteği üzerine Sivas Valisi Reşit Paşa tarafından Şeyh Recep ve arkadaşları tutuklanırlar. Şeyh Recep davayı Samsun’a nakleder ve Samsun’dan İstanbul’a gider. 1922 Ekiminde Ulusal kuvvetler İstanbul’a girince, Atina’ya gider oradan, Mısır, Mekke ve Suriye’ye geçer. Suriye’nin Humus Sancağı’na yerleşir. Güç şartlar altında yaşar. 1938 yılında çıkarılan Genel Af Kanunu ile yurda döner.


Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli’deki müdafaa-i hukuk örgütlerinin birleştirilmesi ve İstanbul hükûmetiyle ilişkilerinin kesilmesi sonucunda Damat Ferit hükûmeti çekilmiş yerine Ali Rıza Paşa hükûmeti geçmişti. Heyet-i Temsiliye ile iyi ilişkiler kurmak isteyen Ali Rıza Paşa, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları ile görüşmeler yapmak üzere Amasya’ya Salih Paşa başkanlığında bir heyet gönderdi. Ancak Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa ve ulusal hareket aleyhinde olanlar çalışmalarını sürdürüyorlardı. İstanbul hükûmetince yaygınlaştırılan ve işgalci devletlerce de desteklenen propagandalar neticesinde Türkiye’nin çeşitli yerlerinde ulusal birliği zedeleyici hareketler meydana geldi. İşte bu olaylardan birisi de 1919 Ekim sonunda Amasya görüşmeleri öncesinde meydana gelen ‘Şeyh Recep olayı’ dır.

Şemsettin oğullarından Şeyh Recep Kamil , İlyasoğlu Ahmet Kemal ve Zaralıoğlu Celal Sivas’tan saraya, Salih Paşaya ve Mustafa Kemal’e üç telgraf çekmişlerdi. Amasya’da bulunan Salih Paşa ile İstanbul’a padişaha çekilen telgraf 18 Ekim 1919, Amasya’da bulunan Mustafa Kemal Paşaya gönderilen telgraf ise 19 Ekim tarihinde çekilmişti. Sivas postanesinden telgrafların çekilmesi sırasında Şeyh Recep ve arkadaşları postane memurlarını tehdit etmişler, bunlardan kendileriyle ilişkisi olan memuru kandırarak padişaha telgraf çekilmesini sağlamışlardı.

Salih Paşa ile padişahın Başyaveri Naci Beye çekilen telgrafı, Mustafa Kemal Paşa onun Amasya’ya gelmesi üzerine kendisine verdirmiş ve Şeyh Recep ile arkadaşlarının İstanbul hükûmetince cezalandırılmalarını istemişti. Telgrafta, “ Sivas’ta aylardan beri olup bitenleri anlamak ve meselenin içyüzünü öğrenmek için Sivas’a gelmeleri ” rica edilmişti. Ayrıca bu çağrının, bilgin, tüccar ve esnaftan 160 kişinin mührünü taşıdığı açıklanmıştı. Mustafa Kemal Paşaya çekilen üç imzalı telgrafta, “ Halkımız, padişahın ve hükûmetin fikirlerini bizzat Salih Paşadan veyahut güvenilir bir kaynaktan işitmedikçe, aradaki anlaşmazlığa halledilmiş gözüyle bakamayacaktır. Bundan dolayı iki şıktan birini seçmek zorunda olduğunuzu arz ederiz” diyerek tehdit edilen Mustafa Kemal Paşanın, ya müdafaa-i hukuk’ tan vazgeçmesi ya da Sivas’a gelmemesi istenmiş olmalıydı.

Padişaha gönderilen telgrafta, “...Kongre Heyeti’nin başkanı Mustafa Kemal Paşa ve yanındaki küçük grubun, padişahın güvenine sahip ve ulusal iradeyi temsil eden kişiler gibi davranmalarından yakınılmıştı. Kendilerinin padişaha her yönüyle bağlı olduklarını vurgulayarak Amasya’ya gelecek olan Salih Paşa ile Başyaver Naci Beyin Sivas’a gönderilmesini dilemişlerdi.” Şeyh Recep ve arkadaşları padişaha çektikleri telgrafın başına, telgrafları engelleyenlerin din ve devlet düşmanı olduklarını ve sonunda kan dökülmesine neden olacaklarını belirten bir kayıt koymuşlardı.

Gece yarısı postahanede geçen bu olaydan ne telgraf memurları ne de başka bir kimse tarafından hiçbir makama haber verilmemişti. Ancak ertesi sabah Telgraf Başmüdürü tarafından olayın vilâyete bildirilmesi üzerine harekete geçilmişti. Gelişmelerden Sivas Telgraf Başmüdürü sayesinde haberdar olan Sivas Valisi Reşit Paşa olanları Mustafa Kemal’e bildirmiş, alınan seri ve şiddetli önlemler sayesinde bu olayın önlendiğini ileri sürmüştü. Mustafa Kemal Paşa, Amasya’ya geldiklerinde İtilâf ve Hürriyetçilerin yabancılarla birlikte birtakım haince hareketlere teşebbüs ettiklerine dair bilgiler almış ve bunu her tarafa bildirmişti. Sivas’ ta böyle bir hareketin gerçekleşmesine de inanmamıştı. Mustafa Kemal Paşa olaya neden olan şahısların derhal tutuklanmasını Reşit Paşadan istemiş o da, Şeyh Recep ve arkadaşlarını tutuklamıştı. Ancak Reşit Paşa bu olayı önemsememiş, memlekette durumun normal olduğunu, asayişin bozulmadığını ileri sürmüştü.

Mustafa Kemal Paşa Amasya’dan Sivas’taki Heyet-i Temsiliye üyelerine gönderdiği telgrafta alınması gereken önlemleri bildirmiş ve şu noktalara değinmişti : “ Şeyh Recep ve hempalarının Sivas’ta Zat-ı Şahane’ ye çektikleri telgrafnameyi Alemdar gazetesi neşretmiş ve Sivas’ın hal-i heyecan ve galeyanda bulunduğuna dair mütalâatta ilâve etmiştir. Bu mütalâat meyanında ahaliden cebren birçok para topladığımız yalanı da münderiçtir. Vilâyet heyet-i merkeziyesi ve icap eden esnaf ve ayanın imzaları altında ihzar olunacak tekzipnamenin umum matbuatla neşredilmek üzere Matbuat Cemiyeti Reisi Velid Beye keşidesinin temin...”

Mustafa Kemal Paşanın 24 Ekim 1919 tarihli bu yazısına, 26 Ekim 1919 günü gönderilen Heyet-i Temsiliye’ nin cevabi yazısında “ Vali Paşa hazretleriyle esnaf ve ahali tarafından tekzipnamelerin yazıldığı maruzdur” deniyordu.

Mustafa Kemal Paşa bu telgrafları ve Heyet-i Temsiliye üyelerinin tutumunu şöyle değerlendiriyordu : “ Biz, bütün memleketi ayıltmak ve aydınlatmakla uğraşıyoruz. Fakat düşmanlarımız da bize karşılık her yerde ve hatta bulunduğumuz, her suretle hakim olduğumuz Sivas şehrinde bile, alçakça maksatlarını gerçekleştirebilecek aşağılık vasıtalar bulmakta muvaffak olabiliyorlar. Bütün ikazlarımıza, ihtarlarımıza rağmen , ben ayrılır ayrılmaz, Sivas’taki zatların görülen dalgınlığı, her yerde, ne kadar kayıtsızlıklar ve müsamahalar doğmuş olduğuna çok güzel bir misal teşkil eder.” “ Sivas’tan yükseltilen bu sesin, düşmanlar için ne kadar kuvvetli ve önemli olduğu takdir buyurulur.”

Çekilen telgrafın gerçeği yansıtmadığı ve Sivas halkı ile ileri gelenlerinin düşüncelerini taşımadığı konusunda gönderilen tekzip telgrafında, şu hususlar üzerinde durulmuştu : “ Sivas’ta küçük bir ekalliyeti bile temsil etmeyen kısa akıllı bir şahıs ... safdilleri kandırarak imza aldıkları ... mabeyn-i hümayuna çekmeye cüret ettikleri telgrafnamenin mealine muttali olduk... üç şahısa, muhitte ne fikri, ne de içtimai hezeyannamenin ancak kendi şahıslarının fikirlerinin tercümanı olabileceğini katiyetle beyan eyleriz... Millî emellerin gerçekleşmesi için sönmez bir azim ve sarsılmaz bir iman ile çalışan memleketimizde ... bu yerler ahalisi para toplamak gibi hasis bir isnat ve iftirayı da kemal-i nefret ve şiddetle red ve tekzip eyleriz... vahdet-i millîyenin nezih cereyanına el uzatmak isteyen şerirlerin amme vicdanının pak hükmüne tevdiini...”

26 Ekim 1919 tarihli telgrafta, başta Müftü olmak üzere Belediye Başkanı, ulemaya mensup olanlar, ayan ve eşraf, vilâyet meclisi azaları, tüccarlar, ticaret odası üyelerinden bazılarının isimleri bulunmakta, toplam 45 kişinin imzası yer almaktaydı. Bu telgraf, padişaha çekilen telgrafın gerçekte 200 kişinin imzasını taşımadığı sadece Şeyh Recep ve iki arkadaşı tarafından gönderilmiş olduğunu ortaya çıkardı.

Bu telgraf İstanbul’a ulaşıp gazetelerde yayınlanmadan önce, 24 Ekimde Alemdar gazetesinde yayınlanan Şeyh Recep ve arkadaşlarının padişaha çektikleri telgraf, İstanbul basınında karşılıklı suçlamalar varan eleştirilere neden oldu.

Ruşen Eşref’ in Amasya’da, Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı görüşme ve konuşmalara dayalı olarak gönderdiği 27 Ekim 1919 tarihli Tasvir-i Efkar’da yer alan haberlere göre; Kuva-yı milliye başkanları arasında anlaşmazlığın söz konusu olmadığı ve olamayacağı, Salih Paşa ile Millî Teşkilat’ın Heyet-i Murahhasası arasında hiçbir anlaşmazlığın bulunmadığını ve nihayet Hareket-i Milliye aleyhine telgrafnameyi çektirenlerin de Şeyh Recep ile Kemal ve Celal Efendi namlarında üç şahıstan ibaret olduğunu ortaya çıkarıyordu.

Alemdar, Peyam ve Türkçe İstanbul gazeteleri, 25 Ekim 1919 tarihli Tasvir-i Efkar’da yayınlanan ve Ruşen Eşref imzasıyla gönderilen habere sert şekilde karşı çıktılar. Üzerinde durdukları hususlardan biri de Millî Hareket’ e İttihatçılığın ve İttihatçıların karıştığı iddiası idi. Haberde şunlar yer almıştı: Şeyh Recep’in şeyh olmadığı halde bu lâkabı taşıdığı, yarı meczup olduğu, Millî Hareket’in sevk ve yönetiminde dahiyane sandığı oy ve düşüncelerinden yararlanılmadığı, kendisine özgü saçma telkinleriyle halkı kandırmaya yeltendiği, bunun üzerine siyasal davranış değişikliği göstererek Hareket-i Millîye’ nin kendisi ve yandaşları tarafından yönetilmesi gerektiğini savunmaya başladığı, bunda da başarılı olamayınca milletvekili seçilmek için halk ile ilişki kurmaya çalıştığı, bu girişimlerinde de başarılı olamayınca Bahriye Nazırı Salih Paşanın Amasya’da bulunmuş olmasından yararlanarak onu sözkonusu olan telgrafla Sivas’a davet ettiği, bu telgrafa kendisiyle birlikte Ahmet Kemal, Zaralıoğlu Celal ve yüzbaşılıktan emekli İbrahim ismindeki kişilerin imzaladığı belirtilmekteydi..

Bu haberin yayınlanmasıyla birlikte Şeyh Recep hakkındaki bilgilerin gerçeği yansıtmadığı, onun ilim ve tahsil sahibi olduğu, soylu bir aileye mensup bulunduğu v.b. iddialar bazı gazetelerde ortaya atılmıştı. Şeyh Recep’in özeliklerine ve karakterine ilişkin olan bilgilerin önemli bir kısmı ayan üyesi Aristidi Paşanın açıklamasıyla Sivas’tan gönderilen bir telgrafa dayanıyordu. Aristidi Paşanın Millî Mücadele’ ye karşı olan Peyam gazetesinin 29 Ekim 1919 tarihli sayısında yayınlanan mektubunda “ Şemsi Sivasi Hazretleri ahvadından olan mumaileyh Şeyh Recep Efendi meczup değil, bilakis memleketin dirayet ve kiyasetle maruf-ı akil ricalinden ve fikr-i selim erbabından olduğu...” yer almıştı. Bu düşünce ve iddiaları destekler nitelikte olan bir yazı da Sait Molla’ nın Türkçe İstanbul gazetesinde yer almıştı. Buna göre Şeyh Recep ; “Sivas’ta en nafiz ve en akil ve en namuslu kimselerden biriydi ...” Vasıf Bey de bir gazeteciyle görüştüğü sırada bu zevatın Sivas Kongresi’nin aleni olmasını istediklerini söylemiştir.

Bu tür yazılar bazı İstanbul gazetelerinde yer almıştı . Bu yazı, Sivaslı Hamza Beyzade Abdullah Behcet, ve Sivaslı Gazzaz Osman Paşazade Halil Cevdet imzalı idi. Yazıda, Şeyh Recep’in asil bir aileye mensup, yüksek öğrenim görmüş, yüksek seviyeli bir vatansever olduğu ileri sürülmüştü. Buna kanıt olarak da, Aristidi Paşanın mektubu gösterilmişti. Gerçek, Aristidi Paşanın mektubunda ve Sivas’ tan gönderilen yazıda yer aldığı gibi miydi ? Bu sorunun yanıtını Sivas Valisi Reşit Paşanın Dahiliye Nezaretine gönderdiği bir raporda görüyoruz.
 
Geri
Üst