suCre nin ŞekEr TaDınDa köŞesi KÖşem KOcAman herkeSe yer Var.:))))

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan suCre
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
Hadi Git Şimdi Git Ki




Kimsesiz bir gökyüzüne
Lâl bir dilin tüm sesiyle haykırması kadar sağır
Karanlık sulardabir âmânın gözlerini araması kadar kör;
Yani anlamsızlığa yeni anlamlar yükler gibi
Yalnızca yalnızlığa anlatıyorum kendimi…









Çıkmaza düşmüş şiirlerin koynunda
Bir uzun yol oluyor kalemden süzülen her harf
Her hece aklımın kabristanlarında yankılanan
Sahipsiz bir ölüm çığlığı
Masumiyeti sesimde eskiyen…
Ve dudaklarımın ucunda bitmek bilmeyen acılı tiryakilikler
Ve sonrasızlığın deminde keder dökülüyor kağıtlara
Hâsılı aşk; ölü doğmuş bir çocuk şimdi
Yüreğimin sevda çukurlarında…
Hadi yâr kendini al gecelerimden
aL ve git!








Zaten bir uzak düştü benimki;
Ertelenmiş zamanlarda resmedilirken mavinin imkansızlığı
Şiirler nice sevdaya küs bakış hüküm giymişken
Ezbersiz acılar eşliğinde gözlerinde tükenmek
Ve ölebilmek kirpiklerinin iz düşümünde
Hani meçhul bir izbede seninle el ele…!






Oysa mutluluğu çoktan rehin bıraktım ben
Bilmem hangi şehrin emanetçisinde
Ve senden habersiz
Adından acılar türetiyorum şimdilerde…
Dilimin ucuna geliyorsun bir zaman
Yaşamak soruyorsun!
Yaşamak; kör bir sancıdır sol yanımda
Dönüşsüz bir Türkünün kambur sesinde yitip giden…!
Ve dinledikçe kendimi
Kâbus olup büyür geceler karanlığın uğultulu yollarında…
Ben kaçmak isterken her şeyden
Gözlerin adına kendime sefer üstüne sefer eylerim.
Sana çok benzeyen bir şehir olur geçtiğim her yer
Her yer öylece uzar gider içinde gözlerimin






Ve bizden çok uzakta
Mevsim çömezi bir haziran
Sonbahara uyanır şehr-i İstanbul





Gözlerinde bir mavi yangın
Ve saçlarından dökülür martılar
Üsküdar’da pasaklı bir deniz kızının
Sâhi martılar diyordu bir şair:
“Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin”
Yani öylesi kimsesiz ve unutulmuş
Yani morarmış kanatlarında münzevi bir hayat taşıyan
Sonrası geç kalmış yaşanmışlıklarda
Bulutsuzluğa prangalı bir çift yağmur damlası
Yağmasın diye kulelerde saklanan..!






İşte böyle “can” dediğim:
Yetim çocuklar hüznünde
Kâhır yüklü gölgeme
Çokça sahiplik etmişken bedenim
Yorgunluğun kıyısında
Hüzün olup işlenmişim ömür gergefine…
Çapulcu dillerin nazarında
Sevdaya zûl libaslar giyinen
Uğursuzluk alâmeti koca bir hiç’miş adım…
Ötesi yok!




Gurbet yokuşu ağlamalar pazarında
İki damla gözyaşıymış bedelim
Ve soyunup benliğimden
Elem üstüne elem giyinmiş
Sana pervane yüreğim
Gözlerimde gözlerini ateş bilip yanmışım öylece
Hiç ses etmemişim
Meğer ne çok kedermiş
Gözlerinin içinde tutuklu kalmak..!








Lâkin sevmişim işte
Her şeyden ve herkesten öte
Sadece sevmişim seni…
Ama sen kendini sök düşlerimden
Sök ve git şimdi!




Yolların koynunda
Başımı yaslayıp ölümün yamacına
Bunca acıyla yoldaş olmuşken ben
Sen kaç benim kalabalığımdan
Ve bir intiharın şafağında
Sesini sil şiirlerimden
Olmasın dönüşü gittiğin yolun
Kalemi kırılmış gelişlerin hükmünde
Sonsuz bir gidişle
Unutmalara aç yüreğini
Yüreğini toparla yüreğimden
Cellat bayramı asılışlarda
Nasırlı urganlar kuşanmış şiirlerde seyreyle yüzümü
Ve zamana not düşsün akreple yelkovan
Yüzün kalbimin ortasında
Yalnızlık yazgısı yemin olsun
Ki belki arınıp mezar kalabalıklardan
Ben yine ben olurum…!
Yağmurlu bir gökyüzü akşamı








Hani olur ya!
Düş yorgunu bir martı gelir de hatırlatırsa beni
“Ziyan ömürler kucağında
Kendine has ölümler büyüten
Bir deli çocuktu” dersin…
Hadi git şimdi
Git ki gözlerine “ayrılık” değmesin…
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Sana Anlatamadığım O Aşkı Seviyorum




Sana anlatamadığım ben o aşkı seviyorum
Sen onu bilmeden benim yanımda duruyorsun
Ondandır ya her gülüşünde senle gülüyorum
Sana anlatamadığım aşkı seviyorum




Kimi zaman gözlerinin mavisinde umutları yüzdürüyorum
Ellerinin narinliğinde eziliyorum
İçimi bir an yokluğunla dağlıyorum
Kendimden kaçıp ben
Bülbülün feryadındaki neyde
Seni arayıp buluyorum
Sana anlatamadığım aşkı seviyorum
Gecelerde içtiğim yalnızlığıma ekliyorum
Gülüşün geldikçe aklıma
Durgunluğun acı veriyor kimi zaman
Hep karanlıklara bıraktığın sözlerin
Şimdi diyorum şimdi tam sırası
Heyecan sarıyor içimi o sırada anlamsız
Her şeyi söylemek varken yalansız
Duruyorum…





“Ben sana anlatamadığım aşkı seviyorum” diyorum
Susuyorum…


Kollarını açıp kucaklasan bir vakit papatyalarla
Kapında beklesem saatlerce sen çıkacaksın diye

Üşüyen ellerimi ısıtsam gülüşlerinde
Ağlasam sen yoksun diye
Söylesem ya sana her şeyi birden bire
Suskunluğuna gömülüp
Eğersin başını önüne
Biliyorum…






Susarsın susarsın ve bir an kaldırıp başını
“hayır” demenden korkuyorum
Sana anlatamadığım aşkı seviyorum

Yağmur yağarken ıslanmak zorundasındır yoksa manton



Rüzgar eserken karşısında durmaktasın
sonbaharda dertlerinle ağlamaklısın
Çıkıp ta karşına biri seviyorum dediğinde
Karmaşadasın dağınıksın
Biliyorum… anlayamazsın...
Gidiyorum… Çünkü ben
Sana anlatamadığım aşkı seviyorum…



 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Yağmur Sevgilim



Sen yoksun bu gece.
Sen yoksun,
Yağmur var bu gece.
Islanmak için sokaklarda yürüdüğümüz yollar bomboş nedense?
Bu gece yağmur var.
Ayın on dördü gibi cemalin,
Yağmur ve mektupların var bu gece yanımda.
Acaba bir gün, ıslanmamak için koşarken,
Yolun kıyısındaki taşın oyuğunda ışıldar bir vaziyette,
Beni görüp avucuna aldığını bir şiirinde yazacak mısın?




Acaba birileri,
Benim yalnızca bir avucu dolduracak kadar
Saf yağmur suyu olduğumu bilecekler mi?
Giderek avuçlarından, şırıl şırıl akan dere sularına verdiğin
Bir damla gözyaşı olduğumu bilecekler mi?
Korkarım bilmeyecekler sevgili!
Bilemeyecekler?
Bu kadar saf ve temiz bir sevdanın,
Bir yağmur damlasında saklı olduğunu kimse bilmeyecek.
Kimse anlamayacak, uzaklığının bu kadar yakın olduğunu.
Bir yıldızda buluştuğumuzu,
Yağmurdan hızlı hızlı kaçan insanlar bilmeyecek.



Seni ne çok sevmişim yağmur damlası.
Cama vuran her damla minik bir öpücük olsun buradan,
Taa!! oralara giden her damla da,
Benim bir gülücüğümü gör pencerende,
Her damlanın çıkardığı seste, benim sesimi duyar gibi ol,
Her damla tertemiz bir nefes olsun, sende aşka giden.
Ağlamak kadar gülmekte var yaşamda.
Duyguların en yoğun halini, özlemlerin en büyüğünü,
Sevdanın en zorunu istiyorum belki de...



Bir sen, bir de yağmur var hayatımda.
Yağmur damlaları, saçlarından kayıp,
Alnından kirpiklerine dökülür,
Gözlerinden yüzüne dağılıp yanaklarını okşar,
Dudaklarına çarpıp,
Boynundan hızla kayıp ince gömleğine akardı.
Avuçlarımı yüzüne değdirir,
Parmaklarımı dudaklarında gezdirirdim.
Utanır gibi olurdun kimi zaman,
Çekinir, gözlerini gözlerimden kaçırırdın.
Bazen de utanç halini yağmura dalmış gibi,
Hiç bir şeye aldırmadan sımsıkı sarılırdın bana.
Islak saçlarını okşar, nemli yüzünü izler,
Yanaklarından doyasıya öperdim...

Bu gece yalnızım,
Sen yoksun bu gece.
Bu gece yağmur var.
Yalnız ağlıyorum ıslak camların önünde.
Gözyaşım yağmur damlası.
Bu gece ıslanmak istemiyorum.
Söyle yağmura,
Dinsin yağmasın bu gece...
Gözyaşını bilirim diyenlerin,
Aslında bilmediklerini anlarsın,
Bir gün ayrılıklarında hiç ağlamadıklarını görünce...
Yeşili severim diyenlerin,
Sevmediklerini anlarsın,
Bastıkları zaman bir ot parçası gibi yeşil çimenlere...
Güzeli severim diyenlerin,
Bir gün tokatladıklarını pembe ve masum bir yüzü!
Yanıldığını anlarsın...

Meğerki ben seni ne çok sevmişim yağmur damlası.
Seni ne çok sevmişim...
Yıllarca senin dilinden konuşmuşum,
Senin gözlerinle görmüşüm,
Senin yüreğince sevmişim,
Düşlerimi seninle büyütmüşüm,
Yorgun ve sonu gelmeyen özlemlerimi
Yağmur damlalarında beslemişim

Oysa sen!!!
Teslim olmuşsun başkalara,
Yasaklara takılı kalmışsın, yenilmişsin.
Yenilgiler intikama dönüşmüş boş yere,
Gururun yıkılmış, sen yıkılmışsın,
Her gün biraz daha akışı olmayan nehirlere dönmüşsün.
Ben seni ne kadar çok sevmişsem,
Aramıza hep yağmurlar girmiş.
Hep ıslak kalmış, el ele tutuşan ellerimiz,
Gözlerine hep hüzün yerleşmiş.
Seni ne kadar çok öptüysem,
O kadar uzaklara düşmüşüm,
Ayrı gecelerde hep sana ağlamışım,
Yokluğun büyümüş, yalnız kalmışım.
Ben seni ne kadar sevdiysem,
İncinen çocuk bakışlarında kalmışım...]

Hep koşmuş, yetişememişim yol ayrımlarına.
Seni ne kadar çok uğurladıysam,
O kadar çok beklemişim dönüşü olmayan yollarda.
Sen hep uzaklara gider olmuşsun.
Sonbahar ayrılık demek olmuş.
Ben senin eylül gecelerinin,
Ay ışığında güzelleşen yüzünün tutkunu olmuşum.
Fırtınanın önünde sürüklenip,
Saçlarına takılıp eriyen bir kar tanesinde,
Yağmur damlası olmuşum...

Zordu birtanem...
Hayatın gerçeğini, düşlerinin ıslığıyla bestelenmiş,
Kanayan bir şarkıya dönüştüren yüreğinin atışlarını dinlemek.
O ıslığın seni götürdüğü yere kadar çekip gitmişsin sen.
Yankı seslerinde anlamışım seni kaybettiğimi.
Bağ bozumu hayallerimde ıslak kalan düşlerim kurumamış.
Ve sen yağmurda yürürken hep susar olmuşsun.
Elele tutan ellerimiz ise hep ıslak kalmış.
Dudaklarımızda bir garip yağmur şarkısı.

Ben sana tutkun!!!
Sen bahar yağmurlarına aşıktın!!!

Buğulu camlara resmini çizer,
Güneşle birlikte yok olurdun.
Bunca güzelliklerin ardından içimizi buz gibi yapan,
Bizi üzen bir şeyler hep sinsice yaklaşır değil mi?
Koşarak gelsen diyorum yağmurlu bir gecede,
Ve o çocuk bakışların gözlerimde.
Ellerin ıslak, gömleğin ıslak, sarılsan boynuma,
Sımsıkı kucaklasam seni,
Usulca öpsem yağmurlu yanaklarından,
Ateşe kesilse birden üşümüş bedenin,
Ellerin sımsıcak olsa avuçlarımda.
Bu aşk hep sıcak kalsa...

"Boşver" desen bana,
Boşver, yaşamak işte bu yağmur sevgilim...
Geri dönüşü olmayan bir yola çıksak birlikte,
Bir sen,
Bir ben,
Bir de yağmurlar olsa.
Mutluluk ellerimizde, gönlümüz hoş,
İçimizde kükreyen sevinç,
Ve iki damla yağmur tanesi,
Biri sende diğeri de bende.
Doyulur mu hiç yaşama?

Ama korkuyorum aramıza mevsimlerin girmesinden.
Korkuyorum sana geç kalmaktan,
Kaybetmekten korkuyorum seni.
Oysa aşk, her gün büyütmeli kendini ayrılıklarda.
Bu gece yağmur var.
Islak camların önündeyim.
Ya sen?
Sen neredesin yağmur damlası?
Yalnız mısın?
Yoksa;
Bütün kadehlerin sana kalktığı bir masa da,
Baş oyuncu musun bu gece?
Ödünç alınmış, yapmacık gülücüklerin karşısında mısın?
Sen neredesin yağmur sevgilim?
Neredesin?
Neredesin?

 
Moderatör tarafında düzenlendi:
En çok acıyan yanımsın sen benim
En çok kanayan
Ömrüme iliştirdiğim yalnızlığım
Susuşum susamışlığım
Titreyen kirpiklerimden dökülen gözyaşım
Kendimi bile tanımaktan acizken
Hep seni ezberledim seni giyindim seni kuşandım





Yoruldum artık inan yoruldum
Sınırlarında kaçak bir tacir gibi
Gezdiğim hayatta
Gölge bir kefene bürünmekten yoruldum
Şimdi simsiyah bir çerçeve içinde
Sergiliyorum kendimi
Ölüm meraklısı gecelere
Militan kaderime yüz çevirişim ondandır
Ondandır Susuşum ölüme susamışlığım ondan



En çok acıyan yanımsın sen benim
En çok kanayan
Anılar dokunuyor yaranın en yufka yerine
Olmamışlığım sığmıyor zamana
Yanılgıyı soydukça yenilgiyi giyiyorum
Doğrular ispatlandıkça
Kendime yalan kalıyorum
Beni savunacak
İçimdeki kahraman yok artık
Pay-i tahtta saadet kurduran
Aşk yasasında emr-i haktır buyuran yok
Yüreğimdeki avukatım
Delil yetersizliğinden suskun
Can sürgünü bir bedende
Yağmalanmış hücrelerde
Duygularımın toplu katliama uğraması ondandır
Ondandır susuşum ölüme Susamışlığım ondan
En çok acıyan yanımsın sen benim
En çok kanayan
Bir gece olsun gel… Gel ne olur
Yokluğunu ziyaret et bende
Mayın dolu saatlerde denenmemiş intiharlar elimde
Ruhum Molotof kokteyli
Şakağımda yirmi iki kalibrelik mermi
Kendinden teninden yüreğinden sıyrılmış bir ben
Tepeden tırnağa yalnızca sen
Şeytan bile dizginleyemezdi bu yalnızlığı inan
Sen; Usta sanatçı
Ödül alacaksın…
Pay_i tahtta idam fermanımı veren
Aşk yasasında ölüm emr_i haktır buyuran
Azrail yerine tetiğe sen dokunacaksın







Oldubittiye getirilen bir hayatta
Ertelenmez bir sonda
Kıyasıya tükenen bir bende
En kolay ölüm biçiminin sen olması bundandır
Bundandır susuşum ölüme Susamışlığım ondan