Süleyman Hilmi Tunahan

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Süleyman Hilmi Tunahan
süleyman hilmi tunahan resimleri kemal kaçar sohbetleri süleyman hilmi tunahan sözleri kemal kacar kimdir kacar sohbet
113qatnhh9gqp.jpg

Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.
113qb4o67wqo1.jpg



HAYATI:
SÜLEYMÂN HILMI TUNAHAN;

Son devir din âlim ve velîlerinden. Adi Süleymân Hilmi, soyadi Tunahan'dir. Babasi zamânin müderrislerinden Hâfiz Osman Efendidir. Soyu Fâtih SultanMehmed Hanin "Tuna Hani" olarak tâyin ettigi ve kendi kiz kardesi ile evlendirdigi Idris Beye dayanmaktadir. 1888 (H.1306) senesinde Silistre'nin Ferhatlar köyünde dogdu. 1959 (H.1379) senesinde Istanbul'da vefât etti.Karacaahmed Kabristanindadir.

Babasi Osman Efendi tahsîlini Istanbul'da tamamladiktan sonra Silistre'ye giderek meshûr Satirli Medresesinde yillarca müderrislik yapti.

Ilim ehli ve fazîlet sâhibi bir âileden dünyâya gelen SüleymânHilmi Tunahan, ilk tahsîlini Silistre Rüsdiyesinde ve Silistre Satirli Medresesinde yapti. Bilâhare tahsîlini tamamlamak için Istanbul'a gelerek Sahn-i Semân (Fâtih) Medresesine kaydoldu. Fâtih dersiâmlarindan ve o devrin meshûr âlimlerinden Bafrali Ahmed Hamdi Efendi (BüyükHamdi Efendi)nin ders halkasina devâm etti. Zamânin usûlüne göre aklî ve naklî ilimleri tahsîl ettikten sonra 1916 senesinde Ahmed Hamdi Efendiden birincilikle icâzet, diploma aldi. Daha sonra o zamanki tâbiri ile dersiâm (profesör) olarak yetismek üzere Süleymâniye Câmii medreselerinden Medresetü'l-Mütehassisînin tefsîr ve hadîs kismina devâm etti. Son derece parlak bir zekâya sâhib olan Süleymân Hilmi Tunahan, 1919 senesinde Medresetü'l-Mütehassisîn'den birincilikle mezûn oldu. Ayni yillarda Medresetü'l-Kuzâti (Hukuk Fakültesini) da üstün bir derece ile bitirdi. Böylece bir taraftan dersiâm diger taraftan da kâdilik rütbelerine ulasarak devrinin zâhirî ilimlerini tamamladi. Mezûniyetini müteâkip Istanbul'da dersiâm olarak vazîfeye baslayan Süleymân Hilmi Tunahan bir müddet sonra medreselerin kapatilmasi üzerine vâizlige tâyin edildi. Uzun müddet Istanbul'un Sultanahmet, Süleymâniye, Yeni Câmi, Sehzâdebasi ve Piyâle Pasa gibi büyük câmilerinde halka vâz ederek insanlara Islâmiyetin emir ve yasaklarini anlatti.

Tasavvuf yolunda Selâhüddîn ibni Mevlânâ Sirâcüddîn Efendinin sohbetlerine devâm ederek yetisti. Süleymân Hilmi Tunahan'in tasavvufî yönüyle ilgili olarak, dâmâdi ve baglisi Kemâl Kaçar tarafindan Necip Fâzil Kisakürek'e verdigi notlardan bir bölümü söyledir:

"Süleymân Efendinin bâtin ilmine yâni tasavvuftaki mânevî cephesine gelince, süphesiz bu husus ehline mâlumdur.Zâhirî akil ve zekâ ile idraki mümkün olamaz. Öyle ki, bir insan müslüman olabilir, tahsilli ve akilli olabilir. Hattâ iç hayâti münkir olamaz da yine tasavvuf ve irsâda ehil bir zât ile karsilastigi halde, o zât ilâhî irâdeyle kendisini ona bildirmezse, dünyâlar bir araya gelse onun feyzlerinden haberdâr olamazlar. Bizim ise kendisinin mânevî cephesi üzerinde zerrece tereddüdümüz yoktur. Biz bu noktayi ilmelyakîn biliyoruz. Kendisinin tasarrufunu ve rûh melekeleri üzerindeki tesirini öz rûhumuzda ve vücûdumuzda hissetmis, enfüsî ve kevnî kerâmetlerinin üstün irsâd hârikalarini fiil hâlinde ve hakkiyla müsâhede etmis bulunuyoruz. Allah'in bu husustaki inâyet ve lütfuna mazhar oldugumuza, kendilerinin kâmil ve mükemmel mürsid olduguna Silsile-i sâdâd=Büyükler zinciri kolundan otuz ikinci ferdi Selâhüddîn ibni Mevlânâ Sirâcüddîn hazretlerinin cismânî nisbet, Imâm-i Rabbânî hazretlerinin de rûhânî nisbetle vârisleri bulunduguna îmânimiz tamdir. Kendisinin bu cephesini anlamayanlarin, hiç olmazsa aksini iddiâ etmemelerini ve kendisinde bir mürsid hâli görmediklerini söylemekten çekinmelerini, dünyâ ve âhiret yikimina ugramamalari bakimindan tavsiye ederiz."

Zâhirî ve bâtinî yönden yüksek derece sâhibi olan SüleymânHilmi Tunahan, îtikâdda Ehl-i sünnet, amelde Hanefî mezhebine, tasavvufta Naksibendiyye yoluna mensûb idi. Ehl-i sünnet vel-cemâate son derece bagliydi. Kendisinden feyz alan talebeleri ile vâz ve sohbetlerine devâm eden kimselere en büyük tavsiyesi; "Ehl-i sünnet vel-cemâat" akîdesine ihlâs ve samîmiyetle bagli olmalariydi.

Yetmis iki senelik ömrü boyunca Islâmiyetin emir ve yasaklarini ögrenmek, ögretmek ve insanlara anlatarak onlarin dünyâ ve âhiret saâdetine kavusmalarina vesîle olan Süleymân Hilmi Tunahan 16 Eylül 1959 senesinde Istanbul'da Kisikli'daki evinde vefât etti. Karacaahmet Kabristanligina defnedildi.



SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN (K.S.) HAZRETLERİ’NİN KRONOLOJİSİ

1888 / 1304 - Miladi / Rumi Süleyman Hilmi (k.s.) Efendi, Silistre’nin Hezergrad kasabasının Ferhatlar köyünde dünyaya geldi.

1913 / 1329 - Darü’l Hilafeti’l Aliyye Medreseleri Kısm-ı Ali (Sahn) Medresesine girdi.

1915 / 1331 - 3. sınıf 1. şubesini 90 üzerinden 88 puanla bitirdi.

Eylül 1916 / Eylül 1332 - 4. sınıfı 80 üzerinden 76 puanla bitirdi.

30 Eylül 1916 / 17 Eylül 1332 – Medresetü’l-Mütehassisin’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir-Hadis bölümüne girerek Hafız Ahmet Paşa Medresesine kaydoldu.

1918 İstanbul Müderrisliği Ruûsuna tayin edildi.

27 Mayıs 1919 Süleymaniye Medresesinin Tefsir-Hadis şubesinden mezûn oldu.

1926 Köyü olan Ferhatlar’ı son defa ziyaret ederek 40 gün kaldı.

1927 Babası Osman Efendi vefat etti.

1936 Mürşid-i Kamil olarak vazifeye başladı.

1939 İlk defa tevkif edilerek, birinci şubenin tabutluklarında işkence ve hakaretle dolu 3 gün geçirdi.

1941 Bulabildiği bir kaç talebeye ilim öğretmeye başladı.

1944 İkinci defa tevkif edildi. Birinci şube tabutluklarında, 8 gün işkenceye tabi tutuldu.

1949 Kur’ân kurslarının açılmasına, sınırlı da olsa müsâade eden kanunun yürürlüğe girmesiyle, Süleyman Efendi Hazretlerinin ilim öğretme faaliyeti bir nebze rahatladı.

1950 Vaizlik belgesi iade edildi.

1951 Süleyman Efendi (k.s.), Şehzadebaşı’ndan Kısıklı’ya taşındı ve Avrupa yakasındaki talebelerin tedrisini damadı Kemal Kacar’a bıraktı.

1951 Çamlıca’da, Konya Lezzet Lokantası sahibi Mustafa Bey’in köşkünün birinci katında ilk düzenli Kur’ân Kursu faaliyeti başladı.

1952 Çamlıca’da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin Çilehanesinin yanında ilk resmi Kur’an Kursu, Üsküdar müftülüğüne bağlı olarak açıldı.

1956 Cezâyir Müslümanlarının Fransız sömürgeciliğiyle mücadelesi esnasında, vaazlarında "Müslüman kardeşlerimize duâ edelim" dediği için, defalarca karakola çağrıldı ve ifadesi alındı.

1957 Bursa’da tertiplenen mehdilik hâdisesi üzerine tutuklandı ve Kütahya Hapishanesi’nde, 69 yaşında olmasına rağmen 59 gün hapsedildi. İdam talebiyle yargılandı, berâat etti.

16 Eylül 1959 İstanbul Kısıklı’daki Hâne-i Seâdetlerinde, 72 yaşında ahirete intikâl ettiler.


Manevi Yönü

Süleymân Hilmi Tunahan'ın tasavvufî yönüyle ilgili olarak, dâmâdı ve bağlısı Kemâl Kacar tarafından Necip Fâzıl Kısakürek'e verdiği notlardan:
“Süleyman efendi’nin batın ilmine, yani tasavvuftaki manevi cephesine gelince, şüphesiz bu husus ehline malumdur. Zahiri akıl ve zeka ile idraki mümkün olamaz. Öyle ki, bir insan müslüman olabilir, tahsilli ve akıllı olabilir, hatta iç hayatı münkir olmaz da yine tasavvuf ve irşada ehil bir zat ile karşılaştığı halde, o zat ilahi iradeyle kendisini ona bildirmezse dünyalar bir araya gelse onun feyzinden haberdar olamaz. Bizim ise kendisinin manevi cephesi üzerinde zerrece tereddüdümüz yoktur. Biz bu noktayı “İlme’l-Yakin” değil “Hakka’l-Yakin” bi’l-fiil yaşamış olarak biliyoruz.

Kendisinin tasarrufunu ve insan letaifi üzerindeki tesirini, öz ruhumuzda ve vücudumuzda hissetmiş; enfüsi ve kevni kerametlerin üstünde irşad barikatlarını fiil halinde ve hakkıyla müşahade etmiş bulunuyoruz.

Allah’ın bu hususdaki inayet ve lütfuna mazhar olduğumuza, kendilerinin kamil ve mükemmil mürşid olduğuna, Silsile-i Saadat (Büyükler Zinciri) kolunun 32. ferdi Salahuddin İbn-i mevlana Siracüddin’in cismani nispet, İmam-ı Rabbani Hazretleri’nin de ruhani nispetle varisleri bulunduğuna imanımız tamdır. Kendisinin bu cephesini anlamayanların, anlamakta acz gösterenlerin, hiç olmazsa aksini iddia etmelerini ve kendisinde bir mürşid hali görmediklerini söylemekten çekinmelerini dünya ve ahiret yıkımına uğramamaları bakımından tavsiye ederiz."



FOTOGRAFLARI:


113qbj712mdxd.jpg
113qbm485e22p.jpg


113qbog9b641t.jpg
113qbpy41n4zl.jpg


113qbsdyjpxq9.jpg
113qbupmciold.jpg



113qbvhp8e9z5.jpg
113qbwun3zv29.jpg



113qc021hq2o1.jpg
113qc1p2grwu9.jpg



113qc4xh89xc1.jpg



Niçin Kitap Yazmadım?...



"Selefin mum ışığında yazdığı bahâ biçilmez hazine misali eserlerin toprağa gömülerek çürüdüğünü...


"Selefin (bizden evvel gelip geçen âlimlerin) mum ışığında yazdığı bahâ biçilmez hazine misali eserlerin toprağa gömülerek çürüdüğünü, bakkallara satılarak çöplüklerde çiğnendiğini, bir kısmının da kütüphane raflarında tozlanmış ve çürümeye terk edilmiş olduğunu gördüm.
Medreseleri kapanmış, yazısı değiştirilmiş, din ilimleri yok olmaya yüz tutmuş olan bir zamanda, kitap yazmaktansa, yazılan ilmî eserleri anlayarak anlatacak ve ilmi satırdan sadra intikal ettirip yaşatacak talebe yani canlı kitap yetiştirmeyi daha lüzumlu buldum."




BİYOGRAFİ...



Kızı Ve Damatları Tarafından Basına Verilen Deklarasyonun Orjinal Metni



113qcivrgqz9d.gif

113qcmeofma69.jpg

113qccixms0ld.gif



Manevî Yönü...



Süleymân Hilmi Tunahan'ın tasavvufî yönüyle ilgili olarak, dâmâdı ve bağlısı Kemâl Kacar tarafından Necip Fâzıl Kısakürek'e verdiği notlardan:


"Süleymân Efendinin bâtın ilmine yâni tasavvuftaki mânevî cephesine gelince, şüphesiz bu husus ehline mâlumdur. Zâhirî akıl ve zekâ ile idrâki mümkün olamaz. Öyle ki, bir insan müslüman olabilir, tahsilli ve akıllı olabilir. Hattâ iç hayâtı münkir olamaz da yine tasavvuf ve irşâda ehil bir zât ile karşılaştığı halde, o zât ilâhî irâdeyle kendisini ona bildirmezse, dünyâlar bir araya gelse onun feyzlerinden haberdâr olamazlar. Bizim ise kendisinin mânevî cephesi üzerinde zerrece tereddüdümüz yoktur. Biz bu noktayı ilmelyakîn biliyoruz. Kendisinin tasarrufunu ve rûh melekeleri üzerindeki tesirini öz rûhumuzda ve vücûdumuzda hissetmiş, enfüsî ve kevnî kerâmetlerinin üstün irşâd hârikalarını fiil hâlinde ve hakkıyla müşâhede etmiş bulunuyoruz. Allah'ın bu husustaki inâyet ve lütfuna mazhar olduğumuza, kendilerinin kâmil ve mükemmel mürşid olduğuna Silsile-i sâdâd (Büyükler zinciri) kolundan otuz ikinci ferdi Selâhüddîn ibni Mevlânâ Sirâcüddîn hazretlerinin cismânî nisbet, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin de rûhânî nisbetle vârisleri bulunduğuna îmânımız tamdır. Kendisinin bu cephesini anlamayanların, hiç olmazsa aksini iddiâ etmemelerini ve kendisinde bir mürşid hâli görmediklerini söylemekten çekinmelerini, dünyâ ve âhiret yıkımına uğramamaları bakımından tavsiye ederiz."
 
Çok güzel bir çalışma hazırlamışsınız ellerinize sağlık,ancak böyle bir zatın yer aldığı sayfada, açık resimli reklamların da yer alması hiç hoş değil,umarım bu hatayı düzeltirsiniz !
 
Geri
Üst