Tarihte Saklı Kalmış Aşk Mektupları!!!!

_Mermaid_

Yeni Üye
Üye
Tarihte Saklı Kalmış Aşk Mektupları!!!!
ilanı aşk mektubu ilanı aşk mektupları eski mektupları tarihte hikayeleri tarihi hikayeleri
Einstein'den Mileva'ya (6 Ağustos 1900)

Babam da bir ahlak dersi mektubu yazdı bana. Ama asıl işin konuşularak halledileceğini söyledi, bu yüzden çok sevinçliyim. Büyüklerimi çok iyi anlıyorum. Kadını erkeğin bir lüksü olarak, erkeğin ancak çok iyi yaşam koşullarına sahip olunca hak edebileceği bir şey olarak görüyorlar. Açlık ve aşk yaşamın çok önemli güdüleridir. Öyle ki öteki layt-motifler bir kenara bırakılsa bile hemen her şey bunlarla izah edilebilir. Bu yüzden anne ve babama –iyi ve güzel bulduğum bir şeyden taviz vermeden – saygılı davranmaya çalışıyorum. Ve o da sensin, benim sevgili hazinem.

Sen, kendi ailene henüz söylemediysen, bırak söyleme. Sanırım böylesi herkes için daha iyi. Belki onlar da tıpkı benimkiler gibi bir sürü lüzumsuz dert yaratırlar ve çile çekerler. Ama sen akıllı bir kızsın, ve onları tanıyorsun, dolayısıyla nasıl davranman geretiğini de çok iyi bilirsin. Sen yanımda olmadığında sanki ben tam olarak kendim değilmişim gibi geliyor bana. Oturursam yürümek istiyorum, yürüyorsam eve dönmeye can atıyorum,
eğleniyorsam, çalışmak istiyorum, çalışmıyorsam huzursuz oluyorum ve yatmaya gittiğimden yaşadığım günden hoşnut olmuyorum.

Sevgili Pisiciğim,

Az önce, Leonard'ın ultraviyole ışıktan katot ışınlarının elde edilmesine dair muhteşem bir makalesini okudum. Bu güzel yazının etkisiyle öyle bir mutlulukla doldum ki, s enin de bundan mutlaka payını alman lazım. Moralini bozma sevgilim ve kuruntulara kapılma. Seni bırakmayacağım ve her şeyi mutlu sona vardıracağım. Sadece birazcık sabır.

Napoleon Bonaparte'tan Josephin'e Paris (28 Ekim 1795)

Bir tek günüm bile geçmedi yüreğimde senin sevgin olmadan, bir tek gecem bile geçmedi seni kollarımla sarıp sarmalamadığım, beni yaşamımın ruhundan uzaklaştıran zafer ve tutkuya lanet etmeksizin bir tek fincan çay bile yudumladım. İş güçle meşgulken, orduları komuta ederken, savaş meydanlarını
aşarken, benim tapılası Josephinem, hep kalbimin tahtında oturuyor, zihnimi meşgul ediyor, düşüncelerimi alıp uzaklara götürüyorsun. Senden, Rhöne'un suları kadar hızlı ayrılmamın nedeni seni en kısa zamanda yeniden görmek isteyişimdir. Eğer gece yarıları çalışmak için kalkıyorsam bunu benim tatlı sevgilim belki birkaç gün önce gelir diye yapıyorum, ama sen 23-26 Ventöse tarihli mektubunda bana "siz" diye hitap ediyorsun.Sensin "siz"! Ah, kötü
kız! Nasıl yazabildin böyle bir mektubu? Ne kadar da soğuktu!
Siz! Siz! Ah! Bu onbeş gün nelere gebe?... Ruhum üzgün, yüreğim köle, hayalgücüm beni korkutmakta. Beni fazla sevmiyorsun.. Ve belki de bir gün gelecek beni hiç sevmeyeceksin, bunu şöyle bana, hiç değilse acıları hak etmiş olurum. Sevdiğim, çekindiğim, içimde beni doğa'ya çağıran tatlı duygular, yıldırım gibi beni ateşleyen hayatımın kadını, acısı, tatlısı,
umudu ve ruhu, hoşça kal! Senden ne bitimsiz bir aşk istiyorum, ne bağlılık, yalnızca gerçeği, uçsuz bir açıkyüreklilik istiyorum senden. "Seni eskisi gibi sevmiyorum" diyeceğin gün akşamın ya da yaşamımın son günü olacak.
Hoşça kal!

Hürrem Sultan'dan Kanuniye (Tarih Bilinmiyor)

Hazret-i Sultanım,
Yüzümü yere koyup kutsal ayağınızın bastığı toprağı öptükten sonra benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harap, gözü yaş dolu, gecesi gündüzünden ayırt edemeyen,özlem denizine düşmüş çaresiz, aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun'dan beter tutkun kölenizi sorarsanız ne ki sultanımdan ayrıyım. Bülbül gibi ah
ve feryadım dinmeyip ayrılığından (öyle) bir halim var ki Hak kafir olankullarına dahi vermesin. Benim devletim, benim sultanım, ayrıca bir buçuk ay oldu ki sultanım tarafından bir haber belirmedi. Hak en çok bilenlerin bilenidir ki bu gidişle, rahat yüzü görmeyip gece sabaha dek, sabahtan geceye dek bidüziye ağlayıp kendi hayatımdan el yuyup, dünya gözüme dar olup, bilmem ne edip neyleyeceğim.
Zar eyleyip ağlayıp inleyerek gözüm kapıları gözlerken o eşi ve benzeri olmayan alemlerin Rabbi, aleme acıyan Allah, bütün aleme yardım edip, fetih haberini yetişti ve işitince Hak biliyor ki benim padişahım, benim sultanım, ölmüş idim taze can bağışladı. Yüce Allah'a bin şükürler, o yüce kapısına varılıp şenlikler mutluluklar oldu. Bütün alem karanlıklar içinden çıkıp
Hakkın esirgeyiciliğine daldılar Allah'a şükürler olsun, minnet o Hüda'ya. Daima benim sultanım, benim padişahım, dünya ve ahiret sultanı dayanağım, dünyaya baktığım iki gözümün ışığı, sermayesi, şahım sultanım, gazalar edip düşmanları toprak olup memleketler alıp yedi iklim zapptedesin. İnsan ve cin emrinize boyun eğip her bela ve kazadan Hak saklayıp kutsal kalbinden geçen
her muradını kolay ede. Yardımcın olan Hızır İlyas arkanda olsun. Bütün emriler peygamberler üzerinizde hazır ve nazır ola. Bütün dünya mutlu gölgenizde hoşça yaşayıp mutlu ve gülen olalar.



Victor Hugo'dan Juliette Drouet'ye (31 Aralık 1851)

Bu, zulmet ve şiddet dolu günler boyunca harikuladeydiniz,Juliette'im.
Sevgi istedim, verdiniz, teşekkürler! Gizlendiğim yerlerde, sürekli tetikte beklemekle geçen gecelerin sonunda, kapımda, parmaklarınızda titreşen anahtarların sesini işittiğimde o kötülükler ve karanlıklar yok oluyordu; içeriye ışık giriyordu. Çatışmanın kesildiği demlerde yanıbaşımda olduğunuz o korkunç ama bir o kadar da tatlı saatleri asla unutamamalıyız. O küçük karanlık odayı, tavandan, duvarlardan sarkan o eski şeyleri, yan yana duran iki koltuğu, masanın bir köşesinde yediğimiz yemeği, getirmiş olduğunuz o
soğuk tavuğu ömrümüzce unutmayalım; tatlı s ohbetlerimizi, okşamalarınızı, kaygılarınızı, adanmışlığınızı hep anımsayalım. Beni sakin gördüğünüze şaşırmıştınız. Bu durgunluk nereden geliyor biliyor musunuz?
Sizden…



ahh ahh nerde eski aşklar....:cry:
 
Geri
Üst