Tavrımız

M

Misafir

Forum Okuru
Tavrımız
Ağlayarak gözünü dünyaya açan insan, Allah'ın, anne sinesine yerleştirdiği şefkatle hayata intibak etme mücadelesi verirken, acz ve zaafının Allah'ın kudret ve gınasına açılmasından kaynaklanan güç ve zenginliğiyle hayatın engellerini aşmaya, kurulan tuzakları geçmeye, ilim ve imanla tekâmül edip, hayatını gerçek hayat yapmaya namzet bir varlıktır.
Kâinat ağacının meyvesi olan insan, maddî ve manevî varlığıyla, akıllara durgunluk verecek mânâ ve muhteva derinlikleriyle, kendini, nereden gelip nereye gittiğini, kısaca hayatının mahiyetini kavrayıp, dünya yolculuğundaki rehberini tanıyarak, ilim ve imanla yeryüzü halifeliği vazifesini yerine getirme mevkiindedir. Ancak bu vazifenin ve konumlarının gerektirdiği mesuliyetin şuurunda olanlardır ki, bağlandıkları gayeye, ülkeye ve millete, ayrıca bütün insanlığa hizmet edebilir ve kendilerine hayru'l-halef olacak nesillere yaşanacak bir dünya bırakabilirler.

Nimetin ve vazifenin büyüklüğü nispetinde külfet ve meşakkatin de fazla olacağı unutulmamalıdır. Bu "kıldan ince, kılıçtan keskince" yolda, yer yer nefis, yer yer de cinnî ve insî şeytanlar tuzak kuracak, engeller koyacaklardır.

Bu yolda zorlukları aşmanın, engelleri ve tuzakları geçmenin en emin yolu sabır, tevekkül ve teslimiyetle donanmaktır. Ancak bu bitmez "sermaye" kaynaklarıyladır ki, zamanın hâdiselerine ve musibetlerine karşı koymak mümkün olabilir. Musibetlerden kurtulmanın, günah bataklarına düşmemenin ve itaatte başarının sırrı sabırda yatar.

Başa gelen her sıkıntı ve musibet bir ikazdır; geçilmemesi gereken hudutların geçildiğinin hatırlatılmasıdır. Bu ikazla uyanıp, hatırlatmayla toparlanmak, ye's ve üzüntüyü bırakıp sa'ye ve çalışmaya sarılmak ve yola daha bir azim ve şevkle devam etmek, musibetleri hayra çeviren iksir, musibetlerden hayra açılan bir kapıdır.

İlk bakışta ve dıştan şer görünen hâdiselerin arkasında beklenmedik hayırlar vardır. Hâdiseler, tesadüflerin elinde asla oyuncak olmayıp, hikmet tezgahında dokunan ve hayat dantelamızı ören bir atkıdır. Dolayısıyla, her şeyin zimamını elinde tutan Allah'ın hikmetine ram olup boyun eğmek ve bu hikmet çerçevesinde yerine getirilmesi gereken sebeplere ve sa'ye sarılmak, başarının olmazsa olmaz şartlarıdır.

Hâdiseler ne kadar ağır, musibetler ne kadar dayanılmaz olursa olsun, sabır, tevekkül ve teslimiyet, hattâ sabır içinde şükür, hâdise ve musibetlerin nüfuz edemeyeceği en emin kalelerdir. Bu kalelerde Mevla'ya itaatte kusur edilmemeli, acz ve fakrımız bir defa daha hatırlanarak, Allah'ın kudret ve zenginliğine dilekçe yapılmalı, O'na yalvaran gönül ve dilenen ellerle dua dua yalvarılmalıdır.

Değerlerin altüst olduğu, akın kara, karanın ak gösterildiği, sefalet temsilcilerinin âdeta başlara taç yapılmasına karşılık, barış, sevgi, hoşgörü ve insanlığı temsil edenlerin ise suçlu ilân edildiği, hattâ cani muamelesi gördüğü bir dünya, ancak tevekkül, teslim, sabır ve rıza ile, bunlara eklenecek aşk ve şevk kanatlı hizmetle, gözyaşı ve dua ile cennetlere çevrilebilir ve ebedî Cennet'e bir koridor hâline getirilebilir.

Dişlerini bileyen canavarlara muhabbet besleyerek değil, iradenin hakkını vererek, hukukun üstünlüğü prensibi çerçevesinde istirdad-ı hakta bulunmak, her mazlumun en büyük hakkı, hattâ vazifesidir. Bu yolda mağlubiyet yoktur ve daima üstün olanlar, gerçek müminlerdir.

Ufuklar kararsa, ümitlerde yer yer solma emareleri görülse, mazlumlar gözyaşına boğulup, yuvalar çatırdasa ve zalimler şehirlerde çalımla gezmeğe devam da etse, akıbet, her zaman gönül erlerinin, aydınlık geleceğin hummalı çalışması içindeki fikir işçilerinin i'layı kelimetullah yolunda ayakları tozlanıp, alınları terleyenlerin ve şakakları zonklayanlarındır.

Bazen küçük bir ihmal büyük felâketlere sebep olabileceği gibi, gönül erlerinin Allah yolunda birtakım basit işlere takılıp kalmaları da (Allah korusun) arzu edilmez felâketlere davetiye mânâsına gelebilir. Aynıyla değilse de, misliyle cereyan eden hâdiselerden ibret almak ve bu ibret çerçevesinde kendimizi baştan kontrol etmek, yani baştan bir muhasebe ve murakabeyle yola devam etmek gerekmektedir. Zamanı geriye işletmek mümkün olmadığı gibi, musibet zamanlarında suçlu aramak da ancak musibeti ikileştirir. Herkes kendini kontrol edip, kendini hesaba çekmeli ve çile ve ızdıraplar paylaşılıp, daha bir fedakârlıkla yola devam edilmelidir.

"Yollar gidip köprüye dayansa,
Köprü lâvlara teslim olup yansa;
Ye'se kapılma, kalk yeni yollar bul;
Azminle, ümidinle yeni köprüler kur ve kurtul!"
 
Geri
Üst