Tüketen mi Tükettirilen mi?

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
Tüketen mi Tükettirilen mi?
TÜKETEN Mİ, TÜKETTİRİLEN MİYİZ?

Başlangıçta barter yöntemiyle var olan ticaret anlayışı, sanayi devriminin ardından talep ve arzın karşılıklı dengelenmeleri üzerine kuruldu. Son 20’li yıllara damgasını vuran tüketim alışkanlığı/çılgınlığı kavramının gelişmesine neden olan bu süreç, aslında talep-arz ikileminin, arza talep yaratılması olarak değişmesini de ifade etmekte.

Kısaca şöyle söylemek çok mümkün; günümüz pazarlama stratejileri artık daha fazla; arz edilen ürüne talep yaratılabilmesi üzerine kuruluyor. Bu sebep-sonuç ilişkisini; bir taraftan fiyat dengeleri ve politikalarını belirlemede keskin roller oynarken, diğer tarafta rekabetin acımasız koşulları kendi oyunlarını kurguluyor. Gerçekte, iletişim araçlarının ve yöntemlerinin, etik olmayan uygulamalarıyla da tükettirilen toplumlar yaratıyor.

İletişimin her alanında kullanılan mecralar, kendilerine yeni kaynaklar ve yöntemler yaratıyorlar. Çok başarılı bir Hollywood filminin içinde izlediğiniz, son derece göz yaşartıcı bir sahnede verilen gizli mesajlarda, tüm duygusallığınız arasında, antrakta buz gibi bir içeceğin beklentisine girebiliyorsunuz. Ya da ana haber bülteninin içinde, Etiyopya’da açlık çeken insanlarla ilgili haberi üzüntü ile izlerken/dinlerken, hemen sonrasındaki haberde Paris’ teki moda haftasının içeriğinde, renk, desen ve yeni modanın “pastel tonlarında” oluşan mesajıyla da yarın giyeceğiniz kıyafetinizi kurgulamaya çalışıyorsunuz.
Tüm bunların ortak yorumunda, iletişim yöntemlerinin hayatımızın her alanında ne kadar yoğun olarak yer aldığını görmek fazlası ile mümkün.

Bize düşen elbette firmaların beklentilerine uygun iletişim stratejileri ve planları oluşturmak, organize etmek ve uygulamak. Ancak asıl olan; yaşadığımız ülkenin sosyal, kültürel ve ahlaksal değerlerini göz ardı etmemektir. Hak etmediği değerlerde kendini sunmaya ya da göstermeye çalışan bir markaya/ürüne bu anlamda destek verilmemesi meslek etiği anlamında önemlidir diye düşünüyorum.
Buradaki temel çelişki ise mesleğimizin temel sorusunu ve sorununu dile getirmemize neden oluyor.
Bir taraftan gelişme ve büyüme çabası içinde olan marka/ürüne destek olmamız gerekirken, diğer tarafta olduğundan fazla değerli gösterme çalışmalarında nerede durmamız gerektiğine karar vermeliyiz.
Belki de şunu sormalıyız!!!
“Neye göre, ne kadar abartmalıyız”
Vereceğimiz cevap bizi ne kadar namuslu ya da etik dışı davranır gösterecektir.
Kısaca; inanmadığımız işleri yapmamak, ötesinde inanmadıklarımız için başkalarının inanmalarını sağlayacak çabalar içinde de olmamak.

Sonuç olarak yazımın başlığında da belirttiğim üzere verilen mesaj hep aynı;
daha fazla çalış !,
daha fazla kazan ! ,
daha fazla kendini düşün !,
daha fazla kendinle ilgilen !,
daha fazla bireyselleş ! ve
daha fazla harca !.


ERHAN AKMAN
 
Geri
Üst