Türk Ressamlarımız

Ce: Türk Ressamlarımız

HALE ASAF:

[FONT=&quot]1905 yılında İstanbul’da doğdu, 1938 yılında Paris’te öldü. Resim öğrenimine Almanya’da Berlin Akademisi’nde başladı. Sonra İstanbul’da İnas Sanayii Nefise Mektebinde Ömer Adil’in ve Feyhaman Duran’ın öğrencisi oldu. Maarif Vekaleti’nin bursuyla tekrar Almanya’ya gönderildi(1924). Buradan Fransa’ya geçerek, Paris’te resim çalışmalarını sürdürdü. Seramikçi İsmail Hakkı (Oygar) ile evlendi. Paris’teki Grande Chaumiêre atölyesinde çalıştı. Matisse ve Dufy’den dersler aldı. Yurda dönüşünde ^^Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliğin^^nin çalışmalarına katıldı (1928). Bu topluluğunun Ankara (1928) ve İstanbul (1929) sergilerinde yer aldı. Bir süre sonra Bursa Kız Öğretmen Okulu’nda resim öğretmenliği yaptı. İstanbul’a döndü. Sonra da Paris’e giderek bu kente yerleşti(1930). Bir yandan yakalandığı hastalıkla mücadele ederek resim çalışmalarını sürdürdü. İtalya’daki Faşist yönetimden kaçan yazar Antonio Ariante ile birlikte bir süre ^^Jeune Europa^^ galerisini yönetti. Hale Asaf’ın İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunan resimleri dışındaki eserleri bilinmemektedir.[/FONT]

[FONT=&quot]Türk resim sanatında akonstrüktif üslup anlayışına uygun dramatik içerikler kazandırma yolunda olan bir ressamın, Hale Asaf olduğu söylenebilir.[/FONT]
 
Ce: Türk Ressamlarımız

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU:

[FONT=&quot]1913’te Görele’de doğdu, 1975’te İstanbul’da öldü. İlk ve ortaokul öğrenimini Trabzon’da yaptı. 1931’de İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra, Paris’te Andrê Lhote’nin atölyesinde çalıştı(1931-1933). Yurda dönüşünde Güzel Sanatlar Akademisinde öğretim üyesi oldu. ^^D Grubu^^na katıldı. G. S. Akademisinde kendi adıyla anılan resim atölyesini yönetti. Basma-çoğaltma yöntemiyle serigrafi, litografi, gravür çalışmalarına ağırlık verdi ve halk el sanatlarından kaynaklanan mozaik çalışmaları yaptı. Ayrıca ^yazmacılık^ sanatıyla uğraştı. Paris’te Musêe de I’Homme’ da ilkel soylar sanatını inceledi. 1958 Brüksel sergisinde Türk pavyonu için yaptığı 277 m2’lik mozaik panosuyla, altın madalya (büyük ödül), Sao Paulo Bienali’nde şeref madalyası yaptı. Paris’teki NATO binasında yer alan 50 m2’lik mozaik panosuyla da uluslararası ün kazanmıştır.[/FONT]

[FONT=&quot]Başlıca eserleri: Köylü Kadını, Beylerbeyi İskelesi, Balıklar, Mavi Siyah Kuş, Anadolu Hisarı, Mangal ve İbrik.
[/FONT]

[FONT=&quot]Bedri Rahmi Eyüboğlu, gelişmesi boyunca folklorik nakışlarla kurduğu resimsel ilişkileri, popüler boyutlara eriştiren bir sanatçı olarak dikkatleri üzerinde toplamıştır.[/FONT]
 
Ce: Türk Ressamlarımız

CEMAL TOLLU:

[FONT=&quot]1899’da İstanbul’da doğdu, 1968’de İstanbul’da öldü. Sanayii Nefise’de öğrenim görürken, Milli Mücadeleye katılmak için Anadolu’ya geçti. öğrenimini daha sonra tamamladı. Bir süre Elazığ Öğretmen Okulunda resim öğretmenliği yaptı(1927-1929). Avrupa’ya giderek Andrê Lhote, Fernand Lêger, Hans Hoffmann, Gromaire gibi sanatçılarla çalıştı(1929-1932). Yurda dönüşünde bir süre Erzincan Askeri Ortaokulunda resim öğretmenliği yaptı(1932-1935). Güzel sanatlar Akademisinde Lêopold Lêvy’nin yardımcılığına getirildi. Daha sonra resim bölümünde yönetici olarak da görev yaptı ve bu okuldan emekli oldu(1937-1964). ^^D Grubu^^nun kurucularındandır(1933).[/FONT]

[FONT=&quot]Resimleri ilk kez 1927’de sergilendi. 1967’de de retrospektif sergisi açıldı. Yazıları ^^Sanat Bahisleri^^ başlığı altında Yeni Sabah gazetesinde yayımlandı. Yunan Mitolojisi (1964), Şeker Ahmet Paşa (1967) adlı kitapları vardır.[/FONT]

[FONT=&quot]Başlıca eserleri: Hatay Portakal Bahçelerinden, Zeytin Ağacı, Okuyan Köylüler, Mevleviler, Balerin.[/FONT]

[FONT=&quot]Cemal Tollu, kübist bir resim üslubu anlayışına yöresel anlamlar kazandırma yolunda bir sanatçı olarak görülmektedir.[/FONT]
 
Ce: Türk Ressamlarımız

A.Aydın BAYKARA

1954 yılında Ankara’da doğan sanatçı, Ege Üniversitesi Kimya Fakültesinde
1980 yılında mezun oldu. 1981 yılında kendi firması Kurtest’ i kurdu.Yirmi dört yılı aşkın bir süredir tı
bbi sektörde çalışmasının yanı sıra, müzik ve resim onun
hayatının ayrılmaz bir parçası olarak kaldı. Otuza yakın hafif müzik bestesi olan sanatçı, resimlerinde model yerine hayal gücünü kullanmayı tercih eder.

Baykara’nın yağlı boyayla yaptığı, Ebru sanatını andıran resimleri, yurt içi ve yurt dışında büyük ilgi toplayarak, başta Amerika, Kanada, Çin, Almanya, Hollanda, Avusturya, Avusturalya, İspanya ve Mısır olmak üzere uluslararası arenada olumlu eleştiriler aldı.

Aydın Baykara, dünya’ da ilk kez 1866 yılında kurulan,’’ AMERİKAN
SULUBOYACILAR DERNEĞİ’ ne daimi üye sıfatıyla kabul edilmiş ilk Türk
ressamıdır.

Sanatçının iki resmi, Prof. Dr. Nejat AKAR’ ın, ‘’ Iğdır’da Bir Kadın Cerrah – Op.Dr. Yıldız YALÇINLAR ‘’ ve ‘’1939 New York Dünya Fuarı ve TÜRKLER’’ adlı kitaplarına kapak resmi olarak basılmıştır.

Sanatçı, 2002 yılında Türk ressamlarını ve eserlerini dünyaya tanıtmak amacıyla, ‘’ turkishpaintings.com ’’ adlı tescilli bir web sitesi kurarak bünyesinde birçok değerli Türk ressamını topladı.

Uzun yıllar değerli sanatçı Asım YÜCESOY ile çalışan, Sabahattin ŞEN, Ziver ÖNCEL, Cemal GÜVENÇ ve Sabri AKÇA gibi ustaların tavsiyeleri doğrultusunda kendini yetiştiren sanatçı, halen kendi resim atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir. Baykara, Amerikan Suluboyacılar Derneği ve GESAM üyesi
dir
.
 
Ce: Türk Ressamlarımız

1953Yılında Tire’de doğdu. 1971-1973 yılları arasında İlkokul öğretmenliği yaptı. 1977 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Eğitimi Bölümünü bitirdi. Trabzon Güzel Sanatlar Galerisinde müdürlük görevini 3 yıl boyunca sürdürdü. 1987 Yılında Sanatta Yeterlik aldı.Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Ana bilim Dalında Yardımcı Doçent olarak görevini sürdürmektedir.1980 yılında Birleşmiş Ressam ve heykeltıraşlar Derneği üyesi olup aynı yılda açılan karma resim sergisine katılan sanatçı çalışmalarını İzmir’deki kendi atölyesinde sürdürmektedir. Yağlıboya resimlerinde kendine özgü bir çalışma biçimi görülmektedir. İnce boya sürüşlerinden kalın boya sürüşlerine, koyu değerlerden açık değerlere doğru geliştirdiği bu çalışma biçimi renkli boya tercihleriyle sanatçıyı renkçi, biçimci, dışavurumcu bir arayış içine sokmaktadır. Yağlıboyalarındaki sokaklar ve kırmızı çatılar sanatçının dışavurumcu ifadesinin adeta uygulama alanlarıdır. Sanatçının diğer bir yönü de yaptığı suluboya çalışmalarıdır. Suluboya Ressamlar Grubunun ilk üyelerinden olup 1977-1980 yılları arasında açılan sergilerine katılmıştır. Sanatçının büyük boyutlu suluboya resimlerinde tekniğinin verdiği rahatlıkla figür ağırlıklı konular işlenmiştir.
 
Ce: Türk Ressamlarımız

1964 Yılında Balıkesirde doğdum.
İlk ve ortaöğretimi Bandırma da tamamladım. K.K.K. Ordu donatım Okulunu müteakiben astsubay oldum. Konya,Malatya,Ankara ve Erzincan da gecen 22 yıllık görevimin sonunda emekli oldum,İzmir e yerleştim.
Sanat hayatıma ilk adımım Minyatür ve Çini çalışmalarıyla başladı ve son 8 yıldır benim için yaşam biçimi haline gelen Resim ile devam ediyorum.
Cesaretim ve araştırmacılığım sayesinde resimde bir yerlere geldiğime ,fakat daha gidilecek çok yolum olduğuna inanıyorum.
Her resim ayrı heyecan, Her sergi yeni dostluklar böyle de sürmesi dileğiyle...

KATILDIĞIM SERGİLER

1.Kişisel Sergi, ERZİNCAN 2001 Kültür Merkezi
2.Kişisel Sergi, İZMİR 2004 Özdek Alışveriş Merkezi
3.Kişisel Sergi, İZMİR 2006 Buca Kültür Sanat Merkezi
Yaşayan Asker Ressamlar Sergisi İSTANBUL 2000-2002-2004
75.Yıl Kül.Mrk.Karma Sergisi ERZİNCAN 1999-2000

Birol AKDEMİR











Alıntıdır.
 
Ce: Türk Ressamlarımız

Hasan Vecih Bereketoğlu

Babası, Bereketzade namı ile anılan Kadıasker Cemal Molla, annesi ismet Hanımdır. Babasının adeta sürgün gibi gönderildiği Mısır ve Rodosta çocukluğu geçen Hasan Vecihin doğum yılı üzerine birbirini tutmayan yayınlar yapılmıştır. Bazılarına göre Hasan Vecih 1890, bazılarına göre 1892 ve 93. Bazılarına göre de 1895 yılında doğmuştur. Onun Mısırda doğduğunu yazanlar olursa da kendisinin Parise gittiğinde, biyografisini verdiği ressam Galip Beyin kaydına göre Rodosta doğmuştur. ilk ve orta eğitimini de Rodosta yapan Hasan Vecihin istanbula geldiğinde, önce, Nazmi Ziya Güran gibi, hukuk eğitimini başlamıştır. Resme kendi yeteneği ile yönelmiş, daha sonra Galatasaray Sergisinde eserlerini gören Halil Paşanın dikkatini çekmiş. Halil Paşa kendisine iki ünlü Fransız sanatçıya hitaben yazdığı tavsiye mektupları vererek Paris�e gitmesini söylemiş, onun tavsiyesi ile bu mesleğin inceliğine Pariste kavuşmuştur.


Eşi Vali Mahmut Celalettin Beyin kızı, Jöntürklerin ünlü liderlerinden Ahmet Rıza Beyin yeğeni Leyla Hanımdır. 1923 yılında evlenerek gittiği Pariste Academie Juliende öğrenim görmüş, 1924 yılında kızı Fatma dünyaya gelmiştir.

Hasan Vecih Bey yaradılışı bakımından çok ciddi ve temiz karakterli, işine tutkun bir kişiliğe sahipti. Kısa zamanda Parisdeki etüdlerinden azami şekilde yararlandı.

Bereketoğlu ailesi Paris dönüşü Kınalıadada oturdu. Bu küçük ada onun fırçasında rengini buldu. Hasan Vecihin Kadıköy ve Moda hayatı da doğayla başbaşa yaşamasını sağladı. Sabahın ilk aydınlığında onu deniz kenarında tuvali başında görenler çok olmuştur.

1943 yılında eşinin ölümü üzerine Vecih Bereketoğlu Ankaraya yerleşti. Cumhurbaşkanlığı daire müdürü oldu. 1950 yılına kadar bu görevi sürdürdü. Vecih Bereketoğlu Cumhurbaşkanlığı Köşkündeki hizmetinden başka Kadıköy Halkevi Başkanlığı da yaptı. Ressamlar Cemiyetinin ilk Genel Sekreteri olan Şevket Dağın resmi yazısı üzerine, 1924 yılında bu örgüte katılan Hasan Vecih Bey, zamanla ressamlar örgütünün başkanlığını ve genel sekreterliğini de üstlendi.

Kızı Fatma Hanım ismet inönünün yakın mesai arkadaşlarından olan Tarih Vakfı tarafından anıları yayınlanan Haldun Derinle evlendi. Vecih Bereketoğlu 21 Haziran 1971 yılında hayata gözlerini yumdu.

Bereketoğlunun inönü ile Dostluğu
Bereketoğlu ressamlığı yanında Cumhurbaşkanlığının uzun süre daire müdürlüğünü de yaptı. Kendisi protokol kurallarına fazlasıyla aşina bir kişiliğe sahipti. Bu görevden emekli olduktan sonra fırçasıyla dostluğunu ölünceye kadar sürdürdü. Bereketoğlu�nun inönü ile dostluğunu damadı Haldun Derin devraldı diyebiliriz.
ismet inönü onunla ilgili olarak, duygularını şöyle dile getirmiştir: Vecih Bereketoğlu ile 25 sene arkadaşlık ettim. Cumhurbaşkanı iken, yanımda yüksek bir memur olarak tanıştım. Serbest vatandaşların arkadaşlığıyla ayrıldım. Bereketoğlu sonunda benim yakın arkadaşım olmuştur. Samimi güvenim bulunan bir insandı. insan vasıfları her bakımdan yüksek olan bir tanıdığımdı. Bütün hayatında seçkin vasfı, sanatkârlığı ve çalışkanlığı olmuştur. Bir güzel sanat mütehassısının hiçbir zaman işsiz sayılamayacak hayat tarzını Bereketoğlu�nda görmüşümdür. Tabiatla, onun herkese görünmeyen taraflarıyla, sanatkâr daima yakın temasta bulunan insandır. Bu sebeple kitabı daima açıktır, bilene okuyacak sahifeleri daima hazırdır. Bereketoğlu bu çapta bir büyük sanatkâr ve ressamdı. Hayatının sonuna kadar aile velisi, arkadaşlarının, yani benim gibilerin yakın müşaviri ve hepsinin üstünde daima ince ve mutlu birr sanatkâr idi. Vecih Bereketoğlu�nu bir büyük sanatkâr, bir samimi arkadaş gibi daima saygı ile hatırlayacağım.�

Vecih Bereketoğlunun Portreleri Bunu iki kısma ayırmak gerekir. Biri ressamın kendi portreleri, diğeri yaptığı portreler. V. Bereketoğlu resmin her dalında fırçasını ustalıkla kullanan bir sanatkârdı. Özellikle, portrede de başarılı bir ressamdı. Kendi portresini yaptığı gibi, aile çevresindekilerin, tanıdıklarının portrelerini büyük bir istekle yapmış ve gelecek kuşaklara armağan etmiştir. Bu portreler arasında kendi başta olmak üzere, eşi Leyla Hanım, kızı Fatma Hanım ve torunlarının resimleri yer almaktadır.








Eserin Adı: Kurbağalıdere
Orijinal Ebadı: 41 x 33 cm
Tekniği: Ahşap Üzeri Yağlıboya
Bulunduğu Yer: Özel Koleksiyon
 
Ce: Türk Ressamlarımız

Mustafa Günen - Deniz Tabloları



Yamaçta Akşam Güneşi
Tual üzerine yağlı boya





Denizde fırtına
Tual üzerine yağlı boya



Fırtınada Tekne Tual üzerine yağlı boya




Ormanlı Kıyı Tual üzerine yağlı boya
 
Ce: Türk Ressamlarımız

Şeref AKDİK

Şeref Akdik "En büyük şansım, sanatkar bir babadan olmam ve en büyük arzum akademide bir vazife almamdı" demişti.

İstanbul'da 12 Mayıs 1899'da Fatih semtinde doğmuştu. İki amcasından biri Hüsn-ü Hat ile uğraşır, diğeri ise resimle uğraşmakla birlikte keman da çalardı.

Kaderin tercihi, Şeref Bey'in, babası ve amcaları gibi hem hattat, hem de ünlü bir ressam olmasıydı. Bu elbette güzel bir şeydi. Henüz beş altı yaşlarında babasının hat çalışmalarını dikkat ve merakla izlerdi. Babası Kamil Efendi de, ondaki bu merakı ve bu istidadı görünce "Senin ressam olmanı istiyorum" der, ona resim malzemeleri alır, teşvik ederdi.
Fatih Rüştiyesi'nde resim derslerindeki başarısı da onun iyi bir ressam olacağının sinyalini verir. 11 yaşında bir yarışmada aldığı ödül onu çok heyecanlandırır, sevindirir ve yeni atılımlara hazırlar. O yıllarda şehzadebaşı, sanatçıların soluklandığı bir yerdi. Kıraathaneler, tiyatrolar, alışveriş dükkanları bunlar arasında yer alıyordu.
Yenilikçi bir alışveriş mağazası olan Zuhal aynı zamanda sanatçılar grubunun o dönemde toplandığı bir yerdi. Ressamlardan şehzade Mecid Efendi, Hoca Ali Rıza Bey, Çallı İbrahim gibi ünlü ressamlar burada toplanırlar, sohbet ederlerdi. İsteyen ressamlar da mağazanın vitrinlerinde resimlerini sergilerlerdi. Burası onlar için bir sanat galerisi gibiydi.
Babasıyla gittiği bu mekan, küçük Şeref'e çok sevimli gelmişti. Vitrindeki resimleri sevgiyle izliyor, mağazadan tual, boya, fırça gibi resim malzemelerini satın alarak mutlu oluyordu. Bu merakını fark eden mağaza sahibi onu, oraya devam eden ünlü ressam Ali Rıza Hoca ile tanıştırır. Hoca da Şeref'in elindeki resim defterine öğretici hatıra olarak bir kaya resmi yapar.
Yıl 1914'tür. Mağaza sahibi Hakkı Bey bir gün küçük Şeref'e "Çallı İbrahim hoca evimde benim resmimi yapacak. Gel de nasıl çalıştığını seyret" der... Küçük Şeref'in pür dikkat çalışmayı seyretmesi Çallı hocanın gözünden kaçmaz. Bir ara Şeref'in yanında taşıdığı resim defterine bakar. Sayfalarını çevirirken "İstidatlı bir çocuksun, bizim okula ( Sanayi- i Nefise Mektebi ) güzel sanatlar okuluna gel" der. O yıllarda Çallı hoca akademide tanınmış ressam Salvador Vallery'nin yardımcısıdır.
Şeref'in yaşı küçük olduğundan mektebe alınamamaktadır. Mektep müdürü Halil Ethem Bey'in yol göstermesi üzerine giriş yaşından iki yıl evvel mektebe başlamış olur. 1916'da emekli olan öğretmen Warnia ve Valeri'nin yerinde Hikmet Onat ve Çallı İbrahim hocalar bulunmaktadır. Çallı hoca Şeref Efendi'nin çalışmalarını sergi ve sergileme faaliyetlerini yakın bir alaka ile takip etmektedir.









 
Ce: Türk Ressamlarımız

Selahattin KARA

Sanatçı Selahattin Kara, 1958’de Rize'nin Çayeli’nde doğdu. 1978 yılında Atatürk Eğitim Fakültesi, Resim Bölümü'nü bitirdi. 1979-1984 yılları arasında resim öğretmenliği yaptı. 1984’den sonra çalışmalarına İstanbul’daki atölyesinde devam etti. Sanatçı bugüne değin 200’ün üzerinde karma sergiye katıldı.

Sanatçı, resimlerinde insanın varoluş duyguları bütünselliğinde İstanbul’un tarihi dokusunu, serbest fırça vuruşları ve eriyen renk tonları ile tuvallerde yaşatıyor. Kimi kez sevinçtir bu; hüzün, coşku ya da dinginlik…

Selahattin Kara’nın resimlerinde mevsimin ışığı, tüm büyüsüyle öne çıkıyor. Sanatçı, rengi ve tonlarını dengeleyen içsel bir renk tartısına sahip olması ile dikkat çekiyor. Biçimleri çizerek bütünü öne çıkaran fırça vuruşlarıyla keşfettiği İstanbul peyzajlarında, izlenimci sanat anlayışını sanat severlere hissettiriyor.