universitede aşk!!

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
universitede aşk!!
Serbest zaman değerlendirmesi gibidir üniversite aşkları..Ve hep iktisat kantinlerinde tanışılır.Çay sırasında beklemek, onun omuzlarına omuzlarının değmesi yakınlaşmak adını alır ve yanında sebepsiz bir kibarlık... Çoğu üniversite kantini self servistir ve ileri günlerde sevgili olacak iki insan da aynı anda bırakır çay fişlerini çay alınan bölüme..Gelen ilk çay hep diğer bir insana verilir, verilmek istenir nedense.İşte burada başlar her şey ve bu küstah bir umuttur.Bu kibarlığı gösteren o kibar sandığınız insan aslında küstah bir umuda sahip olan bir zavallıdır piyasa kurallarına bağlı dünyasında.O anda seçerler birbirlerini...İkisi arasındaki konuşma, sanki aylarca sunulmaya çalışılmış bir seminer gibi bir soruyla başlar: Hangi bölümdesin? Beden eğitimi bölümündekiler aptaldır ve bizim insanımızın o her şeyi adı gibi bilen akıllarındaki hep kafası yerine bedenini çalıştıran insanlardır, fen-edebiyat inektir, eğitimciler solcu, iktisat oportunist piyasa kurbanları... Her ne olursan ol, iktisattaysan seni kendilerinden sayarlar...Ve onların 5-10 tane klasik soruları vardır.Saçını nerde yaptırdın?..Kotun çok güzelmiş markası ne?..İstanbul’da hangi mekanlara takılıyorsun?..falan gibi...Sohbetin bitişi hiçbir zaman başlayacak bir ders için değil, telefon numaraları alındığı içindir..Telefon numarasını almak, güveni ele almaktır..Telefon numarasını kaydetmek, bir tuşla onu bulabileceğinin güvencesini ele almaktır...Ve eve dönerken yapılacak ilk iş kontör almaktır konuşmaktan çok resim çekmeye yarayan makinelere.Eve dönüldüğünde ise yapılacak işlerin başında telefonu bolca şarj etmek gelir... Yalnız, bu tek taraflı değildir..Bunca emeğin kazancıdır iki gün sonra beraber olmak!Bir aylık kamp başlar... Kamp yeri: Kampüs Program: Cafeler gezilecek, barlarda içilecek, yatakta (ya da tercihe göre) sevişilecek ve veda konuşması... Süre: 4 hafta Not: Dolu dolu yaşa..! İki tarafta en güzel kıyafetlerle çıkarlar yola ve en çok prim yapan cafeler buluşma noktasıdır.Biraz daha akıllı davranan gençler içerde bekler tabi...İlk bir hafta boyunca o cafe senin, bu cafe benim, tek tek gezilir ve tanışmaya vesile olan çaylar içilir hep.konuşulanlar ezberedir, sevilmeyen şeyler sevilir o anda, sevilenler sevilmez..ya da hiç sevilmemiş gibi gösterilir! İkinci hafta programa göre barlar ve alkol girer devreye..İyi-kötü varsa bellekte şiir, kendine bağlama hırsıyla kulaklara fısıldanır.Artık gündüzler uykulu ve boş, hatta biraz da gece nasılsa buluşulur güvenliği içinde umursamaz; geceler dinamik, alkole ve sohbete dayanıklı, hatta biraz da sahiplenme havasında geçer... Ve gelelim üçüncü haftaya..En soluk soluğa geçen haftadır.Çünkü ikinci haftada yaşananlar toplanarak eksik kalana doğru yol alınır.Tüketim haftasıdır...Kontörler alınır, şarj etmekten telefonlar patlayacak hale gelir, cafelerde çay, barlarda alkol kusarlar ve sohbetle koyulaştıkça her mekanda ve cihazlarda, ruhlar birbirini çok tanışmış gibi tenleri tanımaya yol alırlar...Üçüncü hafta uykusuzluk ve yorgunluk haftasıdır.Bünye onca yemeğe, çaya, alkole dayanamamaktan yorgun ve bu yorgunluğu başka bir bedene taşımaktan uykusuz düşer.! Evler birbirine karışır, bir gün bayanda, bir gün bayda kalmaktan.Evin diğer elemanlarıyla kavgalar başlar -ki bu ilişkiye yansır hemen... İstense kontör alabileceği halde alınmıyor, param yok, dersim var yalanları söyleniyorsa dördüncü haftadadırlar...Bir zamanlar yok sayılan arkadaşlara, dostlara geri dönüş başlar! Mesajlar, konuşulanlar ve yaşananlar deşifre edilir piyasa kurallarına bağlı kantinlerde..Serbest zaman değerlendirmesinin en son aşamasıdır değerlendirilen zaman! Yolculuk duygusu işler ruha, beynine ve tenlere... Başlandığı yere dönülür...Ve çay sırasına son kez girilir, sebepsiz kibarlık yoktur artık, çaylar alınır ve masaya geçilir..Veda konuşmasını ilk başlatan hep haksız sayılır, iki taraf da istese de ayrılığı...Sevip de sevmiyorum isteyip de istemiyorum dediği şeyleri, aslında sevmiş ve istemiş olduğundan başlar kavga...Kavga çözülmesi gereken sorunlar için değil, ayrılık içindir..Ve sabırsızlıkla biri diğerini bekler "bitti" demesi için!Açık açık söylemedikleri gibi, dolaylı yolardan da hissettirmeyi de beceremezler.. Sanki ayrılmak istemiyorlarmış gibi suçu çözülmeyen sorunlara atarlar ve nokta masayı ter ederek konmuş olur... İşte böyle sona erer kamp! Aslında hayalimdeki özet şudur: " İkisi de ilk gün aldıkları o sıcak çayı unutarak, birbirlerine kanıp çayı yarım bırakmış bir halde ayrılırlar oradan el ele..Ve bir zaman sonra yine yarım bıraktıkları çayın olduğu masaya dönerler geri. Yarım kalmış o soğuk, o zevksiz acı ve tadını yitiren çayı yudumlarlar; ve onun verdiği tatla kalkıp giderler masadan ayrı ayrı yollara..."
 
Geri
Üst