Uyanalim ! Zaman Azaliyor . . . !

M

Monera

Forum Okuru
Uyanalim ! Zaman Azaliyor . . . !
" ... Aynı vatanın evlatlarını, sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk diye birbirine kırdırıp, onların kanları ve gözyaşları üzerine kimler kendilerine iktidar ve servet ürettiler ... Bugün büyük işadamı sandığınız, yanında emekli paşaların görev yaptığı holdinglerin arkasında kimler var?
Yoksa bunlar derin devletin, kayıt dışı KİT’leri mi? Kayıt dışı ekonominin arkasında kayıt dışı siyaset güçleri mi var?
Bu soruları sormak kolay da cevabını vermek zor. 40. odada saklı sır küpünde saklı bu soruların cevabı.Bugün laiklik, irtica, başörtüsü, şeriat diye yaygara koparanlar, değişime ayak direyenler aslında 40. odanın sırrının bekçiliğini yapıyorlar..
Medya, mafya, sermaye, siyaset ve bürokrasi
arasındaki karanlık ve kanlı ilişkiyi çözmeden bir yere gidemezsiniz..
Kim bunlar? Bu kişiler arasındaki akrabalık ilişkileri, uluslararası bağlantılar neler? “Efendi”lerin sırrını çözmek için, aralarındaki “X ilişkileri” ya da “Boğazdaki Aşiretin sırrı”nı çözmek gerek..
Hayim Nahum Efendi, Osman Nuri Çerman’ın ‘Dinde Reform Projesi’ni, Tekinalp, Aleksandr Pavrus ve Lazaro Franko’ları, İbrahim İhsan’ları, Güsberg’leri, bunlar arasındaki “Derin gerçek” ve “Derin aile bağları”nı tanımadan bazı şeyleri anlamak mümkün değil.Türkçe bilmeyen Yahudi çocuklarını haham yetiştirmek üzere açılan Kabbala okulu mezunları nasıl Türk Milliyetçileri yetiştirdi araştırın bakalım! Abdulhamid’i kim, niçin, nereye,kimin evine,sürgün gönderdi?...
Cehaletin böylesi
Bazı insanlar vardır, bilmez, bilmediğini de bilmez. öğrenmek de istemez.. Kendine gerçeği söyleyenlere ise öfkelenir.. Onların bilgiden arındırılmış ön yargıları vardır.. Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibidir çoğu.. Sonuçta, gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmezler.. Gözlerine yaklaştırdıkları kibrit çöpünün arkasında bir ormanı kaybederler de fark etmezler.. Söylediklerinin nasıl anlaşıldığı umurlarında değildir çoğunun.. Bir iletişim kaygıları da yoktur.. Kesin bir kanaata dönüşmüş zanlarını, ya da bir dine dönüşmüş ideolojilerini, sloganlarını haykırmak için fırsat kollarlar sadece...Cehaletin bu türü ancak eğitimle mümkündür..
Mesela bunlar Avrupa'nın tek laik ülkesi olan Fransa'da bile laikliğin Alsas-Loren bölgesinde, yani mesela Strasbourg’da geçerli olmadığını bile bilmezler.. Laiklikle sekülerizmin farkının bile farkında değillerdir. Laikliği din-devlet ayrılığı sanırlar.. Yok böyle bir şey! Laikliğin objesi din ve devlet değildir. Ayrılığı hiç değildir!. Kilise-devlet ilişkisini, diyalog, işbirliği, uzlaşma, çatışmama ilkesi ve paylaşım esasına göre düzenleyen, kaynağını İncil'den (Tanrı'nın hakkı Tanrı'ya, Sezar'ın hakkı Sezar’a hükmünden) alan, Katolik toplumlardaki kilise-iktidar ilişkisi çözmeye yönelik bir kurum olduğunu, dünyada sadece bir elin parmakları kadar ülkede laiklik olduğunu bilmezler.. Yani laikliğin Katolik teolojisindeki ikilemi (Kilise ile iktidar otoritesi sorunu) çözmeye yönelik, yine çözümün Hıristiyanlığın temel referansına dayalı bir çözüm olduğunun farkında değillerdir..
Bugün bu anlamda AB ülkeleri içinde, bütün ülkede geçerli laiklik uygulaması olan tek ülke yoktur..Unutmamak gerekir ki, Katolik kilisesi, dünyadaki tek din devletidir ve tüm dünyadaki Katolikler aynı zamanda bu devletin teb’asıdır. Ve tüm dünyadaki Katolik kilisesine ait mal varlıkları ve toprak, Vatikan'ın toprağıdır. Yine bu anlamda Vatikan evrensel bir devlettir.Fransız laiklerinin karşısında işte bu kilise vardır ve eşit konumdadırlar... Kemalistlerin hoşuna gitmese de, bilmek istemeseler de, Türk ulusçuluğunun temelinde din vardır. “Anasırı İslâm, Türk Milletinin üssül esası” sayılmıştır. Müslüman halklar Türk sayılırken, gayrimüslimler azınlık kabul edilmiştir. Onun için Araplık, Kürtlük meselesi; çerkez, Arnavut, Boşnak, Gürcü meselesi o gün gündeme gelmemiştir.. Bakmayın siz, “Hacı” “Hoca” lakaplarının bile kaldırılmasına, Hilafet makamını ilga eden yasaya göre, “Hilafet Büyük Millet Meclisi'nin şahsı manevisinde mündemiçtir..” Açın bakın! Ve devletimiz hâlâ Hac yönetmelikleri yayınlar.. İmamlar devlet memuru, camiler devlet dairesidir. Yani kamusal alan!
Bakın Hilafet ilan edilmeden, yani, dindarları temsil edecek bir dini otorite ve makam ortaya çıkmadan laiklikten söz edemezsiniz.. Halife, laiklerin sandığı gibi, Allah’ı (CC) ya da dini temsil etmez. Dindarları temsil eden yercil bir kurumdur.. Bugün dünyada evrensel temsilciliği bulunmayan tek din İslâm'dır.. İşte böyle bir mekanizma oluştuğu zaman, devlet/ler bu mekanizma ile görüşerek, adalet, barış, özgürlük temelinde, paylaşım, işbirliği, çatışmama ilkesine dayalı olarak bir model oluşturabilirler. Laikliğin amacı budur, Hıristiyan teolojisinde, hukukunda, toplumunda.. 1789 tecrübesine dayalı bir anlayışın ürünü olan ve kaynağını yine Hıristiyanlıktan alan laiklik, toplumsal barış amacının aracıdır. Laiklik doğrudan amaç değildir..
Mesela bu gençler “Millet”in Arapça bir kelime olduğunu ve “Millet”in din anlamında kullanıldığını bilmezler. Cumhuriyetin Arapça bir kelime olduğunu da. Bunun Res-publicas’ın tam karşılığı olmadığını ve İmamı Biruni tarafından “çoğunluğu” ifade eden bir kavramdan yola çıkarak üretildiğini de bilmezler.. Hatta bu çocuklara sorun “Demokrasi” ile “Cumhuriyet” arasındaki farkı da bilmezler.. Bakmayın Kemalizmi bu kadar savunuyor gözüktüklerine, “6 ok”u say deseniz sayamaz çoğu..Bunlar Şeriatın ne demek olduğunu da bilmiyorlar.. Şeriata hakaretin suç olduğunu da, Şeriatın anlamını da bilmiyorlar. Şeriat; hukuk, meşruiyet, geniş yol ve bir dinin emir ve yasakları demek.. Ama onlar bunu bilmiyorlar ve Şeriattan korkuyorlar.. Anlaşılan ömürlerinde hiçbir dini metni baştan sona okumamışlar ve çevrelerinde bunu okuyan da yok!Türkiye laik değildir, tekrar söylüyorum.. Türkiye 46 TDK sözlüğüne göre Kemalist teokrasidir. Eğer laiklik din devlet ayrılığı ise, o zaman Kemalizmi devletten ayırmanız gerek. çünkü o da bir dindir. Değilse devletin dine / dindarlara hakim olduğu rejimin adı Bizantinizmdir. O zaman Türkiye yine laik değil, Bizantinist bir ülkedir.Bakın laik, dinsizlik ya da din özgürlüğü anlamı içermez. Laik dediğiniz kişi, din dışı değil, kilise hiyerarşisi içinde yer almayan kişi demektir. Mesela Vatikan'da seküler senyörler vardır.. Bir laik çok dindar olabilir. Kiliseye vergisini de öder.. Kilise iradesini her şeyin üstünde de tutabilir. Ama kilise hiyerarşisinden bağımsız konumda ise bu kişi laiktir.. Şunu unutmamak gerek, 1789'da ayaklanan halk, dine karşı değil, İncil'e göre Sezar'ın hakkı olan servet, silah ve iktidarı zorla ele geçiren kiliseye karşı halkın öfkesinin eseridir.. çünkü kilise Tanrı'nın rızasının aksine hareket etmiştir..Laiklik, tolerans, hoşgörü filan da değildir. Tolerans ve hoşgörü için laik olmaya da gerek yok. Laiklik daha dünkü bir durum, Hıristiyan bir toplumda Fransız tecrübesi ile sınırlı bir konu.. Biz, bin yıldır bu topraklarda Melek-i Tavus diye bizim Şeytan diye lanetlediğimiz bir yaratığı takdis eden insanlarla birlikte yaşıyoruz. O zaman laiklik de yoktu.. 1000 yıldır kavimler kapısındaki barışın sırrı laiklik değildi. Kendi tarihine bu kadar yabancı ve tabancı tarih tecrübesini, bu kadar çarpıtarak kendi tarihine karşı bu içi boşaltılmış ve saptırılmış ideolojileri böylesine bu gençlerin kafasına sokanlara karşı biz ne yapıyoruz diye düşünüyorum bazan!.A benim yurdumun laikleri siz bu işin neresinde duruyorsunuz?...“Ulu önder”, “Führer” demektir aslında, ama bizim Kemalistler onu “Ulu önder” olarak selamlarlar...“Dini devlete sokacak” diyorlar, ya hu Diyanet nerede.. Hadi Diyanet'i özerkleştirin, Dini Vakıflarımızı geri verin, zekatlarımızı toplayalım.. Niye ses yok! İslâm'ın şartı değil mi kulluk, “Abduhu ve resûluhu” derken, Peygamber'in bile kulluğuna gönderme yapmıyor muyuz?..Kulluktan yurttaşlığa çıkartmışlar, ama rejime kulluk yapmamızı istiyorlar.. öte yandan biz Allah'ın kullarıyız ve kula kulluk etmeyiz.. Bunlar bırakın Amentü'yü, Kelime-i Tevhid'i bile bilmiyorlar. Bunlar Kurtuluş Savaşı'ndaki bayrağın, bugün irtica sembolü dedikleri Kelime-i Tevhid bayrağı olduğunu bile bilmezler. İlk Meclis nasıl açıldı bilmezler.. İlk Meclis'in kapısında hangi bayraklar asılı ildi bilmezler.. Hiç özel harpten, kontrgerilladan, çetelerden söz ettiklerini duydunuz mu? Sivas ve Başbağlar'ı birlikte anmazlar nedense; oysa ikisi de tek bir olay, tetikçiler farklı olsa da, örgütleyen aynı merkez.. Aslında iki davanın birleştirilmesi gerekirdi. Ama bunu tek başına ele alıp, karşı tarafı suçlamaya kalkanlar, aslında bu cinayet örgütü ile eylem birliği içinde hareket etmektedirler.. Yoksa ne Başbağlar'dan dolayı sokaktaki Alevi yurttaşı, ne Sivas'tan dolayı Sünnileri suçlamak mümkün değildir. Bunlar bizi birbirimize düşürüp, bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmek isteyen çevrelerin piyonlarıdır sadece. Farklıdırlar, ya da değiller, onu bilmem ama sonuç bu...Laiklik, demokrasinin şartı da değildir.. “Laiklik olmadan Cumhuriyet, Cumhuriyet olmadan Demokrasi olmaz” lafı, içi boş bir safsatadır.. Laikçi bir rejim efsanesidir..Bir gençlik nasıl bu kadar kendi halkının inanç, tarih ve kültür değerlerine yabancı, hatta ona karşı olabilir.. İşte asıl mesele bu..Gençlerin, insan haklarından, hukuk devletinden, Anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temelinden, tarihten haberleri yok.. Dünyayı da tanımıyorlar.. Ahiret kaygıları zaten yok.Gay club onlara göre normal ve çağdaşlık ama, koca üniversitede mescide yer yok.Bu iş, dinsizlik ötesi bir durum, adeta din düşmanlığına dönüşüyor sanki. Ellerinden gelse kamudan dini kovacaklar. Dini, mabetlere ve vicdanlara hapsedecekler..Din hürriyetinden söz edemeyince, felsefi ve vicdani kanaat özgürlüğüne sıra hiç gelmiyor tabi..Kafalarında zaman, 1900'lerin sonunda donup kalmış..Bu çocukların peşine düştükleri adamlar, Ortaçağ diye binlerce yıllık bir zaman dilimini mahkûm ederken, kimse “Ne diyorsun ya hu, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?..” demiyor? “Kimin Ortaçağ'ı?..” sorusunu sormuyor.. O, Ortaçağ diye İslâm'ı ve Müslümanları, İslâm dünyasını suçlama gayretinde, zavallı, bilmiyor ki; Ortaçağ dediği zaman diliminde doğu aydınlıktır ve karanlıkta olan batıdır.. Yeniçağ'ı başlatan , Batı'da aydınlanma düşüncesinin arkasındaki itici gücün İslâm uygarlığı olduğunun farkında değil. Singrit Hukne, ya da Gustav Le Bon’unun adını bile duymamıştır. Ya da Montaigne'yi okumamıştır mesela, Goethe’yi okumamıştır. O Amerika'yı Kristof Coloumb’un keşfettiğini sanır, ümit Burnu'nu dolananın ise Vasco da Gama olduğu öğretilmiştir, o da ezberlediğini aynen tekrar eder. Bilimsel şüphecilik sadece lafta. Batı'dan gelen bilgi, hakikat derecesinde doğrudur, onlar için.. Hani gençleri eleştiriyorum da emekli olmuş yargıçları, STK ve kanaat önderleri, bilim adamları ya da siyaste adamları bu işi ne kadar biliyor ki? Hani İslâm üzerine bu kadar ahkâm kesen kaç yazar, bilim adamı acaba bir defa olsun Kur’an-ı Kerim'i okumuştur..
Keşke okusalar. Keşke düşünseler.. Keşke bu kadar kolay oyuna gelmeseler..
 
Geri
Üst