Canım Oğlum,
Seni sessiz, sakin ve huzur dolu bir gecenin kucağına, renkli rüyalar dileğiyle bıraktığım şu dakikalarda sana hissettirmeye çalıştığım ama uzun zamandır beni esir alan acılarımı yazıya dökmeye hazırlanıyorum. Bizden çok uzakta olduğunu söylediğim, bize zarar vermeyeceği konusunda seni rahatlatmaya çalıştığım savaş var dilimde, kalemimin ucunda ve klavyemin tuşunda şimdi. Zihnimde ise hep aynı fotoğraf karesi; etrafına korkuyla bakan ve bedenini iki çocuğuna siper eden Gazze'li annenin görüntüsü. Aslında bu enstantane, dünyadaki en merhametli erkeğe bile hissettiremez biz annelere hissettirdiklerini. Çünkü o fotoğrafı anlamak için, onu yaşamak için sadece anne olmak gerekiyor. En çok biz anneleri yaraladı o kare, en çok bizim yüreğimizi dağladı. Çünkü her birimiz kendimizi koyduk o annenin yerine, çocuğumuzu koyduk o çocukların yerine. Acıdı, tutuştu yüreğimiz...
Dayatması zor, hem de pek zor bir acı olsa gerek evlat acısı, can korkusu... Yaşamadık, yaşatmadı Rabbim hiç; ama anne olmak hep böyle korkular yaşatır oldu bana. Seni kucağıma aldığım o ilk günden beri daha fazla korkutuyor beni ölüm