yasamaya bakis acisi

nisan

Yeni Üye
Üye
yasamaya bakis acisi
YAŞAM'A BAKIŞ AÇISI


İnsan dediğimiz varlık blûğ çağına geldikten sonra zihninde oluşturduğu vehim, bilgi, tecrübe, telkin, çevre, genetik yapılanması gibi faktörlerin etkisi ile zihninde belli bir yöne doğru çekim oluşur. Çekim yönü dediğimiz faktör aslında iki yöndür. Bu yönler kişinin yaşadığı Dünyaya, Evrene, Kâinata bakış açısının, kabullenişinin etkisi altındadır. Aldığı kararların sonuçlarından hangisi kendisinde rahatlama, sevinç, tatmin duygusu vermişse, seçilen yön de kendiliğinden belirlenmiş olur. Adına kişisel karakter, yaşam felsefesi, kendine koyduğunu düşündüğü prensipler, adına ne derseniz deyin, bu değerlendirmeler çekim alanı yönünde olgunlaşan kanaatlerdir. Davranışlar da bu kanaatler yönünde cereyan eder.
İsterseniz önce Kâinat, Evren dediğimiz varlık alemine bakış açısı diye ayırdığımız iki farklı algılamanın tespitini yapalım;
1- Varlık alemi dediğimiz kavramdan, yaşanılan, duyularla veya aletlerle fiziksel olarak tespit edilen madde boyutunu kastediliyorsa ve onu kabulleniliyorsa, tabiat veya doğa kanunu diye adlandırılan sistem benimseniyor, kabulleniliyor demektir. Buna göre;
a) İnsan, 6 – 7 milyon yıl önce varlık evreninde boy göstermeye başlamış. Tıpkı diğer canlı dediğimiz varlıklar gibi genetik kodlara sahip, aynı şekilde hücre bölünmesi ve yenilenmesi ile doğan, büyüyen çoğalan ve ölen biyolojik bir hayvan, bir canlıdır.
b) Biyolojik yapılanmada diğer canlılardan farkı, Beyin dediğimiz organın farklı fonksiyonel yapısıdır. Bir başka deyişle diğer canlılara göre daha fazla gelişmiş bir beyne sahiptir. Bu ise onu beslenme zincirinin en üst sırasına çıkarır.
c) Bilim ise atomik yapıdan itibaren canlı ve cansız diye isimlendirilen varlıkların oluşumunu, yaşamını araştıran, açıklayan bilgiler demektir.
Madde dünyası ve evrene bakış açısı bu şekilde olan insanların, İşi, Maddi (ekonomik yapısı) yapısı, Sosyal seviyesi, Makamı, Akademik kariyeri ne olursa olsun, ortak özellikleri aynıdır. Ne herhangi bir Allah, İlah, Tanrı olgusunu, ne Ruh’un varlığını, ne ölüm ötesi bir yaşamın varlığını kabul etmezler. Gerçek ateist bunlardır. Madde ve enerji döngüsü, tıpkı diğer canlılarda olduğu gibi madde boyutu ile sınırlı bir yaşam vardır der. Evren denince de; Uzay, galaksiler, yıldızlar ve dünyanın da içinde bulunduğu hidrojen gazı işle dolu boşluk olarak tarif ederler.( Ki zaten çoğunluk bu görüşü benimsediği biliniyor.) Metafizik kavramlar diye kastedilenler ise, hasta beyinlerin gördüğü halüsinasyonlar olup, hayali korkulardan kaynaklandığı görüşüne sahiptirler.(Bir an Murat Ertaş bloger arkadaşın” Allah demek bilimselliğe aykırımı” adlı yazısını anımsadım. "Allah" Demek Bilimselliğe Aykırı mı? / Felsefe / Milliyet Blog)
2 – Varlık Alemi farklı algılanıyorsa yani; Kainat denildiğinde ünlü Astrofizikçi S. Hawkins’ in de kabul ettiği gibi sonsuz boyut ve katmanlardan oluşan, değişik frekansa sahip dalga yapılı enerjilerin farklı çeşit ve oranlarda yoğunlaşması ile meydana gelmiş holografik tümel bir yapıdır denebiliyorsa. Yaşam dediğimizde de bu boyut ve katmanlar içinde ve arasında bir değişimdir ve sonsuzdur şeklinde tarif ediliyorsa. (Ki öyledir.)Bizim madde evreni dediğimiz evrenimizin, bu sonsuz boyut veya katmanlardan birisi olduğunu, buradaki yaşam formuna göre var edilmiş yaşayan bilinçli varlıklardan birinin de insan olduğu sonucuna varılacağı kesindir. Tabii o zaman Aklın gereği olarak ta;
a) Böyle sonsuz büyüklükte ve çeşitlilikte bir yapı kendiliğinden oluşamayacağına göre, bunu var eden bir güç, sonsuz İlme sahip bir varlığın kabulü zorunlu olacaktır. (Allah kavramı)
b) Böyle sonsuz varlık aleminin işleyişi kesinlikle tesadüflerle açıklanamayacağı, İlme, Bilime dayalı bir sistem olması gerektiği için, bir programın varlığını kabul etmekte zorunlu hale gelecektir. (İslam kavramı).
c) Aynı şekilde devam edersek, var olan her birim, bu sistemin bir parçası olup görevi önceden belirlenmiş bir programı istemsiz olarak yerine getirmek zorunda olduğunu da benimsemek şarttır. Aksi halde kaos olurdu.(Kulluk, Kaza, Kader kavramı)
d) Sistemin yaratıcısı, yarattığı bir birime, davranışlarının karşılığını yaşamaları şeklinde gerçekleşen bir sistem koymuşsa (Sünnetullah), o zaman bu varlığa bir idrak oluşturma yeteneği(Akıl) ve sistemin kullanma kılavuzunu vermesi gerekirdi. (Kur’an). Bizler bile bir buzdolabı alsak, firma kullanma kılavuzunu vererek, nasıl verimli kullanılacağını, garanti kapsamının neleri ihtiva ettiğini bildirmek zorundadır değil mi?
e) Sorumluluk verilen bu varlığın sadece kullanma kılavuzunu okuyarak sistemi çözebilecek bilgiye sahip olamayacağı açıktır. Yani Bu sistemi iyi bilen ve onu kullanıcılara açıklayacak öğretecek servislere ihtiyaç vardır öyle değil mi?( Resul’lük, Nebi’lik hatta Veli kavramı.)
Bunları uzatmak mümkün.
Sonuçta varlık alemi dediğimiz evrene bakış açısı 1 nci şıktaki gibi ise; Yani yaşamın dünya ile sınırlı olduğu şeklinde, ölümün ise bir yok oluş diye kabul ediliyorsa mantıklı olan, en iyiye, en güzele, en verimliye,her şeyin en fazlasına, en başta olmaya çalışmaktır. Gereksiz bilgi edinmek boşuna hamallık yapmak demektir. Bilgiyi menfaatlerini en iyi şekilde sağlamak, korumak amacıyla edinmelidir. Çünkü bilgi kullanılmadığı, taşındığı sürece yük olması yetmezmiş gibi, kullanılamaz hale geldiğinde acı verici olabilmektedir.
Şayet ikinci şık benimsenmişse işiniz oldukça zor olacaktır. Çünkü bu yaşamınızda başarısız olma gibi bir şansınız yoktur. Ya başaracaksınız, ya başaracaksınız. Aksi halde duyulacak pişmanlık birinci bölümdekilerden çok daha fazla olacaktır. Çünkü bir idrak oluşturmuş, buna göre de neler yapılması gerektiğini kaba taslakta olsa BİLİYORSUNUZ demektir. Pişmanlık ve acı, yanlış veya uygulanamayan bilgiden kaynaklanır. Bu şıkkı yaşamayı seçenler; Yaşadıkları her anı yeni bir bilgi ve güç kazanmakla geçirmeleri gerekecektir. Çünkü diğer yaşamda ilave bilgi edinebilme şansı yoktur. (organik beyin giriş ünitesi artık olmadığından). Güç kazanma yeri ise ancak bu yaşamdır. Ölüm ötesi alemdeki güç, (pozitif enerji) hoşumuza gitmese bile, dünya yaşamında kendimizi ve diğer tüm varlıkları memnun ve mutlu edebilmek için çalışmak(pozitif enerji üretmek). Sonra da bunları biriktirme işlevine(Namaz) bağlıdır. Bu yol çok zor ve engebelidir. Kesinlikle itiraz etmeyeceksiniz, sahip olduklarınızdan paylaşacaksınız, kızmayacaksınız, mümkün olduğunca az konuşacaksınız ve çok okuyacak, çok çalışacaksınız. Bunlar öyle söylendiği gibi kolay yapılan şeyler değildir. Yalnız bu zor süreç dünya yaşamı ile sınırlı olduğu, karşılığı ise sonsuz bir yaşamdaki kazanımlar olacağı gibi, dünyada iken de manevi haz duyma, sevilme, aranma, etrafınızda gülen yüzler bulma gibi sonuçları da olacağı için insanı sıkmaz. Hatta bu yaşamda da kişinin mutlu ve huzurlu olmasını sağlar.(İbadet çalışmaları)
İşte kendisine bir yaşam tarzı benimsemeye çalışanlara ön bilgi olarak bunları söyleyebilirim. Yazım her ne kadar felsefi görünse de aslında değildir. Herkese kolay gelsin.
Her şey gönlünüzce olsun.
 
Geri
Üst