Zonguldak Şehir Tanıtımı

aSqimSin

Yeni Üye
Üye
Zonguldak Şehir Tanıtımı
zonguldak şehri kozlu şehir hamamı zonguldak sehri kozlu hamamı
Zonguldak Genel Bilgi


00037999.jpg
Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Zonguldak, doğusunda Karabük, batısında Düzce ve Karadeniz, güneyinde Çankırı ve Bolu, kuzeydoğusunda Bartın, Kuzeyinde de Karadeniz ile çevrilidir. İl toprakları dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahip olup, akarsu vadileri ile yer yer derin şekilde parçalanmış, orta yükseklikteki alanlardan oluşmuştur. Zonguldak Kuzey Anadolu Dağları’nın batı kesimini oluşturan Karadeniz’e paralel iki sıra dağlarla engebelenmiştir. Kıyı dağlarından Küre Dağları ilin kuzeydoğu kesiminde yer alır. Ayrıca kuzeyini kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan Zonguldak Dağları, batı ve güney kesimini de Akçakoca Dağları kaplamaktadır. Zonguldak Dağlarından olan Göl Dağı 771 m.ye, Akçakoca Dağlarından da Orhan Dağı 905 m. ile ilin en yüksek kesimleridir. Bunların dışında Baçaklıyayla Tepesi (1.637 m.), Soğukoluk Tepesi (1.268 m.), Göktepe (1.416 m.), baba Dağı (1.120 m.), Kızıl Tepe (Kızıltaş) (1.468 m.), Atyaylası Tepesi (710 m.), Kantar tepe (905 m.), Orhan Tepe (920 m.), Arkut Dağı’nın (Gökçeler Dağı) kuzey uzantıları ve Keltepe (1.999 m.) ilin diğer engebeleridir.

İlin en önemli limanının bulunduğu Ereğli geniş bir koy konumundadır. Baba Burnu, Hisar Burnu Zonguldak’ın Karadeniz’e yönelik çıkıntılarıdır.

00038002.jpg
Karadeniz sahilinde, Ereğli-İnebolu arasındaki engebeli arazi Mezozoik çağda oluşmuştur. Bu nedenle de birçok yerde kömür içeren tabakalar yüzeyde kendini gösterir. Kretesinin altındaki karbonifer şeridi 160 km. uzunluğundadır. Filyos Çayının batısında kalan Zonguldak-Kozlu-Kandilli “Batı Kömür Havzası” Filyos Çayının doğusundaki pencereler “Doğu Kömür Havzası” adını alır. Azdavay ve Söğütözü gibi doğu kömür havzasına ait yerlerde prodüktif kömür damarlarına rastlanmaktadır.

Zonguldak’ın büyük bir bölümünü kaplayan dağlık alanların dışında kalan alanlar platolarla kaplıdır. Başlıca vadiler; Filyos Çayı Vadisi, Alaplı Irmağı Vadisi, Gülüç ırmağı Vadisi ve Üzülmez Deresi Vadisidir. İlin engebeli yapısından ötürü düzlük alanlar fazla değildir. Karadeniz kıyılarında kıyı düzlükleri bulunmamaktadır. Yalnızca Çaycuma ve Ereğli’de akarsu vadi tabanlarının genişlediği kesimlerde küçük ovalar bulunmaktadır.

Zonguldak su kaynakları bakımından oldukça zengindir. Filyos Çayı dışında büyük akarsular olmamasına rağmen, küçük akarsular il topraklarını parçalamıştır. Üzülmez deresi, Gülüç Deresi, Alaplı Çayları il topraklarındaki küçük akarsuları da toplamaktadır. Doğal bir gölü olmayan ilde, Gülüç, Ulutan ve Kozlu Baraj gölleri sulama amaçlı kullanılmaktadır. Ayrıca Çatalağzı’nda Dereköy, Karapınar’da Çobanoğlu göletleri ilin yapay gölleridir.

00038003.jpg
İlin yüzölçümü 3.438 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 615.599’dur.

Zonguldak’ta Karadeniz iklimi hüküm sürmekte olup, her mevsim yağış almaktadır. En fazla yağış sonbahar ve kış mevsimlerinde görülür. Denizden iç kesimlere doğru gidildikçe, iklim biraz daha sertleşir. Yıllık yağış ortalaması 1234.96 mm., en yağışlı aylar 148.65 mm., Aralık ve 141.72 mm. ile Ocak aylarıdır. Yağışlar kıyılardan iç kesimlere doğru gidildikçe hem azalmakta hem de yağmurdan kara dönüşme özelliği göstermektedir.

İl topraklarının büyük bir bölümü ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlarda kayın, meşe, kestane, çınar, ıhlamur ve kızılağaç, gürgen, karaçam, sarıçam, kızılçam ağaçları bulunmaktadır. Akarsu kenarlarında da söğüt ve kavak ağaçları vardır. Bitki örtüsü bakımından çok zengin olan ilde, her çeşit bitkiye rastlanmaktadır.

Zonguldak’ın ekonomisi madencilik, sanayii, tarım, hayvancılık ve balıkçılığa dayalıdır. Türkiye’deki taşkömürü 1848’den bu yana kullanılmaktadır. İldeki sanayi kuruluşlarının büyük çoğunluğu kömür ve kömür ürünlerine dayalıdır. Ereğli’deki Erdemir Demir-Çelik Tesisleri, Çimento Fabrikası, Çaycuma’daki Kağıt fabrikası, Hisarönü’ndeki Filyos Ateş Tuğlası Fabrikası ve Çatalağzı Termik Santrali başlıca sanayii kuruluşlarıdır.Bunun yanı sıra tuğla, kiremit, mermer, seramik, sunta ve kereste gibi inşaat malzemeleri üreten atölyeler ile Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun işlettiği ocaklar bulunmaktadır.

00038015.jpg
İlde yetiştirilen tarımsal ürün olarak; arpa, buğday, mısır, patates olmak üzere sebze ve kivi, ceviz gibi çeşitli meyve yetiştirilmektedir. Son yıllarda sera sebzeciliği gelişme göstermiştir. Hayvancılıkta ise yüksek kesimlerde koyun, kıl keçisi ve Ankara keçisi yetiştirilir. Kırsal alanlarda da sığır ve manda besiciliğinin yanında tavukçuluk ve arıcılık da yapılmaktadır. Hayvancılığa bağlı olarak süt, peynir, yoğurt üretilmektedir. Kıyı kesimlerinde balıkçılık yapılmakta olup ilin ekonomisinde önemli bir yeri vardır. Türkiye’nin balık üretiminin büyük çoğunluğu buradan sağlanmaktadır.

Orman yönünden zengin olan ilde; halkın belirli bir kesimi ormancılıktan sağlamaktadır. Özellikle bu ormanlardan elde edilen maden direği ocaklarda kullanılmaktadır. Ayrıca ilde halı ve kilim tezgahlarında dokumacılık, Devrek’te baston yapımı gibi küçük el sanatları da ekonomisinde etkilidir. Son yıllarda yayla turizmi, dağcılık, mağaracılık ve av turizmi yaygın biçimde yapılmaya başlanmıştır.

Zonguldak adının kaynağına ilişkin değişik söylentiler vardır. Bu söylentilerden birine göre; kent merkezinin Üzülmez Deresi’nin ağız kısmında yer alması ve derenin ilk çağda “Sandra” adıyla anılması, burada kurulan yerleşmenin de “Sandaraca” adını taşıması nedeniyle, zamanında bu adın Zonguldak’a dönüşmüştür. Diğer söylentiye göre de, yörenin sazlık ve bataklıklarla kaplı olması ve bunun yörede “Zongalık” olarak adlandırılmasına bağlı olarak, sözcüğün zamanla değişerek bugünkü halini aldığı şeklindedir. Bir diğer söylentiye göre ise kent adını, ocakları ilk eşleten Fransız ve Belçika şirketlerinin kentin hemen yanındaki Göldağı mevkiini nirengi noktası almaları sonucu, Göldağı kesimi ya da bölgesi anlamına gelen “Zone Ghuen Dagh”ın Türkçe okunuşundan almıştır.

00038008.jpg
Zonguldak yöresinin tarih öncesi çağları ile ilgili bilgiler tam bir kesinlik kazanamamıştır. MÖ.VI.yüzyılın başlarında Megaralı Kolonistler Karadeniz kıyılarında bir takım ticari kentler ve iskeleler kurmuşlardır. Bunların başında Herakleia Pontika (Krdz.Ereğlisi), Teion (Filyos-Hisarönü), Sesamos (Amasra) ve Kromnay gelmektedir. Bu yerleşim alanları ve iskeleler yüzyıllar boyunca önemini korumuştur.

Antik Çağlarda Bithynia ile Paplagonia’nın kesiştiği noktada bulunan Zonguldak yöresinde Frig (MÖ.1200/750-676), Kimmer, Pers (MÖ.555-333), Makedonya (MÖ.IV.yüzyıl), Bithynia ve Pontus Krallığı ( MÖ.IV.-I.Yüzyıl), Roma (MS.I.-IV.yüzyıl) ve Bizans (MS.IV.-XIII.yüzyıl) dönemlerinde yerleşimler olmuştur. Bu dönemlere ait kalıntılar günümüze kadar gelmiştir.

Zonguldak yöresi Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve kardeşi Mansur’un akınlarına uğramıştır. Emir Karatekin 1084’te Karadeniz Bölgesi’ndeki yerleşim alanları ile birlikte Zonguldak’ı da ele geçirmiştir. Ardından Bizanslılar yeniden yöreyi ele geçirmişlerdir. Anadolu Selçuklularının çöküşünden sonra Kastamonu ve Zonguldak yöresinde bir beylik kuran Hüsamettin Çoban Bey Zonguldak yöresini tamamen egemenliği altına almıştır. Bu arada Cenevizliler ve Bizanslılar sürekli buraya akınlar düzenlemişlerdir. Candaroğulları yöreyi ele geçirdilerse de o dönemdeki siyasi karışıklıktan ötürü Zonguldak’ı alamamıştır. Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı topraklarına katılmış, ancak Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra Timur yöreye hakim olmuştur. Timur’un Anadolu’dan çekilmesinden sonra Çelebi Mehmet 1413’te Osmanlılarda bütünlüğü sağlamıştır. Yöre, Fatih Sultan Mehmet zamanında, 1460’ta kesin olarak Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.

00038012.jpg
XVIII.yüzyılın ikinci yarısında Şile’den Cide’ye kadar olan Karadeniz kıyılarındaki bir çok iskele “hatab (odun) iskelesi” ismini taşıyordu. Bunlardan belli başlıları; Karasu, Ereğli, Filyos, Bartın, Amasra ve Cide’de bulunuyordu. Bugünkü Zonguldak’ın il merkezinin bulunduğu yer Ereğli’ye bağlı Tahta İskelesi’nin çevresinde İstanbul’a gönderilecek kereste depoları bulunuyordu.

XIX.yüzyılda Zonguldak’ta taşkömürü yataklarının bulunması ve üretime geçilmesi ile birlikte Zonguldak önem kazanmıştır. 1899’da kaza merkezi yapılmış, yabancı şirketlerin Kozlu’daki yönetim merkezleri 1909’da buraya taşınmıştır. Zonguldak’ın Belediyesi 1899’da kurulmuştur. Bu dönemde Kastamonu vilayetine bağlı, Kastamonu merkez sancağı ile Bolu sancağının sınırları içerisinde bulunuyordu. I.Dünya Savaşı sırasında Zonguldak Limanı Rus donanması tarafından bombalanmıştır. Mondros Mütarekesi’nden sonra (30 Ekim 1918) taşkömürü üretim bölgesini ele geçirmek amacıyla Fransızlar 8 Mart 1920’de Ereğli ile birlikte Zonguldak’ı da işgal etmişlerdir. Fransız birlikleri 21 Haziran 1920’de yöreden çekilmiştir. TBMM 1920’de Zonguldak’ı bağımsız Mutasarrıflık yapmış, sancakların kaldırılmasından sonra da, 1924’te il konumuna getirilmiştir.

00038016.jpg
Zonguldak il merkezinde herhangi bir eser bulunmamaktadır. Ancak Zonguldak yöresinde günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Herakleia Pontike (Kdz.Ereğlisi), Tieion (Filyos-Hisarönü) antik kentleri bulunmaktadır. Bu kentlere ait sur kalıntıları, su kemerleri, mimari parçalar, Ereğli Kalesi, Filyos Kalesi, Filyos Antik Limanı, Bizans dönemine ait Kilise, Çeştepe mevkiindeki Tümülüs, Bozhane Cami, Halil Paşa Cami, Kırmanlı Cami, Molla Halil Cami, Ali Molla Cami, İskele Cami, Ağa Cami, Hacı Eşref ve Akarca Mescitleri, Kayabaşı Ziyaretgahı, Aktaş Şeyhi Türbesi, Seyit Nasrullah Efendi Türbesi, Keşif Tepedeki (Çeştepe) Demirci Dede, Kentteki Kuştepe ve kıyıdaki Mersin Dede türbeleri, Hacı Mehmet Çeşme ve Murtaza Mahallesi Çeşmesi, Uzun Mehmet Anıtı, ve Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır. Ayrıca Gökgöl, Kızıl Elma, Sofular, İnağzı, Çayırköy, Cumayanı, Ilıksu, Erçek ve Cehennemağzı Mağaraları, Karaçayır Kaplıcası ve Harmankaya, Değirmenağzı, Güneşli Kayalıdere Şelaleleri ilin belli başlı doğal güzelliklerindendir.
 
Gezgin Gözüyle Zonguldak

Zonguldak Gezgin Gözüyle

zonguldak02.jpg
İl sınırları içinde bulunan en önemli antik kentler Ereğli (Herakleia Pontike) ve Filyos (Teion)'dur. MÖ VI. yüzyılda Frig soyundan gelen Marian dinlerce kurulan ve önemli bir ticari iskele (emperion) durumunda olan Ereğli adını mitolojinin ünlü kahramanı Herkül'den (Herakles) almıştır. Kent Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde de önemini korumuştur. Cehennem ağzı Mağaraları'nın bulunduğu Acheron Vadisi Ören yeri başta olmak üzere, Hellen, Roma, Bizans ve Osmanlılar döneminin ürünleri olan sur kalıntıları, Ereğli kalesi, Herakles (Herkül) sarayı, Çeştepe fener kulesi, Bizans su sarnıcı, Krispos anıt mezarı, Bizans kilisesi, Ayasofya Kilisesi ve Halil Paşa Konağı yörenin önemli tarihsel kalıntılarıdır. İlin diğer antik kenti durumundaki Filyos ise antik dönemde Teion (ya da Tion) olarak bilinmektedir. Yöredeki kalıntılar, Roma, Bizans ve Ceneviz dönemi izlerini taşır. Antik liman, kale, su kemerleri, açık hava tiyatrosu ve kilise kalıntıları bu dönemlerden kalmıştır.
zonguldak03.jpg

Plajlar: 80 km'lik kıyı şeridi boyunca çok sayıda doğal plaj ve kumsal bulunmaktadır. Doğu yönünden itibaren Sazköy, Filyos, Türkali, Göbü, Hisararkası, Uzunkum, Kapuz, Karakum, Değirmenağzı, Ilıksu, Kireçlik, Armutçuk, Karadeniz Ereğli, Mevreke, Alaplı ve Kocaman mevkiileri yaz boyunca yöre halkının akın ettiği kumsallardır.
TURİZM
Ülke ekonomisinin en dinamik sektörlerinden biri olan turizm, son yıllarda ilimizde de önemli bir gelişme çizgisi yakalamış, gerek özel, gerekse kamu girişimleriyle kayda değer bir istihdam ve hizmet alanı durumuna gelmiştir.
İlimizin iklim koşulları, deniz kum-güneş üçgenine dayalı seçeneğe uzun süreli fırsat tanımamakta; ancak il coğrafyasının önemli kısmını oluşturan ormanlık alanlar, yaylalar, mağaralar ve su- yeşil kombinasyonun oluşturduğu doğal güzellikler Zonguldak’ı doğa severlerin gözünde önemli bir çekim odağı kılmakta ve bu nedenle ilin turizm alanındaki geleceğe yönelik tüm planlamaları bu çerçevede düşünülmektedir.
Bu amaçla İl Turizm Müdürlüğü’ nce 1994 yılında başlatılan projelerden Gökgöl Mağarası Turizm Amaçlı Kullanım Projesi ile bir kültür turizmi projesi (İnanç Turizmi) olan Cehennemağzı Mağarası ilin hizmete sunulan ilk turizm destinasyonlarıdır.
Ayrıca Zonguldak Valiliği İl Özel İdaresince Bakacakkadı Beldesi’ nde yaptırılan ve 2001 yılında hizmete açılan 100. Yıl Atatürk Hizmet Köyü sağladığı olanaklar (Konaklama, yemek, eğlence, spor) ve sunduğu hizmetler açısından bu konudaki gereksinimleri karşılayan önemli bir trizm yatırımıdır.
DOĞAL GÜZELLİKLER
Zonguldak, doğal güzellikler açısından oldukça zengin bir ildir. Karadeniz kıyısı boyunca uzanan koyları, kumsalları, herbiri ayrı bir doğa harikası olan mağaraları, dört mevsim yeşil kalabilen bitki örtüsü ve orman içidinlenme alanları, turizm anlamında değerlendirilebilecek doğal kaynaklardır. Doğuda Sazköy’den, batıa Akçakoca’ ya kadar uzanan 80 kilometrelik kıyı şeridinde yer alan, pek çok doğal plaj ve kumsal yöre halkının yaz aylarında günübirlik kullandığı belli başlı mekanlardır.
Bunlardan Filyos, Türkali, Göbü, Kapuz, Değirmenağzı, Ilıksu, Erdemir, Ereğli Belediye, Alaplı Belediye, Askeri Plaj ve Kocaman kıyıları "Mavi Bayrak Projesi" kapsamında izlenmektedir.
Zonguldak ve Kdz. Ereğli limanları endüstriyel ve ticari amaca yöneliktir. Zonguldak limanından Ukrayna’ nın Skadovsk, Evpatoria, Rusya’ nın Novorossky limanlarına ro-ro taşımacılığı yapılmaktadır.
zonguldak2.jpg

TARİHİ ve TURİSTİK YERLER
BÖLÜKLÜ YAYLA -
GÜMELİ / ALAPLI
İl topraklarının yarıdan fazlasını kaplayan yeşil doku, iğne ve yayvan yapraklı ağaçlarla çok çeşitli ormanaltı bitki örtüsünden oluşmuştur.Yaz aylarında piknik yeri olarak kullanılan bu alanlar trekking, foto safari, olta balıkçılığı, av ve yaban hayatı gibi aktivitelere yanıt verebilecek potansiyel zenginliktedir. Ulutan, Göldağı, Beycuma Yayla, Bostandüzü, 100. Yıl, Milli Egemenlik, Kocaman mevkilerindeki orman içi dinlenme yerlerinde su, wc, oturma grupları, telefon gibi, alt hizmetler sunulmakta, alışversiş, yeme - içme gibi gereksinimler karşılanmaktadır. Sonbaharda bir renk zenginliğine bürünen bu alanda alt hizmet üniteleri ile birlikte, çadırlı kamp sahası, altı adet dağ evi, alabalık ve geyik üretme sahaları bulunmakta, göllerde olta balıkçılığı yapılmaktadır.
İlin en yüksek tepesi olan Bacaklı Yayla (1637 m) eteğindeki Bölüklü Yayla, yayla evleri, yaşayan yaylacılık geleneği ve zengin bitki örtüsüyle yayla turizmine aday bir doğal ortamdır.
Zonguldak merkezde Harmankaya ve Değirmenağzı, Kdz. Ereğli’ de Güneşli yörelerindeki şelale ve trekking alanları doğa turizmi anlamında değerlendirilen uygun mekanlardır.
Göller
İl sınırları içinde doğal göl bulunmamaktadır. Merkezde Ulutan araj Gölü (114 ha), Kdz. Ereğli’ de Kızılcapınar Baraj Gölü (240 ha) ve Gülüç Baraj Gölü (127 ha), Çatalağzı beldesinde bulunan Dereköy Göltei (20 ha) içme suyu yada sanayi amaçlı yapay göllerdir. Bu göllerin çevresi yöre halkınca günübirlik dinlenme alanları olarak kullanılmaktadır.
gokgolmagarasi.jpg
Gökgöl Mağarası :
Zonguldak-Ankara karayolu üzerinde Zonguldak’a 3 km uzaklıktadır. 3250 metre uzunluğuyla yurdumuzun beşinci uzun mağarasıdır. Fosil kısmı, diri mağara ve yarı aktif yan kollar olmak üzere üç bölümden oluşan mağara; akarsuyu, gölü, galerileri, sarkıt, dikit, travertenleri ve milyonlarca yıllık mercan fosilleriyle gerçek bir doğa harikasıdır. Tarihçi Heradot’un "Mısır Nil’in armağanıdır" sözünü; speologlar, "Gökgöl Mağarası doğanın Zonguldak’a armağınıdır." Biçiminde değiştirerek bu mağaranın farklı oluşumlar içerdiğini vurgularlar.
Sofular Mağarası : Eski Zonguldak Çaycuma karayolu üzerinde Sapça Köyü Sofular vadisindedir. Toplam uzunluğu 1500 metre olan mağarada; tavan yüksekliği, muhteşem salonu ve salondaki ters avize biçimindeki oluşumları, sarkıt, dikit ve travertenlerin sunduğu manzara görülmeye değer yeraltı güzelliklerindendir.
inagzimagarasi.jpg
İnağzı Mağarası :
Zonguldak Kilimli karayolu ve demiryolu üzerinde İnağzı Mahallesindedir. Toplam uzunluğu 1.400 metre olan İnağzı Mağarası, prehistorik özellikler de taşımaktadır. İlk 60-70 metresinde geniş bir galeri oluşturan mağaradaki oluşumlar masallardaki fildişi saraylarını anımsatır. Zonguldak-Kilimli karayolu üzerindedir. İnağzı Mahallesi’nde sahilden Zonguldak’a giden demiryolu tünelinin sol tarafındadır. Prehistorik mağaralardandır. Ölçülen uzunluğu 600 m, tahmini toplam uzunluğu 1400 m’dir. 60 - 70 m’den sonra alçak ve dar geçitlerle süren mağaranın 600. m’sinde dalım kesimi vardır. Yaklaşık 1 m yüksekliğinde olan sifon az bir suyla dolmaktadır. Bir çok su gelişleriyle mağara son bulur.
Çayırköy Mağarası : Eski Zonguldak Çaycuma Karayolu üzerinde Çayır Köyü mevkiindedir.1300 metre uzunluğundaki mağara, botla gezilebilecek kadar geniş alanları olan bir yeraltı nehrine sahiptir. Nehrin mağara ağzında oluşturduğu göllenmelerde alabalık bulunmaktadır. Geçmişte (M.Ö. 1200 yılları) mağaradan çıkan suyun kanallarla Hisarönü’ne aktarıldığını kanıtlayan tarihi su yolu antik Tion (Hisarönü) şehri uygarlığının bir mirasıdır.
cumayanimagarasi.jpg
Cumayanı Mağarası :
Merkez Çatalağı bucağı Cumayanı Mahallesindedir.1085 metre uzunluğunda olan mağaranın biri kuru, diğeri sulu olmak üzere iki ağzı vardır. Geniş bir alana yayılan travertenler, dev sarkıtlar ve yeraltı deresinin oluşturduğu göllenmeler, kumsallar mağaraya özgün bir kimlik kazandıran jeolojik, jeomorfolojik oluşumlardır.

iliksumagarasi.jpg
Ilıksu Mağarası :
Zonguldak-Kdz.Ereğli karayolu üzerinde Ilıksu mevkiindedir. 800 metre uzunluğunda aktif bir mağaradır. Çok dar ve su çıkan bir ağzı olan Ilıksu Mağarasında sifondan sonra gelen salonu oldukça büyüktür. Geniş bir alana yayılan travertenleri Ilıksu Mağarasına ayrı bir güzellik kazandırmıştır.
Erçek Mağarası : Zonguldak-Ankara karayolu üzerinde Erçek Mahallesindedir. Mağaraya çok rahat, az meyilli kuyu inişi ile girilir. Kuyunun sonunda sağa ve sola iki galeri ayrılır. İlerlemenin zorlukla yapıldığı sol kolda 4-5 metrelik bir sifondan sonra mağaradaki tüm oluşumların yer aldığı salon gelir.
İncivezaltı Mağarası : Alaplı İlçesi sınırlarında yer alan İncivez Mağarası’nda bugüne kadar araştırma yapılmadığı için eldeki bilgiler yetersizdir.
Cehennemağzı Mağaraları : Kdz.Ereğli’nin eskiden Ayazma olarak bilinen İnönü Mahallesindedir. Batılı kaynaklarda Akheron (Acheron) Mağaraları olarak geçen, mitolojide yeraltı tanrısı Lades’in ülkesine açılan yollardan biri olan Cehennemağzı Mağaraları üç mağaradan oluşmuştur.
cehennemagzimagarasi.jpg

Birinci Mağara (Kilise Mağarası) : 18 metrelik bir ağzı 3-4 metre yüksekliği olan büyük bir salondan oluşur. Mağaranın tabanında 5 metrelik bir zemin mozayiği duvarlarda kandil yuvaları (niş) bulunmaktadır. Hristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde ilk hristiyanların gizli ibadet yaptıkları bu İnanç Turizmi anlamında değerlendirilebilecek özellikler taşımaktadır.
İkinci Mağara : Birinci mağaranın 80-100 m kuzeydoğusunda bulunan mağara günümüzde Kocayusuf Mağarası olarak bilinir. Dar, merdivenli ama kolay bir girişten yaklaşık 7 metre yüksekliği olan bir salonuna geçilir. Salonun önemli bir kısmı gözle kaplıdır. Söylentiye göre göl, Amasra’da bulunan bir yeraltı suyuyla bağlantılıdır. Yarı tanrı Herkül Hades’in ülkesini bekleyen canavar Kerberus’u bu mağarada zincire vurmuştur.
Üçüncü Mağara : Birinci mağaranın 100 metre ilerisinde, yol kenarında bulunan bu mağarada iki salon; salonun sonunda derinliği bilinmeyen bir göl bulunmaktadır
Mencilis Mağarası
Mağara Sofular İlçesi’ nin Bağlar semtinden yürüyerek (dağ-patika yürüyüşüyle) 2 saat çeker. Mağaranın bilinen iki girişi ve yeraltı suyunun çıktığı çıkış ağzı vardır. Buradan mağaraya Girilemez. Mağaraya girilen ağızda eski örme duvarlar vardır. Buradaki odalardan dar bir geçişle mağaraya geçilir. Mağaranın ilk 1000 m’lik kısmı fosil mağaradır. Bu kısımda 5 m, 7 m ve 12 m’lik 3 dik iniş vardır (Merdiven gerekir). Bu bölüme yukarıdan bir ağız bağlanır. Fosil mağaranın bitiminden sonraki kısım tamamen aktiftir, yeraltı deresi vardır. Suyun geliş yönünde bir göl vardır ve sonunda travertenlerin üstünden akan şelale çok güzeldir.
Çağlayanlar
Merkezi Kokaksu Mevkiinde bulunan Harmankaya, Kozlu Beldesinde Değirmenağzı ve Kdz. Ereğli’ de Güneşli Kayalıdere Şelaleri ilin en önemli çağlayanları olup, trekking ve piknik amaçlı olarak kullanılmaktadır
Ilıksu Kaplıcası : Zonguldak-Kdz.Ereğli karayolu üzerinde ve Kozlu beldesine bağlı Aşağıçayır Köyü sınırları içindedir. Kaplıcanın su debisi 10 lt/sn, sıcaklığı ise 27 derecedir. Termal su içme tarzında kullanıldığında, mide, bağırsak ve karaciğer safra yolları üzerinde, dış uygulamada ise (banyo tarzında) içerdiği radyoaktif elemanlar sayesinde ağrılı sendromlarda olumlu etkisi görülmektedir. Ilıksu Kaplıcası, İl Özel İdaresi tarafından yatırım programına alınmış olup, şu anda kaplıca üzerinde ya da çevresinde herhangi bir tesis bulunmamaktadır.
Yayla Turizmi
Zonguldak’ ın en yüksek tepesi olan Alaplı Bacaklı Yayla (1637 m) varolan, yaşayan yayla geleneği veyayla evleriyle "yayla turizmine", yaklaşık 2-3 ay kar altında kalmasıyla "kış turizmine" aday bir doğal ortamdır. Hamamlar, Taşköprü, Tokatlıköprü ve İnceköprü
Köprülü Camii: Zonguldak çarşı içindeki cami, 1661’de Sadrazam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır. Moloz taştan olan cami kare planlıdır. Son cemaat yeri 5 bölümlüdür, minaresi tek şerefelidir. Sekizgen kasnağa oturan kubbesi kiremitle örtülüdür. Ağaç minberi geometrik motiflerle süslüdür. İçi sonradan yapılmış bazı kalem işi bezemelerle süslenmiştir.
İzzet Mehmet Paşa Mevkii: İzzet Mehmet Paşa Mahallesi’nde ve çarşı ortasındaki cami, 17962’da Sadrazam Safranbolulu İzzet Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan kare bir gövde üzerine inşa edilen caminin tek şerefeli minaresi çok köşelidir. İçi renkli kalem işleriyle süslü kubbesi kurşun kaplıdır.
Asmazlar Konağı: Fıkıyeli havuzu ve değişik mimarisiyle ilgi çeken Asmazlar Konağı, Türkiye Turing Otomobil Kurumu tarafından tarihi özellikleri bozulmadan otele dönüştürülmüştür.
karab%C3%BCk-evleri.jpg

Uzun Mehmet Anıtı ve Parkı: Zonguldak ilinin merkezinin batısındaki bir tepe üzerinde yer alan anıt, 1829’da ilk defa kömürü bulan Uzun Mehmet’in anısına dikilmiştir. Anıtın çevresindeki Uzun Mehmet Parkı’ndan Zonguldak’ın görünümü çok güzeldir.
Halil Paşa Konağı: Ereğli’de denize hakim bir tepede inşa edilmiştir. Sütun ve mermerleri işlenmiş olan binanın ahşap işçiliği ilgi çekmektedir.
Cinci Hanı: 17. yy başlarında Safranbolulu Hüseyin Efendi (Cinci Hoca) tarafından kervansaray olarak yaptırılmıştır. 1611 yıkında ise yine aynı kişi tarafından Cinci Hamamı yaptırılmıştır.
Hasan Paşa Türbesi: Safranbolu’nun doğusunda, kente hakim Musalla denilen bir tepe üzerinde yer alır. Kapısının üzerindeki yazıtlardan Abdülhamit I tarafından Safranbolu’ya gönderilen ve 1845’te ölen Koca Recep Paşa’nın oğlu, eski Köstendil kaymakamı Hasan Paşa için yapıldığı anlaşılmaktadır
İçmeler ve Kaplıcalar
Kozlu (Aşağıçayır) Kaplıcası:
Kozlu yakınlarındaki Ilıksu Mahallesi’nde bulunan kaplıcanın suları, acı, bikarbonatlı, toprak alkalin, radyoaktif ve ılıktır. Mide, bağırsak, karaciğer, safrakesesi hastalıkları üzerinde olumlu etkiler yapar. Ağrı giderici özelliği de vardır.
Bostanbükü İçmesi: Safranbolu ilçesindeki içme; mide, bağırsak ve karaciğer hastalıkları üzerinde iyileştirici etkiler gösterir.
Karaçayır Kaplıcası: Merkez ilçeye bağlı Kozlu bucağındadır. Alkalin ve toprak alkalin olan sular, romatizmal hastalıkların tedavisinde etkilidir.
Karaçayır Kaplıcası: Çaycuma ilçesinin Saltukova bucağındaki sular, romatizma ve deri hastalıkları üzerinde olumlu etki yapar.
Piknik yerleri: İl topraklarinin yaridan fazlasinin ormanlarla kapli olmasi nedeniyle, yöredeki dinlenme gereksiniminin önemli bir bölümü ormaniçi dinlenme alanlarinda karsilanmaktadir. Ulutan baraji çevresi, Göldagi, Yayla mevkii, 100. Yil Parki (Merkez), Bostandüzü, Milli Egemenlik Parkı (Devrek) ve Kocaman (Alapli) gibi asgari altyapi tesislerine sahip alanlarin yanisira, halkin günübirlik dinlenme gereksinimini gideren, ancak herhangi bir tesise sahip olamayan çok sayida piknik ve mesire alani bulunmaktadir. İlimizin en yüksek noktasi durumundaki Bacakliyayla (Alapli/Gümeli), halen yaylacilik geleneginin sürdürüldügü önemli bir günübirlik dinlenme alanidir.
Av Turizmi : İlimiz av ve yaban hayatı anlamında da çeşitlilik ve zenginlik göstermektedir. Özellikle Merkez, Devrek, Gökçebey ve Kdz.Ereğli civarında bulunan orman alanlarında ayı, domuz kurt, tilki, porsuk- çakal- dağ keçisi, sincap, karaca, tavşan, gibi yaban hayvanları ve yaban ördeği, yaban güvercini, çulluk, bakal gibi kuş türleri avlanmaktadır. Akarsularda sazan, alabalık, karabalık ve mercan, denizde ise istavrit, hamsi, mezgit, palamut, barbunya gibi balıklar avlanmaktadır. Yaban hayatına yönelik avlanma daha çok hobi ya da boş zaman faaliyeti olarak yapılmakta iken, denizlerde yapılan avlanma ise ticari amaçlı olarak gerçekleştirilmektedir
a) Acheron Vadisi Ören Yeri
Cehennemağzı Mağaralarının bulunduğu yöredir. Yörede dikkati çeken kalıntılar ilk hıristiyanların ibadethane olarak kullandığı mağaradır.
b) Sur Kalıntıları
Hellenistik döneme ait olan sur parçalarında çok sert, gri, renkli kireçtaşından iri ve kalın blok taşları kullanılmıştır. Bu taş bloklar yan yana ve harçsız yerleştirilerek, aradaki küçük taşbloklar yatay hatlarıyla desteklenmiştir.
c) Kdz.Ereğli Kalesi
Kdz.Ereğli’nin kent surlarının çevrelediği tepede bulunmaktadır. Bizans Dönemi’nde XIII. Yüzyıl başlarında yapılan kale ve çevre duvarları vardır.
d) Herakles (Herkül) Sarayı
İri kesme taş bloklarla ve özenli bir işçilikle inşa edilen bu yapı kalıntısı antik döneme ait olup, iki cephedeki duvar kalıntıları dışında tümüyle yıkık durumdadır.
e) Su Tesisleri
Antik çağda kentin su gereksinimini karşılamak üzere inşa edilen su tesislerinin Roma Dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Kandilli yakınlarından başlayan (Balı Köyü) ve yaklaşık 16 km bir hat boyunca kente ulaşan su şebekesi kent sularının yakınında bulunan bir havuzda toplanmakta ve havuzdan çıkan bir kaç kolla, kanalla su kent alanının merkezine aktarılmaktadır.
f) Çettepe Fener Kulesi
Kdz.Ereğli’nin kuzeyinde Çeştepe’de deniz seviyesinden yaklaşık 200 m yükseklikte bulunan kulenin Hellenistik Dönemde yapıldığı ve Bizans Döneminde de yeniden inşa edildiği anılmaktadır.
g) Bizans Sarnıcı Kalıntısı
Kdz.Ereğli Akarca mahallesinde bulunan ve Bizans döneminden kalma olduğu anlaşılan sarnıcın hemen hemen tümü toprak altında bulunmaktadır. Bir hafriyat çalışması sırasında ortaya çıkan sarnıcın tahribata uğramaması için içi doldurulmuş, ancak açık kalan bölümü tahrip olmuştur.
h) Krispos Anıt Mezarı
Kdz.Ereğli’de gösteriler yapan ve orada ölen eski Mısırlı pandomim sanatçısı Krispos’un anısına yapılmıştır. Kaidesi ile birlikte 2.10 m yükseklikte bulunan anıtın önünde 19 satırdan oluşan ve kazılarak yazılmış bir şiir bulunmaktadır.
i) Bizans Kilisesi
Kdz.Ereğli Akarca Mahallesinde bulunan kilisenin bulunduğu yerde 1942 yılında yapılan Çelikel Camii yeralmaktadır. Bizans dönemine ait kilisenin döşeme mozaiği ve duvarının bir bölümünde yer alan fresko kalıntıları caminin bodrumunda bulunmaktadır.
j) Ayasofya Kilisesi (Orta Cami)
Sularla kaplı kent alanının içinde Bizanslılar tarafından inşa edilen Hagia Sophia (Kutsal Akıl) kilisesi, camiye çevrildikten sonra Orhan Gazi ya da Cami olarak anılmaktadır.
k) Halil Paşa Konağı
Konak, 19. yüzyılın sonlarına doğru Halil Paşa Karamahmutoğlu tarafından yaptırılmış ve antik spoli malzemelerle ilgi çekici bir görünüm kazanmıştır. Ereğli’nin en önemli sivim mimari örnekleri arasında yeralan bu iki katlı kargir konak, müze olarak kullanılmak üzere 1993 yılında restore edilmeye başlanmış ve 1 Ağustos 1998 tarihinde hizmete açılmıştır.
l) Kdz.Ereğli Müzesi (Halil Paşa Konağı)
Müzenin zemin katında Ereğli ve çevresinden toplanan Grek, Roma, Bizans dönemlerine ait mermer mezar atelleri, figürlü mermer sütun başlıkları, cam kaplar, takılar, çeşitli madeni eserler, kandiller ve figürlerden oluşan arkeolojik eserler sergilenmektedir. Müze bahçesinde ise, Grek, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait sütun başlıkları, sütun gövde ve kaideleri, çeşitli mimari parçalar, lahitler ve pandomim sanatçısı Krispos’un anıt mezarı sergilenmektedir.
00.jpg

FİLYOS KALESİ
Filyos Nehri’ nin Karadeniz’ e döküldüğü alanda kurulu Filyos antik kenti, önceleri Billaius adıyla biliniyordu. Bu ad, su geçiti olan yer anlamına gelen Pailaios sözcüğünden türemiştir. Kentin en yaygın adı Tieion’ dur. Bu sözcük, kentin kurucusu, din adamı Tios’ tan gelmektedir.
Günümüzde birinci ve ikinci derece sit alanları bulunan Filyos’ ta, arkeolojik yüzey araştırmalarına göre, antik Tieion kenti bir akrapol, iki nekrapol alan ve sular altında kalan antik bir mendirekten / limandan oluşmuştur. Romalılar döneminde yapılan kale, harabe durumunda bir mabet (tapınak),amfiteatr ve büyük bir yapıya ait olduğu sanılan üç kemerli bir duvar, Çayır Mağarası’ ndan çıkan suyu kente taşyan su kemeri kalıntıları günümüze kadar ulaşabilen kültür değerleridir. Bu tarihsel eserlerden kale ve amfiteatr 2001 yılında restore edilmeye başlanmış ve çalışmalar halen sürmektedir.
 
Cevap: Zonguldak Sözlü Tarih

Zonguldak Sözlü Tarih


Çoban dede Söylencesi

Karabük'ün yakınlarındaki Öylebeli Köyü'nde ne zaman ve nereden geldiği bilinmeyen yoksul bir çoban yaşamaktadır.Karısından başka kimsesi yoktur.Gün boyu söyleşip sürülerini dağ bayır otlatırlarmış.Tatlı dilleri ve yardımseverlikleri onları herkesin sevgilisi yapmıştır.
Koyunlarını en güzel otlaklarda otlatmak isteyen Çoban Dede ,Araç Çayı'nı geçip de karşıdaki otlaklara ulaşamadığına üzülür.Çay üzerine bir köprü yapmaya karar verir.Ormandan kestiği ağaçları danasını sırtına yükleyip kıyıya yığmaya başlar.Ama bu iş onun taşıması ile gerçekleştirlebilecek gibi değildir.Tanrıya yardım etmesi için yalvarır.Tanrı da geyiklere yardım etmelerini emreder geyikler kesilen ağaçları taşıyıp kıyıya taşır.Çoban Dede de kısa sağlam bir köprü yapar.Koyunları buradan geçip karşı otlaklarda otlamaya başlar.Bir süre sonra bureada bir cami yaptırmak ister Köyde bir cami temeli için çukur açar ertesi sabah buranınkum vr çakılla dolu olduğunu görür.Köylüler bunun sırrını öğrenmek için Dede'yi gözlemeye başlar.Çoban olanları sezmiştir.Karısına "Köylü beni gözetleyip sırrımı öğrenmek ister,bu camiyi yapmak ban nasip olmazsa ,beni buralarda arama Kara danayı ardımca sal o beni bulur der.
Çobanı gözetleyenler taş ve çakılın geyiklerce taşındığını görüp şaşırır.Çobanın sırrı açığa çıkmıştır."Evinizin sayısı yirmiyi aşmasın"deyip ortadan kaybolur.Bir süre sonra karısı ardından kara danayı salar .Kara dana gidip gömütlükte durur,Sonrada yaylaya gider.Orada ölür.Köylüler asıl adı Bahattin Gazi olan Çoban Dede için "Dede Yaylası" deni,len yerde bir türbe yaparlar.
Yaygın olan inanışa göre Çoban Dede nini bir kolu mezarının dışındadır.Türbeyi gezenler gözlerini yumarak içeri girmek ve çıkana değin açmamak zorundadır.Buna uymayanlar çarpılır yada başına bir kötülük gelir.Dede'nini ilenci gerçejk olmuş demirçelik tesisleri yapılana kadar köyün hane sayısı 20 yi geçmemiştir.
Çeştepe de Yatan Demirci Dede söylencesi Burada Demirci Dede adlı bir ziyaret vardır.Buna ilişkin söylence ise şöyledir:Bir zamanlar,Çeştepe Köyü'nde yaşlı ,çalışkan bir demirci yaşamaktadır.köyün tek demircisidir.Kimsenin işini geri çevirmek istemez.Geç saatlere kadar çalışır herkesin işini görür.Günün birinde dükkana gelenler Demirci Dede'yi göremezler.Merak edip evine varırlar
biggrin.gif
emirci Dede ölüm döşeğindedir.Başına toplanan köylüler "Sen bizi bırakıp gidiyorsun bizim işimizi kim görecek,aletlerimizi kim onaracak....." diye sızlanırlar."Ben Hak'ka kavuştuktan sonra da sizinle birlikte olacak ,işlerinizi yine görecek ,demiriniz hiç eksilmeyecek,sizler demirden ekmek yiyeceksiniz" der ve gözlerini yumar.
Demirci Dede Çeştepe'ye gömülür.Öldükten sonra da köylüsünü yanlız bırakamaz.Söyledikleri bir süre sonra çıkar.Mezarının karşısında uzun uzun bacalar tütmeye başlar.Kendisinin binbir güçlükle çıkarıp işlediği demir tesislerde üretilir.
Çoban çeşmesi söylencesi Zamanın birinde Ereğli Beyi'nin oğlu ava çıkar.Sıcak bir yaz günüdür.Bir süre at koşturduktan sonra sıcak ve ssuuzluktan iyice bitkinleşir.Karşıdan gelen koyun sürüsüne yaklaşır.Çobandan su ister.Çoban,Bey oğlunu şöyle bir süzer ,yanıbaşındaki kayaya eliyle şöyle bir vurur.Kayadan buz gibi su akmaya başlar.Çoban suyu gösterip "Haydi kana kana iç "der.Delikanlı kana kana içer ama bu işe şaşırıp kalmıştır.Çobana bu işi nasıl yaptığını sorar Çoban da: "Sen can yakar,kan dökersin,ben se gönül yaparım.İşte işin sırrı burada" deyip koyunlarını sürüp gider.Bey oğlu ardından bakakalır ve o günden sonra ava çıkmamaya kan dökmemeye iyilik yapmaya gönül almaya and içer.Çoban Çeşmesi'de o günden beri akıp durur.
Uzun Mehmet
Sanayi devriminden sonra önem kazanan kömür; Osmanlı padişahı II.Mahmut’un “Memalik-i Şahane dahilinde siyah taşın taharrisi” adlı fermanıyla ülkemiz, İlimiz gündemine girmiştir.
antik.jpg
Kdz.Ereğli’nin kestaneci Köyünden olan Uzun Mehmet askerlik iznini kullanmak üzere köyüne gelir. Askerdeyken gördüğü kömürü yöresinde aramaya başlar. Buğday öğütmek için gittiği değirmenin (Kdz.Ereğli, Köesağzı Mevki, Neyren/Niyren Deresi dolayları) su kanallarında yuvarlanan siyah taşları görür ve bunları değirmen ateşine atarak yanıp yanmadığını dener.
Karataş’ın yandığını görünce hem kendi hem de yöresinin yazgısını değiştirecek yanartaşları çuvallayıp ihsanını almak üzere İstanbul’a hareket eder. Saraydan ihsanını (5000 kuruşluk ödül ve ölünceye dek 500 kuruş aylık) aldıktan sonra, kendisini kıskanan ve ödülünü çalmak isteyen, Kdz.Ereğli KaymaKAMı Müstelzim Hacı İsmail Ağa tarafından birhanda kahvesine zehir katılarak öldürülür. Uzun Mehmet, kömürle, Zonguldak’la özdeşleşmiş; adına anıt, park yaptırılmış, kimi üretim tesislerine adlı konmuş ve ülkemiz yeraltı işçiliğinin simgesi olmut bir isimdir


Bastonculuk
Mısır’da İngilizlere esir düşen Devrekli marangoz ustası Ali Ziya efendi, İngilizlerden öğrendiği bastonu Devrek’te yapmaya başlar. Aziz Salman Usta, Münteka Çelebi Usta ve diğer ustaların gayretleriyle gelişen bastonculuk Devrek’le özdeş olur.
Klasik Devrek Bastonu, el sanatı ürünüdür. Gövdesi kızılcık, sapı ceviz ağacı olup, gövdesinde başları sap kısmına doğru dolanmış iki yılan motifi bulunur.
Günümüzde değişik biçim ve malzemeden yapılmış, sapları ve gövdesinde boya, gümüş, sedef, bakır işlemeli motifler bulunan bastonlar yapılmaktadır.
 
Zonguldak Cami ve Mescitleri

Zonguldak Cami ve Mescitleri


Zonguldak Merkez ilçesi XIX. yüzyılın sonlarında kurulmuş bir yerleşim alanıdır. Bu bakımdan yörede tarihi bir cami yapılmamıştır. Bunun nedeni de Osmanlı ve Osmanlı öncesinde burada önemli bir yerleşim olmamasıdır. Bölgedeki önemli yerleşim Karadeniz Ereğli’sinde olmuş ve Antik Çağlardan günümüze kadar bölgede çeşitli yapılar yapılmıştır.

XIX. yüzyılın sonlarında Ereğli’nin toplam nüfusunun 6274 olduğu ve bunun 5000’inin Müslümanlardan meydana geldiği kaynaklardan öğrenilmektedir. Bu yüzyılda şehir içerisinde ibadeti karşılamak amacı ile on cami yapıldığı gezginlerin notlarından öğrenilmektedir. Ancak bu gezginler Osmanlı yönetiminde bulunmuş kişilerin yaptırdığı dini yapılardan söz etmemektedir. Yapılanlar ihtiyacı karşılamak için yapılan basit, küçük camiler idi.

Karadeniz Ereğli’sindeki cami sayısı 1961’de sekize inmiştir. Bunlardan beşi kent merkezi çevresinde, üçü de merkez dışındaki köylerde bulunuyordu. Bu yapılar yöresel kare mekânlı ve çatılı idi. Moloz taştan yapılan camilerin mihrap duvarı içerisine mihrap nişleri yerleştirilmiş ve bazıları üzerine de Kuran’dan alınma sureler yazılmıştı. İlçe merkezindeki bazı camilerin yangın sonucunda 1870’lerde yanarak yok olduğu yine gezginlerden öğrenilmektedir.

Ereğli’de bulunan Ayasofya Kilisesi (Orta Cami) dışında ilçede Bozhane Camisi, Halil Paşa Camisi, Kırmanlı Camisi, Molla Halil Camisi, Ali Molla Camisi, İskele Camisi, Ağa Camisi, Hacı Eşref Mescidi ve Akarca Mescidi bulunuyorsa da bu yapılar sanat tarihi ve mimari yönden herhangi bir özellik taşımamaktadırlar.
 
Zonguldak Türbe ve Mezarlıkları

Zonguldak Türbe ve Mezarlıkları


Karadeniz Ereğli’sinde XIX. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan Aktaş Şeyhi Türbesi ile Seyit Nasrullah Efendi türbeleri sanat tarihi ve mimari yönden herhangi bir özellik taşımamaktadırlar.


Karakoçlu’da Beylik Mezarı (Devrek)

Zonguldak ili Devrek ilçesi Karakoçlu Köyü Güney Mahallesi’nde, Köristan Mevkiindeki mezarın ismi bilinmeyen bir beye ait olduğu sanılmaktadır. Bunu belgeleyecek kitabe veya kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.

Mezar anıtı moloz ve büyük boy blok taşlardan, kareye yakın planlı olup, üzeri bir çatı ile örtülmüştür.


Kral Mezarlığı (Devrek)

Zonguldak ili Devrek ilçesi Akçasu’da tarlalar arasında bulunan bu mezar anıtının bir yöneticiye ait olduğu sanılmaktadır. Ancak onunla ilgili kaynaklarda bir bilgiye rastlanmamıştır.

Mezar anıtı kesme taştan iki ayrı oda halindedir. Günümüze iyi bir durumda gelen bu anıtın içerisinde herhangi bir kalıntı veya buluntuya rastlanmamıştır.
 
Zonguldak Çeştepe Fener Kulesi

Zonguldak Çeştepe Fener Kulesi


Zonguldak ili Ereğli ilçesinin kuzeyinde, Çeştepe’de deniz seviyesinden yaklaşık 200 m. yüksekliğinde bulunan bu kule Yener Kulesi olarak da tanınmaktadır. Kulenin taşlarından büyük bir bölümü çevredeki evlerde yapı malzemesi olarak kullanılmıştır.

Fener Kulesi Antik Devirde yapılmıştır. Çevresinde bir antik yerleşim bulunduğu sanılmaktadır. Büyük olasılıkla Helenistik Dönemde (MÖ. 300 MS. 20) yapılmış bir fener kulesidir. Aynı zamanda buradaki limanın ve şehrin koruyucusu niteliğindedir.

Karadeniz Ereğli’sinde bulunan bazı sikkeler üzerinde de bu fener kulesinin resmi bulunmaktadır. Bu sikkelere dayanılarak kulenin dört veya beş katlı olduğu, bunun üzerinde de fener ateşinin yandığı bir bölüme yer verilmiştir. Bazı araştırmacılara göre de bu kule bir deprem sonucu tamamen yıkılmış, Geç Bizans döneminde de yeniden yapılmıştır. Kulenin duvarlarındaki kesme taş ve tuğlalar arasında birleştirici olan harçlar ve aralarındaki kiremit parçaları Son Devir Bizans mimarisini (1261–1453) yansıtmaktadır.

Günümüze gelebilen kule, kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olup, 3.25x3.25 m. ölçüsünde kare bir temel üzerinde 10 m. yüksekliğindedir. Kulenin fener ateşinin yandığı bölüm yıkılmıştır. Kule içerisine küçük dar bir kapıdan girilmekte, 28 basamaklı bir merdiven ile de fener ateşinin yandığı odaya çıkılmaktadır.
 
Cevap: Zonguldak Şehir Tanıtımı

Zonguldak Çeşmeleri


Murtaza Mahallesi Çeşmesi (Ereğli)

Zonguldak ili Ereğli ilçesi Akarca Mahallesi Murtaza Sokak’ta bulunan bu çeşme dışında Ereğli’de başka bir çeşme günümüze gelememiştir. Günümüze gelen çeşmenin kitabesi bulunmadığından ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Kesme ve moloz taştan yapılmış olan bu çeşme 2.00 m. yüksekliğinde, 1,50 m. genişliğindedir. Yuvarlak kemerli bir niş içerisinde ayna taşı bulunmaktadır. Çeşmenin çevresi profilli bir silme ile çerçeve içerisine alınmıştır. Çeşme günümüzde harap durumdadır.




 
Zonguldak HamamLarı ve KiLiseLeri

Zonguldak Hamamları


Bozhane Hamamı (Ereğli)

Zonguldak ili Ereğli ilçesi, Orhanlar Mahallesi, Bozhane Caddesi’nde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Mimari üslubundan XIX. yüzyıl Klasik Osmanlı hamamlarından bir örnek olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde özel bir kişinin mülkiyetinde olan bu hamam yol yapımı nedeniyle kısmen ön kısmı traşlanmıştır.

Hamam kesme ve moloz taştan çifte hamam plan düzeninde olup, simetrik iki dikdörtgen bölüm halindedir. Hamamın dış mimarisi dikkat çekici olup, ana giriş iki katlı olarak kuzeydedir. Alt katta kapının her iki yanında birer pencere, üst katta da üç pencere bulunmaktadır.

Soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden oluşmuştur. Hamamın soyunmalık kısmı ahşaptan yapılmış üzeri de alaturka kiremitli bir çatı ile örtülmüştür. Soyunmalığın ortasında sekizgen, havlu kurutma kuleleri bulunmaktadır. Üzeri kubbeli olan bu bölüm iç içe geçmiş sekizgenler ve yıldızlarla bezenmiştir. Ilıklık bölümü iki kubbeli olup, buradan sıcaklığa geçilmektedir.

Sıcaklık kare planlıdır. Orta kısmında mermerden göbek taşı bulunmaktadır. Sıcaklığın yan duvarlarında beş kurnalı bölüme yer verilmiştir. Bu bölümün üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür.


Ali Ağa Hamamı (Ereğli)

Zonguldak ili Ereğli ilçesi merkezinde, çarşı içerisinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze gelememekle beraber Ali Ağa isimli bir kişi tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.

Küçük bir mahalle hamamı niteliğindeki bu yapı tamamen moloz ve kesme taştan yapılmıştır. Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Hamamın soyunmalık ve sıcaklık bölümleri oldukça alçak altıgen kasnaklı birer kubbe ile örtülüdür. Bunlardan soğukluk bölümünün kubbesi daha alçaktır. Kubbeler üzerine aydınlatmayı sağlayan düz camlar yerleştirilmiştir. Değişik zamanlarda onarılmış olup, büyük ölçüde özelliğinden uzaklaşmıştır.


İsimsiz Hamam (Ereğli)

Zonguldak ili Ereğli ilçesinde, Yalı Caddesi ile Kaneri Ağzı Caddesi arasındaki Orta Sokak’ta bulunan bu hamam harap durumda olup, günümüze yalnızca kalıntıları gelebilmiştir. Kimin tarafından ve ne zaman yaptırıldığı bilinmemektedir.

Günümüze gelen kalıntılarından hamamın moloz taş ve tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır. Küçük bir mahalle hamamı olup, girişinde beşik tonozlu bir ılıklık ve buradan da kare planlı sıcaklığa geçilmektedir. Sıcaklığın üzeri tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Bu hamamın büyük olasılıkla bir konağa ait özel hamam olduğu da düşünülmektedir.






Zonguldak Kiliseleri


Ayasofya Kilisesi (Orta Cami) (Ereğli)

Zonguldak ili, Ereğli ilçesinde, Herakleia Pontike (Karadeniz Ereğlisi) surları içerisinde, Akarca Mahallesi, Orta Cami Caddesi’nde bulunan bu kilisenin ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamakla beraber, Bizans döneminde V.-VI. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Ereğli’nin fethi sırasında Orhan Gazi anısına Osmanlılar tarafından camiye dönüştürülmüştür. Yapı 1903 ve 1954 yıllarında onarılmış, duvarları sıvanmış ve sarı renge boyanmıştır. 1990’lı yıllarda bir kez daha onarılmış ve özelliğinden de uzaklaşmıştır.

Bu kilise Ereğli’de araştırma yapan F.K.Dörner ve W.Hoebfner ile Tayfun Akaya tarafından araştırılmış ve tanıtılmıştır.

Kilisenin kesme ve moloz taştan yapılmış olduğu izlerinden anlaşılmaktadır. Bugün üzeri sıvanmış ve boyanmıştır. Bu bakımdan duvar örgüsü hakkında kesin bir şey söylemek mümkün olamamıştır.

Kilise üç nefli bir bazilika planı göstermektedir. Yapının narteks bölümüne ait bir iz günümüze gelememiştir. Bugün narteksin olduğu yerde kilisenin camiye çevrildiği dönemde yapılmış bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Günümüzde apsisin olduğu bölüm yıkılmış ve bunun sonucu olarak da kilisenin boyu kısaltılmıştır. Böylece yapının bazilika planı büyük ölçüde bozulmuştur.

İbadet mekânının dörder sütun dizisi ile iki bölüme ayrıldığı sanılmaktadır. Günümüze yalnızca üçer sütunlu iki dizi gelebilmiştir. Yapının üst örtüsü Türk döneminde bütünüyle değiştirilmiş ve eğik kiremitli bir çatı ile üzeri örtülmüştür. Orijinal durumunda orta nefin üzerini örten çatının daha yüksek ve geniş, yan bölümlerinin de daha alçak olduğu sanılmaktadır.


Rum Kilisesi (Ereğli)

Zonguldak ili Ereğli ilçesi, Orhanlar Mahallesi’nde, Orhanlar Sokağı’nda bulunan bu Rum Kilisesinin yapım tarihini belirten bir kitabe günümüze gelememiştir. Harap durumdaki bu kilisenin yapı malzemesinden XVIII. yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır. Ereğli’de bu örnek dışında başka bir kilise günümüze gelememiştir.

Kilise moloz taş ve tuğladan üç nefli, üç apsisli ve narteksli bir bazilika plan düzeninde yapılmıştır. Kilisenin yan neflerinde de birer apsis bulunmaktadır. Kilisenin orta nefi yan neflerden daha yüksek ve çift meyilli bir çatı ile örtülmüştür. Yan neflerin üstü de tek meyilli çatı ile örtülmüştür. Kilisenin batı yönündeki mermer söveli portalinin iki yanında yine mermer söveli iki pencere bulunmaktadır.

Kilise içerisinde haç motifli bir levha dışında bezeme elemanına rastlanmamıştır.
 
Cevap: Zonguldak Köprüleri

Zonguldak Köprüleri


Taş Köprü (Çaycuma)

00037577.jpg
Zonguldak ili Çaycuma ilçesinde, tarlaların arasında, kuru bir dere üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Kaynaklarda da onunla ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Yapı üslubundan MS. II-III. Yüzyılda, Roma döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır.

Köprü kalın blok taşlardan tek gözlü olarak yapılmıştır. Blok taşlar birbirleri üzerine ağırlıkları ile harç kullanılmadan oturtulmuştur. Köprü günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
 
Zonguldak Sivil Mimari Örnekleri

Zonguldak Sivil Mimari Örnekleri


00037456.jpg
Zonguldak XIX. yüzyılda Devrek’e bağlı küçük bir balıkçı köyü iken burada bulunan kömür yataklarından ötürü gelişmeye başlamıştır. Oldukça dar bir vadi tabanında bulunan şehirde ilk yerleşim Soğuksu kesiminde olmuş, buradan batıya doğru yayılmıştır. Zonguldak oldukça hızlı yerleşime yönelmiş ve bundan ötürü de çarpık bir kentleşmeye sahne olmuştur. Bu nedenle de ilde geçmişe dönük bir yapılanmadan söz etmek mümkün değildir.

Merkeze bağlı köylerdeki konutlar çoğunlukla iki katlı yapılar olup, bu yapıların alt katları depo, ahır, samanlık gibi hizmet birimlerine ayrılmıştır. Üst katlarda ise yaşam mekânları meydana getirilmiştir. Zonguldak’ta sivil mimariye yönelik yapılanma Karadeniz Ereğlisi ile Devrek’te görülmektedir.

Karadeniz Ereğlisi XIX. yüzyıla kadar gelişmiş bir yerleşim yeri olmaktan uzaktı. Bu yüzyıldan sonra ilk yerleşim Orhanlar ve Süleymanlar mahallelerinde gelişmiştir. Arnavut kaldırımı döşeli, hafif eğimli, kıvrık yollar boyunca evler sıralanmıştır. Bu evler denize yakın alanlarda ve çarşı çevresinde de apartman düzeninde bloklar halindedir. İlçe merkezinden tepelere doğru yükseldikçe de iki katlı ahşap yapılarla karşılaşılmaktadır. Bu evlerin alt katlarında ahır ve depo gibi mekânlar, üst katlarda da dışa açık yaşam mekânlarına yer verilmiştir. Bu evler sıra halindeki pencerelerle dışa açılmıştır. Üzerleri ahşap kiremitli çatılarla örtülüdür. Plan düzeninde de ortadaki sofa çevresinde odalar sıralanmıştır.

00037457.jpg
Zonguldak yöresinin sivil mimari yönünden en dikkat çeken örnekleri iki katlı kâgir konaklardır. Dışa açık cephelerde, zemin katta üst katı destekleyen ahşap sütunlara rastlanmaktadır.

Zonguldak ili Ereğli ilçesinden günümüze gelen XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyılda yapılmış karakteristik konak ve ev tipleri bulunmakta olup, bunlar Kültür Bakanlığı tarafından tescil edilmişlerdir. Bu evlerin başında Halil Paşa Konağı, Yalı Caddesi’ndeki evler, Sahil Yolu’ndaki evler, Bayır Sokağı’ndaki evler, İstikbal Caddesi’ndeki evler, Konak Dibi Sokağı’ndaki evler, Akarca Sokağı’ndaki evler, Orta Sokak’taki ev, Kızkapısı Sokağı’ndaki evler, Sungur Sokağı’ndaki evler, Kula Sokağı’ndaki ev, Tokmaklar Sokağı’ndaki ev, Kayabaşı Şakir Reis Sokağı’ndaki ev, İncekaş Sokağı’ndaki ev gelmektedir.

Bunlardan Orhanlar Mahallesi, Yalı Caddesi’nde bulunan Halil Paşa Konağı XIX. yüzyılın sonlarında Halil Paşa Karamahmutoğlu tarafından antik parçaların kullanılması ile yapılmış olup, Ereğli’nin en dikkat çeken sivil mimari örneklerindendir. Denize bakan iki kat halindeki bu konağın zemin katındaki ahşap sütunlar üst katı desteklemektedir. Konağın ikinci katı altlı üstlü iki sıra pencereler ile aydınlatılmıştır. Yapının odaları ortadaki sofa çevresinde sıralanmış, üzeri de eğik bir çatı ile örtülmüştür.

00037461.jpg
Ereğli’nin Sahil Yolu’ndaki ev, taş su basman bir kaide üzerine üç katlı olarak yapılmıştır. İkinci kat çıkmalarla dışa aşırılmış ve giyotin pencerelerle aydınlatılmıştır. Yalı Caddesi’ndeki evler kâgir olarak yapılmış, zemin kat üzerine iki katlı yapılardır. Bu evlerde de dışa yönelik pencereler, ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri olan süslemeleri ile dikkati çekmektedir. Bunların üzeri de saçakları çok fazla geniş olmayan ahşap çatılarla örtülmüştür.

Ereğli Dışkale Mahallesi Kirmanlı Sokağı’ndaki, eğimli bir arazi üzerindeki evi XIX. yüzyılda Roman Bey teras katı ile birlikte dört kat halinde bahçe içerisinde yaptırmıştır. Zemin katı kömür deposu olarak kullanılan bu evde üst katlara ahşap merdivenlerle çıkılmaktadır. Üst katlarda sofa etrafında dışa yönelik dikdörtgen pencereleri olan odalara yer verilmiştir. İkinci ve üçüncü katların her birisine mutfaklar da eklenmiştir. Her katta dörder oda bulunmaktadır.

Orhanlar Mahallesi Tokmaklar Sokağı’ndaki ev ise, yöresel mimari özelliklerini yansıtmaktadır. XIX. yüzyılın sonlarında yapılmış olan bu evin birinci katı kâgir, ikinci ve üçüncü katlar ise ahşap çatkılı olup, çatkıların araları tuğla dolgular ile doldurulmuştur. İkinci kat birinci katın üzerine boydan boya bir çıkma ile dışarı taşırılmıştır. Bu evde de ortadaki sofaların çevresine odalar sıralanmıştır.

00037463.jpg
Karadeniz Ereğli’sinde günümüze gelemeyen sivil mimari örnekleri de bulunmaktadır. Bunlar Yalı Caddesi üzerindeki yapılardır. 1950’li yıllardan sonra yeni yapılanma Devrek’te olduğu gibi burada da birçok eski evin yok olmasına neden olmuştur.

Günümüze gelemeyen sivil mimari örneklerinden birisi de eski hükümet konağıdır. İki katlı kâgir olan bu yapının oldukça dengeli bir plan şeması olduğu gibi, cephe düzeni de kendine özgü bir örnek idi. Yapının giriş bölümünde dört sütunun taşıdığı ve öne doğru çıkıntı yapan bir bölüm bulunuyordu. Buradan uzun bir hole ve çevresindeki odaların bulunduğu mekânlara geçilmekte idi. Bu yapıda katlar yatay silmelerle birbirlerinden ayrılmış, sütun başlıklarının desteklediği çıkmalarla dışa taşırılmış ve aynı zamanda da antik yapı örneklerini yansıtmaktadır.
 
Geri
Üst