buyrun buyrun köşeme :)

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
Dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.
Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.
Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.
Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de,
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.
İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde “onca ayrılığın birinci dereceden failidir” denmeseydi eğer.
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.
Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse…
Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
Can Yücel
 
Kadavradan ibaret bir gövde,
İmlası bozuk bir cümle..
Bir de aramızdaki büyüyen özlem..
Biliyorum gelmeyeceksin…
Ne sen olabileceğim gözlerinin dibinde..
Ne ben olabileceksin yüreğimin terinde..
Ama…
Bir cümle olduk biz..
Anlatım bozukluğuna meyal verdik ise de,
Sevgiye dair alıntılanmış,
En anlamlı söz olduk biz..
Bizden doğma mutluluğu var ettik
Sevda sağnağında…
Bizden olma bir fincan umudu tazeledik
Hayat çaydanlığında…
Ey kirpiklerinden sağdığım gökkuşağı yedi rengi,
Hüzünbaz hüzünleri unut..Ayak diblerine kök salmış siyah’ı da ..Koş yeni demlenmiş yürek demime..Sokul ve mevzilen gözlerinde kuruttuğum kirpiklerime..Şarkılar sustu biliyorum..Söz sırası bizde..Mutluluğumuzdan alıntı birkaç çift umudumuz var dudaklarımıza ördüğümüz..Erişmese de ellerimiz ellerimize, bir yolumuz var özleminde yürüdüğümüz..Sana kaç gel demiyorum..Biliyorum hakkım değil bu..Bırak kanlı bir savaşın içinde geçsin ömrümüz..Çilekeş bir sonbahar yaprağına özensin gözlerimiz..Aynı tende, aynı gölgede yürümese de mavi düşlerimiz, aynı sevdanın ıslak cümlelerinde büyüsün adımız..İlintilensin kokun Cennnetle, bize aidatlansın ayrılık…Ne fark eder ki..Ben sendeyim…Sen bende…Bükülse de cümlelerimiz , sökülse de alfabemiz biz bir cümleyiz..Sen ve ben…İki harf bir cümleden ibaret mutluluk…
Mutluluğuma umudumu bağışlayan,
Biliyorum özlem kör topal zamanlarında ilerliyoruz..Sen benden uzakta, ben senden ırakta yürümekteyiz..Dışı düşsüzlüğe gebe kalmış bir sabahın koynunda boyun bükmekteyiz..Bazen gözlerimiz nemlenmekte, bazen de özlem aramıza perdelenmekte..Ama bırakmak yok sevgili..Mutluluk umuda gark olmuşsa, artık dönüş yok bu yoldan..Ölüm ölümümüzü öldürmeden gitmek yok sevgili..Bırak ellerinden içmeyeyim bir bardak suyu..Bırak gözlerinde sabahlamasın yüreğim..Uzaklarda bana ait bir cümle ol yeter..Koynumda sonbaharları kurban edemesen de bırak yanımda hep umut ol yarınlara…
Sığlığıma / içimdeki yalnızlığa bir dirhem hayatı aşılayan,
Sus.Dikenli telleri dudaklarına getirip kanatma yaralarını..Kavuşmamanın ızdırabına kanıp içme hüznün şerbetini..Bak kör bir yüreğe sevgiyi öğretiyorsun..Büyüyor içimde ölen bir çocuk..Yarım değil cümlelerim..Mutluluk fiilinden umut deryası cümleler kuruyorum mavilere..Rüzgarı omuzlarıma alıp bulutlara yeni göç yolları buluyorum..Biliyorum her yol sana…Biliyorum her söz sana..Evet zor yaşadıklarımız..Zifiri bir karanlık ilerlediğimiz, bir ölüm kalım savaşı göğsümüzden sildiğimiz..
Bırak aramızdaki özleme bakıp durma..
Kefenle gözlerindeki ıslaklığı..
Gün vuslat zamanı..
Gün bizi bizde yaşatma anı..
Doldur gözlerine kız cocuğu hayallerini..
Yürü bana doğru harf harf..
Yürü bana doğru dua dua..
Bir de gelirken bana,
Bİr avuç maviyi çok görme sakın..
Unutma;
Özlediğim kadar Sen’sin..
Sevdiğim kadar Ben’sin..
“ Seni özlemin en güzel yanı;
Seninle her gün yeniden doğmak mavilere..
Hep nefes al emi..
Seninle hayatlansın bu hayatım….“
 
Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.
Gözümüzün dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler,
 
Dost deniz kenarında ki taşlara benzer. Önce tek tek toplarsin sonra birer birer denize atarsin ancak bazilarina kiyamazsin.Iste sen o kiyamadiklarimdansin.
 
Kevser havuzuna dalanlar,Ölmezden öndün ölenler
Nefsini düşman bilenler,Konar tuba dallarına
Alem düşman olur ise,Beni dost’tan ırımaya
Dost kanda ise ben anda,Düşmanlık arımaya
Dost ehli bizim ile hem,Dost burdadır bize ne gam
Yüz bin cehd ederse düşman,Dost mahfili duramaya
Düşman bana nide bile,İşim gücün dost’tan yana
Dost makamı can içinde,düşman eli eremeye
Kime kim dost kapı aça,Düşmanı elinden kaça
Yunus ağzı güher saça,Değme arif değemeye.
Yunus Emre
 
ERKEK DEDİĞİN Seni elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak. Bileceksin ki emin ellerdeyim, başkası tutamaz elimi böyle. Rahat olacaksın yanında, çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek. İnce olacak; seni senin kadar düşünecek. Sen onu merak ettiğinde kendisine hesap soruluyor havalarına girmeyecek. Senin inceliğine karşı umursamaz sözler sarf etmeyecek.
Adamın sinirini bozmayacak, cinlerini tepesine çıkarmayacak, sanki sen onun için varmışsın her ne zaman istese emrine amadeymişsin, o ne yaparsa yapsın her istediğinde yanında elinin altında olacakmışsın triplerine girmeyecek. Sen ona sevgini hissettirdiğinde, sen ona kayıtsız şartsız aşıkmışsın gibi havalara girmeyecek.
 
Aklım takıldı!
Bir şey diyeceğim!
Yok, yok demeyeceğim!
Vazgeçeceğim!
Aslında başka bir şeydi söylemek istediğim.
Yazdım, sildim…
Yazdım, sildim…
Seni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Ama sorsan söylemem! Sen anla! Hisset ya da.
Yormak istemiyorum artık hiç kimseyi. Yorgunum zira! Yeniden kurasım yok hiç, aşka dair cümleler. Kelimeleri yan yana getiresim yok bir de, kendimi anlatmak için.
Sen anla!
 
İnsanoğlu hep yalnızlıktan şikayet etti. Hep bir aradığı vardı derinlerinde. Aradığı ve bir türlü bulamadığı. Bitmez tükenmez bir bekleyişin içinde, bir düştü belki de varlığına inandığı. Gelecekti , gelmeliydi, bu kadar vefasız olamazdı. Güzeldi , özeldi. Bunları biliyor olmalıydı. Düşünde ki insanoğlunun kusursuzdu muhteşemdi. Gelecekti. Evet gelecek ve huzur dolu bir geleceğin başlangıcı olacaktı. Huzurun adıydı. Ama ne zaman ? İşte bu belirsiz ve gitgide yorucu olan cevapsız bir soruydu.
 
GİDEN SEVGİLİYE

Sana gitme dedim dinletemedim
Gittinde söylesene mutlu oldun mu ?
Bir türlü sevmeyi öğretemedim
Sevgini hak edeni sahi buldun mu ?
Umutluydum yarınlardan çünkü sen vardın
Sen benim için çölde vahaydın
Ne olurdu bu sevdama layık olaydın
Sana layık aşkı sanki buldun mu ?
Gönül kapım artık aşk’a kapalı
Kalbim kırık ve onulmaz yaralı
Anladım ki yokmuş aşkın kuralı
Son söz senin şimdi ikna oldun mu ?
Yolun açık bahtın açık olsun yine de
Hatıran var kem söz olmaz sinemde
Artık hüzün var sayende gönül hanemde
Söyle bana şimdi mutlu oldun mu?
Aradığın gerçek aşkı buldun mu ?
Ölesiye aşık oldun mu ?
Dilerim olmuşsundur…..
 
sensiz kalmayı kaldıramıyor yüreğim..

Seni özlemeyi en çok ben bilirim, hiç yakınmadım seni özlemekten. Üstelik sana kavuşamama ihtimali işlenmemiş soğuk bir taş gibi önümde dikilip dururken. Sana dokunamamak yüreğimi böylesine acıtırken. Yinede bil ey yar, bil ki ben yüreğimi kanırtan bu acıya inat dokunmadan tenine saatlerce sevişebilirim seninle..
Sensiz kalmayı kaldıramıyor yüreğim, kısa ayrılıklar bile kederimi arttırıyor, hüzün dolu geceler yaşatıyor bana. Seninle birlikte olmanın tadını almışım bir kere, bundan vazgecemiyorum. Alışkanlık değil bu her alışkanlık terkedilebilir birgün, oysa sen benim yaşam kaynağımsın, insan hayatından vazgecebilirmi.. Özlüyorum seni özlemin büyüdükçe büyüyor içimde. Durduramıyorum kavuşucağımız anı bekleyerek geciyor zamanım. Hiçbirşey zevk vermiyor bana sen yokken. Sen yokken sıçrayarak uyanıyorum geceleri yanıma bakıyorum yoksun. Tekrar gözlerimi kapıyorum, dönüp duruyorum sabaha kadar. Sensizken her güne yorgun uyanıyorum, tadım yok işte anla…
Oysa yanımdayken sen, günün tüm yorgunluğunu unutuyorum. Sohbetimizin keyfi, dokunmalarımızın sihri, yaşanan tüm olumsuzlukları silip götürüyor, huzurla dalıyorum uykuya. Seninleyken, sadece birkaç saatlik bir uyku bile ertesi günü sapasağlam geçirmeme yetiyor. Sevgilim olduğunu var olduğunu bilmek yetiyor bana.
Dönüceksin biliyorumda dayanamıyorum ne yapayım. Zamanı seninle, sadece seninle geçirmek varken aşkımızı büyütmek, tutkuyla yaşamak varken beklemek çok zor geliyor inan. Şimdi olsa diyorum, çıksam işten gitsem yanına yemek yesek birlikte bir iki kadeh şarap içsek, o içse ben baksam heyecanlı heyecanlı anlatsa yaşadıklarını. Sonra güzelliğinden bahsetsem, şımartsam onu boğazın kıyısında yürüsek birlikte yağmur üzerimize yağsa, üşüsek sarılsak birbirimize ısınsak tenimizin ateşiyle. Ama yoksun işte bu gecede sensiz gececek, ve ben ne şarap içeceğim ne yediğim yemekten zevk alacağım. Bu gece sevgilim bir fırsatını bul ve üzerinde şehir ışıklarının dans ettiği denize bak. Kokusunu içine çek. Beni hissedeceksin, çünkü ben ne zaman sensiz kalsam denize bırakıyorum yüreğimi, sana ulaşması için. Çünkü seninleyken atıyor yüreğim. Haydi sevgilim gel, al yüreğini öyle gel..