Herkes öldürebilir sevdiğini Kimi bir bakışıyla yapar bunu Kimi dalkavukça sözlerle.. Korkaklar öpücük ile öldürür Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini.. Kimileri yaşlı iken öldürür; Şehvetli ellerle öldürür kimi Kimi altından ellerle öldürür; Merhametli kişi bıçak kullanır Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi aşk kısadır kimi uzundur Kimi satar kimi de satın alır; Kimi gözyaşı döker öldürürken Kimi kılı kıpırdamadan öldürür; Herkes öldürebilir sevdiğini Ama herkes öldürdü diye genede ölmez insan...
Kalabalık cümlelerin arasında bir ben… Tenhalarda beni arayan kocaman yürekli sen… Bir de kıyısı olmayan sarı sonbahar.. Bir de siyah - beyaz fotoğrafları işgal eden bir türkü… Sonu hep hüzünlü biten… Ben kadar yürüdük / sen kadar yaşadık ve “ biz “ kadar “ öldük… Sen.. Ben.. Bir de... Biz… Biz ki bu sevdaya başlamadan sonumuzu çizen iki kahramandık sırtları hiçbir zaman birbirine dayanmayacak.. Biz ki tek umudun peşine takılıp ölümü birbirimizin dudaklarından içen iki kurşunduk girse de yüreğimizin en derine… Kanasa da gövdemiz gözlerimiz hiç acımayacak...
Nedeni yok seni sevmemin nedensiz seviyorum ve bilinmez nedensiz yaşıyorum senli günleri Başını ve sonunu düşünmeden sadece o anı düşünerek varlığının olduğu zamanı doyasıya yaşıyorum. ve seni seviyorum...
Gel ki;örülmüş kaderin ağlarından sızan ışık huzmesi olasın...
sen.... hiç düşündünmü,susuzluktan dudakları çatlak çatlak olmuş,çorak topraklarda suyun ne kadar hayat demek olduğunu...
Hayatımsın işte...
gönül toprağımın en kuytularında açan çiçeklerime hayat olan....
sen...
hüküm sürerken, dünya dışında ki sonsuzluk ummanında,gel yıldızım ol dünyamda..
Gel ki;örülmüş kaderin ağlarından sızan ışık huzmesi olasın... Süzül ıssız,karanlık ve de acımasız zifir zifir gecelerime... Işığımsın işte..
Gül dünyamda çiçek çiçek açan umutlarıma ferahlık veren...
Belki biraz olsun hasretim diner bakarım sana ulaşamasamda...O zaman dinermi bağrımdaki yanan volkanlar?...
sen...
her yalnız kalışımda alnıma ateş olup düşerken,kimsesizliğin girdabında kaybolup giderken,dünyada benim üzülmeme kıyamayan,üzerime titreyen
sen...
neden yoksun?
sen...
tatmadığım duyguların dahada ötesinde duyduğum bir hoş sadâsın, kimselerin anlayamayacağı görülmemiş,duyulmamış bir masalsın...Sadece benim anlayabildiğim...
sen...
ah sen...
neden poyraz yemiş tekne gibi savrulup giderim,bu derya-i gâmda,cevabı yok işte....
bu satırlar sen diye var olurken,sen yoksun...
Ah sen.... ötelerin ötesinde yaşayanım,aya baktığımda yüzünü gördüğüm,bu kavanoz dipli dünyada beni bırakıp,en güzel alemlere hicret eden kara gözlüm,