Ah Gurbet

Angel_tears

Yeni Üye
Üye
Ah Gurbet
Yadıma düştün de yine
Selam vereyim istedim semtlerine
Bindim Kandilli’deki kayıkların birine
Parasını verip sarhoş kayıkçıya
Oturdum kayığın ihtişamlı yerine.

Geziyorduk seni, vakit geceydi
Kandil, kayık, kayıkçı ve ben
Süzülüyorduk koynuna sessizce.

Özlemişim suyunu İstanbul.
Gurbette böyle alımlı değil damlalar
İnanır mısın?
“Eninde sonunda birkaç damla Marmara” deme n’olur?
Hasret kalmışım dalgalarının fısıltılarına.
Avuçlarıma aldım denizini
Tarih koktu ellerim
Aşağı aktı kollarımdan
Bizans’ın zincirleri…

Meltemlerini özlemişim İstanbul
Gurbette esmez böyle nazenini.
Ya sıcağı kavurur şehir sakinlerini
Ya da bir soğuğu vardır, titretir ölüleri.

Şöyle içime çekince nefesini
Kokusu geldi burnuma Fatih’in
Hayal edeyim dedim de
Atının görkeminden ürperdi semtlerin

Kuşlarını özlemişim İstanbul
İnan, böyle değil gurbette o şen ötüşler
Senin güvercinlerin gibi ezan kokmaz ordakiler
Taşımazlar kanatlarında o kutlu sesleri
Hem… Renkleri de değil hiç buradakiler gibi
Senin martıların hüzünlü mavi.

Artık buradayım, bak
Gecelerin bir baykuş olup
Konuvermiş ellerime.
Derken ürperdim ötüşüyle,
Baktım,
Kandil uykuya dalmış
Kayık küreklerine yaslanmış
Kayıkçı şişesine bakakalmış
Ve ben sana sarılmışım İstanbul…

Neden sonra fark ettim ki,
Yine gurbette uyuyakalmışım.
Fark etmediğim,
Bu bankta mı yoksa
Düşlerinde mi sabahladığım?
 
Geri
Üst