İş Dünyasının Basit Kuralları

Bilge Gökçen

Yeni Üye
Üye
İş Dünyasının Basit Kuralları
İş Dünyasının Basit Kuralları
"Acıtan şeyler ders verir." Benjamin Franklin
Melih ARAT



İş dünyasında basit bazı kuralları uygulamak, pek çok sorunu en başından çözer. Bu kuralları uygulamak için ayrıca bir bütçeye ya da zamana ihtiyaç yoktur. Ancak bu kuralları uygulamak dolaylı olarak tahmin edebileceğinizin üzerinde zaman ve bütçe kazandırır. İş dünyasında ilişki gerektirmeyen bir iş sınıflaması neredeyse yoktur. İş yerindeki çalışma arkadaşlarınızla, müşterilerinizle, tedarikçilerinizle, bayilerinizle ya da başka kişi ve kurumlarla ilişki içerisindesiniz. Ancak bazı basit kuralların ihlali ilişkileri bozabilir. Bazı basit kurallara uymaksa ilişkileri ve işbirliğini güçlendirebilir. Aşağıda belirteceğim kurallar her zaman da beklenen sonuçları doğurmayacaktır. Unutmayın kuralların amaçlara hizmet etmediği durumlarda söz konusu olabilir. O zaman aşağıdaki kurallara da uymayarak başka özel kurallar geliştirilmelidir.

Söz Verdiyseniz Yapın, Yapamadıysanız Açıklayın.
Güven duygusunu geliştiren olgu, verilen sözlerin tutulmasıdır. Yerine getirilen her söz bir yatırımdır. Ancak her zaman verdiğiniz sözleri tutamayabilirsiniz. Böyle durumlarda söz verdiğiniz kişi ve kuruma açık yüreklilikle açıklama yapmak gerekir. Söz verdiğiniz halde sözünüzü tutmuyorsanız ve açıklamıyorsanız da, güven yaratmak bir tarafa kendi imajınızı tahrip etmeye başlarsınız. Durum çok kötü olabilir, açıklama yapmak cesaret isteyebilir, ancak uygun bir açıklama pek çok durumda hiçbir açıklama yapmamaktan iyidir. En azından sebebini açıklamasınız bile sözünüzü tutamadığınızı ya da taahhüdünüzü yerine getiremediğinizi bildirin.

Toplantı Yapıyorsanız, Toplantı Yapın.
Toplantı yapıyorsanız, bir süre belirleyin ve bu süre içinde başkalarının araya girmesine izin vermeyin. Çünkü toplantıda birisinin araya girmesine izin veriyorsanız, telefonla ya da bizzat araya giren kişiye daha fazla önem verdiğinizi düşündürür ki, bu toplantı yaptığınız kişiye saygısızlıktır. Eğer çok önemli bir telefon bekliyorsanız ya da birisini araya alacaksanız, bunu toplantıya başlamadan önce toplantı yaptığınız kişiye belirtin. Araya aldığınız görüşmeyi de kısa tutun.

Evet ve Hayır Demesini Bilin.
İnsanlar size bir soru sorduğunda, soruya net bir cevap verin. Bu bir kuruluş olabilir, bu bir tedarikçi, satıcı ya da müşteri olabilir veya bir iş arkadaşınız olabilir, insanlar sizden bir cevap bekliyorsa onları bekletmeyin ve cevapları verin. Eğer cevap veremeyecek durumdaysanız sebebini açıklayın ve ne zaman cevap vereceğinizi belirtin. Hayır demek gereken durumlarda "hayır" deyin. Geciktirilmiş bir "hayır", zamanında verilen "hayır" cevabından kötüdür. İnsanların zamanlarını çalmayın. Cevabınız olumsuz ise bırakın herkes kendi yoluna gitsin. Eğer cevabınız olumluysa da, işlerin bir an önce başlayabilmesi için cevabınızı geciktirmeyin.

Teşekkür Etmesini Bilin.
Herkes para için çalışsa da, insanlar "insan"dır ve insanca yaklaşım beklerler. Kim yapmış olursa olsun, ortada standart dışı bir başarı varsa teşekkür edin. Ortada süren standart bir başarı da varsa, hiç olmazsa bu standardın altına düşülmediği için de teşekkür edin. Teşekkür ederken dikkatli olun, birisine teşekkür ederken, teşekkür etmeyi unuttuğunuz birisini gücendirebilirsiniz.

Övmesini ve Yermesini Bilin.
Kişileri değil, yapılanları övün. Ortada başarılı bir iş varsa kim yaptı diye sormayın, pek çok işte insanların ortak katkısı vardır, bazıları öne çıktığı için sadece onları övecek olursanız, az da olsa katkısı olan insanlar alınacaklardır. Ayrıca yapılan işin övülmesi ve yüceltilmesi, bu tür işlerin çoğaltılmasına yol açarken, insanları övmek onları kibirlendirmeye yarar. Kibir ise, işbirliğinin en büyük düşmanlarındandır. Eleştireceğiniz şey de, kişiler değil, yapılanlar olsun. Yapılanlar gelişir, ama kişiler değişmez. Bir kişiye aptal dediğinizde bunu sonsuza kadar üzerinde taşıyacaktır. Ama yaptığını hemen ya da bir süre sonra değiştirebilir. Eleştiriyi de mümkün olduğunca karikatürize ederek yapın. Yapılan işin yanlışlığını komik bir şekilde taklit ederek göstermek, eleştiriyi hafifletir. Eylemleri ve yapılanları da eleştirseniz, çok az kişi doğrudan eleştirileri dinleyebilecek kadar gelişmiştir.

Kendinize Yapılmasını İstemediğiniz Şeyi Başkasına Yapmayın.
Çuvaldızı kendine, iğneyi başkasına batır derler. Bu atasözünü yabana atmayın. Gerçekten iş dünyasındaki pek çok sorunu başından çözecek bir formüldür bu. Zam yaparken, bana bu zammı yapsalardı ne hissederdim; ben müşteri olsaydım böyle bir işlemle karşılaşsam ne hissederdim; benim bağırdığım gibi bana böyle bağırsalardı ben ne hissederdim; toplantı yaptığım kişi benim gibi durmadan telefonla konuşsaydı nasıl hissederdim, almayı sabırsızlıkla beklediğim bir cevabı benim gibi bekletselerdi ben ne hissederdim ve benzeri soruları sormak pek çok can sıkıcı davranış, karar ve durumun önüne geçecektir.

Dedikodu Yapmayın, Şahıs ve Kuruluş İsmi Vererek Başkalarını Kötülemeyin.
Eleştirdiğiniz kişilerin yüzüne söyleyemeyeceğiniz şeyleri başkalarına söylemeyin. Birisi hakkında olumsuz konuşmak gerekecekse isim vermeyin, ima da etmeyin. Başkaları hakkında belirli bir karara ilişkin referans olmak gereken durumlar haricinde, insanlar ve kurumlar hakkında olumsuz görüş bildirmeyin. Birisi hakkında olumsuz görüş vermeniz gerekirse de yine de araştırılmasını önerin.

Bu kuralların genel kurallar olduğunu bir kez daha belirtirim özel durumlar için özel karar seçenekleri geliştirmek gerekir.

Gülmece…
Sen Danışman Olmalısın!
Çoban yol kenarında koyunlarını otlatıyormuş. Tam o anda, yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen, Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağı inmiş ve çobana sormuş : - Eğer kaç tane koyunun olduğunu bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin ? Çoban bir adama bir koyunlara bakmış tamam diye cevap vermiş. Genç adam arabasına park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış, bir NASA sitesine girmiş, GPS'ini kullanarak yeri taramış, bir data base ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış. Çobana dönmüş ve tam olarak 1586 adet koyunun var demiş. Çoban doğru diye cevap vermiş. Koyununu alabilirsin. Genç adam koyunu almış ve jeep'inin arkasına koymuş. Bu sefer çoban genç adama dönmüş ve eğer ben senin işinin ne olduğunu bilirsem koyunumu geri verir misin diye sormuş. Adam evet neden olmasın diye yanıtlamış. Çoban sen bir danışmansın demiş. Genç adam nasıl oldu da bildin diye sormuş. Çoban çok basit diye cevap vermiş. Buraya çağrılmadan geldin bu bir. ikincisi benim zaten bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden koyun aldın. Üçüncüsü yaptığım hiçbir şeyden anlamıyorsun çünkü köpeğimi aldın.

Bilgece
Gerçek Bir "Çekirge" Öyküsü
Çoğu insan eksik düşündüğü yönlerini göstermek istemez.Eksikliklerini herkesten saklamanın daha büyük bir eksiklik olduğunu anlamaz. Aşağıdaki hikayeyi okuduğunuzda bir eksikliğin üstünlüğe nasıl dönüştüğünü göreceksiniz.

9 yasındaki bir Japon çocuğun en büyük hayali günün birinde çok iyi bir judocu olmaktır. Fakat talihsiz bir trafik kazası sonucu sol kolunu tamamıyla kaybeder. Hem çocuk, hem de ailesi yıkılır. Ailesi sırf çocuk oyalansın diye, Japonların en ünlü hocalarından birini tutarlar.

Hoca kolları sıvar, çocuğa tek kolla yapabileceği yegane fırlatma hareketini öğretir. Gece gündüz çocukla beraber bu hareketi çalışırlar. Bir müddet sonra çocuk hareketi gayet iyi ve hızlı bir şekilde yapmaya başlar, fakat hocası çocuğa her gün saatler boyu aynı hareketi adeta ezberletir. Çocuk bu hareketten sıkılır ve yeni hareketler öğrenmek istedikçe hocası bu hareketi dünyada en hızlı sen yapana dek çalışmasını ve başka hareket öğretmeyeceğini söyler. Bir müddet sonra çocuk bu hareketi yıldırım hızıyla yapmaya alışır. Bunun üzerine hoca çocuğa artık bir turnuvaya katılma zamanının geldiğini söyler. Olacak şey değildir. Tek kollu bir judocu tek hareketle turnuvaya katılacak. Çocuk itiraz ettikçe hocası "Evlat;sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme" diye öğütte bulunur.

1. tur 2. tur derken çocuk turları gayet rahat geçer. En nihayet finale gelir. Tek hareket bilgisi ile finale kadar gelen çocuğun finaldeki rakibi bölgenin en iyi judocusudur. Çocuk dev cüsseli rakibini görünce korkar. Hocası yine sakindir, "evlat sen bu harekette dünyada teksin, kendi oyununu yap yeter" der. Çocuk rakibine kendi hareketini şimsek hızıyla uygular, rakip kalktıkça aynı hareketi yineler. İnanılır gibi değildir, çocuk tek kolla tek hareket sayesinde şampiyon olmuştur.

Çocuk dayanamaz ve hocasına sorar "hocam inanamıyorum,ben nasıl şampiyon oldum?" der. Hocası yine sakin ifade ile söyle cevaplar, "Bu zaferin iki sırrı var oğlum. Birincisi judonun en güç hareketlerinden birini çok iyi yapabilmendir. İkincisi bu harekete karşı tek bir savunma vardır.O da hareketi yapanın sol kolunu tutmak!...
 
Geri
Üst