ağaçlar ve kökleri

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
ağaçlar ve kökleri
Belli bir yönden devamlı esen sert rüzgârlar, ağaçların dallarını yere doğru eğse de, yapılarının esnek oluşu sayesinde bu dallar yeniden eski hâlini alabilirler. Fakat, fazla ehemmiyetli görülmeyen bu hâdise yaşlı ağaçların köklerinin toprağa bağlantısının zayıflamasına yol açabilir. Köklerin gevşemesi, ağacın gıda sentezinin azaldığı durumlarda da görülebilir.

Yaşlı ağaçlardan meydana gelen bir ormanda kökler, gövdeden iki metre uzağa kadar ilerlemiştir. Köklerde gıda maddelerini topraktan alabilen, çeşitli sentez reaksiyonlarının gerçekleştirildiği hücreler vardır. Bunların bir kısmı da gıda deposu olarak da vazife görür.

Yaşlı kökler kâfi miktarda gıda alamazlarsa, odunlaşmaya başlarlar. Ayrıca, ağacın rüzgârdan tesir gördüğü nisbette, dallarda ve gövdede su-gıda nakleden borucuklar da kalınlaşarak odun lifleri hâlini alır.

Eğer bir ağacın kökleri toprağın sathına çıkmışsa, bu muhtemelen onun rüzgâra karşı müdafaa mekânizmasının
452.jpg
Bir ağacın kök sistemi: 1) Kazık kök, 2) Dengeleyici kök, 3) Ufki iskelet kök, 4) Gelişen kök sonları, 5) Gıda emen kök uçları
işlemesi neticesidir. Fakat bazen de çok sert topraklardaki ağaçların derine inemeyen kökleri yukarıya doğru yönelebilir. Bunlara destek kökler denir. Toprak altındaki köklerin dejenere olduğu durumlarda, bazı ağaçların dalları altından veya gövdesinden de kökler çıkabilir.

Ladin ve benzeri ağaçlar, toprağın hemen altındaki bol gıdalı humus tabakasına kök salarak gıdalarını absorbe ederler. Eğer toprağın üst tabakasındaki humus miktarı kifayetsiz hâle gelirse, ağaç derhal daha derinlere doğru kök salmaya başlar. Dikine büyüyen otların da, gıda bakımından fakir topraklarda, gövdelerine nisbetle çok uzun kökleri bulunur. Meselâ kış çavdarının köklerinin toplam uzunluğu verimsiz toprakta 15 km.'yi bulur.

Yapılan araştırmalarda 1 cm2 kökün, 4,3–15 kg'lık bir basınç temin edebildiği tesbit edilmiştir. Bu basınç büyük ölçüde ozmotik yolla meydana gelmektedir. Yüce Yaratıcı'nın verdiği bu kuvvetle bitkiler, betonları bile delebilirler. Tabii, kök uçlarından salınan asitlerin de bu işte mühim rolleri vardır.

Bitkilerin kökleri bir su tulumbasına benzer. Kökler vasıtasıyla alınan su, çeşitli işlerde vazife yaptıktan sonra yapraklardan buharlaşma yoluyla bitkiyi terkeder. Geniş yapraklı ağaçlar, iğne yapraklara nazaran daha fazla su kaybettikleri İçin, daha uzun köklere sahiptirler. Yaklaşık 30 m2 taca (üst dallar ve yapraklar) sahip bir kayın ağacı, günde ortalama 70 litre suyu buharlaştırır. Sıcaklığın artmasıyla bu miktar 400 litreye kadar yükselebilir. Aynı büyüklükteki bir çam ağacı ise bu miktarın ancak onda-birine erişebilir.

Köklerin uçlarında bulunan çok ince yapılı tüylü hücreler suyun topraktan emilmesini temin eder. Bunlar öylesine İnce yapılıdırlar ki, sayıları milyonlara vardığı hâlde, ancak mikroskop altında görülebilirler. Bunlar ayrıca, kök ucunun ilerlemesini temin eden asitler de ifraz ederler. Bu asitlerin ikinci bir vazifesi de topraktaki minerallerin çözünerek hücre içine alınabilmesini sağlamaktır. Granit ve kuvarslı topraklarda bitki kökleri flor ihtiva eden asitler ifraz ederken, fosfatlı topraklarda sitrik asit salarlar. Acaba böylesine kompleks bir İşi sadece bitkilerin genetik kodlarıyla izah edebilir miyiz? Peki, bu kodlamayı kim, niçin ve ne zaman yapmıştır?

Köklerin topraktan gıda maddelerini nasıl topladıkları şimdilik tamamen açıklığa kavuşturulamamıştır. Bu konudaki araştırmalar bütün hızıyla devam etmektedir. öğrendiğimiz her yeni şey, bütün bunların planlayıcısı ve tatbikçisi olan Yüce Varlığa karşı hürmet ve takdirimizi biraz daha artırmaktadır.

Bugünkü bilgilerimize göre, her türlü madde alışverişi hücre zarları aracılığıyla cereyan etmektedir. Hem hücre içine dağılmış
453.jpg
olan (endoplazmik retikulum) hem de hücreyi çepeçevre saran zarları esas iş görücü ünitelerdir. Zarın bir bölümü yağdan müteşekkil olduğu için, yağda çözünen maddeler kolaylıkla hücre içine alınabilmektedir. Su ve suda çözünen maddeler için başka yollara ihtiyaç vardır. Zarlar, seçici geçirgen bir hususiyet taşıdıklarından, değişik büyüklükteki gözenekleriyle lüzumlu maddelerin hücre içine geçmesine imkân sağlarlar. Bu işte, elektrik tenbihlerinin de rolü olduğu anlaşılmaktadır.

Bazı bitkilerin kökleri mykorrhiza denilen bir mantar tabakası tarafından sarılmış vaziyettedir. 50 ayrı mantar nev'inin bitkilerle mykorrhiza teşkil edebildiği bulunmuştur. Bu mantarların ince lifleri, kökleri sararak yumrular meydana getirir, hatta bazen hücrelerine kadar nüfuz edebilirler. Fakat bu hadise, Yaratıcı'nin İki vazifedarının işbirliğinden başka birşey değildir. Mantar, ağaçdan karbonhidratlı maddeler alırken, karşılığında ona humus tabakasından aldığı azotu, fosforu ve kalsiyumu vermektedir.

Mykorrhiza tabakası teşkil edilemediği için ABD'nİn kurak bölgelerinde uzun süre uğraşılmasına rağmen orman sahaları tesis edilememiştir. Nihayet bölgeye orman toprağı verilmesi düşünülmüş, neticede bu yolla mykorrhiza teşekkülüne imkân sağlanarak ağaçlandırma faaliyetinde muvaffak o-olunabilmiştir. Araştırıcılar bütün bu incelemelerden sonra Önce mantarın, sonra da ormanın öldüğünü söylerler. Son yıllarda görülen asit yağmurları bu faydalı mantarları yok ettiğinden neticede ağaçlar da yok olmaktadır.
 
Geri
Üst