Akciğer Kanserinde Sigaranın Rolü

handanca

Daimi Üye
Yönetici
Akciğer Kanserinde Sigaranın Rolü
meleklermekani4-3185.jpg



Akciğerin kötücül malign tümörlerinin etiyolojisinde, solunan havadaki kanser oluşturucu maddelerin ve özellikle sigara dumanının rolü olduğu kesin olarak bilinmektedir. Bu kesinlik, klinik gözlemlere, istatistiklere ve sigara dumanında yüzlerce toksik ve kanser yapıcı maddenin (polisiklik aromatik hidrokarbonlar ve nitrozamin gibi) bulunuşuna dayanmaktadır.

Günümüzde akciğer kanserlerinin yaklaşık %80 (kadın)- %90 (erkek) kadarının sigara kullanımı ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Günde içilen sigara sayısı, kaç yıl sigara içildiği ve içenin dumanı içine çekme derecesi, kanser gelişmesi riski ile doğru orantılıdır. Uzun süre çok miktarda sigara içenler sigarayı bıraksalar bile, etiyolojisinde sigara dumanı bulunan kanserlere yakalanma olasılıkları -azalmakla birlikte- sigara içmeyenlerin düzeyine inmez. Akciğer kanseri tanısı konulanların %90 kadarı bu kanserden dolayı ölür. Sigara kullananların oranı, gelişmiş ülkelerde 1970’lerden bu yana azalmakta, az gelişmiş ülkelerde ise artmaktadır!

Asbestosis ve iyonlaştırıcı radyasyon da akciğer kanseri oluşması riskini artırır. Asbestozun akciğer kanseri oluşturma olasılığı (x5) sigara kullanımı (x10) ile birlikte olduğunda, normal popülasyondan yaklaşık 50 kat daha fazladır. Akciğerdeki epitel hücrelerinde kanser yapıcı maddelerin etkisiyle oluşan mutasyonların ve diğer genetik zedelenmelerin onkogenleri uyardığı ve/veya kanser baskılayıcı genleri işlevsiz bıraktığı gösterilmiştir. Uzun süre sigara kullananlarda, bronş epiteli hücrelerinde DNA onarımı yeteneği, sağlıklı kişilere göre yaklaşık 5 kat azalmıştır


Akciğer kanseri çoğunlukla 50 yaşın üzerinde görülür. Önceleri erkeklerde daha sık görülmekteyken, sigara kullanımının yaygınlaştığı toplumlarda kadınlarda görülme oranı da yükselmiştir. Günümüzde, Amerika Birleşik Devletlerinde hem kadınlarda hem erkeklerde kansere bağlı ölümlerin en çoğunu akciğer kanseri oluşturmaktadır. Bu ülkede, akciğer kanserine bağlı ölümlerin sayısı meme, kalın bağırsak ve prostat kanserine bağlı ölümlerin toplamından fazladır.

Bizim toplumumuzda, kadınlarda görülme sıklığı sigara kullanımına paralel olarak artmakta ve erkeklerdeki orana yaklaşmaktadır. İlk belirtiler öksürük, kilo kaybı, göğüs ağrısı ve dispnedir. Bu belirtiler, bazıları zaten kronik bronşitli olan olgularda genellikle dikkatten kaçabilecek niteliktedir. Akciğer grafilerinde lezyon görüldüğünde, hastaların çoğu tedavi açısından şanslarının azaldığı bir dönemde bulunurlar.

Tedavi, kısmen tümörün histopatolojik tipine de bağlı olduğundan, biyopsi gereklidir. Biyopsi, bronkoskopik olarak veya transtorasik yöntemle yapılabilir. Balgamın sitolojik olarak incelenmesiyle de, bronş lümenine doğru büyümüş tümörlerin tanısı konulabilir. Ucuz ve kolay olan bu tanı yönteminden istenen verimin alınabilmesi için, üstüste 3-5 gün sabah ilk balgamların incelenmesi ve hastanın balgam çıkarabilmesi icin gerekirse ilaç kullanılması önerilir. Tanı, transtorasik veya transbronşiyal iğne aspirasyonu ile de konulabilir.
 
Geri
Üst