Büyünün Tesiri ve Hükmü Nedir?

Uzman SühaN

Administrator
Büyünün Tesiri ve Hükmü Nedir?
Bazı kişiler içinden çıkamadıkları mevzularda farklı yollara başvurabiliyor. Bunlardan ilk akla gelen, büyü. Kur'ân büyüden ve büyücülerden bahsetmekte ve Kur'ân'da "sihir" kelimesi değişik türevleriyle 57 defa geçmektedir.

Sihir ve büyünün tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Vahyin etki alanından uzaklaşan insanlar¸ bunu insanları etki altında bulundurma ve sömürme yolu olarak kullanmışlardır. Hayatın bir takım zorluk ve çıkmazları karşısında sihir zaman zaman çare olarak da görülmüştür. Bazen de düşmanlık beslenilen kimselere kötülük yapmak için bu yola başvurulmuştur. Bu yüzden İslâm büyüye karşı tavır almış ve onu büyük günahlardan saymıştır. Çünkü sihirde hakkı bâtıl¸ bâtılı hak; hakikati hayal¸ hayali hakikat gösterme uğrunda ortaya konan esrarengiz bir yanıltma çabası vardır. Tarihte sihirbazlar¸ kendilerinde gizli güçler vehmettirerek peygamberlere alternatif olmaya çalışmışlardır. Sihrin en büyük kötülüğü insanları¸ tamamen insanlığın hayrına olan vahyin aydınlığından büyünün karanlık dünyasına çekmesidir. Bu yüzden vahye tepki gösteren ve ona inanmayan kâfirler¸ kendilerini haklı çıkarabilmek ve Allah'ın elçilerini yalanlamak için onları büyücülükle suçlamışlardır.[1]





17195.jpg




Arapça'da "sihir" kelimesiyle ifade edilen büyü¸ din ile ilgisi olmayan dualarla ve hareketlerle ruh üzerine tesir yapmaktır. Bu kelime¸ gözbağcılık ve hile yoluyla insanları manyetize ederek tabiat kanunlarına aykırı olaylar ortaya koyma sanatını ifade etmek için kullanılır. Bu yüzden büyü şöyle tarif edilmiştir: Herhangi bir çıkar uğruna başkasına zarar vermeye yönelik meşru olmayan yollarla bir takım gizli kuvvetleri yönlendirerek yapılan ve gerçeğe uymayan gözbağcılık¸ düzenbazlık¸ oyunculuk şeklindeki işlerdir.

Büyücülük¸ İslâm'dan önce Araplar'da¸ Rumlar'da¸ Hintliler'de¸ Mısırlılar'da yaygın idi. Özellikle Hz. Musa (a.s.) zamanında büyücülük itibarlı bir meslek idi. Hz. Süleyman (a.s.) zamanında da yaygındı. Bu yüzden Kur'ân büyüden ve büyücülerden bahsetmekte ve Kur'ân'da "sihir" kelimesi değişik türevleriyle 57 defa geçmektedir. Konuyla ilgili en uzun âyet şöyledir: "Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar¸ şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Hâlbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki o iki melek¸ herkese: ‘Biz ancak imtihan için gönderildik¸ sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız'¸ demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar¸ o iki melekden¸ karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler¸ Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar¸ kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!"[2]

Bu âyette yer alan sihrin mahiyeti¸ iki meleğin ne öğrettiği ve sihrin tesiri konusunda farklı yorumlar yapılmıştır. Âyetten alınması gereken birkaç net mesaj şunlardır: Hz. Süleyman (a.s.) devrinde sihirbazlık yaygındır. Hatta o dönemde Hz. Süleyman'ın rüzgâra hükmetmesi¸ kuşlarla konuşması ve güçlü bir saltanat oluşturması inanmayanlar tarafından hep sihirle izah edilmiştir. Onun bunları sihir bilgisi sayesinde yaptığı yayılmıştır.[3] Tahrif edilmemiş Tevrat¸ büyüyü şiddetle yasaklamış ve onu puta tapmakla eşdeğer saymıştır. Buna rağmen Tevrat'a sırt çeviren Yahudiler büyücülüğü meslek haline getirmişlerdir. Bu yüzden âyet esasen Hz. Süleyman'ın bu işlerden beri olduğunu ifade etmek¸ sihrin kötü bir iş olduğunu anlatmak ve büyücülerin Allah'ın izni olmadan kimseye zarar veremeyeceklerini anlatmak için nâzil olmuştur. Özellikle ayette¸ eşler arasını bozmak için bu yollara başvurmanın çirkinliğine ve bunun şeytan işi olduğuna dikkat çekilmektedir.

Büyünün çeşitleri

Büyünün kendine göre özellikleri ve çeşitleri vardır. Mesela¸ bazı sihirler el çabukluğu ile yapılır. Bu¸ sırf hileden ibarettir. Hokkabazlık ve gözbağcılığı da denen sihrin bu türü¸ algıyı yanıltmaktan ibarettir. Şapkadan tavşan¸ limonun içinden yumurta çıkarırmış gibi yapmak böyledir. Bu tür sihirden etkilenenlerin durumu¸ vapurda giderken sahili hareket ediyor gibi görmeğe benzer. Hz. Musa (a.s.) zamanında da yapılan bu sihre Kur'ân işaret etmektedir.[4]

Bazı sihirler cinlerden yardım görerek yapılır. Sihir¸ insan ruhunun belli eğitim¸ egzersiz ve arıtılmasından sonra gizli şeyleri görebilecek derecede his ve idrakinin artması ve böylece çeşitli varlıklarda tesir icra etmesiyle de yapılır. Buna manyetizma¸ hipnotizma ve fakirizm denir.

Bütün sihirler ya sırf yalan¸ gözbağcılık¸ hile ve aldatmadan ibarettir veya bazı gerçekleri kötüye kullanarak ortaya konulmaktadır. Felak ve Nâs sureleri bu konuda nâzil olmuştur. Bu sureler¸ sihir ve büyünün kötü¸ bunları yapanların ise şerli insanlar olduğuna işaret etmektedir. Bunlardan kurtulmanın ve korunmanın yolunun da başka büyülere başvurmak değil sadece Allah'a sığınmak olduğunu ortaya koymaktadır.


Ebu Bekir Cessas gibi bazı ehl-i sünnet âlimleri ile Mu'tezile bilginlerine göre sihrin gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. O¸ bir hayalden ibarettir. Büyüden etkilenmek psikolojiktir. Sihir ve büyü¸ aldatmaca ve gözbağcılıktan ibarettir. Ancak ehl-isünnet bilginlerinin çoğunluğuna göre sihrin gerçek yönü ve etkisi vardır. Fakat Allahu Teâlâ'nın dilemesi olmadan sihrin kimseye zararı dokunmaz. Sihrin etkisini kabul etmek¸ sihir yapan kişinin tabiat güçlerine egemen olduğunu ve dilediği her şeyi gerçekleştirebileceğini düşünmek anlamına gelmez. Mü'mine düşen görev¸ sihirle uğraşmaktan¸ sihir yaptırmaktan uzak durmak ve her türlü kötülüğe karşı Allah'a sığınmaktır. Nitekim Felak ve Nâs sureleri bu konuda nazil olmuş¸ şerli insanlardan ve bunların yaptığı çirkin işlerden kurtulmak için Allah'a sığınmayı emretmiştir. Kimse gökten değişik cisimler yağdırma¸ ölüyü diriltme gibi Allahu Teâlâ'nın peygamberlerine lütfettiği mucize mahiyetinde olaylar ortaya koymaya güç yetiremez. Bu konuda bütün İslâm bilginleri fikir birliği etmişlerdir.

İslâm bilginlerine göre¸ sihri öğrenip¸ öğretmek haramdır. Sihrin haramlığını inkâr eden dinden çıkmış (kâfir) sayılır. Bu sebeple İslâm hukukçularının çoğu sihir yapanın dinden döndüğü için ölüm cezasına çarptırılacağına hükmetmişlerdir.Ebu Hanîfe¸ Mâlik ve Ahmed b. Hanbel başta olmak üzere bazı âlimlere göre sihrin haramlığına inanmakla beraber yine de onu yapan kimse küfre düşmüştür. İmâm Şafiî ve kelam bilginlerinin çoğunluğuna göre ise yapılan sihirde iman esaslarından birinin inkârı söz konusu değilse¸ sihirle meşgul olmak "küfür" olmayıp büyük günahlardan sayılır.[5]

Büyünün Kötülüğü ve Yasaklanma Sebebi

İslâm¸ taşıdığı kötülük ve sebep olduğu yıkımlar sebebiyle büyüyü ve büyücülüğü kesin olarak yasaklanmıştır. Çünkü büyü¸ kötüye kullanılmakta ve insanlara psikolojik olarak büyük zararlar vermektedir. Büyücülerin kontrol altında tutulmaları imkânsızdır. Bunu yapanlar Allah'ın kurduğu tabiî düzeni yani ‘sünnetullâh'ı değiştirme amacı taşımaktadırlar. En azından insanların zihninde bu konuda şüpheler uyandırmaktadırlar. İnsanların Allah'a olan güven ve tevekküllerini bozarak bu güveni kendilerine çevirmektedirler. İnsanların bilimsel tedavi yöntemlerine başvurmalarına engel olarak tedavinin gecikmesine yol açmaktadırlar. Onların¸ zaaf¸ korku¸ ümit ve inançlarını sömürmekte ve onları aldatmaktadırlar. Bir âyette¸ büyücülerin iflah olmayacağı[6] belirtilmiştir. Hadislerde büyü helak eden yedi şeyden sayılmış[7]ve büyü yapan kişinin küfre girdiği ifade edilmiştir. Ayrıca muhabbet için efsun yapmanın¸ ipliğe okumanın¸ büyü yapmanın şirk olduğunu[8] ve büyüye inanan kişinin cennete giremeyeceği de belirtilmiştir.[9] Büyücüye¸ müneccime¸ gaipten haber veren kimseye inanan kişinin Kur'an'ı inkâr etmiş olduğunu ifade eden hadisler de vardır.[10]

Gece ve gündüz¸ âyetü'l-kürsî¸ Felak¸ Nâs sureleri¸ "Âmenerrasülü" olarak bilinen Bakara Suresi'nin son üç âyeti tam bir teslimiyetle okunduğu zaman mü'min kendisini büyü ve benzeri olumsuz etkilere karşı bir anlamda sigortalamış olur. Bunun dışında büyücülere müracaat etmek gerekmez.
 
Geri
Üst