diyet tuzaklarına dikkat!!!!!!!

esena

Aktif Üye
Üye
diyet tuzaklarına dikkat!!!!!!!
Şok diyet tuzağı
Oysa ki şok diyetler olarak kabul edilen ketojenik diyetler kısa sürede kilo verdirdiği gibi metabolizma üzerinde kalıcı hasarlara da neden olabiliyor. Bu tip diyetlerin zararları hakkında bilgi almak için VKV Amerikan Hastanesi Diyet Bölümü Şefi Uzman Diyetisyen Dilara Koçak ile görüştük.

Terazi ibresinin inmesi için 24 saat aç kalmanız yeterli. Ne var ki bu sahte bir zafer. Çünkü bu yöntemle vücut su kaybına uğruyor kaslar küçülüyor ama yağlar erimiyor. Bu aşamada organizma kendisi için gerekli olan enerjiyi yakalamak için kaslar ve karaciğerde bulunan glikojen denilen bir tür şekeri yakıyor. Sonra kasları enerjiye dönüştürüyor. İşte bu nedenle gün boyunca yemek yemeyen kişi kendini güçsüz hissetmeye başlıyor. Çünkü karbonhidrat almadan veva çok kısıtlı beslenilen bir diyetle gün içinde tüm karbonhidrat depoları boşalır, kan şekeri düşer, tatlı isteği ve güçsüzlük artar, iş verimi düşer, baş ağrısı oluşabilir.

Yüksek protein içeren, karbonhidrat içermeyen düşük kalorili diyetler metabolizmayı hızlandırdığı için hızlı kilo kaybı sağlar fakat tartıda görülen yağ kaybı olmayıp sadece kas ve su kaybıdır. 1 gr kas kaybettiğinizde yaklaşık 2,7 gr su kaybedersiniz ve böylece hızla zayıfladığınızı sanarsınız. Bunu anlamak için en kolay yol aynaya bakmaktır. Eğer tartıda kilo vermenize rağmen yüzünüz, kollarınız inceliyor ve yağ deposu olan karın/ kalça bölgesi incelmiyorsa siz yağ kaybetmiyor ve doğru zayıflamıyorsunuz demektir.

Hızlı kilo verdiren mucizevi hatalar

Kişinin kendi isteği ile hızlı kilo vermesi günlük enerji alımının azalması veya harcadığı enerjiyi egzersiz ile artırması temeline dayanır. Hızlı kilo kaybı genelde düşük kalorili ve proteini yüksek diyetlerle sağlanır. Bu tür diyetlerde düşük karbonhidrat ve ilk günlerde yaşanan su kaybı nedeniyle ortaya çıkan hızlı kilo kaybı yüz güldürücüdür. Düşük karbonhidratlı hızlı kilo verdiren bu diyetler ilk kez 1863 yılında Banting tarafından şeker hastalığının tedavisi amacıyla kullanılmıştır. Bu diyetlerde yan etki olarak başağrısı, bulantı, ishal, halsizlik sıkça gözlenir. Ayrıca hızlı kilo vermeyi sağlayan ancak kalıcı olmayıp daha fazla kilo almaya davet eden diyetler olup, sağlık açısından önerilmemektedir. Proteini yüksek düşük kalorili diyetlerin kolesterol açısından da zengin olması kalp hastalığı açısından çok önemli bir risktir. Çünkü proteini yüksek karbonhidratı düşük diyette ekmek ve türevleri kısıtlanır yerine, hayvansal kaynaklı besinler daha fazla verilir ( tavuk, balık, süt, peynir, yoğurt, et ürünleri gibi). Çok düşük kalorili diyet yapanlarda görülen diğer bir risk de safra kesesi problemidir.

Diyet yapan kişiler, sonuca hemen ulaşmak istiyorlar, ancak seneler süren yanlış beslenme alışkanlıkları nedeniyle bozulan metabolizmalarının bir veya iki ay gibi kısa sürede düzelmesinin imkansız olduğunu zor kabul ediyorlar. Kilo vermekten çok elde edilen kiloyu korumak ve kişilerin su ile kas kaybı yerine yağ kaybetmeye yönelik diyetleri tercih etmeleri daha doğru oysa.

Ketonojik diyetler

Tıp dilinde şok diyetlerin diğer adı ketojenik diyetlerdir. Çok düşük kalorili olup protein oranı yüksek diyetlerdir. Vücut dokularından kayıp ile kilo vermeyi sağlayan bu diyetlerde kişinin kas ve su kaybetmeği vücut yağının yükselmesine neden olur. Metabolizmanın tüm dengesini bozduğu için uzun süre kullanıldıktan sonra hızla kilo almalara neden olur. Sağlık açısından uygun olmadığı gibi besin öğeleri açsından yetersiz ve dengesiz olması nedeniyle hastalıklara daha kolay yakalanma riskini artırır.

Bölgesel şok diyetler

Hiçbir besine adres gösterip belli bir bölgeyi zayıflatma şansımız yoktur. Her birey genetik şifresi doğrultusunda zayıflar, önce kalça veya önce karın zayıflasın olayına kişi müdahale edemez ve baştan yaratma bir hayaldir. Çünkü şişman bir armut zayıflayınca zayıf bir armut şeklini alır, aynı şişman elmanın, zayıf elma olması gibi, armut tipinde bir insanı elma tipine dönüştüremezsiniz. Beslenme bir bilimdir ve bunu öğrenmek için kişi ya kendisi bu konuda okuyup bilinçlenmeli ya da eğitilmelidir. Yoksa alışkanlıklarla ve kulaktan dolma tavsiyelerle bu iş devam ettiği takdirde yanlış, dengesiz beslenme mutlaka obeziteyi ortaya çıkarır.
Manken diyetleri, mucize diyetler, sadece protein ya da sadece sebze-meyve gibi tek yönlü diyetlerin zararları bilimsel ortamlarda sürekli vurgulanmasına rağmen medyatik ve ticari amaçlar nedeniyle maalesef bu diyetler halen gündemdeki yerini korumaktadır. Şişmanlık ciddi bir sağlık sorunu olduğu için ve tedaviyi endokrinolog, diyetisyen, egzersiz uzmanı ile psikolojik desteği saptayacak bir ekip yapmalıdır. Bizim ülke verilerimizde; 1965 ile 1971 yılları arasında Türkiye'de şişmanlık oranı ortalama yüzde 28 bulunmasana rağmen, şimdi bazı illerimizde 36'lara hatta 40'lara çıktığını öğreniyorum. Bazı kitaplar şişmanlığı çevresel besin zehirlenmesi olarak niteliyorlar. Çünkü şişmanlık oluşumunda % 30- 40 oranında genetik faktör etkili ama yüzde 60-70 oranında da çevresel ve sosyal sorunlar söz konusu. Şişmanlık son 20 yılda neredeyse 2 kat arttı. İnsan gen tipinde ise bu kadar hızlı bir değişiklik olmayacağı söylediğine göre bu durumda çevresel faktörlerin çozümüne ve alışkanlıkların değişimine odaklanmak gerekiyor.

Su içsem yarıyor!

Bu gerçek anlam olarak mübalaa edilip zaten işin içine espri eklemek için kullanılan bir deyim yani gerçeklik payı yok, çünkü suyun enerji değeri yok. Peki kişileri bu noktaya getiren nedir? Doğru kilo kaybı vücut yağ dokusundaki azalma ile olur. Bu da yağsız doku kitlesinin yani kas ağırlığının korunması demektir. Bazal metabolik hız vücudumuzdaki yağ ve yağsız doku ile orantılıdır. Sizin vücudunuzda ne kadar çok kas varsa metabolik hızınız da o kadar yüksek, yani yağ yakma kapasitenizde o kadar iyi demektir. Tam tersi kas kütleniz azaldıkça yağ yakma kapasitenizde azalır, işte yanlış bir diyetle kilo yeren kişi yağ dokusundan çok kas dokusunu kaybettiyse l gr kas kütlesi kaybı ile 2,7 gr su kaybetmiş demektir. Peki bu durumda ne olur? Metabolik hız düştüğü için kişi az ya da eskisi kadar yese de bu besinleri yakma kapasitesi düştüğü için kilosu artacaktır. Aynı şekilde kaybedilen su da bir miktar dengeleneceği için su içsem yarıyor ifadesini söyler hale gelecektir. Bu nedenle diyet mutlaka egzersiz ile desteklenmelidir. Çünkü egzersiz yapan kişinin yağ dokusu daha çabuk kaybolur. Egzersiz başlangıcında vücut ağırlığında önemli bir azalma olmayabilir, çünkü yağ dokusu azalırken başta kas kütlesi olmak üzere yağsız vücut kitlesi artar. Kas kitlesi arttığı için kilo kaybı az olabilir fakat sağlıklı zayıflama sağlanır. Yapılacak sporun sıklığı, tipi, aktivitenin hızı, şiddeti, süresi ve tekrar sayısı önemlidir. Egzersize başlayacak kişinin sağlık durumu gözden geçirilerek kişiye uygun egzersiz programı bir uzman tarafından hazırlanmalıdır.

Doğru diyet mi acaba?

Size verilen programı kontrol edin

Tüm besin grupları bir günlük diyet içinde yer alıyor mu?

Bu besinler her zaman alışveriş yaptığınız süpermarket veya manavda var mı?

Yaşam tarzınıza ve bütçenize uygun mu?

Program sevdiğiniz besinleri yemenize de müsade ediyor mu?

Sadece birkaç hafta değil ömür boyu uygulayabileceğiniz bir program mı?
 
Geri
Üst