Gaziantep iliyle ilgili geniş bilgi!

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Gaziantep iliyle ilgili geniş bilgi!
gaziantep ile ilgili bilgi gaziantep ile ilgili bilgiler hakkında bilgi yazı hakkında genel

GENEL BİLGİLER

Yüzölçümü: 7.642km²

Nüfus: 1.140.594 (1990)

İl Trafik No: 27

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden birisi olan Gaziantep, MÖ 4000 yıllarına kadar uzanan ve ilk uygarlıkların doğduğu, Mezopotamya ve Akdeniz arasında, tarihi İpek Yolu üzerinde konumlanmıştır.

Antik ulaşım yollarının, stratejik bazı konumların birleştiği, savunmaya ve saldırıya elverişli, antik ticaret yollarının kesiştiği bir kavşakta bulunması ona tarihin bütün safhalarında bir çok medeniyetin göz dikmesine sebep olmuştur. Bu yollar Kahramanmaraş’tan Sakçagözü’ne giden, Urfa, Kalkamış, Dülük, İslahiye, Kilis ve Halep bağlantılı ticaret yollarıdır. .Kieppert , çizmiş olduğu Anadolu haritasında bütün bu yolları göstermiştir.

Kentin jeolojik durumu önemini artırmaktadır. Kommagene sınırları içerisinde kalan Toros Dağları’nda antik dönemde kullanıldığı bilinen bazı maden yatakları vardır. Bu yörede demir madenlerinin işletildiği ve dönem tekniği ile çelik elde edildiğini kitabelerde ifade edilmektedir.

Gaziantep'te Paleotik, Neolotik, Kalkeotik, Tunç Çağlarına, Hitit, Med Asur Pers İskender Selefkosler Roma, Bizans, Abbasiler ve Selçuklulara ait eserler bulunmaktadır. Hitit döneminden itibaren Gaziantep önemli bir dini merkez olmuştur. Hitit baş tanrısı Teşup’un kutsal şehri olarak bilinen Dolichenos (Gaziantep) aynı özelliğini Grek, Roma döneminde de korumuştur.

Gaziantep kültürel zenginliği kadar doğal güzellikleri, coğrafyası, zengin mutfağı ve alışveriş imkanları ile tam bir turizm cennetidir.

İLÇELER:

Gaziantep (merkez), Araban, İslahiye, Karkamış, Nizip, Oğuzeli, Nurdağı, Şahinbey, Şehit Kamil, Yavuzeli.

GAZİANTEP ADININ KÖKENİ

Gaziantep ilinin yerleştiği coğrafi alanın, ilk uygarlıkların doğup geliştiği Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunması, ayrıca güneyden ve Akdeniz�den gelip doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu ilin tarihinin çok renkli olmasını sağlamış, dolayısıyla tarih öncesi çağlardan beri insan topluluklarına yerleşme sahası ve uğrak yeri olmuştur. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması, Gaziantep�in önemini artırmış ve canlılığının sürekli olmasını sağlamıştır.

Gaziantep tarihinin devreleri Paleolitik, Kalkolitik, Neolitik dönemler, Tunç Çağı, Hitit, Med, Asur, Pers, İskender, Selökidler, Roma ve Bizans, İslam ve Türk devirleri olarak sıralanabilir. Bu dönemlerin izlerini günümüzde açık bir şekilde görmek mümkündür.

Gaziantep yöresinde adı bilinen ilk yerleşim merkezi, Dolike ( Doliche - Dolikhe ) şehridir. Gaziantep�in 10 km. kuzeyinde, Dülük köyü yakınlarındaki bu yerleşim yerinin adı, Bizans kaynaklarında Diba ( Daluk ) olarak geçmektedir. Dülük adının da bu sözcükten kaynaklandığı belirtilmektedir.

Şehir, Cumhuriyet öncesi yıllara kadar Ayıntap ( Ayıntab ) adıyla anıla gelmiştir. Bu adın benzerine ilk kez Haçlı Seferlerine ilişkin kroniklerde rastlanmaktadır. Urfalı Mateos ve Papaz Griro�nun, 1124 � 1155 yılları arasındaki seferlerde, Arapların Ayıntab adını verdikleri şehirden Hantap ( Hamptan ) diye söz ettiği anlatılmaktadır. Arapça � parlak pınar � anlamına gelen Ayıntab, Ermeni kaynaklarında Anthapt olarak geçer. Gaziantepli tarihçi Bedrüddin AYNİ�nin ifadesiyle Antep�in eski adı �Kala-i Füsus�dur. Kala-i Füsus �Yüzük Kalesi� demektir. Bedrüddin AYNİ�ye izafe edilen rivayete göre buranın kötü bir hakimi varmış. Birçok uygunsuz işler yaptıktan sonra ettiklerine pişman olmuş ve tövbe etmiştir. Adı Ayni olduğundan, halk �Ayni tövbe etti� demiştir. Bundan ötürü şehrin adı �Ayni Tövbe� Aynitap olarak kalmıştır.

Bir diğer rivayette ise; AYINTAP adını, suyunun güzelliğinden ve bolluğundan dolayı aldığı söylenmektedir. Zira, �ayın�; pınar, kaynak, suyun gözü anlamına gelmektedir. Dolayısıyla �tab�; güzel pınar ve güzel kaynak manasını ifade etmektedir. Yine ayrıca �Ayıntap� adındaki, �tab� ; güç ve takat anlamına gelmektedir. Şehre suyunun bolluğundan dolayı da bu ismin verildiği söylenmektedir.

İslam egemenliği sonrasında Ayıntab adı giderek Ayıntap�a dönüşmüştür. Fransız kuvvetlerine karşı şehrin, savunmasını bu uğurda verdiği 6317 şehide rağmen yılmadan, cesaretle sürdürmesi ve eşsiz bir direniş göstermesi nedeniyle 6 Şubat 1921 tarihinde T.B.M.M. tarafından �gazilik� unvanına layık görüldüğünden �Gaziayıntab� olmuştur. 1928 yılında ise, şehrin adı GAZİANTEP olarak değiştirilmiştir.

EVLİYA ÇELEBİNİN GÖZÜYLE

Ayıntab şehri tümüyle 32 mahalledir. Toprak ve kireç örtülü bayındır, bakımlı, yüksek saraysı evleri vardır. Tümüyle yüz kırk mihraplı; yoğun cemaate sahip, Arasat Meydanındaki Boyacıoğlu Camii ve çarşı içindeki Tahtalı Cami, sanatlı, ferah büyük kubbeli ve görkemli yapılardır. Ayıntab�ta 300�ü aşkın sarayın özel hamamı vardır. Tümüyle 3900 dükkanlı büyük bir çarşıya, açık artırmayla satış yapan pazarlara sahiptir. İki bedesteni, çarşısı ve saraçhanesi üstleri örtülü kagir, sağlam, sıradüzeni içinde süslü dükkanlardır. Tamamı tamamına 70 çeşmesi var. Fakat onlara hiç de gereksinme duyulmaz. Her eve hayat ırmağı denginde sular akmaktadır. Her ev, bağı, bahçesi, fıskiyeli havuzları, cennet ırmağı suları ile çeşit çeşit servi, çınar, söğüt, kavak ve diğer meyve ağaçları ile donatılmış irem bağını andırır. Bağları, bostanları, gül bahçeleri geniş örgüden kafese alınmış çok verimli olmakla Ayıntab ucuz ve şirin bir şehirdir. 1648�de gördüğümüz şehir bu kez nice mahalle, han, cami ve dükkan kazanarak büyük bir gelişme göstermiş, Tanrıya şükürler olsun ki bu gelişmesini sürdürmektedir.

Şehir, yüksek bir düzlükte ve yer yer bayırlar üstünde kurulduğundan suyu ve havası da güzeldir. Bir çok hanları var ama en görkemlileri ve en ünlüleri Mustafa Paşa Hanı, Pekmez Hanı, Tuz Hanı, İki Kapılı Hanı, Börekçi Hanı, Arasdat Hanı�dır. İki tane de imareti (aşevi) var : Gelen gidene aylar yıllar bol ve minnetsiz sofralar açarlar. Tümüyle kırk tekkesi olup, hepsinin en görkemlisi en çok donanmışı, yiyeceği bol ve hoş yapılısı Mevlevi Tekkesi�dir. Türkmen Ağası Mustafa Ağa yapısı olup, IV.Murad�ın silahtarı Mustafa Paşa�ya bağışlanmıştır. Tekke 40-50 yoksul hücresiyle çevrilmiş, yüksek kubbeli baştan başa ham ve işlenmiş mermerlerle döşeli haremi, haremin ortasında büyük bir havuzun başında rengarenk üzüm salkımlarını andıran süslü avizelerle donalı çardağı olan büyük, sağlam, görkemli bir yapıdır. Bakımlı, bezeli, temiz caddeleriyle kent gerçekten şirindir. Yer yer ( suk-i sultanisi ) açık artırmayla satış yerleri Halep tarzı kagir binalardan oluşmuş çarşıları vardır. Ama bu övdüğümüz yerler tümüyle kale içindedir. Her sokak başında kapıcıların açıp kapattıkları kale kapısı kadar sağlam kapılar vardır. Geceleri tüm sokaklar kandillerle aydınlatıldığından bekçiler gruplar halinde rahatlıkla sokaklarda kol gezerek görevlerini yaparlar.

Şehrin ortasındaki kocaman bir kaya üstüne yüksek, görkemli ve dairevi bir kale oturtulmuştur. Kale çok sağlamdır. Kaleyi çevreleyen hendek 1300 adımdır. Eni 40, derinliği 20 arşın kesme kayadan oyulmuştur. Bunların üstüne her biri ayrı sanat ve mimari üslûpla belli aralıklarla sıralanmış, çok güzel kuleler oturtulmuştur. Bin bir bedeni olan kalenin temelindeki kayaların içinden yine dairevi bir biçimde kaleyi çevreleyen ve hendeğe bakan mazgal delikleri açılmıştır ki, hendek kenarına kuş bile konmaz.

Kalenin batı kapısı, yedi katlı demirden bir kapıdır. Kapı aralıklarından çeşitli savaş araç ve gereçleri, silahlar, demir açma kafesleri, saçma topları vardır. Kale silah ve askerlerle donatılmış, baca benzeri nefesliklerle havadar bir oturma yeridir.

Çoğunlukla, halkı Havrani kürk, çuha ferace, elvan boğası, kavukla küllah üstüne beyaz sarık sararlar. Yörede kafir hiç yoktur. Güzel kadınları pek çoktur. Hepsi de sarı çizme giyer, başlarına sivri gümüş taç takınır, beyaz çarşafa bürünürler. Nazik, arlı, edepli, çarşıya çıkmaları ayıp sayılan hatunları vardır. Üzüm şerbet içen, tatlı dilli, garip, dost, bilgili, anlayışlı, halim selim insanları vardır. Kahvelerinde hoş söyleşilerle insanları kendilerine çekerler, hatta özendirirler. Bu söyleşilerini bağ ve bahçelerdeki yeme ve içmelerle daha da renklendirdiler.

Şehrin defterde yazılı öşür veren 70 000 bağı vardır. 9 346 000 kökten oluşmakla pek ünlüdür. Şehri çevreleyen dağlar tümüyle bağdır. Halkı çok sağlıklıdır, şehrin yeme, içme dışındaki yönlerini de överler. Buranın alemi bezeyen kırk çeşit üzümü, binlerce tulum pekmezi, bademli ve şamfıstıklı tatlı (köftürü) sucuğu, pestili vardır ki, Arab�a, Acem'e ve Hindistan'a kadar gönderilir. Tüm halkı tatlı yediğinden tatlı dillidir. Ama dillerinde pelteklik vardır. "r" sesiyle, "k" seslerini doğru çıkaramazlar.

Yöre nar, incir, dut, şeftali, zerdali, kayısı, beyaz ekmek ve yoğurduyla dünyaca ün kazanmıştır. Yine elvan boğası, Ayıntap eğer, yay ve gedelesiyle ünlü bir kenttir. Cennet bağlarına örnek öyle bahçeleri var ki, yalancı ve ölümlü dünyaya özgü "İrem"ler sayılırlar. Bunların içinde, en bakımlısı, en zengin ve donanmışı Musulluoğlu bahçesidir. Kısacası bu şehri anlatmaya, ne dil ne de kalem yeter. Dünya yüzünden geniş bilgili, göz alıcı büyük yapıları her yerden aranan eşyası, birçok mezraları, bolluk ve verimliliği, bitimsiz yiyecek ve içecek pınarları ve ırmaklarıyla burası "Şehr-i Ayıntab-ı Cihan" (Dünyanın Gözbebeği Şehri)" dir.

MİLLİ MÜCADELEDE ANTEP
.
Antep'in İngilizler Tarafından İşgali ve Fransızlara Devri
.
Halep'te bulunan İngilizler, Mondros Mütarekesinin 7. maddesine dayanarak 15 Ocak 1919'da bir süvari livası (tugayı) ve beraberindeki kuvvetle Antep'i işgal ettiler. Amerikan Kolejini ve çevresindeki Ermeni evlerini kışla ve karargâh edindiler. Antep'liler bu işgali, mütareke hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle protesto ettiler. Sözde İngilizler kışı geçirmek ve hayvanlara yem temin etmek amacıyla Antep' i işgal ettiklerini açıkladılarsa da, bir ay sonra Maraş ve Urfa�yı da işgal etmekle bu iddialarını fiilen yalanladılar.
.
I. Dünya Savaşında Suriye�ye gönderilen Ermeniler de fırsattan istifade ederek İngilizlerle birlikte Antep'e döndüler. Dönenler arasında Antepli olmayan ve asayişsizlikten dolayı memleketlerine gidemeyen Sivas, Erzurum ve diğer Anadolu şehirlerinden gelen Ermeniler de bulunmaktaydı. Türklere karşı büyük bir hırs, kin ve nefretle dolu olan bu Ermeniler, İngiliz makamlarını etkileyerek, sert ve zalim bir idare kurulmasına çalıştılar. Türklerin satışa çıkardıkları taşınabilir mallarını �Ermeni Malıdır� diye gasbettiler. Silah arama bahanesi ile şehir günlerce baskı altında tutuldu, bütün evler arandı, sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Türkler; ekmek bıçaklarına kadar ellerindeki kesici ve patlayıcı silahlarını İngiliz makamlarına teslim etmek zorunda kaldılar.
.
İngilizler 15 Mart 1919�da şehirde 15 günlük dükkan kapatma ve sokağa çıkma yasağı koydular. Bütün toplantılar yasaklandı. Dükkanlardaki etler koktu, sebzeler çürüdü, bozuldu. Bu baskı nihayet 31 Mart 1919'da son buldu. İşgalin ağırlığı, düşmanın eziyet ve kötü davranışları Türklerin kararlılık ve direnme azmini güçlendirdi. Halktaki bu ruh halini sezen İngilizler, Ermeniler ve Türkler arasında ayrılık yapmadan bölgeyi idare etmeye yöneldiler. Mahalli teşkilata karışmadılar. Osmanlı memurlarını yönetimlerinde serbest bıraktılar.
.
Ekim 1919 sonunda İngilizler, Antep�i Fransız işgaline terk ettiler. 29 Ekim�de Antep�e gelen Fransız-Ermeni Alayı Komutanı Kolonel Saint Mari, İngilizlerden Antep�in işgal idaresini teslim aldı ve 5 Kasım 1919�da tamamı Ermeni gönüllülerinden kurulu Fransız Birlikleri Antep�e girdi.
.
Antep Bölgesindeki Teşkilatların Kurulması
.
Cemiyet-i İslamiye, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti�nin kuruluşuna kadar, Antep, Kilis ve Nizip�te teşkilatlanmıştı. Bu cemiyetin üyeleri gün geçtikçe artmıştı.
.
Gerek Antep ve Kilis, gerekse Nizip'teki Cemiyet-i İslamiye aynı gaye uğrunda birbirleriyle sürekli irtibatta bulunmuşlardı.
.
4 Eylül 1919'da Sivas Kongresi'nde teşkil edilen ve Mustafa Kemal Paşa�yı Heyet-i Temsiliye Reisi seçen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk-u Milliye Cemiyetinin, bütün il ve ilçelerde şubeler açılmasını ve Milli Misak'ın gerçekleştirilmesi için valilere, mutasarrıflara gönderdiği genelge üzerine, Antep'te Heyet-i Merkeziye oluşturulmuştur.
.
Heyet-i Merkeziye : Tahrirat Müdürü Ragıp Bey, Jandarma Yüzbaşısı Esat Bey, Doktor Hamit Bey, Ahmet Muhtar Bey, Alay Katibi Maraşlı Avni Bey, Meclis İdare Başkatibi Eşref Efendi, Maraşlı Hoca Hamdi Efendi, Kepkepzade Abdürrezzak Efendi, Marakzade Şerif Ağa, Körükçüzade Ahmet Efendi'den oluşmaktaydı.
.
Heyet-i Merkeziye'nin faaliyetlerine yardımcı olmak amacıyla bu teşkilata bağlı olarak eşraftan Pazarbaşızade Nuri Bey Başkanlığında Heyet-i İdare oluşturularak, üyeliklerine: Hocazade Ferit Bey, Hacı Ömerzade Muhammet Ali Bey, Kilisli Komiser Halil Efendi, İncozade Hüseyin Efendi, Mahmut Büdeyri Efendi getirilmişti. Sivas Kongresi�ne Antep'i temsilen Kara Vasıf katılmıştır.
.
İşgale Uğrayan Bölge Halkının Tepkileri
.
İngiltere�nin işgali altında tuttuğu bölgeyi, Suriye İtilâfnamesi ile Fransızlara devretmesi üzerine, bu haksız işgallere karşı bölge şehirlerinde çeşitli protestolar ve tepkiler meydana gelmiştir.
.
5 Kasım 1919 Cuma günü, yani Antep'in Fransızlar tarafından işgalinin birinci günü, bir Ermeni tercümanla şehre inen bir Fransız subayının, Akyol Camiinde asılı Türk Bayrağı'nı, orada bulunan bir Türk polisine zorla indirtmesi, şehirde infial uyandırmış, halk galeyana gelmiştir. Zorla da olsa Türk Bayrağını indiren polisin derhal görevinden atılması sağlanmıştır. Bu hareket Fransızlar nezdinde protesto edilmiştir. 5 Kasım 1919 da Türklerin birkaç kez vaki olan protestoları karşısında Fransız Komutanlığı, Ermeni Alayına mensup kıta'ları Antep'ten çekilmeye ikna etmiştir.
.
Fransızlara ve Ermeni askerlere güvenen yerli Ermeniler güçlendikçe taşkınlıklarını artırdılar. Ermeniler semtlerinde rastladıkları Türkleri tehdit ediyor ve dövüyorlardı. Türkler Ermenilerin çoğunlukta olduğu semtlerde dolaşamaz olmuşlardı.
.
10 Kasım 1919'da Ermeni askerleriyle Türk Polisleri arasında bir kavga çıktığında, Cemiyet-i İslamiye bu fırsattan istifade ederek Antep'in Fransızlar tarafından işgalini protesto etmiştir. 23 Kasım 1919'da Antep'te büyük bir miting yapılmıştır.
.
Bu arada bizzat Mustafa Kemal Paşa, 1 Aralık 1919'da Kazım Karabekir'e "son derece gizli tutulması" gereken bir telgraf göndermiştir. Buna göre Kilikya, Urfa, Maraş ve Ayıntap işgalinin ve Ermenilerin yaptıkları cinayetlerin şiddetle protesto edilmesini ve maneviye ile mücadelenin ilanını bildiriyordu.
.
Antep halkının sabrını taşıran ikinci olay daha kötüydü. 21 Ocak 1920 günü akşama doğru bugünkü İnönü Caddesinde, askeri fırın önünde 10-12 yaşlarında oğlu Mehmet Kamil ile geçmekte olan bir Türk kadınına fırındaki Fransızlardan iki sarhoş asker sarkıntılık ederek peçesini açmak istemişlerdi. Mehmet Kamil anasını savunmak için Fransızlara taşla hücum etmiş ve iki Fransız askeri tarafından hemen orada süngülenerek şehit edilmişti.
.
Bu olay üzerine dükkanlar günlerce kapalı kaldı. Bir kısım gençler Fransızlara hücum edilmesini istiyorlardı. Heyet-i Merkeziye�nin: "Henüz vakit gelmedi, biraz sabırlı olunuz, her şey yapılacaktır", yolunda tavsiyeleri ve Fransızların oyalayıcı, yumuşak tutumu ile normal hayata geçilebilmiştir.
.
Antep'in İşgaline Tepkiler ve Dış Yardımlar
.
Bölge şehirleri ile birlikte, Antep'in işgali üzerine Anadolu'nun çeşitli şehirlerinden bölge halkına destek mitingleri düzenlenmiş, protesto telgrafları gönderilmiştir.
.
Bu protesto telgrafları ve mitingleri içerisinde Malatya protestosu Antep'e yönelik yardımları da kapsamaktaydı. Malatya protestosunda Fransızların ayak bastığı her yerde Ermenilerin Hıristiyanlık taassubu içinde Müslümanları yok etme politikası güttüğü vurgulanmaktaydı.
.
Antep'in Fransızlar tarafından işgali çevre illeri de harekete geçirmiş ve Antep'in yardımına koşmuşlardır.

GAZİANTEP MÜDAFASI TÜRKÜSÜ

Kara imiş şu Anteb�in yazısı

Meleşmiyor Koyunuyla kuzusu

Ana, baba, bacı, kardeş acısı

Nerde benim sarı güllü bağlarım.

Antep diye hazin hazin ağlarım.



Fransızlar her taraftan geldiler

Tops sesinden çocuklarda öldüler

Çok gelinler evde yalnız kaldılar

Nerde benim mor sümbüllü bağlarım

Antep diye hazin hazin ağlarım.


Kavaklının şirazesi bozuldu

Humanize kara yazı yazıldı

Camilere şehit kabri kazıldı.

Nerde benim mor laleli bağlarım.

Antep diye uğrun uğrun ağlarım.


(Hüseyin EROĞLU)

COĞRAFİ YAPI
GENEL BİLGİLER

Gaziantep 38° 28� ve 38º 0� doğu boylamı ile 36º 38� ve 37º 32� kuzey enlemi arasında bulunmaktadır. İlin yüzölçümü 6222 km² olup, ülke yüzölçümüne oranı yaklaşık %1'dir.

İlimizin güneyinde Suriye Devleti ile Kilis ili, doğusunda Şanlıurfa iline bağlı Birecik ve Halfeti ilçeleri, kuzeydoğusunda Adıyaman iline bağlı Besni ilçesi, kuzeyde Kahramanmaraş ile Pazarcık ilçesi, batıda Osmaniye ili, güneybatıda Hatay ilinin Hassa ilçesi yer almaktadır.

İlimizin doğuda kalan büyük parçası Güneydoğu Anadolu Bölgesi içerisinde, İslahiye ve Nurdağı ilçeleri ile Şahinbey ilçesinin bir bölümü Akdeniz Bölgesi'nde yer almaktadır.

TARIM

Gaziantep ilimizde Türkiye'nin antepfıstığı üretiminin % 52'si, kuru kırmızı biber üretiminin % 50'si, kırmızı mercimek üretiminin % 11'i, üzüm üretiminin % 3'ü üretilmektedir.

İKLİM

İlimizde Akdeniz ile kara iklimleri arasında geçit teşkil eden bir iklim tipi hakimdir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer.

İlin batı kesiminde Akdeniz iklimi görülür. Şehrimizde yıllık ortalama sıcaklık 14.5 ºC�dir. En soğuk ay (Ocak) ortalaması kentimizde 2.3 ºC, en sıcak ay (Temmuz) ortalaması kentimizde 27.1 ºC�dir. Bugüne kadar tespit edilen en yüksek sıcaklık 44 ºC (13.07.2000), en düşük sıcaklık -17.5 ºC�dir.

İlimizde yıllık yağış miktarı 578.8 mm�dir. Yağışlı gün sayısı ise 86'dır.

GELENEK VE GÖRENEKLER



DÜĞÜN ADETLERİ

Düğün ve evlenme, Gaziantep�te de kutsal bir olayın başlangıcıdır. Evliliğin her aşamasında genellikle yöredeki töre ve inançlara göre hareket edilir. Evlenme adetleri İlimiz, merkezi dahil olmak üzere; Nizip ilçesi Boyundur ve Uluyatır (Mizar), Oğuzeli ilçesi Dokuzyol ( Uruşlu ), Büyükkaracaören ve Hötoylu, Araban ilçesi Elif Beldesi ve Akbudak ( Süpürgüç ), Yavuzeli İlçesi Sarılar, Göçmez, Hacımallı ve Üçgöl, Karkamış ilçesi Elifoğlu, Alagöz, Alacalı, Çiftlik ve Balaban köylerinde uygulanmaktadır.

DÜĞÜR GEZME

Düğür gezme; evlilik çağına gelmiş kızlara bakmaya gitmek demektir. Dügür, oğlan veya erkek yeğeni olanlar tarafından gezilir. Dügür gezenler, tanıdık dost e akrabalarından, evlenme yaşında kızı olanların salığını ( Haberini ) alırlar. Daha sonra haberleri yokmuş gibi belirlenen eve giderek kıza bakarlar. Düğür gezenler için en önemli olan şey, kızın ailesinin geçmişidir. Ondan sonra kızın marifetleri ve güzelliği gelir.

Düğürcüler kızı beğenirlerse, birkaç gün sonra bir daha görmeğe giderler. İkinci seferde de beğendikten sonra oğlana haber verirler ve kızı, gizlice yolda gösterirler. Düğürcüler beğendiyse, oğlana fazla bir laf düşmez.

Oğlan, kızı gizlice görüp beğendikten sonra, evlenmenin ilk adımı olan erkekler arasında söz alıp verme işi başlar.

BEKLİK TAKMA

Beklik takma; Gaziantep �te nişan takma yerine kullanılan bir tabirdir. Beklik takma yapılmadan önce, kız evi tarafından istenilen ve erkek evi tarafından alınması zorunlu olan giyecek eşyaları alınır.. Bu olaya � Beklik Karartısı � denir. Giyecekler beklik takılırken kız ve erkek tarafından giyilir. Beklik karaltısının içinde, bir kat elbiselik, kundura çanta, pabuç ve iç çamaşırı bulunur. Eskiden hamam peştimalı da verilirdi.

Bu hazırlıklar bitikten sonra; sıra yüzük takmaya gelir, nişan mutlaka kız evinde yapılır. Oğlan evi nişan gününden birkaç gün önce dost ve akrabalarına haber yollayarak, nişan gününü bildirir. O gün, herkes, kız evinde toplanır. Nişana daveti eskiden � Okuyucu � denilen kadınlar yaparlardı. Günümüzde okuyucu kadınlardan kimse kalmamıştır.

Nişan günü sabahı oğlan evi, kız evine, nişanda yenilecek olan tüm yemek, tatlı ve meyveleri yollamak zorundadır. Yemekler yenilir, getirilen elbiseler bir ip üzerinde sergilenir. Giyecekler incelendikten sonra, tatlı yenilir ve yüzük takılır. Bu nişana erkekler katılmaz, kadınlar arasında yapılır.

BAŞLIK VE KALIN

Gaziantep�te ve özellikle köylerinde kalın alma olayı hala devam etmektedir. Kalın, kız babası tarafından, kızın çeyizine harcanmak üzere alınır. Kız babası, aldığı bu parayı başka bir harcama için kullanmaz. Eğer bu para kız için harcanmazsa, bu büyük bir terbiyesizlik olarak kabul edilir.

Kalın parası, günün şartlarına göre alınır ve bir usulü vardır. Kız istendikten sonra oğlun evinden büyükler giderek, kız evinden ne kadar kalın istediklerini sorarlar. Eğer istenilen para çok ise; aile büyükleri araya girerek miktarı düşürmeye çalışırlar. Oğlan evi, daha sonra verebileceği miktarı kız evine bildirir. Beş aşağı, on yukarı işi bağlarlar. Yeniden kız evinde toplanılır ve masrafları oğlan evi karşılar. Bu toplantıya yalnızca erkekler katılır ve yenilip içildikten sonra, oğlan babası herkesin önünde parayı kız babasına verir. Böylece kalın işi halledilmiş olur. Önceleri başlık ve kalın gibi maddiyata dayanan kaynakları olamayanlar, değişik usulü ile evlenirler. Değişik yapabilmek , iki ailenin kız alıp vermesidir. Değişik yapmaya evlenme yaşına gelmiş ağabeyler karar verirler. Her aile bir kız alır, bir kız verir. Bu nedenle başlık alıp vermezler.

Bu usulü benimseyenler çoktur. Çünkü; masrafsız olarak yapılan bir evlilik yoludur. Bu usulde gönün işi geçerli olmayıp, ailenin vereceği kararlar önemlidir. Değişik yapan aileler, genellikle fakir ailelerdir. Eğer değişik, aynı köyün gençleri arasında değil de, başka bir köyle değişik yapılıyorsa, o zaman; değiştirilecek kızlar, at üstüne bindirilerek, diğer köye doğru yola çıkarlar. İki köy arasında kafile

karşılaşır. Daha sonra; iki tarafta kızları alır, köylerine dönerler. Her köy arasında, ayrıca düğün yapar.

YATAK BİÇME

Yatak biçme, imece usulüyle yapılan bir yardımlaşma ve eğlence günüdür. Yatak biçme, kız evinde yapılır. Oğlan evinden ve kız evinden gelen kadınlar, yardımlaşarak , kızın çehizine konacak yatak yüzlerini diker ve yorganları köpürler. Bir yandan iş yapılırken, bir yandan da, yemekler yapılır ve yenir. Yatak biçmeye çalgıcılar çağırmak adetler arasındadır. Yatak biçmeye gelen kadınlar, yer, içer ve eğlenirler.

ÇEHİZ ( ÇEYİZ )

Gaziantep�te çok önemli yer tutar. Özellikle kızlar çeyizleriyle değerlendirilir. Kız çeyizini para olarak hesaplamak mümkün değildir. Bir kızın çeyizi doğduğu günde dizilmeye başlar. Anne, teyze, hala v.s. akrabalar da bu çeyize daima bir şeyler eklerler.

ÇEHİZ ALMA ADETLERİ

Çeyiz alma kız evindeki kızın çeyizinin, oğlan evi tarafından alınıp, oğlan evine götürülmesidir. Çeyiz alınacağı gün, oğlan evinin akrabaları oğlan evinde, kız evinin akrabaları kız evinde toplanırlar.

Çeyiz günü, eğlenceyi oğlan evi yapar, kız evi ise; oğlan evinin gelmesini bekler. Kız evinde hiçbir eğlence yapılmaz. Çeyiz alma adetleri günümüzde hala eksiksiz olarak devam etmekte ve yapılmaktadır.

Kız evinden çeyiz almada da bazı adetler ağırlığını korur. Çeyizlerin bulunduğu evdeki kızın sandığının üzerine, kızın erkek kardeşi veya yakın bir akrabası oturur. Oğlanın babası veya bir aile büyüğü, sandığın üzerinde oturan kişiyi kaldırmak için, bir miktar para verir. Para verildikten sonra, çeyiz taşıma işlemlerine geçilir.

Çeyiz taşınırken meydanda bulunan her eşya alınır. Yeni evlenecek olan çiftlere yardım olarak ne bulunursa götürülür. Taşıma işi yalnızca oğlan evine düşer, kız tarafından kimse taşıma işine karışmaz. Çeyiz taşındıktan birkaç gün sonra, kız evinden birkaç kişi çeyizin taşındığı eve giderek, evi dizerler. Gelen tüm çeyizler evin içersinde düzenlenir ve yerli yerine konulur.

KINA GECESİ

Gerdek gecesinden ir gün önce yapılan bir gecedir. Bu gece kız evinde ve erkek evinde ayrı ayrı yapılır.

Kına gecesinin en önemli kişilerinden birisi olan sağdıç, damadın koruyucusu ve onun hizmetkarıdır. Kına gecesi dahil, düğün boyunca damadın tüm ihtiyaçlarından sorumludur.

Kına gecesinden bir gün önce, attarlar� dan kına alınarak, kız evine gönderilir. Oğlan evi, kendi kendi evinde eğlendikten sonra, gece, geç saatlerde kız evine giderek kınayı ister. Kınayı kız evinden almaya gidilirken, yolda, türküler söylenir ve arada bir � Yah yah � çağrılır.

Oy mizmize mizmize

Kınayı verin bize

Kınayı vermezseniz

Bizde küseriz size

Yukarıdaki maniye benzer birkaç maniler okunur. Kız evinden, içine yoğrulup konmuş ve her biri kaz yumurtası büyüklüğündeki topakların üzerine birer mum dikilmiş ve yakılmış olan kına tepsisi, coşkulu bir eğlenceyle alınarak, oğlan evine gidilir.

Oğlan evine gidilirken, kına ilk önce öksüz birinin eline yakılır. Daha sonra sağdıç, damada ve arkadaşlarının eline kına yakar.. Kına yakanın bekar olması şarttır. Bu da; � Abbisi ( Darısı ) kendisine olsun � diyebilmek için yapılır. Kınayı yakma, kız evinden gelme dört köşesi sarı tel işleme bir çerçeve ( tülbent mendil ) ile yapılır.

Tepsideki topak kınalar, üstü şeritli jelatin kağıtlarla süslenmiş biçimdedir. Kına damada yakılırken, iğne batırılır. Bu olaydaki maksat; bir gün sonraki gerdek gecesinde damadın uyanık olması içindir.

Kınayı almaya gidilirken, damat o topluluğun içinde bulunmaz, kına getirildikten sona, kına yakılacağı zaman, damat kimseye sezdirmeden saklanır. Saklandığı yeri ancak, sağdıcı bilir. Bu arada, damadı, kınaya gelen kalabalık aramaya başlar, bulunan damadın eline coşkulu bir hava içersinde kına yakılır.

GELİNCİ VE DÜĞÜN GÜNÜ

Gelinci, yöremize ait bir kadın düğünü olup; düğün salonuna kadınlardan başka kimse alınmaz. Bazı yakın akrabalardan gelen olursa, kapıda beklemek zorunda kalır.

Kına gecesini takip eden günde, oğlan evinde, oğlanın bütün kadın akrabası, komşuları, mahalle kadınları toplanır. Çalıp söyler, oynar ve eğlenirler.

Gelinciye, gelin ile damat beraber gelir. Gelin olan kız, son yemeğini abasıyla birlikte yer daha sonra akrabaları tarafından giydirilir.

Gelinciler, eğlencenin ortalarına doğru ara verir. Gelinciler yanlarında yiyecek ve içecek getirirler. Getirilen yiyeceklerin başında � Hedik �, bunun yanı sıra kuruyemişler, meyveler ve yemekler yer alır. Yiyecek getirenler, getirmeyenlere dağıtırlar. Böylece iyi bir dostluk ve yakınlaşma ortamı da doğmuş olur.

Gelincinin yeniden ikinci bölümü başlar. Kaynana gelinin başına şeker atar, şekerlerin bir kısmı da misafirlerin üzerine atar. Bu olay çocukların dört gözle bekledikleri andır. Gelinci bittiği zaman, gelinin arkadaşları, gelini alarak gerdek odasına götürürler. Yatsı�ya doğru, damadın arkadaşları gelerek, gelinden damadın eşyalarını isterler. Gelin, damadın giyeceği eşyaları kendi eliyle arkadaşlarına teslim eder. Elbiseyi alan arkadaşları damadı giydirdikten sonra namaza götürürler.

Memleketimizde, özellikle köy düğünlerinde bu gelenek devam etmektedir. Şehirde ise; bu adet kalkmıştır. Düğün günü, oğlan tarafı, mahsere kazanları ve elbeştelerde pilav ve cacık ( Sulu) yemekler yapılır. Okuyucu vasıtasıyla, gelinciye olan kadınlar yer icer, çalar oynarlar.

MAŞTA

Gelinci ve düğün günleri, davetlileri idare etmek, onları hakkıyla ağırlamak, yemeği ikram eden, törenle ilgili diğer işleri üzerine alan ve mühim roller oynayan kadına maşta denir. Maştanın aldığı kararlara büyük küçük her ferdin, itaat etmesi mecburidir.

NİKAH TÖRENİ

Nikah için kız, babasına veya amcasına vekalet verir. Yalnız vekalet verirken, vekaleti alan kimse; üç defa � Bana vekalet veriyormusun.? � diye sorar. Evet cevabını alınca, camiye gidilir, vekaleti alanlar hocaya nikahı kıydırırlar.

Son zamanlarda dini nikahlar, camilerden ziyade evlerde kıydırılmaktadır. Bunun için, vekalet verme işi ortadan kalkmış olur. Resmi nikah da, her yörede aynı olduğundan, ayrıca anlatılmasına lüzum yoktur.

GÜVEYİ NAMAZI VE GÜVEYİ GEZDİRMESİ

Daha önceleri güveyi namaza giderken, iki tarafından, damadın arkadaşları ellerinde mumlar yanmış vaziyette birlikte hareket ederlerdi. Bu şamdanlar ağaçtan yapılmış ve ağaç dalı gibidir. Özel şekil taşır. Her bir şamdanın üzerinde 8 � 10 mum yanar. Bu şamdanlar renkli kağıtlarla güzelce süslenir. Bunları, güveyinin sağında ve solunda iki kişi tutarlar. Bu kişilere � Sağdıç � denir. Bu kişiler, hizmetlerinden dolayı mükafatlandırılmazlar. Onun için Antep� te � Emeğin Sağdıç, Emeğine Döndü � diye bir de atasözü vardır. Güveyi namaza gidip gelirken, önü sıra gazeller, ilahiler okunur, koşmalar söylenir. İmam nikah tazeleme ve bir de dua yapar. Duadan sonra güveyi, evvela imamın ellerini öper, sonra sağdıçlar mumları alarak, öne düşerler. İlahiler biter, şarkı ve türküler başlar. Bundan sonra, gazel ve koşmacılar devam eder. Alaylar, şarkılar içinde güveyiyi eve getirirler. Bu gidiş gelişte damada dostlarınca, defalarca iğne batırılır. Şarkılar biter. Güveyiye ivey ( izin ) verilir, herkes dağılır. Damat gelinin yanına girince, iki rekat namaz kılar.

Antep Yemekleri

YÖRESEL MÜZİK

ANTEP ÖVMESİ

Ta ezelden aşkındır

Sellerin Antep senifi

Aşıkları müjdeler

Yellerin Antep senifi

Kumruların uçuşur

Yanar yürek tutuşur

Bahar gelir kokuşur

Güllerin Antep senin

Beydili hep yaslıdır

O yar benle (benimle) küslüdür

Goncalarla süslüdür

Yolların Antep senin


HAŞIL TÜRKÜSÜ


Alatirik söndü kalkın haşıla

Haşılı getirin çökün başına

Çifte kurşun değsin nezik taşına

Usandım Allah haşıl elinden

Ustamın geydiği samanı sarı

Ustam seni soksun al kızıl arı

Usta paran yoksa etme bu karı

Usandım Allah haşıl elinden

Haşıl parasıynan bulgur kaynattım

Ateş maşasıynan saçım kıvrattım

Ustamın düğnünde göbek oynattım

Usandım Allah haşıl elinden

Bir direzin çektim ince sedirlik

İşlemedi koptu zavallı mekik

Acerini almaya yok ki metelik

Usandım Allah haşıl elinden


GEZİ VE MESİRE ALANLARI

Gaziantep�te bahar ve yaz mevsimlerinde havanın sıcak olduğu günler şehrin sıcaklığından ve gürültüsünden uzakta, doğayla başbaşa kalmak için �Sahre� adı verilen ailece ve akrabalarla birlikte yemekli kır gezileri düzenlenir. Kır gezilerinde şehir dışındaki bağ evlerine, gezi ve mesire yerlerine gidilir. Bu gezi ve mesire yerlerinden bazıları şunlardır:


100 YIL ATATÜRK KÜLTÜR PARKI

Yapımı tamamlandığında Ortadoğu�nun en büyük kültür parkı olacak olan 100.Yıl Atatürk Kültür Parkı 2 200 000 m2 alan üzerinde kurulmaktadır.(Bu alan yeni imar çalışmalarıyla daha da genişlemeye müsaittir) Peyderpey tanzim edilen parkın içerisinde 7 tane 5 yıldızlı otel, Olimpik Spor kompleksi, çağdaş alışveriş merkezleri, 400 bin metrekarelik fuar alanı, eğlence ve dinlenme alanları, odeonlar, anfi tiyatrolar, araçlı açık hava sinemaları, tören ve dinleti alanları, mesire alanları, yüzme havuzları, çocuk uçurtma tepeleri, çay bahçeleri ve sosyal tesisler bulunmaktadır.

DÜLÜKBABA ORMANLARI GEZİ MESİRE ALANI

Dülükbaba koruluğu; ilin kuzey ve kuzeybatısını çevreleyen 40 km²�lik alanı ile ülkemizin en büyük koruluklarından birisidir. Orman İşletme Müdürlüğü tarafından günübirlik piknik yapmaya uygun olarak düzenlenen Dülükbaba Ormanları Mesire Alanı, karaçam ve sedir ağaçları ile kaplıdır. Günlük 5000 kişinin yararlanabileceği, (piknik, kamp, dinlenme vb.) yemek masaları, fırın, et, büfe, mangal vb.�lerinin temin edildiği market ve lokanta mevcuttur.Dülükbaba Ormanlarının pikniğe en uygun olduğu zaman Mayıs-Ekim ayları arasıdır.İl merkezine uzaklığı 4 km.�dir.

KARPUZATAN(Oğuzeli) GEZİ MESİRE ALANI

Gaziantep�in 20 km. güneydoğusundaki Oğuzeli İlçesi sınırlarında bulunan yer; yemyeşil çevresi, bol suyu, rahat ulaşımı, sessiz doğası ile ideal bir mesire alanıdır. 25 km.²�lik bu alan içerisinde, gelen yerli ve yabancı seyahatçilere hizmet verilmektedir.Ayrıca alan içerisinde alabalık üretim tesisi bulunmakta olup, alabalık satışı da yapılmaktadır. Bahar ve yaz mevsimleri dinlenme, piknik ve kamp yapmaya en uygun zamanlardır. Alan içeriside Özel İdare Müdürlüğü�nce yüzme havuzu bulunan 150 kişilik yeme içme tesisi yaptırılmıştır.

KAVAKLIK KAHVESİ
KAVAKLIK GEZİ VE MESİRE ALANI

Gaziantep şehir merkezi içerisindeki Alleben Deresi çevresinde Battal Höyük�ten Allaben (Maanoğlu) köprüsüne uzanan 415.000 m.²�lik büyük ve yeşil bir alandır. Bugün tamamen şehir içerisde kalan yeşil alan, halen mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Alan içerisinde aile çay bahçeleri, çoçuk parkları, oyun sahaları, piknik masaları, bisiklet yolları, gezi ve koşu parkurları, yeme-içme tesisleri bulunmaktadır.
DUTLUK GEZİ VE MESİRE ALANI

Dutluk Gezi ve Mesire Alanı, şehir merkezinin 4 km. güneyinde bol sulu, meyve bahçeleri ile kaplı dinlenme, gezi ve piknik alanıdır. Adını yörede bulunan çok sayıdaki dut ağaçlarından almıştır.Geçmişte ipek böcekçiliği ve koza yetiştiricilği yapılan alan olarak kullanılmıştır.

NAFAK GEZİ VE MESİRE ALANI

Gaziantep-Oğuzeli yolu üzerinde meyve bahçeleri ile kaplı, yeşil ve bol sulu bir mesire alanıdır. Meyve bahçelerinde bol miktarda erik ağacı bulunmaktadır. Yeme-içme tesisleri mevcuttur.

BURÇ ORMANLARI VE DOĞAL HAYATI KORUMA PROJESİ

İlin 2 km. batısında yer alan ve 350 hektarlık çam ormanı ile kaplı Burç Ormanları, halkın dinlenme, eğlenme, spor yapma, piknik yapma, vb. ihtiyaçlarını gidermek amacıyla gittikleri bir yerdir. Alanın kent merkezinden kolay ulaşılabilinir olması, gün içerisinde kısa süreli, günübirlik ve haftasonu piknik ve rekreasyon alanı olarak kullanılmasına imkan tanımaktadır. Turizm Bakanlığı tarafından Burç Ormanları Rekreasyon Tesisleri Planlaması (Master Planı) yaptırılmıştır. Uygulamaya geçilen ve içerisinde 500 m3�lük su deposu,çeşmeler,piknik masaları,bay-bayan WC�leri, piknik alanları, kamping alanları, izcilik alanları ve arboretum, idari birimler, taşıt yolu, bisiklet yolu, yaya yolu, binicilik parkuru, spor tesisleri, hayvanat bahçesi vb. bulunan alanda çalışmalar Büyükşehir Belediyesi tarafından tamamlanma aşamasına getirilmiştir.

Burç Ormanları içerisinde 550 dönümlük bir alan Doğal Hayatı Koruma ve Rekreasyon Alanı olarak tahsis edilmiş ve Doğal Hayatı Koruma alanı (Hayvanat Bahçesi) olarak düzenlenmiştir

Doğal Hayatı Koruma alanı (Hayvanat Bahçesi)�ında idari bina, kafeterya, maymun evi, 21 bölümlü akvaryum, deve-lawa evi, at evi ( Hartinger ve Midilli atları), kanguru evi, deve kuşu evi, büyük kuş kafesi, küçük kuş kafesi, tavuk-sülün-kum kekliği-kum tavuğu kafesi ve yırtıcı kuşlar için kafes (kartal-şahin-atmaca) alanları inşaa edilmiştir.

Ayrıca yaban keçileri, yaban koyunları, geyikler, ceylanlar, kamerun koyunları ve mutlon koyunları için ayrı ayrı kışlık barınaklar yapılmıştır.

BURÇ GÖLETİ ALANI

Gaziantep�in 12 km. batısında yer alan Burç Kasabası�nın 3 km. kuzeyinde bulunan Burç Göleti, halkın haftasonu balık tutmak, serinlemek, yüzmek, piknik yapmak vb. için gittiği bir yerdir.Göletin çevresinin ağaçlandırılması çalışmaları Orman İşletme Müdürlüğü tarafından sürdürülmektedir.Ayrıca Burç Kasabası�nın içerisinde de bol ağaçlı ve sulu piknik yapmak için müsait alanlar mevcuttur.

BÜYÜKŞAHİNBEY KASABASI (Körkün) GEZİ VE MESİRE ALANI

Gaziantep�in 18 km. güneyindeki Büyükşahinbey Kasabasının Höyük mevkiinde yeralan ve olimpik ölçülerde yüzme havuzu, dinlenme tesisi, meyve ağaçları, su kaynakları bulunan hafta sonları halkın piknik için gittiği gezi ve mesire yerlerinden birisidir.

NİZİP KARPUZATAN PİKNİK ALANI

Nizip ilçesi sınırları içerisinde bulunan piknik alanı, günübirlik piknik yapmak için uygun ortamı olan bir yerdir.

ÇİFTE HAVUZLAR MESİRE ALANI

İslahiye ilçesi Çerçili Köyü sınırları içerisinde, köye 500 metre mesafede bulunmaktadır. Yaklaşık 6-7 dönüm alanı kapsayan mesire yeri, karaağaç, söğüt ve çınar ağaçları ile kaplıdır.Havasının serin olması ve kaynak suyunun bulunması nedeniyle yöre halkı tarafından günübirlik ziyaret edilen yerler arasındadır. Mesire alanında bir havuz, oturma grupları, piknik alanları ve bir de kendin pişir tarzında lokanta mevcuttur.

PEK YOLU :

Avrupa, Doğu'nun meşhur ipek ve baharatı ile tanışınca, Avrupa'dan bunlara büyük bir talep doğmuş; "İpek Yolu" olarak adlandırılan tarihi ticaret yolları yapılmıştır. Çin'in en uç noktasından başlayıp Anadolu'nun çeşitli yerlerinden geçerek İstanbul' da birleşen ve oradan da Avrupa'nın içlerine giden bu yol boyunca, yükleri taşıyan kervanlar sadece ticaretin gelişmesini değil, Doğu ile Batı arasında günümüzde de izleri görülen kültür alışverişini de sağlamıştır.

Tarihi yol boyunca konaklama ihtiyaçlarının giderilmesi amacı ile çeşitli alışveriş merkezleri ve konaklama yerleri bulunurdu. Kentlerde bulunan alışveriş merkezlerine "han", yol üstünde bulunanlara da "kervansaray" veya "menzil ham" denirdi. Ortaçağ' da doğudan yola çıkan değerli ürünlerin batıya ulaşması için Anadolu'dan geçmesi gerekiyordu. Anadolu Selçuklu Devleti, "Devlet Sigorta Sistemini" ilk kullanan devlet sıfatı ile güvenlik ve ticari amaçlı olarak yabancılarla çeşitli anlaşmalar yaparak Müslüman, Hıristiyan tüm tacirlere din, dil, ırk farkı gözetmeksizin ticarette özgürlük tanımıştır.

Ortaçağ'da İpek Yolu, Antakya'dan başlayıp, Gaziantep'ten geçerek İran ve Afganistan'ın kuzeyinde Pamir Ovası'na kadar giderdi. Ayrıca, Anadolu'da Güneydoğu Bölgesi'nde bulunan Gaziantep'i, Malatya'yı geçip, Trakya üzerinden veya Ege kıyılarında İzmir, Karadeniz' de Trabzon ve Sinop, Akdeniz' de Alanya ve Antalya gibi önemli limanlar üzerinden Avrupa'ya ulaşırdı.Bu yapılardan günümüze yansıyan eserlerin bir bölümü Gaziantep'te bulunmaktadır.

Gaziantep merkezine 10 km. mesafedeki Sam köyünde bulunan han, bir menzil ham olarak inşa edilmiştir. İl merkezinde halen Tuz Ham, Şire Ham, Tütün Ham, Hışva Ham, Mecidiyei Ham, Emir Ali Ham, Anadolu Ham, Kürkçü Ham, Belediye Ham, Elbeyli Ham, Yüzükçü Han, Hac Ömer Ham, Millet Ham ve daha birçok han varlığını sürdürmektedir.
 
Geri
Üst