Hz Mevlana alevimiydi şiimiydi?

Uzman SühaN

Administrator
Hz Mevlana alevimiydi şiimiydi?
Günümüzde bazı çevreler, Mevlânâ’nın, kendi döneminde etkili olan Şiî-Batınî görüşlerin tesirinde kaldığını, hatta Bâtinî fikirleri dile getirdiğini ileri sürmektedir. Aslında hangi mezhep ve meşrepte olursa olsun ilmi, ameli ve kişiliğiyle insanların teveccüh ettiği büyük şahsiyetler, her mezhep sahibince kendi taraftarı olarak gösterilmeye çalışılır. Bu itibarla ünlü şahsiyetlerin nesebi ve milliyeti konusunda tartışmalar olduğu gibi inancı, fikriyatı ve mensubiyeti hususunda da tartışmalar olabilir. Bu tartışmaları doğru bir şekilde sonuçlandırabilmek için söz konusu şahsın kendi eserlerine ve burada ortaya koyduğu görüşlere inmek, tarafsız ve ilmî bir tarzda bunları incelemek çoğu defa yeterli olacaktır.

Mevlânâ Celâleddin Rûmî, fikirleri ve eserleriyle İslâm düşüncesinde önemli bir yere sahiptir. Bu özelliği sebebiyle bazı çevreler onu kendi taraflarında gösterme çabası içine girmişlerdir. Bu gayeye matufen onun eserlerine bazı müdahaleler yapılmış ve şiirleri arasına kendisine ait olmayan bazı şiirler karıştırılmıştır. Bunlar, aşırı Şiî gruplardan İsmâiliyye mezhebine mensup şairlerin Hz. Ali’yi tanrılaştıran şiirleridir. Peygamber Efendimize hayranlığı ve derin aşkı ile tanınan, Mevlana Hazretleri üzerinde bir takım oyunlar oynanıyor. Kimi onun bir alevi olduğunu, kimisi de onun bir şii olduğunu iddia ediyor. Şimdi Hazreti Mevlana’nın görüşlerinin Şii ve Alevilerle ne kadar zıt olduğunu, Mevlana’nın Ehli Sünnete nasıl bağlı olduğunu kendi eseri Mesnevi’den izah edeceğiz.

Alevi ve Şiiler’in fırka-i Naciye olan Ehli Sünnetten ayrıldıkları en önemli nokta hazreti Ali (Radıyallahu anh)ı diğer halife sahabelerden üstün tutmaları ve Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Muaviye (Radıyallahu anhum) gibi sahabelere hakaret etmeleri, küfretmeleri ve hatta bazısının aşırı giderek haşa onları kafir saymalarıdır. Mevlana Hazretleri ise eserlerinde, bu sahabelerden Ehli Sünnet akidesine göre ve övgü ile söz etmektedir.



9.jpg






Mesela Bakın 1. Ciltte hazreti Ebubekir (Radıyallahu anh) hakkında ne diyor:

“O Allah vekili, Allah halifesidir. Bağdat şehri, onun yüzünden bahar gibidir.
O padişaha ulaşabilirsen padişah olursun. Ne vakte kadar ikbal sahibi olmayanların yanına gidip duracaksın?
İkbal sahiplerinin dostluğu kimya gibidir. Onların nazarına benzer kimya nerede?
Ahmed’in gözü Ebubekir’e değince o bir tasdik yüzünden Sıddıyk olmuştur.”
Kocası, “Ben padişah huzuruna nasıl kabul olunurum; bir bahanesiz onun yanına nasıl giderim?
Buna bir münasebet, bir vesile gerek. Hiçbir sanat aletsiz meydana gelir mi?
Mecnun gibi ki, birisinden Leyla’nın bir parça hastalandığını duydu.
Eyvah, dedi; bahanesiz nasıl gideyim? Gitmezsem, hatırını sormazsam ne hale gelirim?
Keske hazık bir hekîm olaydım… O vakit Leylâ’ya kosa, kosa giderdim.
Allah, bize “Ya Muhammed, gelin de” buyurdu da bu davet, utanmamızın giderilmesine sebep oldu.”

HAZRETİ ÖMER (RADIYALLAHU ANH)

Yine 1. ciltte hazreti Ömer efendimiz için.
“Her ikisi de âşinalık (yüzgeçlik) öğrenmiş bir tek denizdi, her ikisi de dikilmeksizin birbirine dikilmis, baglanmıslardı.
Padişah: “Benim asıl sevgilim sensin, o değil. Fakat dünyada is isten çıkar. Ey aziz, sen bana Mustafa’sın. Ben de sana Ömer gibiyim. Senin hizmetin ugrunda belime gayret kemerini bagladım” dedi.” diyor…

“Kimde iyi huy varsa kurtulmuştur; kimin kalbi sırçadansa sınmıstır. İşte diri ve faal imam, o velidir; ister Ömer soyundan olsun, ister Ali soyundan!” (2. cilt)

4 BÜYÜK HALİFE
Bakın Mevlana hazretleri 4 büyük halifeyi nasıl sayıyor..

“Meryem oğlu Îsa, merdivenini buldu da dördüncü kat gögün üstüne çıktı.
Muhammed (Aleyhisselam), o mülkü, o nimeti buldu da hemencecik ayı ikiye böldü.
Ebubekir, tevfika mazhar oldu da öyle bir padişahın musahibi oldu, öyle bir padisahı candan tasdik etti.
Ömer, o mâşuka âsık oldu da gönül gibi, hakkı bâtılı ayırt etti.
Osman, o apaçık görüsün ta kendisi oldu da feyizli bir nura nail olup Zinnûreyn oldu.
Mürteza, onun yüzünden inciler saçtı da can vadisinde Allah aslanı kesildi.
Cüneyt, onun askerinden yardıma nail olunca eriştiği mertebeler sayıdan üstün oldu.
Bayezid, onun ihsanına yol bulunca Allahdan “ Kutbül Ârifin” adını duydu.
Kerhî, onun harimine bekçi olunca ask halifesi oldu, nefesleri Allah nefesi haline geldi.
Edhemoglu, atını sevinçle o tarafa koşturunca âdil sultanların sultanı oldu.
Sakik, o ulu yolun meşakkati yüzünden güneş gibi aydınlatıcı bir reye, her şeyi gören bir göze erişti.
Daha nice yüz bin gizli Padişahlar var ki o nur âleminde yüceliğe sahiptirler, makamları vardır.
Allah, her yoksul, onların adlarını anmasın diye gayretinden adlarını gizledi.
O nura ve denizde balıklar gibi yasayan nuranilere ant olsun…
O nura ve o denizi,denizin canı desem de lâyık degil.O âleme yeni bir ad aramaktayım.

HAZRETİ OSMAN (RADIYALLAHU ANH)
4. Ciltte Hazreti Osman Efendimizin ahlakını şöyle anlatıyor:
Allah razı olsun, Osman’ın ilk halifeliğindeki hutbesi, ise öğüt veren,sözle öğüt verenden yeğdir.
Osman, halife olur olmaz hemen koşup minbere çıktı.
Ulular ulusu peygamberin minberi üç basamaktı. Ebubekir, minbere çıkınca ikinci basamağa, Ömer de zamanında İslama ve dine saygısı dolayısıyla üçüncü basamağa oturmuştu.
Osman’ın devri gelince o üst basamağa çıktı, o bahtı kutlu, oraya oturdu.
Herzevekilin biri ona sordu: “Hlk iki halife, Peygamberin yerine oturmadılar.
Sen nasıl oldu da onlardan üstün olmaya kalkışıyorsun? Hâlbuki mertebe bakımından onlardan asanısın sen.”
Osman dedi ki: “Üçüncü basamağa otursaydım beni Ömer’e benziyorum sanırlardı.
İkinci basamağa otursaydım diyebilirlerdi ki bu Ebubekir’e benziyor, onun misli!
Bu üst basamak, Mustafa’nın makamı… o padişaha benzememe zaten imkanı yok.
Ondan sonra o merhametli halife, hutbe okuyacak yerde ta ikindiye yakın bir zamana kadar sustu kaldı.
Kimsede, hadi okusana diyecek bir kudret de yoktu, mescitten çıkıp gidecek kudret de!
Halkın ileri olanlarına da bir heybet çökmüştü, bayağılarına da. Mescidin içi, damı nurla dolmuştu!
Can gözü açık olanlar o nuru görüyorlardı… bırak onları, körler bile o nurla hararete gelmiş coşmuşlardı!
Körün gözü, günesin doğduğunu hararetinden anlar. Fakat bu hararet, her duyulanın hakikati görülsün diye gözü açar… Ve hararetinde bir sıkıntı bir hal vardır… hakiki günesin hararetiyle gönlü açar, gönüle bir ferahlık, bir genişlik verir!

HAZRETİ MUAVİYE (RADIYALLAHU ANH)
Hazreti Mevlana, Hazreti Muaviye Radıyallahu anh’ın iblis ile olan kıssasını, onunla konuşmasını ve galip gelmesini harta şeytanın onu namaza kaldırdığını anlatır ve ona “Emir Muaviye” der.

Bütün bunlardan anlıyoruz ki, Hazreti Mevlana kesinlikle bir şii veya alevi değildir. Ehli Sünnet çizgisinden sapmış da değildir.
 
Geri
Üst