İmtihanın Sırrını Yalnızca Samimi Müslümanlar Görebilirler

fırtına

Yeni Üye
Üye
İmtihanın Sırrını Yalnızca Samimi Müslümanlar Görebilirler
İman edenleri, iman etmeyen insanlardan ayıran en büyük sırlardan biri, dünya hayatında karşılaştıkları zorluklar, sıkıntılar, hastalıklardır. Bir kısım insanlar için inkara sebep olan şeyler, Müslümanlar için birer nimettir, kendilerini Allah'a yaklaştıran birer vesiledir. İşte bu, imtihanın sırrıdır. Bu sır ile müminler, dünyada inkarcılardan tamamen farklı bir hayat yaşarlar.

Hastalık, özellikle de ağır hastalık, bir insanın yalnızca kendisinin yaşayıp bildiği, zorluğunu yalnızca kendisinin çektiği özel bir imtihandır. Fakat her şey gibi hastalık da Allah'tan gelir. Ve elbette ki bunun şifası da yine Allah'tandır.

Hastalığa dayanıp sabretmek, hastalığın Allah'tan geldiğini bilerek güzel bir tevekkülle tevekkül etmek, samimi, gerçek, halis Müslümana has bir özelliktir. Yüce Rabbimiz Allah, Hz. Eyüb'ü bu konuda örnek verir:

Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 83-84)

Müslüman, nimetin Allah'tan geldiğini bildiği gibi zorluk ve sıkıntıların da Allah'tan geldiğini ve bunun özel bir imtihan olduğunu bilir. Rabbimiz'e olan sevgisi ve imanı nedeni ile bu zorluklara güzel bir sabır ile sabredilmesi gerektiğinin bilincindedir. Bu sabrın, Allah'a sevginin ve Allah'a olan dostluğun göstergesi olduğunun farkındadır. Bunların tümünün Allah'ın yalnızca "Ol" emri ile son bulacağını, bunların varlığının imtihanın bir sırrı olduğunu ve Allah dilediğine göre bunların nimet olarak görülmesi gerektiğini bilmektedir. Bu şuur açıklığına sahip olan insanın yaşadığı zorluklara karşı sabrı ve tevekkülü, samimi olmayan bir insanın başarabileceği bir şey değildir.

İnsanların büyük bir bölümü için ise hastalık ve zorluklar, (Allah'ı tenzih ederiz) Allah'a karşı küskünlüğe, hatta Allah'a karşı inkara birer bahanedirler. Kendisini Müslüman tanıtan bazı insanlar bile, zorlukları Allah'tan gelmiş büyük belalar olarak addederek, Allah inancından uzaklaşır, birer Müslüman olarak üzerlerine düşen görevleri yapmaktan uzaklaşırlar. Samimi Müslümanların birer imtihan ve nimet olarak gördükleri ve sabretmelerinin karşılığında cennetle müjdelendikleri bu ortamlar, genellikle aksini düşünen insanlar için red ve inkarın vesilesi olarak karşılanırlar. Kuşkusuz ki bu, dünyada da ahirette de en büyük kayıpları beraberinde getiren bozuk ve çarpık bir anlayıştır.

Hz. Yusuf, Vezir'in karısının isteklerini reddetmesine ve hiçbir suçu olmamasına rağmen hapsi tercih etmiştir. Ve yıllarca haksız yere orada kalmıştır. Zahiren bakıldığında, nefsani menfaati bir kenara bırakarak yıllarca zindanı tercih etmek, Allah'tan gereği gibi korkmayan, imtihanın sırrını kavrayamayan insanlar için mümkün gözükmemektedir. Fakat Hz. Yusuf, Allah'a olan sevgisinden, Allah'tan güçlü korkusundan dolayı, böyle bir ortamın kendisine özel olarak yaratıldığının, imtihan edildiğinin farkındadır. Kendisine nimetlerin en güzelini yaratacak olan Rabbimizin o sırada böyle bir ortamı yaratmasının özel bir anlamı ve hikmeti olduğunun bilincindedir. Bunun karşılığının inşaAllah ahirette sonsuz nimet olabileceğine iman etmiş, Allah'a olan güçlü sevgisi onu en doğru harekete yöneltmiştir.

İnsanın imtihanın sırrını görebilmesi, zorluk ve hastalıklara güzellikle ve şükürle karşılık verebilmesi, güzel bir tevekkülle tevekkül edebilmesi için gereği gibi Allah'tan korkması gerekmektedir. Elbette ki her şeyin Allah'tan geldiğini bilmek ve her çözümü Allah'ın yaratacağına iman etmek, insanı en büyük kurtuluşa götüren yollardan biridir. Yüce Rabbimiz ayetlerinde şöyle bildirir:

Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 155-156)

kaynak:devtürkler
 
Geri
Üst