Kuranda tesettür varmıdır?

Uzman SühaN

Administrator
Kuranda tesettür varmıdır?
Zamanımızdaki bazı sözde alimlerin şaşkınlığı ve münafıkların Kur’an’a kasten yanlış mana vermeleri hususunda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki:
-“Şu üç şeyden korkuyorum: Âlimin sürçmesi, Münafıkların Kur’an böyle diyor diyerek tartışmaya girişmesi, Kaderin inkâr edilmesi.” (Taberani)

Peygamber Efendimizin bu hadisi şerifleri, bugün; “Kur’an’da başörtüsü yok” diyerek küfre girenlerin hallerini en bariz bir ifadeyle açığa kavuşturmaktadır. Oysa ki Kur’an’da çok açık bir ifade ile başörtüsünün Allah’ın emri olduğu şu ayeti kerimede belirtilmektedir:

Allahu Teala Kur’an’da başörtüsü konusunda buyuruyor ki :
-“ Vel-yeDribne bi-Humûrihinne alâ cuyûbihinne” mealen: “O mü’mine kadınlara söyle baş örtülerini yakalarının üzerlerine kadar örtsünler” ( Nur S. Ayet:31)

Yukarıda yazılı ayeti kerime hakkında müminlerin annesi hazreti Aişe’nin şu mealde bir açıklaması vardır. Allahü teala;
-“Mü`min kadınlar başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar!” âyetini indirince onlar eteklerinden kesip hemen onunla başlarını örttüler.” (Buhari)




nur-suresi-31-ayet_444091.jpg






Ehl-i Sünnet alimleri mümine kadınların nasıl örtüneceği hususunu Rasulullah’tan rivayet edilen şu mealdeki habere ve benzer diğer hadisi şeriflere göre belirlemişlerdir. Hazreti Ebû Bekir`in kızı Esmâ (ki Âişe validemizin ablasıdır) ince bir elbise ile örtülü olarak Resûlullahın huzuruna girdi. Resûlullah ondan yüzünü çevirdi ve kendi mübarek yüzünü ve ellerini işaret ederek;
– “Ey Esmâ! Kadın ergenlik çağına ulaşınca vücudunun şurası(el) ve burası (yüz) dışında kalan yerlerinin görülmesi (gösterilmesi) caiz değildir” buyurdu. (Ebu Davud)

Hazreti Âişe bildirir: “Resûlullah efendimiz,
-“Allah`a ve ahiret gününe inanan bir kadın ergenlik çağına varınca yüzü ve elleri dışında herhangi bir yerini açması helâl değildir!” buyurdu. (Buhari)

Başörtüsü inkârcılığı yapanların; “Kur’an’da başörtüsü yoktur. ” sözlerinin mesnetsiz olduğunu, yukarıda belirtilen ayeti kerimede geçen “ Humur ” kelimesinin anlamının bütün ehl-i sünnet alimlerinin tercümelerinde ve tefsirlerinde ve arabça sözlüklerde “başörtüleri “olarak geçmekte olduğunu belirtelim. Humurun tekili ise, hımar=başörtüsü demektir. Not Hımarın başında bulunan H Türkçe olmayan noktalı Ha’dır.
Bu ayeti kerime bizlere, kadınların Allah’ın örtünme emrini uyguladıkları takdirde, bir çok rahatsız edici durumlardan kurtulabileceklerini haber vermektedir. Bir başka ayette;
-“ Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle (evden çıkarlarken) üstlerine vücutlarını iyice örten dış elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olandır.”
( Ahzab suresi ayet: 59)

BAŞÖRTÜSÜ HAKKINDA BAZI HADİS-İ ŞERİFLER

Hadisi şerifte, Peygamberimiz (s.a.v.);
-“Hür kadının, yüzünden ve iki eli ayasından başka, bütün bedeni avrettir” buyurdu.
-“Gözlerin zinası (şehvetle) bakmak, dilin zinası (haramı) konuşmaktır.” (Buhari) (Mecmaul-enhür)
-“Ya Ali! Harama (tesadüfen) bakışın ardından (kasıtlı) olarak tekrar bakma; çünkü, şüphesiz (tesadüfen olan) birincisi sana (muaf)tır ve (kasıtlı olan) sonuncusu sana muaf değildir.” (Tirmizi)

Örtülü çıplaklar!
Müslim ve Muvatta kitaplarındaki hadisi şerifte,
-” Örtülü çıplak ve başları deve hörgücü gibi yükseltilmiş kadınlar, Cennete girmeyecek. Kokusunu bile duymayacaklardır. Halbuki, Cennetin kokusu, çok uzaklardan duyulacaktır” buyuruldu.
Bu hadisi şerif, kadınların ince, şeffaf veya cilde yapışık dar elbise, çorap, baş örtüsü ile örtünmelerini ve saçlarını, başlarının üstünde küme yapmalarını yasak etmektedir. Böyle örtünmek, çıplak gezmek gibidir.
Kadınlar ve erkekler için bedenin belli yerlerini örtmeleri Allah’ın emridir. Buna itiraz edenler; “Biz Allah’a inanıyoruz” deseler de bu sözlerinde samimi değillerdir. Örtünmek farzdır. Örtünmenin farz olduğunu inkar etmeden açık gezinenler Müslümanlıktan çıkmazlar. Sadece işledikleri açıklıktan dolayı günaha girerler. Küfre girenler ise örtünmeyi hakir görüp inkâr edenlerdir. Müminler ancak; Allah’ın rızasına önem verir. İnkarcıların kınamalarını asla önemsemezler. Başörtüsü kadının güzelliğine gölge getirmez. Bilakis onu daha da saygın ve daha güzel kılar. Bir kadın Allah rızası için başını örter ve tesettüre riayet ederse, bir ömür boyu ona farz sevabı yazılır.

Makyaj Yapmak Günah mıdır?
Kadınların eşlerine karşı ifrata kaçmadan süslenmeleri günah değildir. Makyaj konusunda esas olan sadelik ve temizliktir. Abdest suyu cildin en güzel dostudur. O makyaj malzemeleri. Ne olduğu belli olmayan o kimyasal maddeler.. Her gün yüzlerce TL ödeyerek tertemiz yüzleri kirleten o maddeler, ciltleri daha çabuk yaşlandırmaktan başka neye yaramaktadır? Nice anneler vardır ki 70-80 yaşlarında oldukları halde 55- 60 yaşındaki makyajlılardan ciltleri daha temiz ve düzgündür. Kadınlar ancak eşlerine karşı süslenmesi gerekirken günümüzün kadınları, eşlerine değil de başkalarına karşı süslenmektedirler. Bu da şeytanı mutlu etmektedir. Erkek ve kadınlar toplum içinde sade ve temiz olmalı kadınlar ise güzelliklerini kocalarına saklamalıdır.
Hepimiz bu dünyaya Allah’a kulluk yapmak için gönderildik. Bu dünyanın süsü de, güzelliği de çok çabuk geçmektedir. Gençlik bir göz açıp kapayana kadar geçip gitmektedir. Akıllı olan bir kimse bu faniliğin farkına varıp dünyanın aldatıcı cazibesine kapılmaz. Allah’ın helal kıldıkları şeyler haramlardan çok çok daha fazla ve çok çok daha yararlıdır. Sizleri müstesna tutarak derim ki; günümüz insanlarının bir çoğu zararlı ve pis olan haram şeylere çok büyük paralar ödeyerek cehennemi satın alıyorlar. Yani cehennem çok pahalıya maloluyor dersek mübalağa olmaz.

İNSANIN İÇİNDEKİ İÇ MÜCADELE:

İnsanın içinde bir nefis ve bir de ruh vardır ki ikisinin aşkı da birbirine zıttır. Bunların her biri diğerini kendi tarafına çekmek ister.
Nefsin ruhla mücadelesi, ruhun nefsi yüce mertebe mutmeinne makamına yani; evliyalık derecesine yükseltmesine kadar sürer ve nefis orada Allah’ın nurunun güzelliğini gördüğünde Allah’a sonsuz bir aşkla aşık olur ve dinsiz olan nefis dört dörtlük Müslüman oluverir de olumsuz yöndeki iç muhalefet biter…
Ruhun nefisle mücadelesi ise, nefsin ruhu aşağıların aşağısı olan firavunluk derecesine düşürünceye kadar devam eder. Ruh aşağıların aşağısına düştüğünde ise bir daha asla iflah olmaz ve kalp mühürlenir ve tam bir firavunluk çukuruna düşüverir. O vakit ise, içerideki olumlu muhalefet biter. Artık o kimsenin içinde iman ışığı asla yanmaz.
Nefis hep aşağılık şeylere aşıktır ve aşağılıklara eğilimlidir. Ondan dolayı hep kötülüğü ister. Ruh ise, Allah’a sevdalı olduğu için hep yükseklere ağmak ister. Bu sebepledir ki ruh, Rabbinin rızasını gerektiren işleri yapmak ister çünkü ondan beslenir. İnsan bu ikisinden hangisinin isteğini yerine getirirse o beslenir diğeri cılızlaşır. Sürekli nefsin isteğini yapanların nefisleri firavunlaşır ve hiç bir iyiliği kabul etmeyecek hale gelir. Artık o kimseye ibadetleri yapmak olabildiğince ağır gelir. Sürekli nefsin isteklerini yapanın nefsi, Allah’ı inkar etme çukuruna düşer ve sonsuza dek oradan bir daha asla çıkamaz.
Eğer ki insan ruhun istekleri olan Allah’ın rızasını gerektiren işleri yaparsa ruh güçlenir ve nefis cılızlaşır. Kul artık yaptığı ibadetlerden zevk almaya başlar ve ibadetleri yapmak zevk haline gelir. Kalbe ilahi ışık bir kez girdi mi orada gerçek Allah aşkı başlar ki diğer sevdalar ışıkken gölgeye döner. Daha önce var olan iç kargaşa yerini iç barış denilen sonsuz huzura terk eder…
Hak gelir batıl zaile düşer.
kaynak:islamdergisi.com
 
Geri
Üst