Ömer Karaoğlu-Hayatı

ocean

Paylaşımcı Melek
Üye
Ömer Karaoğlu-Hayatı
ömer karaoğlu hayatı ömer karaoğlunun hayatı karaoğlu kimdir kim vikipedi
Ömer Karaoğlu-Hayatı..
nokta.jpg
Ömer Karaoğlu İslami söylemleri ile tanınan ses sanatçısı.Aynı zamanda iktisat tarihi alanında doktordur.Bir süre öğretim elemanı olarak çalışmıştır.Eserleri özgün ve yorumu-ses rengi güçlüdür.20 yılı aşkın süredir müzik çalışmaları yapıyor. Sanatçının albümlerinden bazıları şunlardır:

  • Hani Bir Yanımız
  • Kim
  • Grup Tan Sesler(Grup)
  • Bizde Kalan İzler (Grup)
  • Bilinen Ezgilerden İzler
  • Her Dem Yeniden
  • Karayel
  • Azade
  • Sızı
  • Gökyüzü Depremleri
  • Adı İçin Yaşamak
  • Yaz Beni Güllere (Grup)
  • Doğ Ey Güneş (Grup)
  • Gizden Ezgiler (Grup)
  • Es Rahmet Rüzgarı (Grup)
  • Gün Batıdan Doğmadan (Grup)

Eserlerinde İslami temalar işleyen Ömer Karaoğlu'nun tanınmış eserleri şunlardır:

  • Adı İçin Yaşamak
  • Doğ Ey Güneş
  • Gün Doğanda
  • Hesap Sor Bana
  • La İlahe İllallah
  • Mekke
  • Kuşlar
  • Esir Olmuş
  • Sızı
  • Şehit Türküsü
  • Toprak
  • Yol Mu Dayanır?
  • Hani Bir Yanimiz
  • Öğüt
  • Sevdalar Aldı Beni
  • İşgal
  • Bilemezler
  • Kim Bilir

Sanatcinin cikan son albümü "Hani bir YANIMIZ" isimli calismasidir.,

Röportaj :




Ömer Karaoğlu

1967 İstanbul doğumlu. Öğrenim hayatını İstanbul'da tamamladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede "İktisat Tarihi" alanında doktora öğrenimi yaptı. Bir devlet üniversitesinde uzun sayılabilecek bir süre öğretim elemanı olarak görev yaptı ve istifa ile ayrıldı. Müzikle ilgisi orta öğrenim yıllarından itibaren yorum boyutuyla başladı.1985'lerden başlayarak özel projelere mütevâzı katkılarıyla belirginlik kazandı. İlk defa kendi besteleri ve yorumuyla dinleyiciyle buluştu. Ardından solo müzik albümleri ve konser etkinlikleri vesilesiyle yaygınlık kazandı. Evli ve iki erkek çocuk babası.




Müziği salt sanat için mi yapıyorsunuz; yoksa sanatın haricinde başka kaygılarınızda var mı?


İnsanı ve hayatı - iki alemi kastederek - parçalamayan bir yaklaşıma inanıyorum; kişi her neyle meşgul olursa olsun yaratandan ve razılığından ayrı düşmemeli. Kendisini âlemde doğru konumlamalı, varlığını ve ölümünü, ötesini tevhidin bütünlüğü içinde anlamlandırmalı. Elbette sanatın gereği ve edebine talip olmalı; ancak bütün bu anlam dairesinin dışında ve üstünde seçkinci ve mutlak bir sanat iddiasını ileri sürmenin bir tür sapma olduğunu düşünüyorum. İnanma iddiası ciddi bir iddiadır ve bizi bir ilkeler, değerler manzumesiyle bağlar. Bu sanatla uğraşan için de başka bir uğraşısı olan için de değişmez.



Müziğinizin beslendiği kaynaklar nelerdir ve icra ettiğiniz müzik hakkında neler söylemek istersiniz?


Zihin ve gönül iklimimize etki eden her şey müziğimizin biçimlenmesinde pay sahibi oluyor. Bazen hafızamızda iz bırakan, bazen hal ü hazırda olan bitenler; sevgilerimiz, umutlarımız, acılarımız, kavgalarımız...Hepsi şu ya da bu biçimde eserleri şekillendiriyor galiba...
Müziğime kaynaklık eden belirli bir adres vermek mümkün değilse de doğudan ve batıdan yüreğimize bilerek bilmeyerek pek çok sesi ve rengi misafir ettiğimizi düşünüyorum. Bu misafirlikler bazen kalıcı konaklamalara dönüşüp bir biçimde yürek telimize yapışıyor ve biz kendi seslerimize onları ekliyor ya da daha doğru bir ifadeyle harmanlıyoruz. Kendi yorum ve soluğumuzu üretiyoruz. Gelenekle modern arasında salınıyor; ama kendimize ait değerler ikliminde yeni bir soluğu kovalıyoruz. Özgün ve kendimize ait, kendimiz gibi - birilerine öykünen ve sığ taklitlere müşteri olmayan - işler, ürünler ortaya koymak arzumuz, inşaallah yapabiliriz.



Dinleyecileriniz arasında, eski eserlerinizle yeni eserleriniz arasında fark olduğunu iddia edenler var. Bu iddialara cevabınız nedir?


İnsanımızın bir bölümü kendi eskisini arıyor diye düşünüyorum. Geçen yıllarda geride bıraktığını, düşündüğü güzel ve özel anlarını özlüyor belki... Bence eskilerin güzelliğini yeni çaba ve örneklerle aramak, sürdürmek daha anlamlı. Eskilerden gocunmadan; ama onları da aşma idealiyle gayret ve teşvik sahibi olmalıyız. Bu tür yorum ve - bağışlayın - sızlanmaların derinlerde bir tür karamsarlık ve teslimiyeti barındırdığını düşünüyorum. Son yıllarda modalaşan nostalji avunmalarını hatırlatıyor bana ve bu yaklaşıma sıcak bakmıyorum. Benim çalışmalarıma ait tesbitlere gelince herkese her eseri her yorumu sevdirmek çabası zaten boş bir çaba ve doğru da değil. O iletişimi daima kuramazsınız. Buna ne siz, ne de dinleyici muktedir olabilir. Biz gücümüz ve yüreğimiz elverdiğince ortaya koyarız, dinleyici de aynı şekilde nüfuz edebilir. Ancak üzerinde yürümeye hassasiyet gösterdiğimiz bir doğrultumuz var ve bu sürecin dünüyle bugününü adeta bir samimiyet testiyle değerlendirmeye çalışan dostlarımıza her birimizin daha çok kendi sorumluluk alanlarına titizlenmesi gereğini ve bu tür tenkidlerde çok da iddialı ve aceleci olmamak gerektiğini hatırlatmak isterim. Çünkü abartılı ve rasgele eleştiriler bazen gerçekten yaralayabiliyor, üzebiliyor. Sitem edip durduğunuz bir hal ya da yönelişle itham edilmek elbette üzücü oluyor. Her yeni eser kalıcı bir eski olabilir bir gün. Zaten sanat böyle bir çaba ve uğraşın adıdır. Düşüp kalkacaksınız, yara alacaksınız, hata-sevaplarla yüklü ama içten, samimi, arayan ve ısrarlı olacaksınız. Siz eski lezzetleri sırtlanıp yeni ufuklara yol bulma çilesindeyken bazı dostlar hey gidi eski günler deyip avunacak...



İnsanlar bir albüm seçerken kaliteye mi önem veriyorlar yoksa popülariteye mi?


Her ikisi de etkili olabiliyor. Kaliteyi gözetenler daha sınırlı sayıda. Adeta bir rüzgarın önünde savrulan kitleler; şöhrete, gürültüye, sansasyona daha fazla prim veriyor. Bu süreci hayli zamandır birlikte gözlüyoruz. En medyatik hocaefendilerden dinin hükmünü sormak bir yana artık bu hususlarda mankenlere ve reklamcılara dahi kanaat soruluyor. Her şey bulanıklaşıp magazin malzemesi haline getiriliyor. Gri renkler öne çıkarılıyor. Ne kadar gürültü o kadar tiraj hedefleniyor; ancak her zaman sonuç vermiyor diye düşünüyorum. Aksi de olabiliyor. Bir sağduyu yaşıyor ve güzeli, doğruyu bulduğunda ona meylediyor. Yani standart bir tutum yok sanıyorum. Bilinç düzeyi, estetik-kültürel algı, birikim vb. faktörler tercihlerde etkili oluyor.



Medyanın tutumundan dolayı halka ulaşmada zorluk çekiyor musunuz?


Medyadan şikayet ettiğimde onun yürüyüşümüzde esaslı bir unsur olduğunu kabullenmiş olurum ki bu kendimize haksızlık olur. O kadar ciddiye almadığımı söylemeliyim. Evet daha geniş kitlelere ulaşmada etkili; ancak bu imkanı onlar bir yanlış doğrultuya yöneltiyor ve esenlik çağrımızı, güzelliklerimizi, değerlerimizi ıskalıyorsa kayıp içindeler demektir. Onlar için dua etmek gerek. Yüreğinizdekileri paylaşmanın yegâne yolu medya olmadığı gibi, engeli de olamaz...



"Ney mü'min olmadığı gibi , gitarda gâvur değil" diye bir tabiriniz var bunu biraz açabilir misiniz?


Müziğe icra ettiği fonksiyon ve anlam dairesini hiç dikkate almadan salt müzik aletlerinin mutlak haram olduğu görüşüyle yaklaşan ve bu arada tasavvuf müziğinin ney, kudüm vb.sazlarını icra etme ve dinlemede sakınca görmeyerek çelişkiye düşen dostlar için ifade ettiğimiz ironik bir göndermedir. Müzik âleti coğrafyaya göre değil hizmet ettiği amaç ve anlam bütününe göre değerlendirilmeli. Bir şey doğuya aitse mutlak doğruyu, güzeli temsil etmeyeceği gibi batıya aitse de kötüyü ve çirkini temsil etmez.


Toplumdaki genel yozlaşmayı ve bunun müziğe yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz ve çözüm yolu olarak önerileriniz nelerdir?


İnsanı îmar ve ihyâ eden yol ve araçlar vahyin rehberliğinde ayrıntılarıyla ortaya konmuştur. Aklı ve kalbi bu yol ve araçların izini sürerek inşa etmeliyiz. Bu gayretimizi en yakınlarımızdan başlayarak etrafımızla paylaşmalıyız. Sanatın bu bütünde payı her nereye varıyorsa oraya kadar çaba ortaya koymalıyız. Sanatçısıyla, dinleyicisi-izleyicisiyle... Çünkü belirttiğiniz gibi iyice belirginleşmiştir ki müzik bu tahribatın taşıyıcı ve hızlandırıcı bir unsuru kılınmakta. Bu yeni bir durum da değil, tarih boyunca müziğin bir fasid daire içinde rol aldığını biliyoruz. Ancak diğer yanıyla ve olumlu örnekleriyle şiirin, müziğin tanıklık ettiği hikmet ve güzellikleri de biliyoruz. Bu alanda iyi bir düzeyi temsil etmek bir yana çoğu kez bu ihtiyacı konuşmakta dahi zorlanıyoruz maalesef.


Müzik gibi bir kaygan zeminde , tökezlemeden yürümek için neler yapıyorsunuz ?


Şöhrete, yoğun ilgiye dair bir imtihan alanı var ki bunu hepimiz biliriz. Ancak bu yaşanan bir haldir, sadece sözle, nasihatle aşmak güç... İçinize dönüp aynaya - vahye - sık sık bakıp ne olduğunuzu, evrende ne kadar olduğunuzu sık sık sormak gerekiyor. Alkış, sahne, yoğun alaka vb.size bunları unutturuyorsa bir an evvel vazgeçmeli; çünkü ebedî bir kayıp arzu edilemez. Hatırlamalı, hatırlatmalıyız. Kitapla bağı koparmamalı. Tefekkür, tezekkür, sözün özü ibadet!.. Düşe kalka, eksikli kusurlu dökülen yanlarımızı onarmaya çalışacağız birlikte...


Müziğin dışında nelerle uğraşırsınız ve son olarak ufukta yeni çalışmalar var mı?


Müzik dışında, yaklaşık o kadar süredir daha sessiz; ama sürekli okumalarım oldu. Halen de devam ediyor. Küçük yaşlardan başlayarak temel islâmî ilimlere dair öğrenme çabalarım, üniversite yıllarımdan itibaren sosyal ilimler ve özelde; iktisat, tarih, felsefe ekseninde sürdü. Akademisyenlik yıllarından itibaren üzerinde çalıştığım bazı makalelerimi nasib olursa önümüzdeki yıllarda değerlendirmeyi düşünüyorum. Bir yandan müziğe ait projeler ve sahne etkinlikleri devam ederken imkan buldukça evimde okuyor, yazıyorum. Bu uğraşı bazı dostların şaşırdığı kadar ayrı bir boyut gibi de görmüyorum. Çünkü aklın ve yüreğin dengeli bir yürüyüşe talip olması gerektiğine inanıyorum . Uygun zaman ve zeminde belki tekrar akademik mesai düşünebilirim. Ancak yakın vadede müziğe ve belki televizyona yönelik projelerim var. Bugünlerde üç yıllık aradan sonra başladığımız yeni albüm çalışmamız devam ediyor.
 
Geri
Üst