Sağlıklı Aile

ARWEN

Yeni Üye
Üye
Sağlıklı Aile
Sağlıklı bir ailede bireyler;

127-aile.jpg
1. Hem konuşmayı hem de dinlemeyi eşit şekilde önemserler.

2. Birbirlerini bilinçli bir şekilde desteklerler.
3. Aile dışındakilere de saygılı davranmayı örneklerler.
4. Güven duygusuna çok önem verirler.
5. Oyun ve espri anlayışına sahiptirler.
6. Ortak sorumluluklara duyarlılık gösterirler.
7. “Doğru” - “Yanlış” ayrımını yapabilmeyi öğrenmeye özen gösterirler.
8. Aileye özgü bir takım rutinleri sahiplenerek “aile” kavramını pekleştirirler.
9. Aralarında eşit ve dengeli bir iletişim kurmaya dikkat ederler.
10. İnançlarının temel öğelerinde birleşirler.
11. Birbirilerinin beden mahremiyetlerine saygı gösterirler.
12. Başkalarına hizmet ve yardıma önem verirler.
13. Ailenin zaman çizelgesine ve aile sohbetlerine öncelik tanırlar.
14. Boş zamanlarını birlikte değerlendirme yollarına bakarlar ve bundan hoşlanırlar.
15. Sorunları kabul eder ve çare ararlar.


Sağlıklı bir aile temelinde…

1. Anne-baba (veliler) arasında eşit bir ortaklık vardır.
2. Televizyon kontrollü tutulur.
3. Bireyler birbirini dinler ve yanıtlandırır.
4. Sözler kadar ifadeler ve gerisinde yatan nedenler de dikkate alınır.
5. Bireysel duygu ve düşünce cesaretlendirilir.
6. Alaycı yada aşağılayıcı sözler ve tavırlar, imalar kullanılmaz.
7. Söz kesmelere izin verilse de bu hak bireyler arasında eşit şekilde paylaşılır.
8. Kırgınlık durumlarında uzlaştırma yapabilmek için belli bir yöntem tayin edilip tutarlılıkla uygulanır.



“Sağlıklı bir ailenin bireyleri birbirlerini hem davranış hem de sözle desteklerler”

Toplumda olduğu gibi aile içinde de olumsuz davranış ve sözleri yakalayıp tepki göstermemiz, olumlu davranış ve sözleri yakalayıp tepki göstermemizden çok daha yaygın ve alışılmış bir davranış.
“Yapma!.. “, “bak dökeceksin! İşte döktün bile!…, “yine ödevini yapmıyorsun!..”, “kardeşini rahat bırak!..” gibi sözleri harcamaktaki hızımız “ne ilginç bir resim yapmışsın!”, “yazının başlığı ne kadar uygun olmuş!”, “sayıların hiçbirini aksatmadan sayabildin”, “kardeşin düşünce önce sen yardımına koştun!” gibilerinden hızlı çıkıyor ağzımızdan… Olumsuz davranışlara tepkimiz refleks halinde çıkarken olumlu davranışları görüşümüzü seslendirmemiz için özel çaba göstermemiz gerekiyor.
Ayakkabısıyla içeriye dalışı, ayakkabısını çıkartarak içeri girdiği zamanlardan çok daha nadir yaptığı bir davranış olsa bile olumsuz bir davranış olduğundan gözden kaçmıyor. Yergi fırsatını hemen yakalayabiliyoruz. “Harika! Ayakkabılarını çıkartıp yerine koymuşsun! Acele dışarı çıkmamız gerekirse bulman ne kadar kolaylaşacak!… yada “evimizi düzenli tutmaya gösterdiğin önem çok hoşuma gidiyor” deyişlerimizi arttırırsak davranışın olumlu olmasına desteğimiz büyük olacaktır.
Unutmamalıyız ki çocuklar da bizim gibi duygu ve düşünce taşıyorlar. Çocuğun yerine kendimizi koyup ağzımızdan çıkabilecekleri değerlendirmemiz iletişimimizin sağlıklı oluşunda çok büyük etken olacaktır.
Sağlıklı bir ailede veliler kendi öz varlıklarına saygılı olmaya da dikkat etmeliler.

127-aile2.jpg
Kendi bardağımız bos olursa ailemizdeki başka bireylerin bardaklarını nasıl doldurabiliriz? Kendiniz için neler yapıyorsunuz? Bir gün de bulaşıkları bırakabilip elinize oje sürmeyi denediniz mi? Buna ihtiyaç hissediyor musunuz? Kendinize en son ne zaman özen gösterdiniz? Aklınız evde, çocukta v.s. kalmadan kendinizi enerji doldurabilmek için ne zaman bir yürüyüşe çıktınız? Egzersiz yapmak, bir arkadaşınızla sinemaya gitmek, kitap okumak için zaman ayırıyor musunuz? Rutin halinde katıldığınız gurup faaliyetleri var mı?

Çocuğumuza öz-saygı kazandırabilmemizin yolu da önce kendimizden gediyor.
Yaptığınız bir işten memnunsanız öz değerlendirmenizi onun da duyacağı bir şekilde seslendirin. Örneğin bütün gün uğraşıp evinizi temizledinizse; “ne güzel temizledim evimizi; pırıl pırıl oldu” diyerek kendinizi taktir edişinizi çocuğunuz da duysun. “Yemek nasıl olmuş?” diye endişeli sormak yerine “ne lezzetli bir yemek yaptım, elime sağlık!” demeyi denediniz mi?
Kendinize zaman ayırmanız sadece size değil, enerji doluşunuzla tüm ailenize yansıyacaktır. Bunu başarıyla gerçekleştirebilmeniz için de çocuk bakımı konularında eşinize güveniniz. Eşinizi siz seçtiniz ve çocuklarınızın babası olmasını siz istediniz. Annelik vesveselerinize yakanızı kaptırıp onun ortağınız olduğunu unutmayın. Siz kendinize zaman ayırırken çocukla baba arasında bağın kuvvetlenmesi için de fırsat doğacak. “Ama hiç yapmadı, bilmiyor…” gibi bahanelerle engel yaratmayın. Bilmediklerini de birlikte deneyimlerle öğrenirler. Sizin yaptıklarınızı harfiyen takip etmelerini beklemeyin. Unutmayın ki her ilişki kendine özeldir. Eşlerinize çocuklarınızı bırakırken tembihlerden sakının.
Eşleriniz ve çocuklarınız hakkında övgü değerinde bir şeyler söylerken elinizdeki işi bırakıp gözleriniz ve ifadenizi de cümlenize katın.
Aynı ortamlarda olmasanız bile birbirinizle iletişiminizi koruyun.
Birlikte geçirebileceğiniz “Aile Saatleri”nde televizyon, gazete, bilgisayar gibi dış algılara kendinizi kaptırmayın. Birlikte olabildiğiniz süreler kısıtlı olsa bile kalitesini korusun, her şeyi bir kenara bırakabilmeyi öğrenin. Konuşurken her farklı düşündüğünüz ayrıntıya değil ortak düşündüklerinize odaklanıp, ikinizin ortası bir fikirde buluşmayı amaçlayın. Örneğin bebeğinizin cağı gereği emekleme ihtiyacında hemfikir oluşunuzu unutmadan, nerede emeklemesinin uygun olduğu konularındaki farklı düşüncelerinizi ortak bir zemine getirmeye çalışın. Unutmayın ki ikiniz de çocuğunuz için en iyiyi seçmeyi istiyorsunuz.

Ailede herkes birbirine olan desteğini hem davranış hem de sözle belirtmeli.

“Bana “eline sağlık” dediğinde yemek yapmaya daha çok hevesleniyorum” şeklinde duygularınızı belirtmeye çalışın.
İş dünyasında emeklerimizin karşılığı ikramiye, yazılı yada sözlü teşekkür v.s. gibi bir takım ödüllendirilmeler hoşumuza giderken özel yaşamlarımıza da niçin birbirimizi ödüllendirilmeyelim. Üstelik bu ödüllerin verilmesi de anlamlı küçücük kelimelerle bile mümkünse…
Çocuğunuza “oyuncağını yerden kaldırdığında çok seviniyorum”, eşinize “eve neşeyle gelişini görünce çok mutlu oluyorum” diyebilmelisiniz. Sebep ve zaman beklemeden kucaklayıp “iyi ki varsın, seni çok seviyorum” diyebilmelisiniz ve aynı davranış ve sözlerin sizi çok mutlu edeceğini belirtmelisiniz.
Çocuklarınızı yüzme, bale v.s. gibi kurslara yollamaktan ziyade Onu bu etkinleri yapışında izlemeniz önemli. “Seni yüzerken seyrettiğimde çok heyecanlandım ve gururlandım” gibi sözlerle desteğinizi belirtmelisiniz.
Velilik rolünüze kapılıp evliliğinizi beslemeyi de unutmayın. “Çocuğumuzun ihtiyaçlarını gördük şimdi sıra bizimkilerde” demeyi bilin. Karı-koca sinemanıza, eğlencenize, en önemlisi birbirinizle baş başa olmaya, sevginizi birbirinize seslendirmeye de vakit ayırın.

Destek baskı demek değildir.

“İstesen daha iyi notlar alırsın”, “sen zekisin; okuma yazmayı çabuk öğrenmelisin”, “uğraşsan yüzme kulübünde en iyi sen olursun!” gibi baskı türünden sözler destek sayılmazlar.
Bu çizgiyi koymak bazen örneklerdeki gibi kolay olmayabilir. Kişiden kişiye çizginin yerini ayarlamak için karakter yapılarına özen gösterilmelidir. Örneğin tornacı olmak isteyen çocuğun belki başka mesleklere sevgisi/ilgisi olup olmayacağını keşfetmeye yardımcı olunmalı ama illa “berber olacaksın! Baban da berberi dedende… gibi baskı ve ısrar taşıyan tipte olmamalı.

Aileyi birleştirecek tutkal “OLUMLULUK” olacaktır.

127-aile1.jpg
Günlük yaşantılarımızda genel olarak her 12 olumsuza karşı ancak1 olumlu düştüğü araştırmalarla tespit edilmiş.

Kendi yaşamlarımızdan canlı örnekler koyarsak bu 12 olumsuz peş peşe çok çabuk eklenebilir halde. Öğlen yemek yemeğe vakit ayıramayacak kadar işinizle meşgul olduğunuzdan karnınız zil çalıyor. Mesai bitişi tam kapıdan çıkarken patrona yakalandınız. Yeni bir proje için sizden fazla mesai isteyeceklerini ama karşılığında ödeme yapamayacaklarını bildirdi. Bu konuşmadan dolayı expres otobüsünüzü kaçırdınız. Onun yerine her durakta durup kalkanına binmek zorundasınız. Nihayet geldi ve hınca hınç dolu otobüse bindiniz. Bozuk para çıkışmadığı için fazladan para vermek zorunda kaldınız. Kalabalıkta sıkışmışken bir de ayağınıza basıldı. Kalabalığı yarıp vaktinde inemediğinizden durağınızı kaçırıp bir durak geri yürüdünüz. Nihayet kapınıza vardığınızda anahtarınızı patronla konuşurken elinizden masaya bıraktığınızı hatırladınız. Posta kutusunda yüklü bir fatura çıktı. Komşunun köpeği paspasınıza pisliğini yapmış. Yedek anahtarınızı bıraktığınız komşunuz evde yok… Olumsuzların 12’yi hızla geçebileceği nadir rastlantılardan değil.
Bu kadar olumsuzun içinde olmasını beklemektense olumluları kendimiz yaratmak zorundayız. Bu olumlu ıslık çalmak gibi basit bile olsa…
Aile toplum kurumlarını desteklemelidir ama bu desteği vermekte bilinçli olmaya dikkat etmelidir.
Kreş, yuva, okul gibi kurumların tutumları sorgulanmadan otomatik kabullenilmemeli, aile tarafından ailenin yapısına ve anne-babanın çocuklarına öğretmek istediklerine uygunluğu başta onaylanmış olsa da sık sık kontrol edilmeli.
Handan Baykan
 
Geri
Üst