satrançta şah niçin o kadar pasiftir?

NuRoVSkİ

Yeni Üye
Üye
satrançta şah niçin o kadar pasiftir?
[FONT=&quot] [/FONT]
[FONT=&quot]Satranç oyununda Şah koruma altındadır. O sanki bir
köşede korkudan sinmiş bir şekilde olanlara bakan,
titrek adımlarla birer birer ilerleyen, arada sırada
'hadi ne zaman rok yapacaksanız, yapın' diye inleyen
bir insan görünüşü verir. Halbuki vezir, satranç
tahtasını oradan oraya dolaşarak, atlayarak,
zıplayarak, rakibi yıpratarak, son derecede etkin bir
şekilde hareket etmektedir.

Bu taşın bizdeki adı vezir (bakan gibi bir şey) olduğu
için bu hareketlilik normal görülebilir ama Batı
ülkelerinin bu taşa kraliçe anlamında 'queen' adını
verdiklerini düşünürseniz ortaya tuhaf bir durum
çıkar. Hele satrancın tarihinin 7. yüzyıldan öncesine
gittiği göz önüne alınırsa, o zamanlar daima
ordularının başında savaşa giden krallara, şahlara
satrançta niçin böyle pasif bir rol verilmiştir,
anlaşılmaz.

Satrancın ilk olarak 6. yüzyıl içinde Hindular
tarafından oynanmaya başlanıldığı, daha doğrusu
Hinduların 'chaturunga' (şaturanga) isimlioyunundan
geliştiği ileri sürülüyor. 'Chaturunga' sözcüğü
Sanskritce'de 'dört kol', 'dört kollu ordu' veya 'dört
silah' anlamına gelmektedir. O zamanki Hint ordusu
dört bölümden oluşuyordu. Filler, savaş arabaları,
süvariler ve piyade. Bugün bu dört kola, fil, kale, at
ve piyon diyoruz.

Avrupa savaşlarında fil kullanılmadığı için bu taşa
piskopos (bishop) adı verilmiştir. Bizdeki at Arapçada
süvari, Avrupa'da ise şövalye olarak adlandırılmıştır.
Yani medeniyetler satranç terimlerinde kendilerine
göre bazı değişiklikler yapmışlardır. Şaturanga
Hindistan'dan önce İran'a geçti ve geçerken ismi
'şatrang' oldu.

Arap orduları onu 1000 yıl kadar önce, fethettikleri
İspanya üzerinden Avrupa'ya getirdiler. Araplar oyuna
'şatranj' veya 'al-şah-mat' (şah ölü) ismini verdiler.
Ancak şah oyunda hiçbir zaman ölmez, diğer taşlar gibi
oyun tahtasının dışına çıkartılamaz. Vatanı olan
karelerde kımıldayamaz hale gelince esir düşer.

Satranç ismi Türkçeye Arapçadan girmiştir. İlk oynanış
şeklinde bugünkü hareket kabiliyetindeki bir vezir
veya kraliçe yoktu. Gerçi şahın yanında Araplar
tarafından akıllı adam diye isimlendirilen bir taş
vardı ama hareket imkanı çok kısıtlıydı. Sadece bir
kere o da çapraz olmak koşuluyla ilerleyebiliyordu.

Asırdan aşıra, ülkeden ülkeye satranç oyunu gittikçe
gelişti ve bazı değişikliklere uğradı. Avrupa'ya
ulaştığında vezirin ismi kraliçe oldu ama hareket
imkanı hala kısıtlıydı. Bununla belki o yıllarda
Avrupa'da yaşayan güçlü kraliçelerin, krallarının
daima yanında olup onları kollamaları şeklinde sosyal
bir bağlantı kurulabilir.

Bu şekli ile satranç oyunu çok yavaş oynanabildiğinden
oyunu süratlendirmek için kraliçe (vezir) ve filin
güçleri, yani hareket imkanları arttırıldı, etkinlik
sahaları genişletildi. Bir başka kural değişikliği ile
satranç tahtasının karşı kenarına varabilen bir
piyonun kraliçe (vezir) olabilmesi imkanı tanındı.

Bu, çok çağdaş ve demokratik bir değişimdi. Taşların
en güçsüzü ve alçak gönüllüsü piyade, işlerinde sebat
eder ve başarı ile ilerlerse en güçlü taş olabiliyor,
hatta karşı tarafın şahını mat ederek en son sözü
söyleyebiliyordu.

Avrupa'da gün geçtikçe gelişen demokrasi, yıkılan
krallıklar satranca da yansıyordu. Şah artık örneği
çok az kalmış, güçsüz monarşik hükümdarlar gibi
köşesinden pek çıkamıyordu. Gerçeği oyunda iken ikinci
bir kraliçenin ortaya çıkması ise başlangıçta
oyuncuların kafasını karıştırdı ama hangi şah bir
yerine iki kraliçesinin olmasını istemez ki![/FONT]
 
Geri
Üst