tabgaç devleti!

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
tabgaç devleti!
4. yüzyıl sonlanna doğru Kuzey Çin'de (Şan-si'nin kuzeyi) kudretli bir siyasî
teşekkül meydana getiren, Çinlilerin To-ba (veya T'o-pa) dedikleri topluluğu
Türkler "Tabgaç" diye anmışlardır. Orhun kitabelerinde sık sık geçen ve
Gök-Türkler aracılığı ile Bizans kaynaklarına da "Taugast" şeklinde intikal eden
"Tabgaç" kelimesi "Çin" manasına da alınmıştır. Çünkü Gök-Türklerin ilk
zamanlannda Türklerce "büyük" tanınan bu sülale Doğu'nun kudretli hanedanı
olarak Çin'de hüküm sürmekte idi. Aslında Türkçe ulu, muhterem, saygıdeğer"
manalannı ifade eden Tabgaç tabiri bilindiği gibi, sonra bazı Kara-Hanlı
hükümdarları tarafından unvan olarak (Taf-gaç, Tamgaç) kullanılmıştır. Kaşgarlı
Mahmud'un, Türklerden bir bölük olduğunu kaydettiği Tabgaçlar, Çin yıllıklarına
göre Asya Hunları'ndan bir kısımdır ve sülalenin resmî tarihinde (Wei-shu)
Motun, eski To-pa (Tab-gaç) hükümdarı olarak gösterilmiştir. Tabgaçların örf,
adet ve geleneklerinden çoğu, Kurt efsanesi; magara, dag, orman kültleri vb. ve
Göç efsanesi (bk. aş. Kültür: Destanlar) Türklerle ilgili bulunduğu gibi,
dillerinin de Türkçe olduğunu ortaya koyan deliller vardır: Bitegçin (bitikçi,
katip;dış-işleri bakanı?), kapukçın (kapıcı; hacib?), atlaçın (atlı, süvari
birliği), tabagçın (yaya, piyade birliği), korakçın (koruyucu, muhafız
kıtaları), yamçın (posta sürücüsü), hiencin (posta menzilleri idarecisi;
hancı?), aşçın (aşçı;mutbahçı başı?), törü (kanun, töre), il (devlet) vb." .
Tabgaç hükümdannın ağzından şöyle bir Türkçe ibare nakledilmiştir: "Atıg
belgiıtef;" (yani "bir (başbuğa verilen) isim, (onun yaptığı) işi
belirtmeli=belgelemeli)" Wei-shu, Nan ch'i-shu, Liu-Sung-shu gibi Çin
kaynaklarına geçen bu kelime ve tabirler, aynı zamanda Tabgaçların devlet
idaresi ve askerî kuruluşları hakkında da bilgi verir durumdadır. Bununla
beraber, bu Türk devletinde oldukça büyük ölçüde Moğolların da yer aldığı
anlaşılıyor. Araştırmalarda kendileri bile bir ara Sienpiler arasında görünen
Tabgaçlara bağlı kabilelerden kimlikleri tesbit edilebilenlerin yarısından
fazlasınm Moğol menşeli olduğu neticesine varılmıştır. Ancak Moğollar, diğer
Tunguzlar ve Çinli halk ile birlikte, şüphesiz teb'a durumunda idiler.



Önce kuzey Şan-si'de Tai başkent olmak üzere küçük "Tai veya I. T'o-pa"
devletini (315-376) kuran Tabgaçlar, daha ilk başbuğları olarak bilinen
Şa-mo-han(ölm. 277)'dan itibaren diğer küçük Hun devletleri ve Si-en-pi
kütleleri ile mücadeleye giriştiler ve nihayet Ch'in devleti başındaki, Tibet
menşeli Fu-Chien iktidarının çökmesi (384) üzerine etraftaki mahallî
hükümetçikleri (16 kadar) idareleri altına alarak büyük devlet haline geldiler.
Tabgaç devleti (386-556), Çinlilerin Wei (Pei-Wei = Kuzey Wei) adı-nı verdikleri
hükümdar ailesinden K'uei zamanında (386-409) verimli toprakların Doğu Çin'deki
dağınık Siyen-pi gruplarından zaptedilmesi ile gelişti. Küçük Ts'in (394'de) ve
Liang (403'de) devletleri tabiiyete alındı. Baş-kenti P'ing-ç'eng (Tai) şehri
idi. Az sonra devletin nüfüzu, bir yandan Pekin yakınlarına, bir yandan Huang-ho
nehri dirseğine kadar uzanmıştı. Kuzey istikametinde, Siyen-pilerin varisi
olarak 4. asır sonlanndan itibaren kudretli bir siyasî teşekkül durumuna giren
Moğol menşeli Juan-juanlar yüzünden ciddî bir genişleme olamıyordu. İki devlet
arasında bazan çok şiddetli cereyan eden mücadele 150 yıl kadar sürmüştür.
Hükümdar Sseu (409-423)'dan sonra Çin'in başkentleri Lo-yang, (Ho-nan'da) ve
Ç'ang-an(bugün Si-ngan-fu, Şan-si'de)'ı ele geçirerek hakimiyetini Sarı-nehir
bölgelerine yayan ve bütün Kuzey Çin'i tek idarede birleştiren büyük imparator
T'ai-wu devrinde (424-452) Tabgaç devletı en parlak çağını yaşadı. Önce 2. Ts'in
devletini kendine tabi kılan, 427'de Hun Hsia devletinin başkentini alarak,
bütün topraklannı ele geçiren (431) ve 425'ten itibaren Juan-juan'ları mağlüp
ederek bugünkü îç Moğolistan'ı istila eden (436) ve 435-439'da hakimiyetini
batı'ya doğru genişleterek, îç Asya'daki Wu-sun, Yue-pan ülkelerini ve Kuça,
Kaş-gar, Karaşar, Turfan baçta olmak üzere 30 kadar şehir-devletçiklerini
idaresine bağlayan Tai-wu, 439'da Kansu (Gu-tsang=Kan- çou)'daki Hun devletini
(Kuzey-Liang) ortadan kaldırdı. Böylece ünlü İpekyolu güzergahı tekrar Türk
hakimiyetine girmiş oldu. 450'de güneyde Yang-tse nehrine de ulaşan Tai-wu, Çin
askerinin "taydan ve düveden farksız" olduğunu söylüyor ve kendisi "Börü"
lakabını taşıyordu.


împaratorluk merkezini Türk hayat şartlarına oldukça uygun
gelen bozkır bölgesinde (Kuzey Şan-si) tutan Tai-wu, o sıralarda Çin'de
yayılmakta olan Budizm'in Türkler arasına nüfüzunu önlemeğe çalışıyor, idaresi
altındaki Çin topraklarında bile Budistlerin faaliyetlerini kontrol ediyordu.
Tapınaklarda ayinler dışında din propagandasını yasaklayan bir emirname çıkarmış
(438) ve 446'da emre riayet etmiyenlerin şiddetle takibini emretmişti.
T'ai-wu'nun Türk bünyesi ve seciyesini Budizm'in bozucu tesirinden korumak
maksadını güden bu tutumunun mana ve değeri çok sonra anlaşılmıştır. Tedbirlerin
ehemmiyetini farkedemeyen halefleri zamanında, yasak emri gevşetilen Budizm'in
hatta himayesi cihetine gidildi. împarator Wen-ç'eng (Siun veya Sün, 452-465) ve
Hong I (Hien-wen, 465-471) zamanlarında İç Asya'da tabiliğe alınan şehir-devlet
sayısının 50'ye çıkarılması (456), Juan-juanların ağır mağlübiyete uğratılması
(458-459)219, Güney Çin devletinden (Liu Sung) bazı bölgelerin alınması (466-469
arasında) gibi büyük askerî başarılara rağmen, gittikçe gelişen Budizm'in
yayılışı, sonra büsbütün hızlanarak Tabgaç topluluğunun Çinlileşmesine zemin
hazırladı. 480'den itibaren Kuça ve etrafını Ju-an-juanlara kaptıran ve 494'de
başkenti, Devlet Meclisi'nin muhalefetine rağmen, bozkır bölgesinden güneydeki
eski Çin merkezi Lo-Yang'a nakleden împarator Hong II (Hio-wen, 471-499), Türk
töresine karşı ağırlık kazanan bu soysuzla§mayı (479'da yalnız başkentte 100
tapınak ve 2000'den fazla rahip bulunuyordu) 495 yılında, Türk örfünü,
geleneklerini, giyimini, Tabgaç dilini ve hatta yazışmalarda Türkçe tabirlerin
kullanılmasını yasaklamakla tamamladı.Buna karşı çeyrek asır kadar devam eden
tepkiler bastırıldı.


Süan-wu(499-515)'dan sonra idareyi devralan İmparatoriçe Hu
(515-528) Budizm'e o kadar düşkün idi ki, yabancı memleketlerdeki "dindaşları"
ile de alakalanıyordu. 520'ye doğru Hindistan'da Ak Hun-Eftalit hükümdarı
Mihiragula'yı ziyaret ettiğini gördüğümüz Çinli Budist rahip bu kraliçenin
arzusu ile seyahat ediyordu. Tabiatiyle "Türk atalannın askeri vasfını kaybeden
Tabgaç devleti yeni bölgenin ve yerli Çin halkının yol açtığı iktisadî ve sosyal
sebeplerden de gittikçe gücünü kaybetmekte idi. Bütün Kuzey Çin'e hükmetmiş olan
bu devlet 534'e doğru Doğu (Ho-nan'da) Wei'leri ve Kuzey veya Batı (Ç'ang-an'da)
Wei'leri olarak ikiye aynldı ve kısa zaman sonra bütün arazileri Çinli
hanedanlara intikal etti (Doğu NVei'leri yerine Ts'i (Ch'i) sülalesi: 550-577,
Batı Wei'leri yerine Chou sülalesi: 557-581).
 
Geri
Üst