Çocuklara Söz Dinletebilmek Niçin Sanattır?

ARWEN

Yeni Üye
Üye
Çocuklara Söz Dinletebilmek Niçin Sanattır?

724-854028.jpg
Çünkü daha önce bilinmesi gerekli bilgileri içermektedir. Bu bilgileri öğrenmek ve de onları uygulamak lazımdır. Bilinmesi lazım gelen bilgiler öğrenilmiş bile olsa, bunları uygulayabilmek için de irade, kararlılık ve beceri gibi hünerler gerekecektir. İrade, kararlıklık, beceri vd ise her insanda farklı farklı derecelerde kendisini gösterebilir. İşte bu sebeple bu bilgilerin uygulanması beceri istediğinden çocuklara söz dinletebilmek de bir sanat olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ünlü hikayelerden birisi şöyledir: Meşhur ve bu konuların uzmanı bir eve gitmiş, orada yeri gelmişken aile yaramaz, haylaz, söz dinlemez çocuklarından bahis ederek, yardım istemişler, uzman çocuğu çağırmış ve onunla başlamış, çocuk durmadan soru sormaktaymış, uzmanın kılığına, kıyafetine bakarak, bunlara ilişkin bilmek bitmek tükenmek bilmeyen sorular sormuş, "bu kravatınız niçin mavi", "kulağınız neden böyle
", "SİZ her zaman böyle mi konuşursunuz", "o çorabı nereden aldınızz" vd. uzman her soruya gayet normal cevaplar vermiş, bir taraftan da aileye dönerek 'kızmıyacaksınız, sükunetle çocuğu dinliyeceksiniz, onun anlıyabileceği tarzda benim gibi cevaplar vereceksiniz" gibi tavsiyelerde bulunuyormuş, ama çocuğun soruları birtürlü bitmek bilmiyormuş, uzman giderek kızmaya başlamış ve çocuk yine "o nedir, bu nedir" deyince, kendini kaybedip bağırıp, çağırmış… (Aziz Nesin: Şimdiki Çocuklar Harika)


Bu çok komik bir hikaye. Ama bundan kıssadan hisse almak lazımdır. İşte çocukları yönlendirebilmek, onlara söz dinletebilmek bu bakımdan bir sanattır. Bilgi olmadan sanat da olmaz. Önce öğrenilecektir sonra da beceri gerekecektir. Beceri şüphesiz ki insanın yaradılışıyla da yakınen ilgilidir. Kimi insanlar bazı konularda beceriklidirler, müzik, resim, marangozluk, güzel sanatlar vd bunlardan bazılarıdır. Doğuştan getirilen özellikler olması lazımdır. Bu insanın iradesi dışındaki bir olaydır. Lakin bilmesi gereken bilgileri öğrenmek lazımdır. Sevinilecek durumdur ki çocuklara söz dinletebilmek, onları yönlendirebilmek öyle zannedildiği kadar da muğlak değildir. Tabii istisnalar olacaktır. Örneğin psikopatolojik bir yapı ortada var ise o zaman yönlendirme güçleşecektir.
Bir takdirde de önce o ruhsal hastalığın tedavisi için çalışılacaktır. Görüldüğü gibi ilim de çare daima aranmalıdır. Anne, baba, ebeveyn olmak esasen çocuğun kadrini kıymetini bilmek yönünden de belli bir mertebedir. Zaten çocuğu seven, onun kadrini kıymetini bilen insan da bu tür sanatı çabuk kavrayabilecektir.

Yani çocukları yönlendirmek için tekniklerinden yararlanmak gerekmektedir. Her zorluğun yanında bir de kolaylık vardır. Bu bilinmeli ve o kolaylık aranmalıdır.

İnsanları yönlendirebilmenin zorluklarından birisi de onların kişiliklerinden gelen bazı kusurların (defektlerin) de olabilmesindendir. "Hatasız kul olmaz" sözü malumdur. İrsi faktörler de çok önemlidir. Psikososyal sağlığın basamakları, aşamaları vardır. Bu aşamalarda çocuğun ailesi ve sosyal çevresi tarafından iyi yetiştirilmesi gereklidir

Bütün ihtimamlara rağmen yine de insanlarda kıskançlık, haset, fesat, çekememezlik, kendi menfaatine aşırı düşkünlük, nemelazımcılık, tembellik, üşengeçlik gibi olumsuzluklar da görülebilmektedir. Çocuğu yönlendirme de nice aileler, öğretmenler, okullar, toplumlar aciz kalmışlardır. Buna gençleri de ekleyebiliriz. Gençlik dönemi de çocukluk dönemini takip eden bir çağdır. Çocukluk İle erişkinlik arasında yer alan gençlik döneminde de bireyin yönlendirilmesi daha da zordur.

Yönlendirilmede Niçin Aciz Kalınabilmektedir? Bireylerin yönlendirilmesi niçin zordur?

1) bireylerin yaşlarına ve cinslerine göre psikososyal özellikleri ve başarılı uyumlarının esasları bilinmezse,
2) onların yönlendirilmesiyle ilgili olarak bu kırk prensibe ters düşülürse, elbette insanları yönlendirmek, ister çocuk, ister genç, ister erişkin, ister, kadın veya erkek olsun, yaşlı olsun her neyse kolay olmayacaktır.

Bizce mesele bu iki ana noktada toplanabilmektedir. Her şeyin bir usulü, yöntemi olması doğaldır. Yemek yapmanın, ziraatçiliğin, marangozluğun, terziliğin, hekimliğin, mühendisliğin vd usûlü, bilgileri vardır. Bu usûle göre hareket edildiğinde mesele kalmayacaktır. Zaten bir sorun çıkarsa bu çoğunlukla yapılar hatalardan kaynaklanacaktır. Hata yapmak çok kötü birşeydir. Hertürlü insani ilişkilerimizde, işlerimizde hata yapmamaya gayret göstermeliyiz. Hata yapmamak zafer için yeterlidir. Bizce bu söz güzelce bir ressama yazdırılmalı ve duvara aşılmalıdır "hata yapmamak başarı için yeter".

Yönlendirilmede niçin aciz kalınmaktadır. En kısa cevabı hatalar yapılmaktadır, işte ondan dünyanın en vahşi hayvanlarını düşünelim, aslanlar, kaplanlar, filler, timsar lar vd. Sirklerde görmekteyiz bu vahşi yaratıklar artık insanları yemekten parçalamaktan vazgeçmişlerdir ve insanın emrine girmiştir. Sirkler bu bakımdan ibretle hatırlanmalıdır. Oradaki aslan eğiticisi söz gelimi, aslanın huyunu ilk önce öğrenmektedir. Aslan nasıl terbiye edilir bu konuda dersler almaktadır ve neticede artık o aslanın bir nevi dilinden anlar hale gelebilmektedir. Böylece de yırtıcı yaratık artık onu ısırmamaktadır. Ama aynı aslan bir başkasını rahatlıkla yine parçalayabilmektedir.

Bunlar değerli okuyucularımız bize göre son derece ibret verici açıklamalardır. Aslandan o bakıcı nasıl korunmaktadır. Aslanı tanıyarak, onu tahsil ederek, onun huyuna, suyuna giderek, onu kızdırmayarak… Bunu öğrenen başarılı olmaktadır. Bilmek çok önemlidir. Yönlendirmede aciz kalınmasın sebepleri işte bu kadar aslında açık ve seçiktir.

724-733139.jpg
Bazen de çocuğun yönlendirilmesi çok basite alındığından başarısılık olabilmektedir. Beşyüz kilogramlık bir yükü kaldırabilmek için en az beşyüz kilogramlık kuvvet harcamak lazımdır. Bundan az bir kuvvetle bu taşın kaldırılabilmesi hayaldir. Bu da yönlendirmede aciz kalmanın sebepleri arasındadır. Dünyanın en gelişmiş, en güçlü devletleri bile zaman zaman gençlik sorunlarına yenik düşmüştür.


Denilebilir ki o devletler yönlendirme teknikleri bilmiyorlar mı vs. İşte öyle bir an gelir ki artık teknik de kar etmez. Çünkü çok geç kalınmıştır. Tıpkı koruyucu hekimlik hizmetlerini yerine getirmeyip de artık hastalık iyice ilerledikten sonra bu tedbir almaya benzetilebilir. Eğer zamanında dişler fırçalanırsa, usulüne uygun olarak ağız ve diş sağlığı korunursa elbette bu alan da belli bir koruyuculuk sağlanabilir. Ancak bunlar hiç yapılmayıp da artık diş iyice çürüyünce diş hekimine gidilirse, çoğunlukla olduğu gibi artık o dişhekimi o dişi çekmekten başka bir iş yapamayacaktır. Dişhekimleri "biz bunca yıl diş sağlığı ve koruması için tahsil yaptık, ama işimiz neredeyse diş çekmek haline gelmiştir, çünkü bize insanlarımız iyice iş işten geçtikten sonra, diş çürüyünce sonra gelmektedirler" diye çoğunlukla da yakınmaktadırlar. İşte zamanında tedbirler alınmazsa o aslan misaline de dönebiliriz, aslan iyice tanınmadan, aslandan korunmak için tedbirlerimiz tam olarak alınmadan onun kafesine girersek, parçalanmak kaçınılmaz olabilecektir. Bunun için "öyle bir zaman gelir ki artık yönlendirme de kar etmez" demekteyiz. Çok güçlü bazı devletlerin bile gençlik sorunlarının altında kimi zamanlar ezildiğini bu şekilde kısaca açıklayabiliriz.


Çocuklarımıza söz dinletebilmek, onları yarınlara iyi bir şekilde hazırlıya-bilmek için yönlendirme tekniklerinin bile artık iş yapamıyacağı zamanlan beklememeliyiz. Bu zaman çocuğun, gencin, bireyin saldırgan davranışlara girmesi, aile huzurunu, birliğini beraberliğini tehdit etmesi, suça karışması .gibi durumlar sergilemesiyle karakterize olabilir. Yine bu ahval ve şeraitte bile yönlendirme teknikleri gerekecektir. Yalnız artık bununla kalınmayacaktır. Psikiyatrik tedavi yöntemleri de çoktan işin içersine girmiş bulunacaktır.

Sonuç: Koruyuculuk herşeyde olduğu gibi buradada esas alınmalıdır.

Yönlendirmede aciz kalınmasının en büyük nedenlerinden birisi çocukluk ve gençlik dönemlerinde, hatta ileri yaşlarda kadınların menapoz döneminde erkeklerin de antropoz dönemlerinde bu çağlara ilişkin davranış şekillerinin bilinip bunlara güre davranılmamasıdır.

Yağmur yağdığı zaman herkes sokağa çıkarken şemsiyesini yanına almak istiyecektir. Bu normalidir. Bir tedbirdir. Ancak bu buhran dönemlerinde olan yakınları ile konuşurken birlikte yaşarken, yağmurlu havada elimize şemsiye almamız gibi, o zamanda buhran dönemlerine has bilgileri öğrenmeliyiz. Ama fedakarlığı biz yapmalıyız, çünkü o kimse söz gelimi bu saydığımız buhran dönemlerindedir. İlişkileri sevk ve idare etmek buhran döneminde olmayan insana daha çok yakışacaktır. Eğer ikisi de buhran dönemindeyse, o zaman bir üçüncü kişi onlara yardım edecektir vs. Sonra bunca bu alanda uzman olmuş
doktorlar varken, illaki de ben yönlendireceğim diye zorlanmakta doğru değildir.
Prof.Dr. Kemal Çakmaklı
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
 
Geri
Üst