dur yolcu.................

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
dur yolcu.................
mehmet akif ersoy dur yolcu mehmet akif ersoy dur yolcu şiiri şiiri ersoyun
EY YOLCU!

Nereye böyle? Çok telaşlısın. Çok meşgulsün. Etrafından habersizsin.

Önüne bak; uçurum.

Yoksa kör müsün?

Kulakları çınlatan haykırışlar var. Oralı olmuyorsun.

Yoksa sağır mısın?

Bir gözeten var. Nazarlar üzerinde.

Sen ise, ıssız bir çölde güneş çarpmış gibisin.

Hissetmiyor, etkilenmiyor, aldırmıyorsun.

Duracak yerde durmuyor;

Yürümen gereken yolda yürümüyorsun.

Geniş caddeleri, asfalt yolları bırakmış, çamurlu, taşlı, dikenli, tehlikeli patikalarda emekliyorsun.

Selin önündeki çör çöp, rüzgarın önündeki gazel gibisin.

Yoksa sen bir ölü müsün?

Dur ve dinle...

Nereden geldin, nereye gidiyorsun?

Dinlemeden anlayamaz, anlamadan bir şey yapamazsın.

Şu ilahi hitaba kulak ver:

"Ben cinleri, insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat 56)

İşte sen bunun için varsın. KULLUK... Kulluğun zirvesi HİÇLİKTİR. O, ebedi var oluşun sırrıdır.

"İlahi, emrinin avâre bir mahkumudur Âlem,

Meşiyyet sende, her şey sende, hiçbir şey değil Âdem.

Fakat hâlâ vücud isbat eder, kendince hey sersem.

Bugün üç beş karış toprakta varlıktan vururken dem,

Yarın toprak kesilmiş varlığından fışkırır mâtem." (M. Akif)



EY YOLCU!

Hani, su kırban, hani azığın?

Ya o sırtındaki yük ne?

Altında eziliyor, zemheride terliyorsun

Şu perişan haline bir bak; sendeliyorsun.

Bakmadan şu hâline, uyarak şeytanı lâine,

O kahredici yüküne, yeni yükler ekliyorsun.

Hayret ki ne hayret!

Şu hâlinle menzile vuslat bekliyorsun.



EY YOLCU!

Önünde uçurumlar, tehlikeli geçitler, derin sular var.

Hani rehberin?

Sakın hâ! Şeytanın adımları ardından gitmeyesin.

Nefsânî arzularını ilah edinmeyesin.

Tüm karanlıkları aydınlatan Nuru Kur’anı,

Sahili selâmete kılavuzlayan kâmil insanı İYİ TANI.

Tanı ki, Hakk’a yol bulasın

Korkman gerekenden kork ki, tüm korkulardan kurtulasın.

"Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır.

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Yüreklerden çekilmiş farzedilsin havfi yezdanın.

Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın."

(M. Akif)



EY YOLCU!

Sakın unutma...

Bıkkınlık, yılgınlık getirir. Yılgınlık ise bozgunluk getirir.

Dönüp de bir bak muhteşem maziye,

Cepheden cepheye koşan gaziye.

Tâ kalbinden vurulmuş da yatanlar,

Cennete karşılık canını satanlar.

Bir şehit ki O, seyyidi şühedâ.

Vuslat için vardı meydanı uhudâ

Selli seyf eyleyip düşmana daldı.

Pâk canını Hâk için eyledi fedâ.

HAMZA’casına bir şehadete talip ol. Talib ol ki, bedenin kesafetinden, nefsin zulümatından necat bulasın.



EY YOLCU!

Sakın ümitsiz olma. Yolun başındasın gaflete dalma.

Olanlara bakıp da, kalbine korku salma. Çünkü sen Müslümansın. Sakın unutma.

"Şehamet dini, gayret dini, ancak Müslümanlıktır.

Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır.

Cebanet, meskenet, dünyada sığmaz ruhu İslâma

Kitabullahı işkad eyledim –gördüm ya- dâvâma

Görürsün, hissedersin varsa vicdanınla imanın,

Ne müthiş bir hamâset çarpıyor göğsünde Kur’an’ın."

(M. Akif)



EY YOLCU!

İşte gerçek, onunla yüz yüzesin.

Geçmişte biz böyle idik, ya şimdi?

Korkmazdık kınayanın kınamasından. Yılmazdık engellerden.

Bıkmazdık zorluklardan. Yenilirdik belki bazen. Amma asla bozguna uğramazdık.

"Bir zaman biz de millet, hem nasıl milletmişiz.

Gelmişiz dünyaya, milliyet nedir öğretmişiz.

Kapkaranlıkken bütün âyâkı insaniyet.

Nûr olup fışkırmışız tâ sinesinden zulmetin.

Yarmışız edvar-ı fetretten kalan yeldâları

Fikr-i ferdâ doğmadan yağdırmışız ferdâları."

(M. Akif)



EY YOLCU!

Sen ki asımın neslinin, çiğnetme nâmusunu.

At üstünden korkunun ve gafletin kâbusunu.

Ateşler yakıp Nemrut misali, atsalar seni.

Sakın hâ! Terk etmiyesin, imanını, dinini.

O, Asım ki, Ebu Süleymandır. Asım bin Sabit’tir.

Uhud muharebesinde Sülâfe adında azgın müşrik bir kadının iki oğlunu öldürmüştü. Kadın da, Asım’ın başını kesip eline geçirirse kafa tasıyla şarap içmeyi va’d etmişti. Sülâfe, Asım bin Sabit’in başını getirene yüz deve vereceğini de ilan etti. Asım bin Sabit, Reci seriyyesinde şehit edilince Lıhyanoğulları, onun başını kesip yüz deveye konmak istediler. Ama ona yaklaşmak ne mümkün! Milyonlarca arı onun mübarek bedenini kuşatmışlar, ona kimseyi yaklaştırmıyorlardı. Dediler ki, akşam geliriz. Arılar dağılır biz de başını keseriz. Akşam olunca ortada hiçbir emaresi yokken bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. Vadiler sel suları ile dolup taştı ve Asım’ın mübarek cesedini alıp götürdü. Onu kimse bulamadı.

Asım bin Sabit çarpışırken: "Allah’ım! Ben günün başında senin dinini korudum. Sen de günün sonunda benim bedenimi koru." diye dua etmişti. Duası kabul olundu. Allah, onu korudu. Müşrikler eli boş döndüler.



EY YOLCU!

İşte sen bu Âsım’ın, böyle yüz binlerce Âsım’ın neslisin. Nitekim onun neslinden on binlerce Âsım Çanakkale geçilmez dedi. 18 Mart 1915’de ehli salibe Çanakkale’yi mezar yaptı.

"Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek.

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar.

Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor.

Bir HİLAL uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.

...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber."

(M. Akif)

Çanakke şehitlerine, onların yüce hatırasını bizlere en içten duygularla ulaştıran milli şairimiz Merhum Mehmet Akif Ersoy’a Allah Teala’dan rahmetler diliyor, şefaatlerini ümit ediyoruz.

Mehmet Akif merhumun ve tüm aziz şehitlerimizin mübarek ruhları için bir Fatiha, üç İhlası Şerif okuyalım.
 
Geri
Üst