Galiba bizler birbirimize MERHAMETİMİZİ yitirmiştik

magical

Yeni Üye
Üye
Galiba bizler birbirimize MERHAMETİMİZİ yitirmiştik
Ben gaz kütlelerini falan işin içine karıştırarak kötü benzetmelere baş vururken,o kadıncıl bir derli topluluk içinde çok güzel özetleyivermişti durumu: Açılmamış paketler...
Birdenbire düşündüm ki, ilişkilerimizin tarihinde ne çok açılmamış paket var. Ne çok kırılganlık, küskünlük,alınganlık saklı kalmış; ne çok şey askıya alınmış, ertelenmiş; zamanın tavsattığı şeyler, zamanın çözdüğü şeyler sanılmış. Biz bir avuç insan bunca sözcük,terim,kavram bilirken daha birbirimizle konuşmayı beceremiyorduk. Kimse kimseyle konuşmuyordu aslında. Sahiden konuşmuyordu.
Kırgınlıklarını,alınganlıklarını,küskünlüklerini,gönül koymalarını,kıskançlıklarını.öfkelerini konuşmuyordu. Durum kurtarılıyordu,geçiştiriliyordu,erteleniyordu,üzerinde durulmuyordu gülümseniyordu. Uzaklara doğru ve zamana gülümseniyordu. Espirilerin, ince uçlu şakaların ve sitemlerin arasında kaybolup gidiyordu
SAHİCİLİĞİN DERİN DERTLERİ. Birçok gizli sorun, saklı söz açılmamış paketler olarak ortada dururken görmezden geliniyor, cami avlusuna terk edilir gibi zamana bırakılıyordu. Paketler oradan oraya yer değiştirip, sürünüp duruyor; dipte duran sorunlar ise hiç değişmiyor, hatta zamanın ekledikleriyle giderek bombalı paketler haline gelerek, günün birinde sıradan bir tartışmada, ya da çabuk onarılabilecek bir kırgınlıkta, taraflardan birinin ayağına takıldığında onca yılı birden havaya uçuruyordu. Geri dönüşsüz derin yaralanmalarla dostluklar, arkadaşlıklar bitiyor; anılar kirleniyor; yaşanmış her şeyin derin bir kederle anımsanmasına yol açacak kadar öldürülmüş bir maziye gömülüyordu. Gelinmiş bir yer olarak, sahici yol arımlarında yaşanan ayrılıkların yanı sıra, ayrılığı hiç hak etmemiş nice dostluk, nice beraberlik, bu çeşit acemi hoyrat kullanımlar sonucu layık olmadıkları bir biçimde sona eriyordu. Bir yaştan sonra derin ve sağlam dostluklar kurulamıyor, eskiler de elde tutulamayacak , korunamayacak kadar hırpalanıp gidiyordu. Yalnızlık asıl anlamına o zaman kavuşuyordu işte.
Galiba bizler birbirimize MERHAMETİMİZİ yitirmiştik . Birbirimizi seviyor ya da önemsiyor; zeki, kültürlü ya da duyarlı buluyor olabilirdik. Aşksız sevgiler, aşksız dostluklar alışkanlığın gücüyle kendini sürüyüp götürüyordu elbet. Ama 'MERHAMET' ??Aklımıza bir duygu olarak bile gelemeyecek kadar uzaklaşmıştı bizden. 'MERHAMET' duygusu neredeyse bizden habersiz 'yitirilenler' hanesine yazmıştı kendini. Uzun aralardan sonra. diyelim yeniden bir Dostoyevski romanı okuduğumuzda anlıyorduk ya da hatırlıyorduk ilişkilerimizde eksik olan o derin şeyi: MERHAMETİ...

KAF DAĞININ ÖNÜ (MURATHAN MUNGAN)
 
Geri
Üst