Hayvanlara insan hücresi enjeksiyonu

PaSikA

Yeni Üye
Üye
Hayvanlara insan hücresi enjeksiyonu
Deneylerde insan hücrelerinin hayvanlara verilmesi giderek daha çok tartışılıyor. Bu deneylere karşı çıkanlar, insan-hayvan arası hibrit canlıların ortaya çıktığını iddia ediyor.

Karayip Denizi’nde küçük bir ada olan St. Kitts’te, Mary Shelley’nin 1818 tarihli Frankenstein romanını anımsatan bir deney yapılıyor. Yale Üniversitesi uzmanları Parkinson hastası maymunların beynine insan hücreleri enjekte ediyor. Maymunlarda gözlemlenen değişimlerden, insanlar için bir ilacın yapımında yararlanılacak. Harvard Üniversitesi uzmanları, insan embriyonlarını tavşan yumurtalarına yerleştirdi. Çin’de de özel bir araştırma kliniğinde 29 keçinin organlarına insandan alınan kan hücreleri verilerek hareketleri gözlemleniyor.

Yale Üniversitesi araştırmacısı Gene Redmond, St. Kitts adasında maymunlar üzerinde Parkinson deneyleri yapıyor. Redmond, maymuna insan hücresi enjekte etmenin bilimsel açıdan doğru bir karar olduğunu ve meslek ahlakına aykırı olmadığını savunuyor. Araştırmanın Karayipler’de yapılmasının nedeni ise, deneyde kullanılan bir Afrika tipi maymunun, komşu Nervis adasında yaşaması.

Parkinson hastalığının beyinde dopamin adlı bir sıvının eksik salgılanmasından kaynaklandığı düşünülüyor. Yale araştırmasında, denek maymunlara dopamin desteği verilerek Parkinson hastalığında gerileme olup olmadığı sınanıyor. Redmond, kısıtlı hücre enjeksiyonunu hiçbir zaman maymunu ‘insanlaştırmayacağını’ belirtiyor.

TAVŞAN YUMURTASINDA İNSAN EMBRİYONU
Harvard Üniversitesinde de, tavşan yumurtalarına insandan alınan embriyo hücreleri verilerek klonlama yapılıyor. Harvard Üniversitesi’nden Doug Melton’un yürüttüğü araştırma sayesinde, gelecekte kadın yumurta donörleri yumurta sayılarını artırmak için özel ve zahmetli tedaviler görmek zorunda kalmayacak. Ancak şimdiye dek klonlanmış tavşan yumurtasından henüz insan kök hücresi elde edilemedi.

İnsanlara hayvandan parça takılması tıbbi araştırmalarda yıllardır başvurulan bir yöntem. Örneğin, kalp ameliyatlarına insanlara domuzlardan alınan kalp kapakcıkları takılıyor. İnsan hücreleri de deney hayvanlarına verilerek hastalıklarında tedavisinde kullanılıyor. İnsan ve hayvan hücrelerinin beraber kullanıldığı deneyler daha karmaşık bir hal alıyor; sivil toplum unsurları da bu konuyu daha sık tartışıyor.

Bazı çevreler insan ve hayvan hücrelerinin birbirine karıştırılmasına karşı çıkıyor. İnsan ve hayvan hücrelerinin karıştırılmasına tepki gösteren ABD George W. Bush, insan ve insan-hayvan karışımı her tür hücre deneyi veya klonlamanın yasaklanmasını istemişti. ABD ve Avrupa kimi muhafazakar kurumlar bu tür deneylerin durdurulması için kamuoyu oluşturuyor, politikacılara lobi yapıyor.

DENEYLER TIBBİ AMAÇLI
Bilim insanları ise, Bush ve yandaşlarının konuyu saptırdığını, hiçbir bilimsel kurumun bir ‘ara tür’ veya insan özellikleri gösteren ‘hibrid’ hayvan yaratmak gibi bir niyeti olmadığını, yapılan tüm deneylerin tıbbi amaçlı olduğunu vurguluyor.

Bilim insanları, hayvan ve insan hücrelerinin karıştırılmasının hastalıkların anlaşılması ve tedavisinde işe yarayacağının altını çiziyor. Uzmanlar, deneylerin ahlaki açıdan sağlam temellere dayandığını, amaçlarının insanlar üzerinde yapılamayacak bazı deneyleri hayvanlar üzerinde yapmak olarak açıklıyor.

HAYVANDAN İNSAN YARATMAK MÜMKÜN DEĞİL
Stanford University biyo-etik uzmanı Christopher Scott, hayvan beynine insan hücresi enjekte etmenin, insana nispeten yakın bir tür olan maymunlarda dahi insanlık belirtileri yaratmayacağını söylüyor. Klonlama tartışmaları, İngiliz genetikçi Ian Wilmut’un Dolly adlı bir koyunu klonlamasıyla başlamıştı.

Şimdiye dek bir hayvana enjekte edilerek en fazla insan hücresi verilen deney San Diego’da Salk Institute adlı bir kurumda yapıldı. Yine Parkinson hastalığı üzerine yapılan bir deneyde, fareye 100 bin insan embriyosu verilerek, bünyesinin yüzde 0.01’inin insan unsurlarından oluşması sağlandı. Bu oran, hayvanı ‘insan’ yapmıyor.

Batı ülkelerinde genel olarak ulusal bilimler akademileri gibi şemsiye kurumlar insan ve hayvan hücrelerinin tıbbi deneylerde karıştırılmasına olumlu bakıyor. Ancak bilim akademileri gibi kurumlar yine de bu tip deneyleri amacına uygunluk açısından denetliyor. Şimdiye dek tıbbi amaçları aşan ve Frankenstein kuşkusu yaratan hiçbir deney yapılmadı.
 
Geri
Üst