Her Yaşta Bayan Anti-Aging Kullanabilir....

LaViNYaM

>>>ιкιz αηηєѕι<<<
Her Yaşta Bayan Anti-Aging Kullanabilir....
Anti-Aging Nedir
Anti Aging Yöntemi




Anti-Aging günümüzün en gözde yaşlılığı önleme eylemi oldu...Kadınlar bilirsiniz cildine görünümüne çok önem verirler..Onun için yaşlanmak ve yüzünün kırışmaya başlaması bizim için kabustur...İşte anti-aging yöntemi ile herkes genc kalıyor sorun kalmıyor..



anti aging-1d.jpg




Anti-Aging Nedir? Önemi...

Anti-aging yaşlıları gençleştirmek için üretilen bir kavram değildir!
Anti-aging, kelime anlamı olarak “yaşlılığı önleme” demektir ama tıpta ve kozmetikte anti-aging, “sağlıklı yaşlanmak için yapılması gerekenler” anlamını taşır.
Yaşlılığı tümüyle önlemek tıbben -henüz- mümkün değil. Ama 50 yaşında dipdiri görünen enerjik kadınları ve ölü balık gibi bakan, çökmüş 20’likleri gözünüzün önüne getirin, ne demek istediğimi daha rahat anlatabileceğim.
Yani, güneş faktörü, stres, bilgisayar önünde geçen gün, radyasyon, depresyon, yanlış beslenme, uykusuzluk, diyet, sporsuz beden vs gibi sebeplerle biyolojik olarak erken yaşlanan bir çok insanın cankurtaran simididir anti-agingler.
Bu sorun sadece 70 yaşındakilerin sorunu değildir! 25 yaşında olup kemikleri veya damar sağlığı 60 yaşında olan insanlar var! Tam tersi de var. Kadın 70 yaşındadır ama biyolojik sağlamlığı 35 olabilir.
Şimdi “ben gencim, anti-aging bana yaramaz” diyen kişilerin, cahil kalmamaları için konuyu biraz ayrıntılandıracağım. Kozmetik konusunun sadece krem adı bilmek ve makyaj malzemesine tenkit yapmaktan ibaret olmadığını, en azından “bilgili olmayı kendine fayda sayanlar” adına açıklamak durumundayım.
20 yaşında biri bile neden anti-aging kullansın?
1- Genetik mirasınız yetmez! Siz yaşarken genlerinizdeki değişimlerinizi biliyor musunuz? Babaanneniz cips, kola ile beslenmedi, kanserojen katkılar yoktu, Çernobil patlamadı, güneşle sizin kadar temas etmedi ve sizin kadar depresyon eşiğinde bir hayat sürmedi.
2- Atalarınız sizin kadar diyet ve beslenme bozukluğu içinde yaşamadı. Boyalı hazır pastalar yemediler, laboratuvarda üretilmiş vitaminler almadılar, palmiye yağıyla beslenip hormonlarını bozmadılar.
3- Yaşam ve beslenme şartlarına bağlı hormonal bozukluklar bu kadar fazla değildi. (Sizin saçlarınız bu yaşta cansız ve cılız ama anneannenizin sırma gibiydi değil mi?)
4- Kromozomlarında bulunan DNA’ları bizim kadar hasar görmedi. Onların nükleer atıklı çayları, zehir akıtılmış ırmakları, zirai ilaç bulaşmış sebzeleri bronzlaşma sevdaları yoktu!
5- Suya sabuna deterjana, zehir solunan oda kokularına dokunmamış olan anneannenizin hücrelerinde bulunan mitokondrium adlı organcığı hasar almamıştı.
6- İnsan hücrelerindeki tamir mekanizması (otofaji) deterjanlarla, kimyasallarla bozulmamıştı
7- Babaanneniz; mürekkeple boyanmış zeytin, patates tozuyla yapılmış sahte kaşarpeyniri, tuğla tozundan kırmızıbiber, zehirli boyayla renklendirilmiş tişört, plastikle eşdeğer margarinle tanışmadı. Kışın patlıcan, yazın pırasa yiyeceğim diye genetiğini değiştirdiği besinler tanımadı.
Ve en önemlisi “oksidadif stres” denilen, vücuttaki serbest oksijen radikallerinin hücreleri hasara uğratması… Vücudumuzda bunu koruyan anti-oksidan sistem gitgide yetersiz kalıyor.(Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları konusunda uzman Prf. Dr. Metin Özata’nın açıklamalarına göz atın.)
Yazı burada bitiyor! Diyeceğim şudur ki medenileştikçe ruhumuzu stresle, bedenimizi her türlü besin ve yaşam şartıyla zehirlerken, dua edin de antiagingler üzerinde yapılan çalışmalar hızla yol alsın. Genç yaşta sıklıkla ölümcül hastalığa yakalanan bir nesilden, sağlıklı huzurlu bir nesle geçelim. Bir diğer sağlıklı “hem de diri kalarak” yaş almanın formülü de, hiçbir şeyi takmamak! ÖSS, geçim derdi, trafik, gelecek endişesi, çocukların tahsili, kredi kartları… Neyse sustum! Anti-aging’e devam…
 
Geri
Üst