M
Misafir
Forum Okuru
Sen Benim Herşeyimsin..
herşeyimsin mesajları sen benim herşeyimsin mesajları herseyimsin mesajlari yazıları
Merhaba ile başladı herşey... Umutsuz, yorgun, yenik düşmüş zamanlar� Uzun süreli ayrılıktan sonra kaybolunulan şehre geri geri giden ayaklar ile dönüş. Kavurucu yaz günü... Can sıkıntısı, esmeyen rüzgar okunamayan dergiler. Sanallığa geçiş, *Agora'ya dalıp gitmiş "Ankara Kalesi" yazısını okurken gönderilen "Merhaba" mesajı. Uzun süreli sessizlik, kısa cevaplar. Hoşçakal ...
Küçük bir kaçış. Yine dönülen aynı mekan. Yarım saate sığan sanal konuşmalar. Saygılı, özenli sanal anlar... Kim oldukları, ne oldukları önemli değil var olmayı isteyen satırlar.
Mavi bir melek; gizemli beyinin kıvrımlarında dolaşırken hayatın birdenbire değişmesi. Büyülü bir değneğin dokunması ile başlayan imkansız aşk. Uzak yerlerde, farklı dünyalarda yaşayan iki hayat. Biraraya gelince yaşanan mutluluklar, heyecanlar...
Yokluklarında zor yaşamlar, beklemek,özlemek ve istekler. Kaf Dağı'nı aşmak, varlığına inanılmayan aşkı bulmak. Öncesinde ne istemek ne beklemek. Sadece farklı yaşamlar için yaşamak, yaşamaya çalışmak...
O "Merhaba" ya kadar ne yaşadığını, ne de böyle bir aşkı düşünmek. Sonrasında sesini duymak, tenine dokunmak, görmek, kıpırdayan dudaklar ile söylenmemiş kelimeler seçmek, yaşamak, hissetmek, istemek�
Yalnızlık ve çaresizlik anlarında imkansız aşkı düşünmek ve varlığına sığınmak. Hayata bağlayan imkansız aşka " Bu sadece bir rüya olmalı, bu rüyadan uyanmak istemiyorum " demek. Sevgi ile düşünmek, düşünülmek. Her anın imkansızlıklarını bilerek şükür etmek, dua etmek, inşallah demek. Bu aşkı isteyen güç varsa eğer bundan sonra imkansızlıkları da o güç yenecek demek...
Geceyarıları aşkı haykırmak, düşüncede bir olmak. Her anı hissederek, aşk ile yaşamak...
Elele vermek, geleceği düşlemek ve sen benim herşeyimsin demek�
Yetmezmi söyle?.....
Merhaba ile başladı herşey... Umutsuz, yorgun, yenik düşmüş zamanlar� Uzun süreli ayrılıktan sonra kaybolunulan şehre geri geri giden ayaklar ile dönüş. Kavurucu yaz günü... Can sıkıntısı, esmeyen rüzgar okunamayan dergiler. Sanallığa geçiş, *Agora'ya dalıp gitmiş "Ankara Kalesi" yazısını okurken gönderilen "Merhaba" mesajı. Uzun süreli sessizlik, kısa cevaplar. Hoşçakal ...
Küçük bir kaçış. Yine dönülen aynı mekan. Yarım saate sığan sanal konuşmalar. Saygılı, özenli sanal anlar... Kim oldukları, ne oldukları önemli değil var olmayı isteyen satırlar.
Mavi bir melek; gizemli beyinin kıvrımlarında dolaşırken hayatın birdenbire değişmesi. Büyülü bir değneğin dokunması ile başlayan imkansız aşk. Uzak yerlerde, farklı dünyalarda yaşayan iki hayat. Biraraya gelince yaşanan mutluluklar, heyecanlar...
Yokluklarında zor yaşamlar, beklemek,özlemek ve istekler. Kaf Dağı'nı aşmak, varlığına inanılmayan aşkı bulmak. Öncesinde ne istemek ne beklemek. Sadece farklı yaşamlar için yaşamak, yaşamaya çalışmak...
O "Merhaba" ya kadar ne yaşadığını, ne de böyle bir aşkı düşünmek. Sonrasında sesini duymak, tenine dokunmak, görmek, kıpırdayan dudaklar ile söylenmemiş kelimeler seçmek, yaşamak, hissetmek, istemek�
Yalnızlık ve çaresizlik anlarında imkansız aşkı düşünmek ve varlığına sığınmak. Hayata bağlayan imkansız aşka " Bu sadece bir rüya olmalı, bu rüyadan uyanmak istemiyorum " demek. Sevgi ile düşünmek, düşünülmek. Her anın imkansızlıklarını bilerek şükür etmek, dua etmek, inşallah demek. Bu aşkı isteyen güç varsa eğer bundan sonra imkansızlıkları da o güç yenecek demek...
Geceyarıları aşkı haykırmak, düşüncede bir olmak. Her anı hissederek, aşk ile yaşamak...
Elele vermek, geleceği düşlemek ve sen benim herşeyimsin demek�
Yetmezmi söyle?.....
