Şifacılık nedir?

Uzman SühaN

Administrator
Şifacılık nedir?
Dünyanın en eski şifa sanatı olan ruhsal şifa, günümüzde de dünyanın pek çok ülkesinde bu yeteneğe sahip olan şifacılar tarafından uygulanan son derece etkili bir iyileşme ve şifa bulma yoludur. Her çağda ve her kültürde rastlanan ruhsal şifacılar, ruhsal dünyanın acı çeker varlıklara uzandığı el olmuştur.


Ruhsal şifa, insanlığın var olduğu günden beri ruhsal alemin desteğiyle gerçekleşen bir şifa tekniğidir. Ruhsal şifacılar psişik hassasiyeti olan kişilerdir. Durugörü, duruişiti, sezgi gibi farklı özellikleri de olabilen ruhsal şifacılar olağan bilincin dışında kalan farklı bir bilinç haline geçerek ruhsal dünyadan gelen enerjileri alıp aktarabilen ve aktardıkları enerji sayesinde hasta bedenlerin kendini iyileştirmesi için gerekli enerjetik desteği sunan bireylerdir.





8.jpg




İnsanoğlunun var olduğu günden beri kullana geldiği bu iyileştirme sanatı, tüm çağlarda ve kültürlerde hemen hemen her tür hastalığın iyileştirilmesi amacıyla kullanılmıştır.
Ruhsal şifa, en ilkel kabilelerden en gelişmiş toplumlarca bilinen ve uygulana gelen bir tekniktir. Şifacı, kanallık ettiği iyileştirici enerjiyi bakışla, nefesle, dua ederek, dokunarak ve düşüncelerini hasta kişiye yoğunlaştırarak aktarabilir.



Hastalıkta, bir varlığın ruhsal bedeni ve diğer süptil bedenleri ile fizik bedeni arasındaki bütünlük bozulmuştur. Hasta kişinin enerji alanı yeterli hayat enerjisini çekip alamamakta, bu da bedenin normal işlevlerini yerine getirememesine neden olmaktadır. Şifacının alıp aktardığı enerji hastanın görünen ve görünmeyen bedenleri arasındaki enerjetik düzensizliği gidermekte, bütünlüğün yeniden kurulmasını sağlamaktadır. Bu durum bedenin kendi kendini iyileştirmesi için gerekli düzenlemeleri yeniden başlatır.



Şifacı ve Hasta Etkileşimi
Şifa süreci, şifacının bilinç titreşimlerini evrendeki daha üst planlardan gelen süptil titreşimlere akort etmesi, süptil enerjinin hastaya akması için berrak bir kanal olması ve hasta kişinin bedeninin gerekli düzenlemeleri yapabilecek güçle dolmaya başlamasıdır.
Buradan da anlaşılacağı gibi gerçekte iyileşmeyi meydana getiren kişi şifacı değil, hastadır. İyileştirici güç bize dışarıdan empoze edilen bir şey değil, içimizde var olan bir kudrettir. Örneğin bir insanın hücreleri aktarılan enerjiye rağmen enzim, hormon ve diğer organik molekülleri üretemiyorsa o insanın hücrelerinin çoğalması, yıpranan kısımlarının onarılması gibi fonksiyonlar yerine getirilemez.



Yani hasta, kendi kendini iyileştirebilecek tek kişidir. Şifacı, iyileşmenin meydana gelebilmesi için yalnızca aracı rolü oynar. İyileşmeyi şifacı değil şifa yapılan kişinin zihni ve bedeni gerçekleştirir. Bu nedenle şifacıyı, iyileşmenin gerçekleşmesi için ihtiyaç duyulan enerjiyi bir başkasına aktararak, o kişinin enerjisini güçlendiren bir aracı ya da dönüştürücü olarak görmemiz gerekir.



Enerji ile genellikle Hint’te prana veya Çin’de chi (ki) diye ifade edilen titreşimler kastedilir. Tüm evren, farklı vibrasyonlarda salınıp duran enerjilerle doludur. Enerji, evrenin onunla dolu olduğu sihirli, görünmez ve her dilde bir sözcükle anlatılan, fizik ve fizik ötesi boyutların karakteristik özelliklerini de oluşturan bir cevherdir.



Dokunma ve enerjinin aktarılması yeteneği aslında herkes için soluk alıp vermek kadar olağandır. Ağlayan çocuğunu kucağına alan bir anneden çocuğuna doğru kendiliğinden bir enerji akışı başlar. Şifacı ve hasta kişi arasında da böyle bir doğal enerji akışı söz konusudur.


Temasla huzur ve rahatlama sağlanır. Kaslar gevşer. Zihin ve beden sakinleşir. Gerilim yerini sükunete bırakır ve enerjiyi alan kişinin enerji alanı güçlenir. Güçlenen enerji alanı sayesinde enerjiyi tüm bedene dağıtan Meridyen ve Nadilerdeki enerji akışı artar. Artan enerji akış sayesinde hücreler olağan görevlerini yerine getirebilirse iyileşme gerçekleşir.


Eğer bir kişi enerjisi tükenmiş durumdaysa veya herhangi bir şekilde enerji akışı engellenmişse o zaman ona enerji verebilir ve bozulan dengesini yeniden kurmasında aracı rolü üstlenebiliriz. Bu durumda biz, canlılığı artırıp, bu yolla iyileşmeyi sağlayan bir aracı rolü oynarız. Şifacı, temas yolu ile hücrelere ilave enerji sağlayarak enerji akışını harekete geçirir; alınan ilave güç ve enerji sayesinde beden, kendi içsel ihtiyaçlarına göre kendi kendisini iyileştirir.


Manyetik ve Ruhsal Şifa


Aktarılan enerji, şifacının kendi enerjisi olabileceği gibi, onun aracılığı ile gelen fakat “onun olmayan” bir enerji olabilir. İkincisi ruhsal enerji olarak bilinir ve ikisi arasında önemli bir farklılık vardır.


Birisinin kendi enerjisini başkasına aktarması manyetik şifa olarak adlandırılır. Burada şifacı, enerjisini hasta tarafından bir mıknatıs gibi çekilmesi için serbest bırakır. Bu, aynen bir annenin huzursuzlaşan çocuğunu kolları arasına alması gibi, kişisel canlılığın ve birikmiş enerjinin aktarılmasıdır. Bu tarz enerji vermek çok keyiflidir ve alan kişi kendini gevşemiş, sevgi dolu ve daha iyi hisseder. Enerjisi fazla kimseler doğal olarak manyetik şifacıdırlar. Ve onların yanında bulunanlar kendilerini enerjik hissederler. Bununla beraber şifacının enerjisi tükendiğinde bunu bitkinlik ve zayıflık izler, sağlığı bozulabilir ve enerjisi tekrar güçleninceye kadar çalışmasına ara vermek zorunda kalabilir.


Ruhsal enerji aracılığıyla yapılan şifa ise bu tür bir yorgunluk ve tükenme ile sonuçlanmaz. Şifacı kendi enerjisini kullanmadığı için kişisel bir kayıpla karşılaşmadığı gibi, genellikle o da kendini hasta kadar canlanmış hisseder. Ruhsal şifada şifacı, enerjinin kendi aracılığıyla akmasına izin verir. Bu kişisel değil, evrensel enerjinin naklidir ve bireysel düzeyde bir girişim yoktur. Şifacı sadece bir aracı ya da bir dönüştürücü rolü oynar.


Ruhsal enerji, gerçekten teslim olabildiğimizde, kendi kendimizi önemseme ve egodan vazgeçtiğimizde ve enerjinin herhangi bir müdahale olmaksızın bizden akıp geçmesine izin vermeye başladığımızda ortaya çıkacaktır. Bu enerji akışı insan kardeşlerimize karşı duyulan derin sevgi ve merhamet karşılığında oluşur ve sabır, dürüstlük ve kararlılık ister. Bunlar hepimizin yapabileceği şeylerdir.


Hepimizin içinde, yeri ve zamanı geldiğinde keşfedebileceğimiz pozitif, sakin, huzur dolu, sevindirici ve canlandırıcı bir hal mevcuttur. Bu hal içinde enerjiye kanal oluruz fakat bu kanallık ettiğimiz enerji kendi enerjimiz değil, hepimizin içinde var olan o ilahi güçtür.



Şifacı Adayı Kendini İyileştirmelidir
Eğer sadece kendi enerjimizi bir başkasına vermek istiyorsak fazla bir şeye gerek yoktur. Fakat daha derin ve kişisel olmayan bir seviyeden yardımcı olmayı istiyorsak o zaman kendimiz hakkında daha berrak bir anlayışa ulaşmak ve bu anlayışa giden yolda ilerlemek çalışmamızın temelini oluşturmalıdır. Bilelim ki şifacılık ilk önce kendimizden başlar. Kendimize yardım etmek, kendi içimize bakmak ve sevgiyle olup biteni kabullenmek, huzur içinde olmak ve iç sesimizi dinlemeyi öğrenmek yani kendini tanıma ve sağaltma yoluna girmek işin başlangıcıdır. Güçlü bir şifa kanalı olmak isteyenlerin önce kendi bilinç ve enerji alan titreşimlerini artırmasına engel olan ruhsal, zihinsel ve duygusal yaralarını iyileştirmesi gerekir. Yaralar iyileştikçe vibrasyonu artan bilinç ve enerji alan titreşimleri, daha süptil bilinçlerin titreşimleriyle, rehber varlıkların yaydığı enerjiyle rezonansa girerek daha etkili şifaların olabilmesi için gerekli frekansları nakleder.
 
Geri
Üst