İki özne bir yüklemdik.
Yine de eksiktik.
Sen bir özne daha dahil ettin cümlemize.
Ben düştüm sonra
iki kaldınız.
Nasılsa devrik bir cümleydik.
Ne süslü kelimelerdik ne de bir anlam yüklendik.
Geçmiş zamanda başladık yazılmaya
şimdiki zamana yenildik.
Biz iki özne bir cümleye yetemedik.
ikimiz bir olup ta bir yükleme denk gelemedik.
Şimdi ayrı hikayelerin ayrı cümlelerinde
ayrı sevdaları taşıyoruz anlam diye.
Nesne acı yüklem ayrılık.
Sen ihanete eş anlam
ben kendi cümlesinde kaybolmuş gizli özne..
Bilirsin;
ben ki kabilesiz bir savaşçı.
Senden aldığım bütün anlamları sana geri verdim artık.
Bir "içim"; kaldı ben de
bir de aklımın aldanmışlığı.
Haklısın sende bensiz sularında elbet denizi aşmış
bir okyanus telaşı yaşanacaktı.
Bağışla sözlerimi.
Bağışla gözlerimi.
Dahası yok fazlası az...
Çıkardım artık yüzümden senli maskemi.
İlk defa yüreğim seni unutmak istedi.
Gözlerimin feryatlarına karışan yaşlarımı
ihanetin alıp geçti.
meraklanma sen başka kollarda mutluyken
yüreğim yüreğine artık düşmez.
Nasılda bitirdin bende kendini
meğer sen bana emanet vermişsin yüreğini.
Şimdi hangi yarin koynunda uyutursan uyut yalan sevgini...