Mehmet Akif Ersoy (1873 - 1936)

*MeleK*

♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Mehmet Akif Ersoy (1873 - 1936)
Mehmed Akif
smilev.gif
1873 yılında İstanbul’da
smilev.gif
sade ve geleneksel bir hayatın yaşandığı Fatih’in Sarıgüzel semtinin Nasuh mahallesinde 12 numaralı evde (Büyük bir yangında harap olan bu semtin ortasından bugün Vatan Caddesi geçmektedir) dünyaya geldi. Asıl adı Mehmet Ragif’tir. Ragif
smilev.gif
ebced hesabıyla hicri 1290 rakamına karşılık gelmektedir ve bu rakam Akif’in doğum tarihidir.
Akif
smilev.gif
Osmanlı devletinin hasta adam ilan edildiği ve bu görüşün dönemin devlet adamlarına ve aydınlarına uğursuz bir hastalık gibi bulaştığı
smilev.gif
çöküş şartlarının hemen herkeste çözülme
smilev.gif
umutsuzluk
smilev.gif
panik yarattığı
smilev.gif
buna rağmen hemen herkesin bir şeyler yapma çabasında olduğu bir dönemdir.
2. Mahmut’un
smilev.gif
3. Selim’in başlattığı yenileşme hareketleri
smilev.gif
Tanzimat doruk noktasına varıyor ve bugüne kadar devam eden aydın- halk yabancılaşmasını
smilev.gif
milletle devlet arasındaki problemli doğuruyor
smilev.gif
toplumsal yarılmalara yol açıyordu. Yenileşme ile başkalaşma arasındaki farklar sık sık belirsizleşiyor atılan her adım ciddi sosyal ve siyasi maliyetler getiriyor
smilev.gif
kendinden ve kendi köklerinden beslenen bir yenilenme gerçekleştirilemiyordu.
Korkuyla umut
smilev.gif
ataletle hamle çabası
smilev.gif
teslimiyetle yiğitçe direniş
smilev.gif
çözülüşle yeniden toparlanış aynı anda ve çok zaman kolkola denecek kadar birbirine yakın duruyordu.
Avrupa ülkelerinin Osmanlıyı tasfiyesi politikası bütün hızıyla ve kararlılığı ile devam ediyordu.
Daha Akif 6 yaşında iken Ruslar İstanbul’a kadar ilerliyor Ayestefanos Abidesini dikiyordu. Yine 5 yaşında iken Abdulhamid
smilev.gif
Meclis-i Mebusan’ı kapatıyor
smilev.gif
devletin ve milletin varlığını korumak için politik dehasına ve çoküş endişesinin yarattığı bir haleti ruhiyeyle baskıcı bir politikaya yöneliyordu.
Babası Fatih Medresesi müderris ve mücizlerinden (icazet veren) İpek’li Temiz lakabıyla anılan Tahir Efendi’dir. Annesi ise Buharalı Mehmed Efendi’nin kızı H. Emine Şerife hanımdır. Babası Rumelili (Arnavut) annesi ise Buhara’dan hacca giderken Amasya’da vefat eden Buharalı Şirvani Rüştü Efendi’nin kızıdır. Tahir efendi
smilev.gif
ilk kocası vefat eden Emine Şerife Hanım’ın ikinci eşidir.

Akif’in ailesi sade ve orta halli ama bir inanç ikliminin bütün olgunluğu ve güzelliği ile yaşadığı bir aile idi.

Akif babasını
smilev.gif

“Beyaz sarıklı
smilev.gif
temiz
smilev.gif
yaşça ellibeş ancak
Vücudu zinde fakat saç sakal ziyadece ak.”
diye tasvir eder.

Hoca Tahir Efendi erkenden kalkar
smilev.gif
çocuklarını (Akif ve kızkardeşi Nuriye) kendi eliyle yıkar
smilev.gif
kızının saçlarını tarar
smilev.gif
pişirdiği salepleri içirerek onları mekteplerine gönderirdi
nokta.gif
. Çocuklarını bir kere bile dövmemişti. (Kuntay
smilev.gif
s.157)
Akif
smilev.gif
Annesini ise şöyle anlatır:
“Annem çok âbid (ibadetine düşkün) bir hanımdı. Babam da öyle. Her ikisinin de dinî selabetleri vardı. İbadetin verdiği zevkleri heyecanla tadmışlardı.”
Ünlü düşünür ve şair Sezai Karakoç
smilev.gif
Akif’in ailesi ve kökeni ile ilgili şu nefis yorumu ile yapar:
“Baba soyu Rumelili
smilev.gif
ana soyu Buharalı
smilev.gif
doğuş yeri Fatih:
Yani tam bir Doğu İslâmlığının
smilev.gif
Batı İslâmlığının ve Merkez İslamlığının bir sentezi bir çocuk”
Anne çizgisi
smilev.gif
duyarlığı
smilev.gif
sağduyuyu
smilev.gif
kendini bir ülküye adayışı
smilev.gif
şairliği getirecek; baba çizgisi
smilev.gif
ataklığı
smilev.gif
savaşkanlığı
smilev.gif
yılmaz ve her vuruşmada daha da çelikleşen bir savaş adamını
smilev.gif
gözüpekliği
smilev.gif
korkmazlığı
smilev.gif
ürkmezliği
smilev.gif
umutsuzluğa sürekli olarak düşülmemeyi getirecektir. Doğuş yeri ise
smilev.gif
ümüslü ve verimli bir topraktır ki
smilev.gif
tabiatta nice saçılıp da kaybolan iyi tohumların bir gramını bile ihmal etmez
smilev.gif
değerlendirir
smilev.gif
yemişlendirir.”
Akif’in doğduğu Fatih semtini Sezai Karakoç şöyle tasvir ediyor”
“Fatih semti
smilev.gif
İstanbul’un içinde ikinci bir İstanbul’dur. Yüzdeyüz Fatih şehridir. Fatih camii
smilev.gif
İslâm-Türk kültürünün bu ölmez abidesinin çevresinde halka halka fatih medreseleri ve semti
smilev.gif
en saf müslüman Türk heyacanının ördüğü bir toplumdur.”
Akif
smilev.gif
İstanbul’un bu en Türk
smilev.gif
en yerli ve en yoksul mahallelerinden birin de doğdu ve yaşadı. Hayatı burada tanıdı ve keşfetti
smilev.gif
toplumsal dokuyu burada ve onun bir parçası olarak tanıdı. Bir inanç ikliminin güzelliği ile birlikte toplumun yazılı olmayan mutabakatlarını
smilev.gif
modern hayatın yerli ve geleneksel olana nasıl nüfuz ettiğini
smilev.gif
hangi çelişkilere
smilev.gif
trajedilere yol açtığını
smilev.gif
neleri çürüttüğünü
smilev.gif
nelerin eskidiğini ve nelerin yenilenmesi gerektiğini bu mahalle hayatında gözlemledi. Yenilenmekle
smilev.gif
yerli kalmak
smilev.gif
kendi olmak arasındaki tercihlerinin ilk çizgilerini burada idrak etti.

Ve Akif burada bir şey daha öğrendi. Her türlü kirlenmeye açık bir yoksulluğun
smilev.gif
sade ve onurlu bir hayata nasıl dönüştürülebileceğini. Erdemli yoksulluk helal kazanç ve emek demektir
smilev.gif
fedekarlık demektir
smilev.gif
dayanışma demektir
smilev.gif
karşılıksız sevmek demektir
smilev.gif
hırs ve rekabeti ayaklar altına almak demektir. Erdemli yoksulluuğun tek sigortası vardır. Çalışmak
smilev.gif
ölene kadar çalışmak
smilev.gif
onurunu kaybetmeden çalışmak.
Akif kendi mahallesinin yoksulluğunu
smilev.gif
kendi haline terkedilmişliğini şöyle anlatır.

Bizim mahalleye poyraz kışın da uğrayamaz
Erir erir akarız semtimize geldi mi yaz!
Bahârı görmeyiz ala lâtif olur
smilev.gif
derler
nokta.gif
.
Çiçeklenirmiş ağaçlar
smilev.gif
yeşillenirmiş yer.
Demek şu arsada ot bitse nevbahâr olacak?
Ne var gidip Yakacık’larda demgüzâr olacak
Fusulü dörde çıkarmaz bizim sokaklarımız;
Kurak
smilev.gif
çamur
nokta.gif
İki mevsim tanır ayaklarımız!

Akif bu mahallede bu inaç ve gelenek ikliminin ortasında mahalle hayatını bütün renk ve çizgileriyle yaşadı.

Babası O’nu sekiz yaşından itibaren Fatih camiine götürdü. Bunu bir şiirinde şöyle anlatır.

Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir: “Bu gece
smilev.gif

Sizinle camîe gitsek çocuklar erkence.
Giderseniz gelin amma namazda uslu durun;
Merâmınız yaramazlıksa işte ev
smilev.gif
oturun!”
Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi
Namaza durdu mu
smilev.gif
naliyle koyverir peşimi
Dalar giderdi
smilev.gif
ben atık kalınca âzade
Ne âşıkane koşardım hasırlar üstünde.”

Cami
smilev.gif
masal
smilev.gif
oyun ve yaramazlık. Cami içinde baba ve çocuklar. Camii içinde inanç ve coşku. Camii içinde ciddiyet ve oyun. Cami içinde inanç ve çocuksuluğun sınırsızlığı. Cami içinde yetişkin ve çocuk samimiliği.
Ve cami ile içiçe bir ev. Camii ile içiçe bir mahalle hayatı. Camii ile içiçe düşünce
smilev.gif
duyarlık ve yaşama iklimi.
İşte yetişkin Akif’in portresinin temel çizgilerini belirginleştiren çocuk Akif’in dünyası ya da Âkif’in içinde kendini bulduğu dünya
nokta.gif
.

Ve Akif’in mizacı
nokta.gif
ele avuca sığmayan bir çocuk. Çalışkan ama haşarı. Okuldan döner dönmez sokağa fırlayan
smilev.gif
ağaçlara tırmanan
smilev.gif
kabına sımayan bir mizaç. Masal dinlemeden uyumayan bir ruh. Uyuması için kendisine masal anlatırken anlatırken uyuyakalan Saime Hanım’ın eline mangalda kızdırdığı cevizi bırakarak yakan bir yarım kalmışlığı kabullenememezlik.
Akif böyle bir ortam içinde o günün geleneğine uyularak 4.5 yaşlarında iken Emir Buhari Mahalle Mektebine başladı. Yaklaşık iki sene sonra Fatih İptidaisi’ne (ilkokul) girdi. Üç yıllık bu okulu bitirdikten sonra girdiği Fatih Merkez Rüştiyesi’ni (ortaokulunu) 1895 yılında bitirdi.
Bu mezunuyet aile içinde görüş ayrılığına yol açtı. Emine Şerife Hanım
smilev.gif
Hocazade’sinin (Annesi Âkif’e Hocazadem diye hitabederdi) sarıklı olmasını
smilev.gif
medresede tahsiline devam etmesini istiyordu. Babası Tahir Efendi ise medresede okuyacağı şeyleri
smilev.gif
oğluna kendisinin de öğretebileceğini ileri sürüyor
smilev.gif
yeni açılan ve revaçta olan mekteplerden birine gitmesini istiyordu. Akif’in anne ve babası arasındaki bu görüş ayrılığı Dönemin toplumsal tercihlerindeki farklılaşmayı da ortaya koyuyordu. Bir tarafta geleneğin bütün çizgileriyle yaşadığı Fatih’te
smilev.gif
evladını bir inanç ve ilim adamının saygınlığı içinde görmek isteyen anne diğer yanda değişen dünyanın gereklerini farkeden kendisi de bir inanç ve ilim adamı olan baba. Ne inanç ihmal edilebilirdi ne yeni gelen ve kendi şartlarını dayatan dünya. Bu açıdan bakıldığında Akif annesiyle babasının özlemini kendi şahsında bütünlemiş ve uygun bir senteze kavuşturmuş gibidir.
Sonunda Tahir Efendi’nin dediği olur. Ancak Tahir Efendi mektep ve meslek tercihini oğluna bırakır. Akif dönemin en gözde okullarından biri olan Mülkiye’yi tercih ettiği için ve babasıyla birlikte kaydını yaptırır. Kayıt tamamlandıktan sonra kâtip kayıt harcı ister
smilev.gif
Tahir efendi
smilev.gif
Âkif’i bir köşeye çeker
smilev.gif
kesesini çıkarır ama istenen miktarda para yoktur. Tahir efendi rehin bırakmak üzere gümüş saatini çıkarınca kâtip almaz ve kayıt harcını ertesi gün getirebileceklerini söyler.
İlk gençlik yılları da çocukluğu gibi. Taşkın
smilev.gif
ele avuca sığmaz
smilev.gif
güçlü
smilev.gif
sıhhatli ve enerjik. Pehlivanlarla güreşen
smilev.gif
boğazda karşıdan karşıyla yüzen
smilev.gif
taş yarıştıran bir ilk gençlik. Ama hep çalışkan
smilev.gif
hep erdemli.
Mülkiye’nin İ’dâdî bölümünde üç sene okuduktan sonra şehadet-nâme (diploma) aldı ve yüksek kısmına kaydoldu. Bir sene süre sonra (H.1305/1887-88) babası vefat etti. Aynı yıl evleri yanınca Mülkiye’ye nehari (gündüzlü öğrenci) olarak devam etmesi imkansız hale geldi. Mezunlarına hemen iş verileceği için o yıl açılan ve ilk sivil veteriner yüksek okulu olan Mülkiye’nin Baytar Mektebi’ne (Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi) leyl-i (yatılı) öğrenci olarak geçti.

Âkif bu okulda kendisini derinden etkileyecek bir öğretmenle karşılaştı. İnançlı bir Türk Hekimi olan
smilev.gif
Türkiye’ye mikrop bilimini getiren Rifat Hüsamettin Hoca. Pasteur’un öğrencisi olan bu öğretmeninden Pasteur sevgisini aldı. Mithat Cemal
smilev.gif
Akif’in Pasteur’ün fotoğrafına bakıp hayranlıkla “Bu ne ilâhi yüzdür” dediğini
smilev.gif
fotoğrafı öptüğünü ve ardından “Mu’tekid de! (İnançlı) eklediğini kaydeder.
Çoğu kendisi gibi babasız ve yoksul öğrencilerden oluşan bu okul Âkif’e sağlam ve bir ömür boyu sürecek dostluklar kazandırdı.
Yine bu okul
smilev.gif
Akif’in sağlam bir dini bilgi ve sarsılmaz bir imanla
smilev.gif
müspet bilimin harika bir uyumunu sağlayan zihini yapısını oluşturdu.
Akif bu dönemde de Kıyıcı Osman Pehlivandan güreş öğreniyor
smilev.gif
Çatalca köylerinde yağlı güreş tutuyor
smilev.gif
taş yarıştırıyor
smilev.gif
yüzüyor ve çok sevdiği mektebin “Doru” isimli atına biniyor
smilev.gif
uzun yürüyüşlere çıkıyor
Şiire ilgisi de bu yıllarda başlıyor ve okulun son iki senesinde başladı. Bunlar dönemin yaygın kanaatlerinin izlerini yansıtır ve divan şiirlerine nazireler şeklindedir.
22 Aralık 1893’te okuldan birincilikle mezun olur ve 26 Aralık’ta “Orman ve NMa’adin ve Ziraat Nezare’Baytar Müfettiş Muavini” olarak tayin edilir.

Görev yeri İstanbul olmasına rağmen Akif
smilev.gif
4 yıl Rumeli
smilev.gif
Anadolu ve Arabistan’ın çeşitli bölgelerinde görev yapmıştır.
Bu seyahatler Akif’in gözlem gücünü
smilev.gif
toplumu daha yakından tanımasını sağlamış olmalıdır. Akif bu dönemdeki gözlemlerini şiirlerinde son derece gerçekçi bir şekilde kullanır. Yine bu ve bundan sonraki seyahatler Akif’in hem düşünce tarzını hem de şiir anlayışını temellendirir.

Mezuniyetinden 6 gün sonra 28 Aralık 1893’te İlk eseri olan 7 beyitlik gazeli “Servet-i Fünun’da yayınlanır.
Buarada çocuk yaşlarda başladığı Kur’an’ı Hıfzetme (Ezberleme) çabalarını yoğunlaştırır ve Hafız olur.
1 Eylül 1898’de 25 yaşında iken Tophane-i Amire veznedarı Mehmed Emin Bey’in kızı İsmet Hanım ile evlendi.
Akif’in bu yıllarda da Maarif mecmuasında
smilev.gif
Resimli Gazete’de şiir yazıları ile Arapça
smilev.gif
Farsça ve Fransızca’dan yaptığı çevrilerini yayınlamaya devam eder.
17 Ekim 1906’da mevcut görevine ilâveten “Halkalı Ziraat Mektebi Mektebi’ne “Kitabet-i Resmiye Muallimi ve 25 Ağustos 1907’de Çiftlik Makinist Mektebi’ne Türkçe Muallimi olarak atanır.
23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edilir. Akif
smilev.gif
bu sırada İstanbul’da Umur-i Baytariye Dairesi Müdür Muavin’dir.
Akif’in hemen hiçbir dönemde siyasetle doğrudan ilişkisi olmamakla beraber toplumsal sorunlarla ciddi ve yoğun bir ilgisi olmuştur. Dönemin bütün aydınları gibi çöküş şartlarının yol açtığı acıları derin bir şekilde yüreğinde hissediyor ve bir çıkış yolu arıyordu.
Meşrutiyetin ilanından 10 gün sonra daha önceleri gizli bir cemiyet olarak faaliyet gösteren ve daha sonra partileşecek olan İttihat ve Terakki Cemiyetine üye olur. Ancak Akif
smilev.gif
cemiyete üyeliğe girişin gereklerinden biri olan “Cemiyetin bütün emirlerine
smilev.gif
bilâ kayd ü şart (kayıtsız şartsız) ittaat edeceğim” şeklindeki yemindeki “kayıtsız şartsız itaat “itiraz eder ve sadece iyi ve doğru olanlarına şeklinde düzeltilmesi şartıyla yemin edebileceğini söyler. Ve cemiyetin yemini Akif’le değişir.
Akif’in karekterinin tipik bir yansıması olan bu tutum hayatı boyunca ve herkese karşı korunan bir ilkeli anlayışın tezahürüdür.
 
Geri
Üst