*MeleK*
♥Ben Aşık Olduğum Adamın Aşık Olduğu Kadınım♥
Ağrı dağı
Ağrı Dağı,Ararat (Selçuklular döneminde; Eğri Dağ, resmi adıyla Büyük Ağrı Dağı), Türkiye'nin en yüksek dağıdır. Zirvesi 4 mevsim boyunca erimeyen kar ve takke buzulu ile kaplı volkanik bir dağ olan Ağrı Dağı, Türkiye'nin doğu ucunda, Ağrı ilinin sınırları içerisinde yer almaktadır. Dağ, İran'ın 16 km batısında ve Ermenistan'ın 32 km güneyindedir.
Iğdır İli'nin güneyinde, Doğubayazıt'ın 15km. kadar kuzeydoğusundadır. Iğdır ovasından 4000 m.yi geçen bir kot farkıyla yükselen Ağrı Dağı, Türkiye ve Avrupa kıtasının en yükseği ve dünyanın da ikinci en büyük volkanik dağı unvanına sahiptir. Düşük nem miktarına sahip ve açık havalarda Ermenistan, Nahçıvan, Azerbeycan ve İran toprakları ile Van, Kars, Bitlis yörelerinden görülebilen bir büyüklüktedir. Ağrı veya Eğri Dağ olarak isimlendirilen bu volkan, yabancı kaynaklarda ise Ararat olarak geçer.
Urartulardan beri farklı isimler ile adlandırılan Ağrı Dağı'na, Ermeniler Masis, İran coğrafyacılarının da kullandığı gibi Farsça
olarak Kuh-i Nuh, Arap dağcılar ise Cebel-el Haris, Küçük Ağrı'ya da Cebel-el Havayris derler. Dini kitaplarda ismi Nuh Tufanı ile geçer ve Ararat isminin Nuh efsanesinden geldiği belirtilir. İsa'nın doğumundan önce Ortadoğu tarihinin en geleneksel kaynağı olarak kabul edilerek Hz. Musa tarafından yazıldığı ileri sürülen "Eski Ahid" (Tevrat)'in beş kitabından ilki olan "Tekvin"de Ararat şöyle geçmektedir; "Ve gemi yedinci ayda, ayın onyedinci gününde Ararat Dağları üzerine oturdu." (bkz. 8.Bap 4.Âyet) Kur'an-ı Kerim'de ise, "Gemi, Cudi üzerine oturdu..." (bkz. Hud Suresi 44.Âyet) olarak belirtilmektedir. Sümer destanlarından dünyaca meşhur olan Gılgamış Destanı, 5000 sene önceki bir tufandan söz etmekte ve bu tufandaki geminin Nisip (Cudi) Dağı'na oturduğunu yazmaktadır.
Tarih boyunca dağın çevresindeki yörede çok farklı milletler varlıklarını sürdürmüştür. Ağrı Dağı etekleri ve çevresinde yaşayan Hitit Uygarlığı'nın, İ.Ö. 1340'tan sonra Doğu Anadolu Bölgesindeki etkinliklerini yitirmeleriyle ortaya çıkan krallıklardan biri olan Hurriler İ.Ö. 1200 senesine kadar bölgede yaşamışlardır. İ.Ö. 1200-600 yılları arasında ise, ismine ilk kez İ.Ö. 13. yüzyıldan kalan Asur kaynaklarında rastlanan, Urartu'lar yerleşmiştir. Ardından Roma'lılar, Bizans'lılar, Selçuklu'lar ve Osmanlı İmparatorluğu bölgede hüküm sürmüştür.
Dağ, güneydoğu yönünde aynı kaynağın farklı bir damarı olarak 3896 metre yüksekliğe ulaşan ikinci bir volkan yaratmıştır ki bu da Küçük Ağrı olarak isimlendirilir. Yüksekliği Kaçkar ve Erciyes dağlarından sadece 20-25 metre kadar farkı olan Küçük Ağrı, yanında 5000 metreyi aşan Büyük Ağrı Dağı'na daha da görkemli bir hal verir. Meşhur seyyah Marco Polo'nun şahsi yazılarında Ağrı Dağı için "hiç bir zaman çıkılamayacak bir dağ" diye bahsedilmektedir. Bu görkemli görünüşü sebebiyle dağın çevresinde yaşayan yerli halk da, ulaşılamaz olarak görülen o zirveye bugüne kadar kimsenin ulaşabildiğine inanmamaktadır. Bu yanlış inanış halen günümüzde de devam etmektedir.
Büyük ve küçük Ağrı Dağı aynı taban üzerinde yükselir ve 2512 metre yüksekliğindeki Serdarbulak Geçidi ile ayrılır. Her iki dağın toplam çevre uzunluğu 128km. olup 1, 188 km2'lik bir taban üzerinde yükselir. 40 km'ye yaklaşan çaptaki dar bir alandan birden bire 5000m.yi aşan bir yükselti ve çevresinde onu kapatabilecek başka bir yüksekliğin olmaması sebebiyle zirvesine ulaşanlara çok zengin bir manzara ile göz ziyafeti yaşatır. Açık havalarda 400 km. çapında bir araziyi görebilmeniz mümkündür. 4 Ülkenin sınırlarının birleştiği bir alanda odak noktası gibi yükselen Ağrı Dağı'ndan; Van Gölü ve yöresi de dahil olmak üzere Doğu Anadolu yaylalarının büyük bir bölümünü, Gürcistan'ın Kafkas'lara değin uzanan geniş bir kesimini ve İran'ın Urumiye Gölü'ü görülebilmektedir.
Ağrı Dağı'nın doruğu toktağan kar tabakası ile kaplıdır. Binlerce senelik bir tarihe sahip olan bu buzul, 300m.ye yaklaşan kalınlığı ile 5km. çapında bir genişliğe sahiptir. Yaklaşık 10 km2'lik bir alanı kaplayan boyutu ile Türkiye'nin en büyük buzuludur. Bu geniş ve kalın buz örtüsü doruk sahasını tamamıyla örttüğü için krater ağzı görülemediği gibi nerede olduğu da bilinememektedir. Dağın kuzey yönünde uzanan buzul dilimine, dağın ilk tırmanışı gerçekleştiren dağcının ismi olan "Parrot Buzulu" adı verilmiştir. Tarihte, Nuh Tufanı'ndan sonra zirveye oturan Nuh'un gemisindeki bütün hayvan çiftleri, yerli inanışa göre dağın kuzey yönünde bulunan Ahora (Ahura, Ahuri) köyünden dünyaya yayılmıştır. Günümüzden 162 sene önce, 20 Haziran 1840 sabahında meydana gelen devasa büyüklükteki bir heyelan sonucunda, dağın kuzeydoğu yamacı kayarak Aziz Yakup Vadisi ile birlikte Ahora köyünü çamur, taş ve kayalarla örtmüştür.
Açılan bu devasa boyuttaki çukur ise Ahora Çukuru olarak isimlendirilmektedir. Bu köyün yakınlarında ise şimdi Yenidoğan köyü bulunmaktadır. Ağrı Dağı, bölge dağlık alanları çayır ve meraları ile birçok memeli hayvana da ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar arasında ayı (Ursus artos), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), vaşak (Lynx lynx), yaban koyunu (Ovis gmelinii), yaban keçisi (Capra aegagrus), çengel boynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra), yaban domuzu (Sus scrofa), dağ tavşanı (Lepuz capensis), Arap tavşanı (Allactaga williamsi), porsuk (Meles meles) ve kaya sansarı (Martes foina) gibi türler bulunmaktadır.
Tamamıyla volkanik bir yapıya sahip olan dağın yaklaşık 4000 metresine kadar olan kısmı bazalt, daha sonraki yükseklikler andezit lavlarından oluşmuştur. Dağın üst kesimlerinde eriyen buzul suları, çok kısa bir mesafede geçirimli kayalar ile derinlere sızdığından dolayı, dağın eteklerinde özellikle de yaz mevsimlerinde ciddi anlamda su bulunmamaktadır. Yazın yapılacak tırmanışlarda yüksek miktarda su taşınması tavsiye edilir. Ayrıca, dağın güneybatı yönüne tekamül eden 3200 metre yükseklikteki yeşil kampta bazı seneler temmuz ayının ortalarına kadar su bulabilme imkanı olsa da, bu tarihten sonra kesinlikle su görülmez. 4200 metre kampında ise, öğlen saatlerine kadar buzulların kısmi kesimlerinin, sadece güneşli havalardaki ısınmaları sonucunda meydana gelen erimeler ile su bulabilmek mümkün olsa da, güneş battıktan sonra ani soğuma neticesi ile sular tekrar donar. Ağrı Dağı'nda kış mevsiminde yağan karlardan, 3000 metrenin alt kesimlerinin baharla birlikte gelen ısınma sonucunda erimesiyle 21 farklı türde binlerce çiçek açar.
Iğdır İli'nin güneyinde, Doğubayazıt'ın 15km. kadar kuzeydoğusundadır. Iğdır ovasından 4000 m.yi geçen bir kot farkıyla yükselen Ağrı Dağı, Türkiye ve Avrupa kıtasının en yükseği ve dünyanın da ikinci en büyük volkanik dağı unvanına sahiptir. Düşük nem miktarına sahip ve açık havalarda Ermenistan, Nahçıvan, Azerbeycan ve İran toprakları ile Van, Kars, Bitlis yörelerinden görülebilen bir büyüklüktedir. Ağrı veya Eğri Dağ olarak isimlendirilen bu volkan, yabancı kaynaklarda ise Ararat olarak geçer.
Urartulardan beri farklı isimler ile adlandırılan Ağrı Dağı'na, Ermeniler Masis, İran coğrafyacılarının da kullandığı gibi Farsça
olarak Kuh-i Nuh, Arap dağcılar ise Cebel-el Haris, Küçük Ağrı'ya da Cebel-el Havayris derler. Dini kitaplarda ismi Nuh Tufanı ile geçer ve Ararat isminin Nuh efsanesinden geldiği belirtilir. İsa'nın doğumundan önce Ortadoğu tarihinin en geleneksel kaynağı olarak kabul edilerek Hz. Musa tarafından yazıldığı ileri sürülen "Eski Ahid" (Tevrat)'in beş kitabından ilki olan "Tekvin"de Ararat şöyle geçmektedir; "Ve gemi yedinci ayda, ayın onyedinci gününde Ararat Dağları üzerine oturdu." (bkz. 8.Bap 4.Âyet) Kur'an-ı Kerim'de ise, "Gemi, Cudi üzerine oturdu..." (bkz. Hud Suresi 44.Âyet) olarak belirtilmektedir. Sümer destanlarından dünyaca meşhur olan Gılgamış Destanı, 5000 sene önceki bir tufandan söz etmekte ve bu tufandaki geminin Nisip (Cudi) Dağı'na oturduğunu yazmaktadır.
Tarih boyunca dağın çevresindeki yörede çok farklı milletler varlıklarını sürdürmüştür. Ağrı Dağı etekleri ve çevresinde yaşayan Hitit Uygarlığı'nın, İ.Ö. 1340'tan sonra Doğu Anadolu Bölgesindeki etkinliklerini yitirmeleriyle ortaya çıkan krallıklardan biri olan Hurriler İ.Ö. 1200 senesine kadar bölgede yaşamışlardır. İ.Ö. 1200-600 yılları arasında ise, ismine ilk kez İ.Ö. 13. yüzyıldan kalan Asur kaynaklarında rastlanan, Urartu'lar yerleşmiştir. Ardından Roma'lılar, Bizans'lılar, Selçuklu'lar ve Osmanlı İmparatorluğu bölgede hüküm sürmüştür.
Dağ, güneydoğu yönünde aynı kaynağın farklı bir damarı olarak 3896 metre yüksekliğe ulaşan ikinci bir volkan yaratmıştır ki bu da Küçük Ağrı olarak isimlendirilir. Yüksekliği Kaçkar ve Erciyes dağlarından sadece 20-25 metre kadar farkı olan Küçük Ağrı, yanında 5000 metreyi aşan Büyük Ağrı Dağı'na daha da görkemli bir hal verir. Meşhur seyyah Marco Polo'nun şahsi yazılarında Ağrı Dağı için "hiç bir zaman çıkılamayacak bir dağ" diye bahsedilmektedir. Bu görkemli görünüşü sebebiyle dağın çevresinde yaşayan yerli halk da, ulaşılamaz olarak görülen o zirveye bugüne kadar kimsenin ulaşabildiğine inanmamaktadır. Bu yanlış inanış halen günümüzde de devam etmektedir.
Büyük ve küçük Ağrı Dağı aynı taban üzerinde yükselir ve 2512 metre yüksekliğindeki Serdarbulak Geçidi ile ayrılır. Her iki dağın toplam çevre uzunluğu 128km. olup 1, 188 km2'lik bir taban üzerinde yükselir. 40 km'ye yaklaşan çaptaki dar bir alandan birden bire 5000m.yi aşan bir yükselti ve çevresinde onu kapatabilecek başka bir yüksekliğin olmaması sebebiyle zirvesine ulaşanlara çok zengin bir manzara ile göz ziyafeti yaşatır. Açık havalarda 400 km. çapında bir araziyi görebilmeniz mümkündür. 4 Ülkenin sınırlarının birleştiği bir alanda odak noktası gibi yükselen Ağrı Dağı'ndan; Van Gölü ve yöresi de dahil olmak üzere Doğu Anadolu yaylalarının büyük bir bölümünü, Gürcistan'ın Kafkas'lara değin uzanan geniş bir kesimini ve İran'ın Urumiye Gölü'ü görülebilmektedir.
Ağrı Dağı'nın doruğu toktağan kar tabakası ile kaplıdır. Binlerce senelik bir tarihe sahip olan bu buzul, 300m.ye yaklaşan kalınlığı ile 5km. çapında bir genişliğe sahiptir. Yaklaşık 10 km2'lik bir alanı kaplayan boyutu ile Türkiye'nin en büyük buzuludur. Bu geniş ve kalın buz örtüsü doruk sahasını tamamıyla örttüğü için krater ağzı görülemediği gibi nerede olduğu da bilinememektedir. Dağın kuzey yönünde uzanan buzul dilimine, dağın ilk tırmanışı gerçekleştiren dağcının ismi olan "Parrot Buzulu" adı verilmiştir. Tarihte, Nuh Tufanı'ndan sonra zirveye oturan Nuh'un gemisindeki bütün hayvan çiftleri, yerli inanışa göre dağın kuzey yönünde bulunan Ahora (Ahura, Ahuri) köyünden dünyaya yayılmıştır. Günümüzden 162 sene önce, 20 Haziran 1840 sabahında meydana gelen devasa büyüklükteki bir heyelan sonucunda, dağın kuzeydoğu yamacı kayarak Aziz Yakup Vadisi ile birlikte Ahora köyünü çamur, taş ve kayalarla örtmüştür.
Açılan bu devasa boyuttaki çukur ise Ahora Çukuru olarak isimlendirilmektedir. Bu köyün yakınlarında ise şimdi Yenidoğan köyü bulunmaktadır. Ağrı Dağı, bölge dağlık alanları çayır ve meraları ile birçok memeli hayvana da ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar arasında ayı (Ursus artos), kurt (Canis lupus), tilki (Vulpes vulpes), vaşak (Lynx lynx), yaban koyunu (Ovis gmelinii), yaban keçisi (Capra aegagrus), çengel boynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra), yaban domuzu (Sus scrofa), dağ tavşanı (Lepuz capensis), Arap tavşanı (Allactaga williamsi), porsuk (Meles meles) ve kaya sansarı (Martes foina) gibi türler bulunmaktadır.
Tamamıyla volkanik bir yapıya sahip olan dağın yaklaşık 4000 metresine kadar olan kısmı bazalt, daha sonraki yükseklikler andezit lavlarından oluşmuştur. Dağın üst kesimlerinde eriyen buzul suları, çok kısa bir mesafede geçirimli kayalar ile derinlere sızdığından dolayı, dağın eteklerinde özellikle de yaz mevsimlerinde ciddi anlamda su bulunmamaktadır. Yazın yapılacak tırmanışlarda yüksek miktarda su taşınması tavsiye edilir. Ayrıca, dağın güneybatı yönüne tekamül eden 3200 metre yükseklikteki yeşil kampta bazı seneler temmuz ayının ortalarına kadar su bulabilme imkanı olsa da, bu tarihten sonra kesinlikle su görülmez. 4200 metre kampında ise, öğlen saatlerine kadar buzulların kısmi kesimlerinin, sadece güneşli havalardaki ısınmaları sonucunda meydana gelen erimeler ile su bulabilmek mümkün olsa da, güneş battıktan sonra ani soğuma neticesi ile sular tekrar donar. Ağrı Dağı'nda kış mevsiminde yağan karlardan, 3000 metrenin alt kesimlerinin baharla birlikte gelen ısınma sonucunda erimesiyle 21 farklı türde binlerce çiçek açar.
Moderatör tarafında düzenlendi: